3 Ocak 2001 Çarşamba
"Kendimi, bir başka ülkeyle savaştaymışız gibi hissettim"
İZMİR - Cezaevlerine yapılan operasyonlar sırasında oğlu ve gelini Çanakkale E Tipi Cezaevi'nde bulunan Derviş Oruç, operasyonu haber alır almaz Çanakkale'ye gidip, üç gün süren operasyon ve direniş boyunca cezaevininin bir kilometre dışında, kaygı ve korku içinde beklediklerini belirterek, "Kendimi bir anda başka bir ülkeyle savaş halinde hissettim. Cezaevinden dumanlar yükseliyor, iş makinalarıyla duvarlar yıkılıyor, bombalar atılıyordu." diyor ve yaşadığı korkunç olayları anlatıyor.
Oğlu Hüseyin Oruç 12.5 yıl, gelini Hatun Oruç ise 3 yıl 9 aya hükümlü Derviş Amca'nın. Oğlu 5 yıldır cezaevinde, daha da 4 yıla yakın cezası var. Derviş Oruç operasyonu televizyondan öğrenip hemen Çanakkale'ye gidiyor. Cezaevinin bir kilometre uzağında asker ve polislerce alıkonup daha yakına bırakılmıyor. Derviş Amca şöyle anlatıyor yaşadıklarını; "Ne oluyordu? Yasalarca suçlu bulunan ve cezaevine konan çocuklarımızın can güvenlikleri devlet tarafından sağlanması gerekirken, devlet güçlerince bir taraftan üzerlerine bombalar atılıyor, bir taraftan taranıyorlardı. Kendimi bir anda başka bir ülkeyle savaştaymışız gibi hissettim. Oysa kendi ülkemizde, çocuklarımıza karşı yapılıyordu bu savaş. Operasyona "Hayata Dönüş Operasyonu" adını vermişler! Hayata dönüş insanı yaşatmaktır, dört duvar arasında kurşunlayarak, yakarak öldürmek değil. Benim oğlum da gelinim de açlık grevi ve ölüm oruçlarına katılmadılar. Buna rağmen "Hayata Dönüş" dedikleri operasyon sırasında ikisi de kötü biçimde yaralandılar. Gelinim hala hastanede,akçiğer kanaması geçirmiş, kaburgaları kırık yatıyor."
Çanakkale'de üç gün süren operasyonun ardından oğlunu Edirne F Tipi'ne, gelinini Manisa'ya sevkediyorlar Derviş Amca'nın. Önce Manisa'ya gidiyor gelinini görmek için. Yetkililere bütün başvurularına rağmen görüştürmüyorlar geliniyle. Sadece, "Gelinin burada, durumu iyi. Giyecekleri bırak biz veririz" diyorlar. "Gelinimin o sıralarda İzmir Yeşilyurt Devlet Hastanesi'nde ameliyatta olduğunu çok sonra öğrenebildim, " diyor Derviş Amca ve anlatmaya devam ediyor; "Bana gelinin burada,iyi durumda, dediklerinde gelinim akciğer kanaması geçirdiği için İzmir'de Devlet Hastanesi'nde ameliyattaymış. Ancak bugün görüşebildim,kaburgalarında kırık var. Şartlı salıvermeden yararlanmasına rağmen bırakılmıyor. Operasyon gerekçe gösterilerek haklarında dava açılmış ve tutuklama kararı çıkmış. Tedavisinden sonra tekrar Manisa'ya götürüleceğini öğrendim. Çanakkele'den Manisa Cezaevi'ne getirildiğinde Cezaevi girişinde çok kötü bir şekilde dövmüşler çocukları. Hatun burada kanama geçirince önce Manisa'ya, arkasından da İzmir'e hastaneye götürmüşler."
Edirne F Tpi'nde arama işkecesi
Oğlu Hüseyin Oruç'u Edirne F Tipi Cezaevi'nde, operasyondan bir hafta sonra görebiliyor Derviş Amca. "Edirne F Tipi Cezaevi'nin nasıl bir yer olduğunu daha içeri girmeden anladım" diyor. Edirne F Tipi'ni ve oğlunun durumunu şöyle anlatıyor; "İçeri girerken çok sıkı ve onur kırıcı bir aramadan geçirildik. Erkekleri askerler, bayanları bayan gardiyan ya da polisler arıyordu. Bayanları üzerinde sadece iç çamaşırları kalacak şekilde soyunduruyorlar, o da yetmiyor, külotlarını aşağı indirttirip çök-kalk yaptırıyorlardı. Bu onur kırıcı uygulamayı birkaç kez devam ettirdiler. Tüm bu eziyetlerden sonra Hüseyin'le ses geçirmez camların arkasından, telefon cihazlarıyla yarım saat kadar bir görüşme yapabildik. Oğlumun psikolojisinin çok bozuk olması bir yana, dudakları şişmiş, vücudunun her yanı yara ve yanıklarla doluydu. Üç kişilik hücrelerde tutuluyorlarmış. Sevk sırasında askerler tarafından feci şekilde dövülmüşler. Cezaevine hiçbir gıda maddesi almıyorlar. Havlu, temizlik malzemesi, diş fırçası, diş macunu hepsi yasak. Sadece önceden belirlenmiş sayıda bir yıllık giysi alıyorlar. Bizim çocuklarımız da, biz de böylesi eziyetleri haketmedik".
Derviş Oruç, 1 Ocak günü oğlunun görüşüne tekrar gitiğini ve ilk günlere oranla onu daha iyi gördüğünü belirterek, "Bu ülkede insanların onuruyla oynanmamalı, kanla bir yere varılamayacağının herkes tarafından görülmesi gerekiyor. Kan üzerinden politika yapılmaz. Demokrasinin her yönüyle işlediği, insanların öldürülmediği, onurlarıyla oynanmadığı bir Türkiye'de yaşamak istemekle çok şey mi istiyoruz?" diye soruyor. (Evrensel)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)
24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...
-
07 Ağustos 2018 14:41 CHP Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Menderes Nehri ve havzasındaki kirliliği Meclise taşıdı:...
-
13 Aralık 2020 14:35 Çiçekbaba Dağı günümüzde ülkemizdeki binlerce dağın kaderini paylaşıyor. Çiçekbaba da Kazdağları, Bolkarlar, Istranca...
-
08 Temmuz 2018 03:20 Tüm yazıları Günün şavkı Erciyes’e vurup, beyaz doruklarını kızı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder