29 Ekim 2023 05:00
Fotoğraf: DHA
PAZAR
İklim değişikliği ve küresel ısınmadan sorumlu tutulan petrol şirketlerine karşı açılan iklim davalarının sayısı hızla artıyor. Macar bilim insanı Annamária Lehoczky’in makalesine göre küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 70’inden fazlasından sorumlu tutulan 100 şirkete karşı dünya çapında açılan iklim davaları 60 civarında. Çalışmada dünyanın en büyük 25 petrol ve doğal gaz şirketinden 24’ünün, iklimi koruma konusunda inandırıcı hedeflerinin olmadığı ileri sürülüyor.
Lehoczky’in makalesinde yer verdiği bu bilgi iklim değişikliğinin finansal piyasalar üzerindeki etkisini araştıran Londra merkezli Carbon Tracker tarafından eylül ayında yayımlanan bir rapordan alınmış. Lehoczky açılan bu atmışın üzerindeki dava ile ilgili “Toplum eskisi kadar güçsüz değil” değerlendirmesinde bulunuyor. Bu davalarda iklim hedeflerinin artırılması, tazminat ödenmesi ve insan haklarına dair yükümlülüklerin yerine getirilmesi talep ediliyor. Bunun yanı sıra, dezenformasyon ve yeşil aklama (Bir şirketin, ürün veya hizmetin çevresel etkileri konusunda yanlış veya yanıltıcı bilgi vermesi) konularında da şirketlerin sorumlu tutulması davacıların talepleri arasında.
2 BİN 300 İKLİM DAVASI AÇILDI
Lehoczky’nin “2015 Paris İklim Anlaşması’ndan bu yana, dünyanın her yanındaki iklim davalarının sayısı iki kat arttı. “Bugün hükümetler veya şirketler aleyhine açılmış 2 bin 300’ün üzerinde dava var” bilgisini verdiği makalede bu davalardan 80’den fazlasında yasal süreç başlatıldığı ve şirket yöneticilerinin de bireysel sorumluluklarının gündemde olduğu dile getiriliyor. Lehoczky, artan davaların ve alınan başarılı sonuçların iklim davalarının şirketlerin iklim krizi konusunda hesap verebilirliğini sağlama konusunda giderek daha etkili bir araç haline geldiğini ileri sürüyor. “Daha sıkı düzenlemeler ve sertifikasyonlar, yeşil yıkamayı engelleyebilir ve iklim davalarının aldığı desteği daha da artırabilir” diyor.
’YEŞİL YIKAMA’
Evrensel’in 24 Ekim 2023 tarihli sayısında yayımlanan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) ile Akbelen Ormanı’nı yok eden termikçi şirket YK Enerji arasında imzalanan eski maden alanlarının rehabilitasyonu ile ilgili anlaşma bir “yeşil yıkama” olarak değerlendirilebilir mi tartışılır. Ancak binlerce, on binlerce zeytin ağacının katlinden sorumlu tutulan termikçi şirketin Milas Belediyesinin yaptığı zeytin festivali’ne sponsor olması “Apaçık bir yeşil yıkama” diye çevre-ekoloji örgütleri tarafından protesto edilmişti. Benzer bir protesto da Çine Belediyesinin “Memecik Zeytin Festivali” kapsamında çevre mücadelesi ile tanınmış 100 kişinin adının asırlık zeytinlere verilmesi sürecinde de yaşanmıştı. Bu festivalin sponsorları arasında Madran ve Gökbel Dağlarında on binlerce zeytin ağacını kesen maden şirketlerinin olması aslında özü itibarıyla çevrenin korunması için mücadele edenleri onurlandırmayı hedefleyen bu anlamlı ödülün protesto edilmesi sonucunu doğurmuştu. Çine ovasında asırlık zeytin ağaçlarına adları verilecekler arasında adı geçenlerden birisi olarak ben dahil birçok isim bu durumu, “Maden şirketlerinin yeşil yıkamasına alet olmak istemiyoruz” diyerek reddetmişti.
‘AKBELEN’İ GÖZÜNÜ KIRPMADAN YOK EDEN...’
TTKD’nin Yatağan çevresindeki eski maden alanlarının rehabilitasyonuna gözcülük etmesi Akbelen Ormanı’nın korunması mücadelesi veren İkizköylülere göre YK Enerji şirketinin bir PR çalışması. Yaptıkları açıklamada “İçindeki tüm biyolojik çeşitlilik değerleri ile Akbelen Ormanı’nı gözünü kırpmadan yok eden YK Enerji’nin Türkiye’nin en köklü doğa koruma derneklerinden biri ile yan yana gelme çabası kamuoyunda yıpranan imajını yenileme çalışmasıdır. TTKD’den var oluş amaçlarına tamamen karşı olan YK Enerji ile neden bir ilişki içerisinde olduğunu soruyor ve bu yanlıştan acilen geri dönülmesini talep ediyoruz” dediler.
YK Enerji şirketi ise TTKD ile yaptıkları anlaşmayı “Derneğin 70 yıllık deneyiminden yararlanma” olarak duyursa da İkizköylüler ve birçok kişi bu cümleyi “Termikçi şirketin TTKD’den faydalanma çabası” olarak yorumluyor. Nitekim TTKD’nin Bilim Kurulu içerisinde adı geçen Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) Başkanı Hüsrev Özkara, derneğin bilim kurulundan ayrılacağını açıkladı.
REHABİLİTASYON ÇARPITMASI
Şirket ve TTKD arasındaki anlaşmanın gerekçesi olarak ileri sürülen eski maden alanlarının rehabilitasyonu konusu da ayrıca tartışılması gereken bir konu. İkizköy Çevre Komitesi tarafından yapılan açıklama da buna dair; “Ekosistemlerin rehabilitasyonu, ancak ortamda bulunan doğal koşulların rehabilitasyonu desteklemesi ile mümkündür. Ancak söz konusu maden sahalarında ne bir damla su kalmıştır ne de etrafında bir nefes kadar temiz hava bulunmaktadır. Eski maden sahalarının yeniden eski haline dönüştürülmesi mümkün değildir” Deniliyor.
Konuyla ilgili görüşlerini sorduğumuz İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Ormancılık Politikası ve Yönetimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cihan Erdönmez de rehabilitasyonun özellikle tartışmanın eksenini kaydırmak için öne sürüldüğünü ifade ediyor; ”Farz edelim ki rehabilitasyon çalışmaları güncel bilimsel veriler ışığında kusursuz yapılıyor (Ki öyle değil) sorun ortadan kalkıyor mu? Bugün kaybettiğimiz ormanı, parçalanan ekosistemi ve onların topluma sunduğu onlarca ekolojik, sosyal ve ekonomik faydayı yalnızca bir şirketin lehine olacak şekilde kaybediyor oluşumuz ve en iyi ihtimalle 70-80 sene sonra geri alacak olmamız ne derece akılcı bir tercih?” diye soruyor.
İKLİM DAVALARI ŞİRKETLERİ CAYDIRIR MI?
Buradan sözü iklim davalarına getirerek bağlarsak; İklim davaları, doğayı pervasızca yağmalayan sermaye karşısında caydırıcı olabilir mi? Ya da doğanın yağması bu davalarla önlenebilir mi? Kapitalist sistem içerisinde bu iki sorunun yanıtının olumsuz olacağına dair onlarca örnek verilebilir.
Diğer taraftan; hukukun bizdeki gibi şirket sofralarına meze yapıldığı bir ülkede, iklim davalarından hatta en basit çevre davalarından doğayı koruyacak kararlar beklemek olmayacak duaya amin demek değilse nedir? Dünyanın en büyük petrol tekellerinin iklim davaları ile dize getirilebileceğini düşünmek ne kadar akılcı? Milyar dolarları kazanan bu şirketleri para cezaları mı korkutacak, ya da caydıracak?
Sahi, Gaziemir’deki eski kurşun fabrikasının bahçesine gömülü olduğu ortaya çıkan nükleer atıklarla ilgili şirkete kesilen ve 2013 yılında “tarihin en büyük çevre cezası” diye duyurulan 5.7 milyon liraya ne oldu?
Bu paranın devlete ödendiğine dair hiçbir açıklama, bilgi yok. Sorana ise “ticari sır” denilenerek yanıt verilmiyor! Gerisini siz anlayın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder