04 Ekim 2023 10:45 Güncelleme: 04 Ekim 2023 12:13
TMMOB, Büyük Menderes Deltası'nın Doğal Sit Alanı statüsünün Cumhurbaşkanı kararı ile “Nitelikli Koruma” statüsüne düşürülmesine karşı ekolojik bir yıkım doğuracağını belirterek dava açtı.
GÜNCELLENDİ
Özer AKDEMİR
Büyük Menderes Deltası'nın Doğal Sit Alanı statüsünün Cumhurbaşkanı kararı ile “Nitelikli Koruma” statüsüne düşürülmesine karşı dava açıldı. TMMOB tarafından açılan davada kararın hukuka aykırı olduğu ve ekolojik bir yıkım doğuracağı belirtildi.
CUMHURBAŞKANLIĞI KARARI İLE MİLLİ PARKIN KORUMA STATÜSÜ DÜŞÜRÜLDÜ
Fotoğraf: EKODOSD
Cumhurbaşkanlığı kararına karşı yürütmeyi durdurma ve kararın iptali talebiyle Aydın TMMOB avukatı Hicran Danışman tarafından Danıştay’a gönderilen dava dilekçesinde 03.08.2023 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Aydın ili Didim ve Söke ilçeleri sınırları içerisinde bulunan Büyük Menderes Deltası Doğal Sit Alanının Koruma statüsünün düşürüldüğü dile getirildi. Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası, sahip olduğu ekosistem ile hassas derecede koruma altındayken Cumhurbaşkanı Kararı ile Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Park içindeki önemli bir alanın koruma derece statüsü eski 1. Derece Doğal Sit statüsünden düşürüldüğüne dikkat çekilen dilekçede, Doğanbey, Akköy, Batıköy “Kesin Korunacak Hassas Alanlar” (1.derecede doğal sit) statüsü dışında bırakıldığına vurgu yapıldı.
ÜLKEMİZİN EN ÖNEMLİ MİLLİ PARKLARINDAN BİRİ
Fotoğraf: EKODOSD
Dilekçede şu görüşlere yer verildi; “Bu değişiklik hukuka açıkça aykırıdır. Büyük Menderes Deltası Doğal Sit Alanı; Dilek Yarımadası Milli Parkını çevreleyen, ülkemiz için ender bulunan ve günümüze kadar korunan önemli alanlardandır. Biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlarla ilişkili kültürel kaynakların korunması ve devamlılığının sağlanması amacıyla milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, doğal sit alanları, sulak alanlar, özel çevre koruma bölgeleri ve benzeri koruma statüsü bulunan kara, su ya da deniz alanları da korunan alanlardır. Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası, ülkemizin en önemli milli parklarındandır. Bu alan, ülkemizin uluslararası öneme sahip sulak alanlarındandır. Milli Park, flora yönünden çok zengin olup belirlenen 804 bitki türü içerisinden 33 tanesi de endemik niteliktedir. Bunlardan 6 tanesi de dünyada sadece milli park içerisinde yaşamaktadır. Alan, çok özel bitki çeşitliliğine sahip olduğundan Avrupa Konseyi tarafından Flora Biyogenetik Rezerv alanı ilan edilmiştir”.
NESLİ TÜKENMEKTE OLAN AKDENİZ FOKUNUN DA YAŞAM ALANI
Milli parktaki flora ve fauna zenginliğinin yanı sıra dünyada en nadir 10 deniz memelisinden biri olan Akdeniz Fokunun da bölgedeki kıyılarda yaşadığının aktarıldığı dilekçede, bu özelikleri nedeniyle alanın, uluslararası ölçütte tanınan ve uluslararası proje çalışmalarına konu olan bir koruma alanı olduğu belirtildi. Alanın 1. Derece koruma statüsü ilan edildiği dönemdeki tüm flora, fauna, sucul ekosistem değerlerinin bugün de aynı olduğunun vurgulandığı dilekçede; “Millî Park’ın yüzyıllardır sahip olduğu ekosistem değerleri günümüzde de aynı önemde var olduğundan gerçekleştirilen bu değişikliğin Milli Park’ın korunarak gelecek kuşaklara taşınması önünde bir engel olacaktır. Özellikle enerji ve ulaşım gibi hizmetlerin alana girmesi ile birlikte alanda yaşayan flora ve faunanın yaşamlarının etkileneceği açıktır. Bu durum imzalanan uluslararası antlaşmalarımıza da aykırı bir değişikliktir” denildi. Mevzuat değişiklileri ve hukuka aykırı ilke kararları ile korunan alan statüsünün yeniden değerlendirilmesinin her açıdan ekolojik temelli bilimsel araştırma yapılarak belirlenebileceğinin kaydedildiği dilekçede, “Statü değişikliği ile bölgede mevcut bulunan ve planlanan inşaat, maden, enerji ve gıda yatırımlarının, hem lojistik karasal faaliyetleri hem de çevresel etkileri bakımından yaratacağı riskler belirlenmemiştir” ifadelerine yer verildi.
ERLAÇİN: “EKOLOJİK TAHRİBAT YAŞANACAK”
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Dava ile ilgili görüşlerini aldığımız TMMOB Aydın İKK Temsilcisi Tunç Erlaçin “Statü değişikli ile, bölgede insan yoğunluğunun artacağı, artan faaliyetlerle birlikte peyzaj bütünlüğünün değişimi ile alanda bir ekolojik tahribat yaşanacağı uyarısında bulundu. Erlaçin; “İklim krizinin bu denli derinleştiği; kuraklık, su krizi, yanlış hidrolojik planlamalar, kirlilik gibi nedenlerle su kaynaklarımızın, sulak alanlarımızın gün geçtikçe azaldığı; ülkemizde bulunan su kaynaklarının yönetiminin uluslararası boyut kazandığı böylesi bir dönemde yapılanan statü değişikliğinin sonuçları, maalesef ki ekolojik bir yıkım yaratacaktır” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder