Özer AKDEMİR
İzmir
İzmir
Dünyanın en verimli 7 tarım cennetinden birisi olarak kabul
edilen Gediz Ovası’na can veren Çaldağı’nda işletilen nikel madeninde bilirkişi
keşfi yapıldı. Yöre insanlarının da katıldığı keşifte, “cehennem çukuru”
denilen madenin devasa büyüklükteki açık ocağının doğada yarattığı korkunç
manzara gözler önüne serildi. Köylüler ise, ürünlerinin son yıllarda veriminin
düşmesinden şikayetçi.
BİLİME PANKARTLI MESAJ
Yıllardır süren mücadelelerin ardından el değiştiren ve
projesini yenileyen şirketin yaptığı yeni çevresel etki değerlendirmesi (ÇED)
raporunun kabul edilmesi kararına karşı açılan davanın keşfi yapıldı. Keşfe,
yöre köylüleri, ekoloji ve meslek örgütleri ile seçim öncesi son çalışmalarını
yapan siyasi partiler katıldı. Keşif alanına gelirken yapılan eylemde “2. ÇED
oyununu bozacağız” pankartları öne çıkarken, “Bilim yaşamı ve insanı savunur”
pankartı ile de keşif heyetindeki bilim insanlarına seslenildi. Jandarmanın yoğun
önlem aldığı keşif öncesi köylüler ve yaşam savunucuları “Çaldağı bizimdir
bizim kalacak”, “Nikelci şirket Çaldağı’nı terk et” sloganları ile madene
yürüdü, köylülere HDP, CHP ve MHP milletvekili adayları da destek verdi.
BÜYÜK TEHLİKE
Madenin tel örgütlerle çevrili alanının önünde taraflar
bilirkişi heyetine sorularını ve görüşlerini sundu. ÇED olumlu kararının
iptalini isteyen TMMOB’ye bağlı Kimya, Çevre, Metalurji, Ziraat, Jeoloji
mühendisleri odaları ile EGEÇEP ve Ekoloji Kolektifi gibi ekoloji örgütleri
madenle ilgili eleştirilerini dile getirdiler. Yapılan eleştirilerde madenin
işletildiği Gediz Havzası’nın tarımsal ve biyoçeşitlilik açısından önemi,
faaliyetin yarattığı riskler ve bunun yöredeki canlı yaşamına etkileri, su
kullanımı, asit kullanımının tarıma etkileri, madene verilen ÇED raporunun
eksiklikleri gibi birçok konuda görüşler dile getirildi.
200 BİN AĞAÇ KESİLMİŞ
Konuşmaların ardından maden sahası içinde yapılan keşifte
şirketin birkaç yıl önce çam ormanı olan dağın yamaçlarından 200 bini aşkın
ağacı kestiği ve alanı tıraşladığı görüldü. Madenin deneme üretimi için kazılan
açık ocak çukurunun büyüklüğü kadar, doğayı nasıl tahrip ettiği de bir kez daha
gözlenirken, madenin pasa döküm alanı da gezildi. Şirketin nebati toprak depo
alanı olarak belirlediği yerdeki çatlamış toprağın görüntüsü Çaldağı’nı
bekleyen tehlikenin de büyüklüğünü ortaya seriyordu. Keşif sırasında ayrıca
arazide 2 tane arkeolojik sit alanı bulunduğu ve bunların da alelade bir
şekilde çevrildiği dile getirildi. Yaklaşık 4 saat süren keşfin son durağı
madenin deneme üretimi yapılan tesisleri oldu. Yığın liç alanları ve atık
havuzlarının yanı başında bulunan 300 yıllık pelit ağacının gölgesinde 86
yaşındaki Muammer Arabulan konuştu. Şirket müdürünü, sorduğu sorularla terleten
Arabulan, “Bu toprakları bitirdiniz mi buradaki yaşamı bitirirsiniz” dedi.
Arabulan şirket yetkililerini defalarca çağırmalarına rağmen panellere
gelmediğini de belirterek, “Söyleyecek sözünüz olsa gelirdiniz, demek ki yok”
diye konuştu.
‘ÜZÜMLERİMİZİN KALİTESİ DÜŞTÜ’
Sami Yaktı: (Zeytin Üreticisi): 200 dönüme yakın zeytin
üretimi yaptığım bir çiftliğim var. Asitle uğraşılıyor, bu asit yağmurunu yok
etmek mümkün mü? Muhakkak çok büyük zararı olacak. Biz musibetleri örmeden
nasihatlerin kıymetini anlayamıyoruz. Biz bu tesisi istemiyoruz.
Zeynel Yaşar (Sarıbey köyünden): Çiftçilik yapıyorum. Bu topraklar, bu bağlar, bu erik bahçeleri bizim çocuklarımız gibidir. Biz bu topraklar olmazsa yaşayamayız. 2004 yılından bu yana korkuyla yaşıyoruz. Tarımın en büyük gereksinimlerinden biri su. Su olmayınca üretim yapamayız. Bu suyu, bu maden kullanırsa biz nasıl üretim yapacağız? Sakartepe’de kireç taşı için dinamit patlatılacak. Tozu bize geldiğinde halimiz ne olacak. Biz bu toz altında üretim yaptığımızda bu ürünleri kim yer, kim alır?
Nuri Pala: (Çitçi, Turgutlu Üzüm Tarım Kooperatifleri Başkanı): Gediz vadisi, dünyanın en mümbit arazileri arasındadır. Binlerce insan geçimini sağlıyor. Her yıl binlercesi de tarım işçisi olarak istihdam yaratıyor. Ben 70 yaşındayım ama benim torunlarım var. Her şeyi bilimsel yapmamıza rağmen geçen yıl ağustosta yağan yağmurlar nedeniyle üzümlerimizin kalitesi düştü. Bizim ekmeğimizle oynamasınlar.
Türkan Köse: Benim bulunduğum ovada 200 ağaç eriğimiz vardı, kurudu, 52 eriğimiz kaldı. Buradan yağan asit, ağaçların üzerine geliyor ve ağaç kuruyor. Dün eşimle beraber gene iki ağaç kestik ve şu an 5 ağacımız da kurumak üzere. Yol boylarında kesilen ağaçların haddi hesabı yok. Ege Ovası’nda 6 yıldır verim düştü, ağaçlar kuruyor, domateslerin yarısı kuruyor. İçtiğimiz sulara kadar bu asit iniyor. Bize de yazık, ne gerekiyorsa yapılsın.
Zeynel Yaşar (Sarıbey köyünden): Çiftçilik yapıyorum. Bu topraklar, bu bağlar, bu erik bahçeleri bizim çocuklarımız gibidir. Biz bu topraklar olmazsa yaşayamayız. 2004 yılından bu yana korkuyla yaşıyoruz. Tarımın en büyük gereksinimlerinden biri su. Su olmayınca üretim yapamayız. Bu suyu, bu maden kullanırsa biz nasıl üretim yapacağız? Sakartepe’de kireç taşı için dinamit patlatılacak. Tozu bize geldiğinde halimiz ne olacak. Biz bu toz altında üretim yaptığımızda bu ürünleri kim yer, kim alır?
Nuri Pala: (Çitçi, Turgutlu Üzüm Tarım Kooperatifleri Başkanı): Gediz vadisi, dünyanın en mümbit arazileri arasındadır. Binlerce insan geçimini sağlıyor. Her yıl binlercesi de tarım işçisi olarak istihdam yaratıyor. Ben 70 yaşındayım ama benim torunlarım var. Her şeyi bilimsel yapmamıza rağmen geçen yıl ağustosta yağan yağmurlar nedeniyle üzümlerimizin kalitesi düştü. Bizim ekmeğimizle oynamasınlar.
Türkan Köse: Benim bulunduğum ovada 200 ağaç eriğimiz vardı, kurudu, 52 eriğimiz kaldı. Buradan yağan asit, ağaçların üzerine geliyor ve ağaç kuruyor. Dün eşimle beraber gene iki ağaç kestik ve şu an 5 ağacımız da kurumak üzere. Yol boylarında kesilen ağaçların haddi hesabı yok. Ege Ovası’nda 6 yıldır verim düştü, ağaçlar kuruyor, domateslerin yarısı kuruyor. İçtiğimiz sulara kadar bu asit iniyor. Bize de yazık, ne gerekiyorsa yapılsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder