Özer AKDEMİR
Efemçukuru Altın Madeni'nin kapasite artırımına olanak
tanıyan ÇED raporuna açılan davada yürütmeyi durdurma kararını Danıştay, daha
önceki bilirkişilerin İzmirli olmalarını gerekçe göstererek bozdu. İzmir'in su
havzasına altın madeninin etkilerinin tartışıldığı bir davada bilirkişilerin
İzmirli olmasının bozma gerekçelerinden birisi yapılması tartışma
yarattı.
‘HOCALAR İZMİR DIŞINDAN OLSUN’!
İzmir'in su havzasında bulunan, kente kuş uçuşu 20 kilometre
uzaklıktaki Efemçukuru Altın madeninin kapasite artırımına ÇED olumlu raporu
verilmesi üzerine bu rapora karşı dava açılmıştı. İzmir Tabip Odası, EGEÇEP ve
TMMOB'a bağlı bazı odalar tarafından açılan dava da yapılan bilirkişi
incelemesinde madenin yöredeki yeraltı ve yerüstü su kaynaklarında ağır metal
kirliliği yaptığına dair tespitler üzerine yerel mahkeme yürütmeyi durdurma
kararı vermişti. Çevre Bakanlığı ve altın madeninin bu karara yaptıkları itiraz
sonrası Danıştay 14. Daire geçtiğimiz günlerde 'evlere şenlik' bir karara imza
attı. Bakanlığın ve maden işletmesinin bilirkişilerin uzmanlık alanlarını ve
görev yaptıkları kentle ilgili yapılan itirazları yerinde bulan Danıştay 14.
Dairesi eski kararı bozarak İzmir dışındaki üniversitelerde çalışan yeni bir
bilirkişi heyeti oluşturulmasına ve bu heyetin raporundan sonra esas hakkında
yeniden karar vermesine hükmetti.
Öte yandan Danıştayın bu kararının hemen ertesinde aynı
altın madeni ile ilgili açılan başka bir davada ilginç bir gelişme yaşandı.
Madeninin ÇED olumlu belgesinin iptali davasında İzmir 6. İdare Mahkemesi
Danıştay'ın yukarıdaki kararını gerekçe göstererek yeniden bilirkişi incelemesi
ve raporu hazırlanana kadar telafisi imkansız zararlar oluşabileceğine işaret
edip ÇED olumlu belgesinin yürütmesini durdurdu. Danıştay'ın maden lehine
verdiği kararı yerel mahkemenin bu şekilde yorumlayarak maden aleyhine
yürütmeyi durdurma kararı vermesi ilginç bir gelişme olarak yorumlandı.
‘BU İZMİRLİ AKADEMİSYENLERİ AŞAĞILAMADIR’
Danıştayın madenci şirketin gerekçelerini gözeten bozma
kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu dile getiren EGEÇEP Hukuk komisyonu
üyesi Av. Arif Ali Cangı, yerel mahkemeye bir dilekçe ile başvurarak eski
kararında direnmesini istedi. Davanın amacının yapılan madenciliğin
tekniğinin ya da verimliğinin değil yapılan faaliyetinin ve kapasite artırımı
projesinin yaratacağı çevresel etkilerinin, İzmir'in su havzasına yaratacağı
etkilerin denetlenmesi olduğunu belirten Cangı, "dava konusu su havzasında
olan maden işletmesinin kapasite artırımına ilişkin çevresel etki
değerlendirmesi olumlu işlemidir. Bilirkişi heyetinin uzmanlıkları buna
yeterlidir. Bilirkişilere sırf İzmir üniversitelerinden oldukları için itiraz
edilmesi öncelikle belirtmek isteriz ki; İzmir Üniversitelerini ve üniversite
öğretim üyelerini aşağılamadır" dedi.
‘BOYUN EĞMEYİN!’
Madene verilen ilk ÇED olumlu belgesine karı açılan davada
oluşturulan bilirkişilerin bir biyolog, iki çevre mühendisinden oluştuğunu ve
bu bilirkişi raporlarına madenden bir itiraz gelmediğini aktaran Cangı,
"aynı projenin kapasitesinin artırılmasına ilişkin davada su kirliliği,
toprak kirliliği alanında uzman çevre mühendisleri ile hidrojeoloji alanında
uzman jeoloji mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinin yetersiz bulunmasını
anlamak mümkün değildir" diye konuştu. Davanın ana konusunun yüzey
ve yeraltı sularının(YAS) ve çevrenin faaliyet sonucu kirlenmesi olduğunu
yineleyen Cangı yerel mahkemeye belirledikleri bilirkişi heyetinin uzmanlıklar
bakımından gerekli ve yeterli olduğunu bu nedenle Danıştay'ın bozma kararına uyulmaması
çağrı yaptı. Cangı mahkemeye ayrıca davanın önemini hatırlatarak,
"Kararınız İzmir'in yaşamını koruyacak bir karardır. Efemçukuru bölgesi,
İzmir'in temiz kalmış tek yüzeysel su havzasıdır. Su havzasını kirlettiği
mahkeme kararı ile kanıtlanan madenin faaliyetinin durdurulması talebi yerine
getirilmediği gibi 2009/7 Sayılı genelgeye dayanılarak halkın katılımı
toplantısı dahi yapılmadan yeniden izin verilmiştir. Mahkeme kararının
umursanmamasına boyun eğilmemelidir. Sayın Mahkemenizin eski kararında ısrar
etmesi bu hukuksuz sürece hukuk devleti ilkesi penceresinden verilmiş önemli
bir cevap olacaktır" dedi.
Şimdi gözler yerel mahkemenin Danıştay'ın bu bozma kararına
karşı direnip direnmeyeceğinde. (İzmir/EVRENSEL)
Eklenme Tarihi: 25 Nisan 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder