29 Temmuz 2020 Çarşamba

Bergama altın madeni itirazı reddedildi | "İvedi yargılama çevre lehine de işlesin"

 29 Temmuz 2020 00:45

Bergama Ovacık Altın madeni Üçüncü Atık Depolama tesisi için verilen ÇED olumlu kararının durdurulması talebi reddedildi. Avukat Cangı: İvedi yargılama, bir kez ve ilk kez yaşamın lehine de işlesin.

Fotoğraf: Özer Akdemir/EVRENSEL

Özer AKDEMİR
İzmir

Danıştay 6. Dairesi Bergama Ovacık Altın madeni Üçüncü Atık Depolama tesisi için verilen ÇED olumlu kararının yürütmesinin durdurulması talebini reddetti. Davanın avukatı Arif Ali Cangı, "Bir kez ve ilk kez ivedi yargılama usulü yaşamın lehine işlesin" tepkisini dile getirdi.

KARAR NE OLURSA OLSUN SONUCA ETKİ ETMEYECEK

İki yılı aşkın bir zamandır kullanımda olan atık havuzuna karşı açılan dava önümüzdeki aylarda görülmeye devam edecek. Bu arada işletmede siyanürle altın ayrıştırma işleminin sürecek, dolayısıyla atık barajına da zehirli atıklar dolmaya devam edecek. Bu, davanın sonucunun aslında hiçbirşeyi değiştirmeyeceğinin de bir göstergesi. İki yıldır dolmaya devam eden atık barajının ÇED raporu birkaç yıl sonra iptal edilse bile baraj zaten dolmuş olacak!

KESİNLEŞEN YARGI KARARININ ARKASINDAN NASIL DOLANILDI?

Bergama Ovacık Altın Madeni Türkiye'nin ilk altın madeni olmasının yanı sıra altın işletmeciliği ve hukuk meselesinde de önemli bir laboratuvar görevi görüyor yıllardır. 20 yıla yakın bir zamandır işletilen altın madeni ile ilgili köylüler, kurumlar ve çevre örgütleri tarafından açılan davaların kazanılmasının madenin çalışmasını durdurmadığı bu geçen zaman içerisinde defalarca deneyimlendi. Daha 1997 yılında, Bergama Ovacık Altın madeni ile ilgili Danıştay'ın en üst karar organı olan Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu (İDDK) tarafından verilen ve normal bir hukuk devletinde o saatten itibaren tartışmayı sona erdirmesi gereken kesinleşmiş yargı kararından "siyanürle yapılacak altın işletmeciliğinde kamu yararı olmadığı"na karar verilmişti. En önce bu karar aşıldı; "Yargının dikkat çektiği çevresel risklerin giderildiğine/giderilebileceğine" dair TÜBİTAK'a bir rapor hazırlatıldı ve DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin Bakanlar Kurulu bir prensip kararı ile Danıştay'ın kesinleşen kararının "arkasından dolandı". Yani altın madeninin işletilmesi ile ilgili en önemli hukuki engel aşılmış oldu. 

ÜLKEDEKİ SİYASİ ATMOSFERLE BİRLİKTE MADENİN SAHİPLERİ DE DEĞİŞTİ

Bundan sonrası zaten çorap söküğü gibi geldi. Onlarca yargı kararı, gerek yasalar-yönetmelikler değiştirilerek, gerek siyasi iktidarın idari kararlarıyla aşıldı. ABD büyükelçisi (Eric Edelman) bu altın madeni için devreye girip gereken izinlerin bir an önce verilmesine dair zamanın Enerji Bakanından resmi yazı ile "rica"da bile bulundu. Sonuç olarak Bergama Ovacık Altın Madeni geçen süre içerisinde, ülkenin siyasi atmosferine paralel olarak sermaye yapısı, sahipleri değişerek üretimine devam etti. Amerikalılardan, FETÖ'cülere, AKP-FETÖ Koalisyonunun bozulmasından sonra ise TMSF'ye geçen şirket bu süre içerisinde yakın çevrede yeni madenler açarak Bergama Ovacıkta siyanürle ayrıştırma işine devam etti.

İKİ ATIK BARAJI DOLDU ÜÇÜNCÜSÜ YAPILDI

Madenin siyanür ve ağır metalli sıvı atıklarının depolandığı iki atık barajı dolunca, ilk açılan açık ocağın tabanına plastik örtü (jeomembran) serilerek burası üçüncü atık barajı haline getirildi. Öncelikle İzmir 3. İdare Mahkemesinin ÇED iptal davasını reddettiği, temyiz için götürülen Danıştayın da geçtiğimiz günlerde ÇED izninin yürütmesinin durdurulması talebinde " İzmir 3. İdare Mahkemesi kararının yürütmesinin durdurulmasını gerektirecek bir neden bulunmadığı için kabul etmediği atık barajı işte bu üçüncü olan. 

YEREL MAHKEME KARARINDA CİDDİ HATALAR VAR

TMMOB'a bağlı bazı odalar, EGEÇEP, İzmir Tabip Odası, Bergama Belediyesi ve 112 yurttaş tarafından açılan davada seçimlerin ardından AKP'ye geçen Bergama Belediyesi davalardan çekilmişti. Danıştay'ın ÇED Yürütmesinin durdurulması talebini değerlendiren EGEÇEP avukatı Arif Ali Cangı, henüz temyiz incelemesinin sonucunun belli olmadığını, Danıştay'ın sadece yürütmeyi durdurma talebini reddettiğine dikkat çekti. Cangı, "Henüz esastan karar verilmedi. Oysa temyiz edilen Mahkeme kararında ciddi hatalar  var" dedi.  

Davayı reddeden yerel mahkemenin keşif ve bilirkişi incelemesini anlamsızlaştırdığını ifade eden Cangı, "Bilirkişi raporundaki tespitler, dava konusu işlemin fiilen uygulanışının tespiti niteliğindedir. Mahkemece, konunun uzmanları olan bilirkişilerin, örnek almak ve analiz yapmak suretiyle yaptıkları tespit ve bilimsel değerlendirmelerin dikkate alınmaması,  keşif ve bilirkişi incelemesini lüzumsuzlaştırmakta ve anlamsız kılmaktadır. Kararın öncelikle bu nedenle bozulması gerekmektedir" görüşünde. 

BİLİRKİŞİNİN OLUMSUZ GÖRÜŞÜ KARARDA OLUMLU YAPILMIŞ

Jeoloji mühendisi bilirkişinin raporunun kararda  tam tersine ele alındığını ifade eden Cangı, bunun çok büyük bir hata olduğunun altını çiziyor: Cangı, mahkeme kararının aksine Jeoloji Uzmanı tarafından raporunun sonuç kısmında; atık barajının "...tabanının yeraltı su seviyesinin altında olduğu, zemini ve şevlerinin doğal kil tabakası niteliği ve kalınlığı bakımından yetersiz ve yüksek risk taşıdığı, konum itibariyle Ovacık Mahallesine çok yakın olduğu ve bu haliyle tehlike arz ettiği..." gibi birçok riske vurgu yapıldığına işaret etti. 

Reklam

DSİ OLUMSUZ GÖRÜŞ BİLDİRMİŞTİ

Üçüncü atık depolama tesisinin bölgenin ekolojisinde geri dönüşü olmayacak kirlenmelere yol açacağını kaydeden Cangı, "Üçüncü atık depolama tesisi daha önce rezerv çıkartılan  açık ocak düzenlenerek yapılmıştır. Sınırları Ovacık Köyüne 100 metreden daha yakındır, diğer Köylere, Çamköy ve Narlıca’ya da çok yakın mesafededir. Atık depolama tesisi yapılması planlanan açık ocak deniz kotunun ve yer altı su tablasının altına inmiş durumdadır.  Açık ocağın batısı tamamen alüvyon bölgesidir, olası kimyasal atık sızmalarında yeraltı sularını kirletebilecektir. Bu nedenle daha önce Devlet Su İşleri (DSİ) olumsuz görüş bildirmişti. Şimdi ne değişmiştir de aynı alana atık depolama tesisi yapılmıştır? Bölge, altın madeninin atık deposu haline gelmiştir. Bir, iki ve üç atık deposu, bölgeyi oldukça yüksek düzeyde riskli, yaşam alanlarını tehdit eden konuma getirmiştir" dedi.

BİR KEZ VE İLK KEZ YAŞAMDAN YANA KARAR VERİLSİN

Cangı jeoloji uzmanının yanı sıra flora-fauna uzmanları ve inşaat uzmanının da projeye dair olumsuz görüşlerini bilirkişi raporuna yansıttığını ifade ederek, "Ayrıca, nihai ÇED raporu yayınlanmayarak halkın bilgi edinme hakkı ihlal edilmiştir. Bu itirazlar karşısında Danıştay, ya kararı bozup, yerel mahkemeye geri göndermeli ya da ivedi yargılama usulü gereği kendisi gereken değerlendirmeleri yapıp, kararı bozup, işlemi kesin olarak iptal etmelidir. Bu şekilde bir kez ve ilk kez ivedi yargılama usulü yaşamın lehine işlesin diyoruz" dedi. 

https://www.evrensel.net/haber/410478/bergama-altin-madeni-itirazi-reddedildi-ivedi-yargilama-cevre-lehine-de-islesin

27 Temmuz 2020 Pazartesi

Altınova denizinden hangi maden çıkarılacak?

 27 Temmuz 2020 17:27

Altınova'da denizin dibinden demir cevheri elde etme projesini değerlendiren uzmanlar bölgede demir cevheri varlığının bile şüpheli olduğu görüşünde. Uzmanlar "asıl hedef altın elde etmek" diyor.

Fotoğraf: ÇED Raporu'nda alınmıştır.

       Paylaş

Özer AKDEMİR

Balıkesir'in Ayvalık İlçesi Altınova Mahallesinde denizin açıklarında Densan Madencilik San. ve Tic. A.Ş. tarafından yapılmak istenen “Denizden metalik maden arama ve çıkarma faaliyeti projesi”nin İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) süreci devam ediyor. Bilim insanları yaptıkları çalışmalarda ruhsat sahasında böylesi bir cevher varlığının bile şüpheli olduğunu dile getirirken, projeye dair çevre örgütlerinin itirazların yanı sıra askeri kurumlardan da olumsuz görüşler var. Doç. Dr. Murat Kavurmacı konuya dair geçtiğimiz günlerde açıkladığı raporunda denizden demir değil altın elde edileceğini ileri sürüyor. 

YAZLIK KONUTLARA 600 METRE DENİZİN İÇİNDE

Maden çıkarma faaliyetinin Altınova yazlık konutlarına 600 metre uzaklıkta bulunan deniz içinde gerçekleştirilmesi planlanıyor. Projeye göre tamamı denizin içinde olan toplam 15.132, 8 hektarlık bir ruhsat sahasında demir cevheri (manyetit) aranacak. Projenin ÇED Raporu’nun hazırlanma aşamasında Sahil Güvenlik Komutanlığı ruhsat alanının dış sınırının, Türkiye anakarası ile Midilli Adası'nın arasında kalan deniz alanının orta hattını aşarak Yunanistan karasularını da ihtiva ettiği tespit edince ÇED başvuru aşamasında sunulan koordinatlar revize edildi. Gemi üzerinde tarama sondaj yöntemiyle yapılacak olan deniz içinde maden arama faaliyetinde deniz seviyesinden -20 kotuna kadar olan alanda sondaj yapılması planlanıyor. Tarama gemisinde bulunan pompa ile denizden 10.800 ton/yıl demir cevheri üretimi planlanıyor.

"DENİZİN DİBİ KORUNMASI GEREKEN POSİEDON ÇAYIRLARI İLE KAPLI"

Bölgede denizin içinde koruma altında olan posiedon çayırlarının olduğu ortaya çıkınca Deniz Hidrografik ve Oşinografik Etüt Raporunda, deniz çayırlarına yaklaşılmasını engellemek amacıyla perdeleme ile tampon bir zon bırakılacağı ve bulunduğu bölgelerden malzeme alınmayacağı notu düşüldü. Proje ile ilgili Kuzey Deniz Saha Komutanlığı görüşünde ruhsat sahası için tespit edilen muhtemel rezervde cevherin düşük tenörlü (%5’in altında) olduğuna dikkat çekilirken, "Planlanan sahanın büyük bölümünün ekositem açısından korunması gereken deniz çayırları (posidonia) ile kaplı olduğu belirtilmektedir" deniliyor.

EKOSİSTEME CİDDİ ZARARLAR VERİR

Proje ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Süleyman Demirel Üniversitesi Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi emekli öğretim üyesi Hidrobiyolog Erol Kesici, maden çıkarma sonucunda uygulanacak yöntemlerin deniz, tatlı su ekosistemine ciddi zararlar vereceğine dikkat çekti. Maden çıkarma faaliyetinin deniz kıyı alanlarının yok olmasına neden olacağını belirten Kesici şunları dile getirdi; "Kıyı alanları biyolojik zenginliğin -çeşitliliğin en fazla olduğu alanlardır. Bu alanlarda çok sayıda mikroskobik ve mikroskobik su canlıları yaşamakta, buraları üreme ve barınma alanları olarak kullanabilmektedir. Sondaj yöntemi buradaki binlerce yıllık doğal yapıyı yok edecektir. Deniz kıyı alanları suların adeta filtre edildiği alanlardır. Denizde kirlilik artışına neden olunacaktır."

"TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYAN ÇOK BÜYÜK KAYIP VE YIKIMLAR..."

10 metre kadar derinliğin vakumlanması, tahrip olması sonucunda çevresel yaşamsal, kıyısal değerlerin olumsuz etkilenmesiyle ilgili hiçbir teknolojik yöntem ve çözümün söz konusu olmadığına vurgu yapan Kesici, "Bu faaliyetlerle deniz ve kıyı alanlarına canlılığa jeolojik yapıya telafisi mümkün olmayan çok büyük kayıp ve yıkımlara neden olacaktır. Su kaynaklarının kirlenmesine ve azalmasına neden olabilecektir. Çalışma alanı turizm bakımından da hassas bölgelerimizdendir. İnsanlığın ortak mirası olan çevre kuşkusuz insanlığın geleceği açısından da hayati bir öneme sahiptir" dedi. 

"ASIL HEDEF DEMİR DEĞİL

Aksaray Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Hidrojeoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. M. Murat Kavurmacı tarafından konuya dair hazırlanan ve 20 Temmuz 2020 tarihinde açıklanan raporda da benzer değerlendirmelerde bulunuldu. Kavurmacı'nın raporunda ilginç bir noktanın altı çiziliyor; ÇED dosyasında yer alan “nitelikli maden türevlerinin çıkarılması” ifadesinin asıl hedefin demir olmadığı söz konusu bölgeden altın çıkarılmak istenildiği kanısı oluşturduğunu belirten Kavurmacı, bu kanıyı güçlendiren bilimsel verilerin de olduğunu ifade etti. 

MADENİN VARLIĞI BİLE ŞÜPHELİ

Kavurmacı ayrıca ruhsat sahasında Ayvalık Belediyesi ve kendisi tarafından farklı noktalardan alınan numuneler üzerinde gerçekleştirilen cevher ve jeokimyasal analiz çalışmalarında herhangi ekonomik değere sahip maden veya cevhere rastlanılmadığının altını çiziyor. Ruhsat sahalarındaki işletilmesi düşünülen madenin varlığının şüpheli olduğunu vurgulayan Kavurmacı, rezerv durumunun da bu aşamada bilinmediğini belirtiyor. Kavurmacı, "Tam olarak belirlenmemiş bir maden için ekosistem için bir çok zarar içerdiği uzmanlar tarafından kabul görmüş madencilik faaliyetlerini içeren ÇED dosyasının iptali gerekmektedir" dedi. 

ÇED DOSYASI KOPYALA YAPIŞTIR

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Ayvalık Temsilcisi Bülent Özgen, ÇED dosyasında adı geçen Altınova ve Küçükköy belediyelerinin Büyükşehir Belediye Yasası çıktıktan sonra lağvedildiğine dikkat çekerek, "Bu bile ÇED dosyasını akademik raporlar hariç kopyala-yapıştır yöntemi ile yaptıklarını göstermektedir. Bizler yerel yönetimlerle birlikte mücadelemize bıkmadan usanmadan devam edeceğiz. Çok yakın da konuyu yargıya intikal ettireceğiz" dedi.

https://www.evrensel.net/haber/410347/altinova-denizinden-hangi-maden-cikarilacak

26 Temmuz 2020 Pazar

Kaz Dağlarının her karışı madenler için ruhsatlandırılmış

 26 Temmuz 2020 23:05

TEMA Vakfının hazırladığı "Kaz Dağları Yöresi'nde Madencilik" raporuna göre, Kaz Dağlarının yüzde 79'u madencilik yapılabilecek şekilde ruhsatlandırılmış.

Fotoğraf: Çanakkale Belediyesi, Harita: TEMA

       Paylaş

Özer AKDEMİR

TEMA Vakfı tarafından hazırlanan rapor Kaz Dağı'nın nasıl büyük bir tehdit ile karşı karşıya olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Resmi verilere dayanılarak hazırlandığı belirtilen rapora göre Kaz Dağları Yöresi’nin %79'u maden ruhsatlı!

KAZ DAĞLARI 1.634 RUHSAT ALANINA BÖLÜNMÜŞ!

TEMA Vakfının hazırladığı "Kaz Dağları Yöresi'nde Madencilik" raporu açıklandı. 39 sayfalık raporda Biga Yarımadası ve Kuzey Ege’yi kaplayan 1.697.062 hektarlık alan olarak tanımlanan Kaz Dağları Yöresinin Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden (MAPEG) elde edilen verilere göre 1.294.335 hektarı  ruhsatlandırıldığı dile getirildi. Yörenin, ihale, arama ve işletme safhalarında 1.634 ruhsata bölündüğüne dikkat çekilen raporda, "Bu yoğunlukta bir madencilik faaliyetinin yörenin tüm ekolojik, kültürel ve ekonomik yapısını büyük ölçüde tahrip edeceği açıktır" ifadelerine yer verildi.

MADEN KANUNUNDA 2004 DEĞİŞİKLİĞİ KIRILMA NOKTASI

Maden Kanunu'nda 2004 yılında yapılan değişikliklerin "önemli bir kırılma noktası" olduğuna işaret edilen raporda, şu görüşlere şer verildi; "Kanun ile izin ve çevresel etki değerlendirmesi hususlarında düzenlemeler yapılmış, madencilik faaliyeti yapılabilecek alanlar genişletilmiştir. Orman, muhafaza ormanı, ağaçlandırma alanları, özel koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parkları, sit alanları, tarım alanları, su havzaları ve benzeri doğal ve kültürel zenginlikleri olan ve bu sebeple koruma altına alınmış alanlar madencilik faaliyetine açılmıştır. Bugün itibarıyla ne yazık ki ülkemizde doğayı, tarım alanlarını ve kültürel varlıkları madencilik faaliyetlerine karşı koruyan tek bir koruma statüsü bulunmamaktadır."

“Kaz Dağları Yöresinde Madencilik” raporunun, Maden Kanunu'nun mevcut haliyle Kaz Dağları örneğinden yola çıkarak ülke genelinde doğa ve tarım alanlarının, su varlıklarının ve kültürel mirasın madencilik nedeniyle karşı karşıya kaldığı tehditleri ortaya koyma amacıyla hazırlandığı belirtilirken, "coğrafyamızda bugün ve gelecekte sağlıklı bir çevre ve sağlıklı bir toplumda yaşayabilmemiz elimizdeki değerlerin korunmasıyla mümkündür." denildi.

Reklam

KAZ DAĞLARININ BİYOÇEŞİTLİLİK ZENGİNLİĞİ

Kaz Dağları Yöresinin jeolojik oluşum özellikleri ile metalik madenciliğin ve kömür madenciliğinin yoğun olarak yapıldığı bir yöre olduğunun altının çizildiği raporda, madencilik faaliyetlerinin yörenin doğal varlıklarına, tarımsal üretimine ve turizmine olası etkileri incelenirken her iki madenciliğin bir arada değerlendirildiği IV. Grup maden ruhsat alanlarına bakılmış. Raporun Kaz Dağlarındaki biyolojik zenginliğe değinilen bölümünde yörenin 1994 yılında Milli Park, 1998 yılında Tabiatı Koruma Alanı ilan edildiğine dikkat çekildi. Kaz Dağları'nda bulunan 52 farklı noktada 3232 hektar alanın “Gen Kaynaklarını Yerinde Koruma Sahası” olduğunun altının çizildiği raporda, "Kaz Dağı Milli Parkı'nda bilim insanlarınca bugüne kadar 101 familyaya ait 800 civarında bitki türü tespit edilmiştir. Bu türlerin 77 tanesi dünyada yalnızca Türkiye’de (endemik), 32 tanesi ise dünyada sadece Kaz Dağları’nda bulunur. Kaz Dağları ile birlikte çalışma alanı dahilinde farklı statülerde çok sayıda doğa koruma alanı bulunur. Bu alanlar toplam 69.235 hektarlık bir alan oluşturmaktadır" ifadelerine yer verildi.

TÜRKİYE'NİN EN ÖNEMLİ TARIMSAL ÜRETİM BÖLGELERİNDEN BİRİ

Raporda Kaz Dağları Yöresinin ayrıca Karabiga Kıyıları, Manyas Gölü, Çanakkale Boğazı, Biga Dağları, Kaz Dağları, Babakale-Asos Kıyıları, Ayvalık ve Bakırçay Deltası ÖDA alanlarına ev sahipliği yaptığı da vurgulandı.

Raporun, yörenin tarımsal değerlerinin irdelendiği bölümünde tarım alanlarının Kaz Dağları Yöresi'nin %43’ünü (730.588 hektar) oluşturduğu belirtildi.  Bu alanların büyük bölümünün Çanakkale ve Balıkesir illerini kapsadığı aktarılırken, bu illerin gerek ürün deseni gerekse ürün verimi açısından  Türkiye’nin en önemli tarımsal üretim bölgeleri arasında yer aldığına dikkat çekildi. Yörede ayrıca tarım alanları korunmak amacıyla ilan edilen 9 büyük ovanın da bulunduğuna dikkat çekilen raporda, Çalışma alanındaki büyük ovaların alansal büyüklüğünün 112.610 hektar olduğu bilgisi verildi.

KAZ DAĞLARININ %79'U MADEN RUHSAT ALANI!

Raporun kuşkusuz en dikkat çekici ve esas vurgu yapmak istediği bölümü ise Kaz Dağları Yöresinde madencilik başlıklı bölümü oldu. Rapor MAPEG'e göre çalışma alanında toplam ruhsat alanının 1.294.335 hektar olduğu belirtilirken, alanın ihale, arama ve işletme safhalarındaki 1.634 ruhsata bölündüğü ifade ediliyor. MAPEG’in IV. Grup ruhsatların alansal dağılımına bakıldığında çalışma alanının %79’unun (aktif ruhsatlar ve ihale alanları) ruhsatlandırıldığı belirtildi. Raporda bu ruhsatlarla ilgili şu bilgilere yer verildi; "Bu ruhsatların %41’i aktif ruhsatlardan oluşur. Aktif ruhsatların %57’si arama, %43’ü ise işletme ruhsatı safhasında bulunur. Ruhsatların %38’i ise ihale alanı olarak ruhsatlandırılmıştır. Tüm çalışma alanının sadece %21’i herhangi bir IV. Grup maden ruhsat sahası olarak tanımlanmamıştır. Ruhsat sahası olarak tanımlanmayan bu alanların büyük bölümünün verisi olmayan alanlardan oluştuğu ve potansiyel birer ruhsat alanı olarak değerlendirilebileceği de göz ardı edilmemelidir".

ORMANLARIN %80'İNDE MADENCİLİK YAPILABİLECEK

Bu maden ruhsatlarının farklı arazi kullanım türlerine göre dağılımına bakıldığında, çalışma alanındaki orman varlığının %80’inin madencilik yapılabilecek alan olarak belirlendiği dile getiriliyor. "Bu aktif ruhsatların %57’si işletme, %43’ü arama ruhsatı statüsündedir. Orman alanlarının %39’u ihale ruhsat alanları için tahsis edilirken, tüm orman varlığının ise sadece %20’si herhangi bir ruhsat sınırına dahil değildir. Ruhsat verilerine erişilemeyen ve bu nedenle boş olarak işaretlenen bu alanlar tüm çalışma alanındaki toplam boş orman alanının büyük bölümünü oluşturmaktadır."

KORUNAN ALANLARIN %55'İ MADENCİLİĞE AÇILIYOR

Rapora göre maden ruhsatlarının uluslararası ve ulusal koruma mevzuatı ile korunan alanlara dağılışı incelediğinde Gen koruma, kent ormanı, muhafaza ormanları, tohum meşcere alanı, tabiat parkı, tabiatı koruma alanı, milli park, özel çevre koruma bölgesi ve doğal sit alanı gibi farklı koruma statüleriyle korunan alanların %55’i madencilik yapılabilecek alanlar olarak belirlendiği dile getirildi. Raporda konuya dair şu görüşlere yerd verildi; "Korunan alanlar içinde madencilik faaliyetleri açısından en dikkat çekici alanlardan biri milli parklardır. Milli Parklar'ın %54'ü ihale ruhsat alanlarında kalmaktadır. Bu alanlardan biri olan Kaz Dağları Milli Park Alanı'nın %80'i Troya Milli Parkı’nın ise %10’u ihale ruhsat alanında kalmaktadır. Tabiat Koruma Alanları içinde yer alan ve dünyada sadece Kaz Dağları'nda yaşayan Kaz Dağı Göknarları'nın yaşam alanını oluşturan Kaz Dağı Göknarı Tabiat Koruma Alanı'nın ise %99,9’u ihale ruhsat alanında yer almaktadır.

ARKEOLOJİK ALANLARIN %42'Sİ AKTİF RUHSAT ALANI

Canlı tür çeşitliliği bakımından büyük öneme sahip olan Önemli Doğa Aalnları (ÖDA) alanlarının büyük bölümünün de madencilik faaliyetlerinin tehdidi altında olduğuna dikkat çekilen raporda şöyle denildi; "ÖDA alanlarının %55'i ihale ruhsat alanlarında, %40’ı ise aktif ruhsat alanlarında yer almaktadır. Aktif ruhsatların ise %43’ü işletme safhasındadır. ÖDA alanlarının sadece %5’si herhangi bir ruhsat alanına dahil değildir." Rapora göre arkeolojik sit alanlarının %42’si aktif ruhsat sahası, %23’ü ihale sahası alanında yer alıyorken, Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıkları’nın %81’i, sit alanlarının %60’ı ihale ruhsat alanında yer alıyor. Ruhsat alanları içinde kalan kültür varlıklarından Troya Milli Parkı’nın %10’u ihale ruhsat alanında. Yörenin su varlığı açısından maden ruhsatları irdelendiğinde ise havza alanlarının %31’i aktif ruhsat alanı, %42’si ise ihale ruhsat alanı içinde yer aldığı ifade ediliyor.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Raporun Sonuç ve Öneriler başlığında Maden Kanunu'nda yapılan değişikliklere göre Kaz Dağları yöresinin her karışının madenler için ruhsatlandırıldığının altı çizilirken şu görüşlere yer verildi; "Milyonlarca yılda oluşmuş doğal varlıkların ve binlerce yıllık kadim kültürün söz hakkı raporda gösterilen madencilik ruhsatlarının faaliyete geçmesiyle yok olacaktır. Raporun ortaya koyduğu sonuçlar hem Kaz Dağları Yöresi'nde hem de Türkiye genelinde ekolojik temelli, bütüncül, tarımsal üretimi önceliklendiren “arazi kullanım planlamasına ve koruma yaklaşımına” ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Sahip olduğu özellikler ile Kaz Dağları Yöresi madencilik faaliyetlerinden korunması gereken bir dünya mirasıdır. Geleceğimizin mirası doğal varlıklar madencilik faaliyetlerine tamamen kapalı doğa koruma statüleri ile korunmalıdır."

https://www.blogger.com/blog/post/edit/7587775499842386213/914920984527059262?hl=tr

24 Temmuz 2020 Cuma

Ilgın Çavuşçugöl'de çevik kuvvet, gelin konvoyunu engelledi

 24 Temmuz 2020 22:19

Konya Ilgın'a bağlı Çavuşçugöl'de düğünü olan çift, tarlalarının kömür ocağına dönüştürülmesine karşı TKİ komisyonuna itirazlarını sunmak istedi ancak jandarma engeline takıldı.

Fotoğraf: Ilgın Çevre Platformu

       Paylaş

Özer AKDEMİR

Toprakları Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kamulaştırılarak kömür ocağı yapılmak istenen Konya Ilgın Çavuşçugöl köylüleri mücadeleye devam ediyor. Şirket, TOMA ve jandarma korumasıyla köyün yanı başındaki arazide iş makinelerini çalıştırırken TKİ kamulaştırma komisyonuna giderek itirazlarını sunmak isteyen gelin ve damada çevik kuvvet müdahale etti.

JANDARMA GELİNLE TARTIŞTI

Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ), bir hafta önce Çavuşçugöl köylülerine çağrıda bulunarak kamulaştırılan arazilerdeki hak sahiplerinden tarlalarını satmak isteyenlerin komisyona başvurmalarını istedi. Önceki gün Çavuşçugöl'de düğünleri olan köylü bir çiftle birlikte hak sahipleri ve köylüler, gelin konvoyu şeklinde komisyona giderek itirazlarını sunmak istedi. O bölgede bekleyen çevik kuvvet ve TOMA'lar gelinin TKİ önüne indirilmesine engel olurken çevik kuvvet gelini ve köylüleri bölgeden zorla çıkardı.

Konya Ilgın'a bağlı Çavuşçugöl'de düğünü olan çift, tarlalarının kömür ocağına dönüştürülmesine karşı TKİ komisyonuna itirazlarını sunmak istedi ancak jandarma engeline takıldı.

Kamulaştırma paralarının alındığı ile ilgili çıkarılan söylentilere tepki gösteren köylüler, "Kimse para almadı ama bu algıyı kimlerin ne amaçla çıkardıkları belli. Kömür ocağı istemiyoruz, tarlalarımızı da satmak istemediğimizi komisyona duyurmak istedik fakat komisyon bizi böyle kabul etmedi" dediler.

Köylüler, TKİ Ilgın Kontrol Müdürü Alper Pektaş'ın, komisyonda tarlasını satmak istemeyen bir yurttaşa "Terbiyesizlik  etmeyin" diye bağırdığını dile getirdi.

Reklam

Köylüler öğleden sonra köye gelen Konya Vali Yardımcısı ve Enerji Bakanlığı temsilcisi ile görüşerek projeye neden karşı olduklarını anlattı.

https://www.evrensel.net/haber/410191/ilgin-cavuscugolde-cevik-kuvvet-gelin-konvoyunu-engelledi

Çavuşçugöl'de şirket TOMA'lar ve jandarmalar nezaretinde çalışıyor

 24 Temmuz 2020 08:19

Çavuşçugöl’de tarım arazilerinin kömür ocağı yapılması çalışmaları jandarma gözetiminde devam ediyor. AKP Milletvekili köylüleri arayarak direnişten vazgeçme karşılığında iş vadettiği iddia edildi.

Fotoğraf: Ilgın Çevre Platformu

       Paylaş

Özer AKDEMİR
İzmir

Konya Ilgın Çavuşçugöl'de tarım arazilerinin kömür ocağı yapılması çalışmaları Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı (TOMA) ve jandarma gözetiminde devam ediyor. Aynı köylü olan AKP Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir’in ise köylüleri telefonla arayarak direnişten vazgeçmeleri karşılığı çocuklarına iş vadettiği iddia edildi.  

Çavuşçugöl'den Hasan Kahraman köyün adeta abluka altında olduğunu belirerek, "Şu anda tarlalarımız kazılmaya devam ediyor. Halk sindirilmiş durumda. Bir kısmı iş vaadi ile bir kısmı jandarma zoru ile korkutularak ses çıkarmamaları sağlanıyor. Evlerin önünde TEM'den araçlar bekliyor. Geçenlerde Konya'da Tarım Bakanını görmeye giden ve televizyonlara konuşan Vesile Cankurt, köylümüz olan Milletvekili Hacı Ahmet Öztürk tarafından gece yarısı aranarak kömür ocağına karşı çıkmaması karşılığı iki oğluna iş vaat etmiş. Vesile teyze reddetmiş bu teklifi" dedi.

jandarma aracı


TOMA VE JANDARMAYA KARŞI KÖYLÜLER ÇARESİZ! 

Haftalardır tarlalarının kömür ocağı yapmak için Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kamulaştırılmasına karşı direnen köylüler TOMA ve onlarca jandarma polis gözetiminde arazide süren çalışmaları üzüntüyle izliyorlar. Kömür ocağı yapılmak istenen tarlaların evlerine yaklaşık 300 metre uzaklıkta olduğunu belirten köylüler atadan kalan 200 dekarlık arazinin kömür ocağı yapılmasına karşı haftalardır mücadele ediyor. Şirkete verilen izinlere karşı dava açan köylüler, şirketin hukuki süreci beklemeden tarlaları kepçelerle düzeltmeye çalışması üzerine yolu kapatmıştı. Köylülerin eylemine müdahale eden jandarmanın müdahalesi sonrası yaralanan ve gözaltına alınan köylüler olmuştu.

Gerekli izinler alınmadan iş makinelerinin yüzlerce polis ve jandarma nezaretinde arazilerine girmesi karşısında toplu olarak köyü terk etmek isteyen köylüler köy çıkışında jandarma barikatı ile engellenmişlerdi. Köylülerin Konya'ya yürüyerek Tarım Bakanı Pakdemirli ile görüşmek istemeleri çabası da sonuç vermemiş, bakan köylülerden kaçırılmıştı. 

Reklam

"DİRENİŞTEN VAZGEÇİN" RÜŞVETİ

Bakanın ziyareti sırasında AKP Konya Milletvekili, Çavuşçugöllü Hacı Ahmet Özdemir'in kendilerini görmezden gelmesine köylü kadınlar tepki göstermişti. Evrensel'e konuşan köylüler, Milletvekili Özdemir'in kendilerini arayarak kömür ocağına karşı çıkmamaları karşılığı yakınlarını işe aldırmayı teklif ettiğini dile getirdi. 

AKP’Lİ MİLLETVEKİLİNİN AKRABALARINA AYRICALIK İDDİASI 

Geçtiğimiz günlerde bölgeye giden CHP Afyon Milletvekili Burcu Köksal AKP Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir'le ilgili iddiaları TBMM'ye taşıdı. Köksal, Çavuşçugöllülerin kendisine aktardığı üzerinde ekili ürünlere rağmen arazilerine zorla girildiğini, ancak Milletvekili Özdemir'in akrabalarının haşhaş tarlasında ürünlerin hasat edilmesinin beklendiğine yönelik iddiaların doğru olup olmadığını sordu. 


Öte yandan köyün içinde konuşlanan jandarmalar ve sivil polisler adeta köyü ablukaya almış durumdalar. 

jandarma aracı

ŞİRKET NEDEN HUKUKSUZ?

Ilgın Çevre Platformu yaptığı açıklamada şirketin ve kömür ocağı projesinin neden hukuksuz olduğunu madde madde açıkladı:

  • Tarım arazilerinde bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesi için Toprak Koruma Kurulundan alınan bir izin yok. ''Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz.''
  • I. Derece Doğal Sit Alanı olan Çavuşçugöl, besleyen kanallara yapılan müdahaleler ve taban suyunun maden faaliyetleri için çekilmesi ile yok edilecektir.
  • Şirketin bu faaliyetleri için aldığı bir Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu onayı veya ÇED gerekli değildir kararı yok. Ruhsat sahasında farklı bölgede alınan izinler hukuksuz bir şekilde burası için de geçerli gösterilmeye çalışılıyor.
  • Haziran 2017 tarihli 30084 Sayılı Resmî Gazetede Yayımlanan Büyük Ova Projesi Kapsamında kalan alanda tarımsal faaliyet dışında herhangi bir iş yapılması mümkün değildir.
  • DSİ 4. Bölge Müdürlüğüne Tarımsal Sulamada Kullanılan ve Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiş Çavusçugöl'ü besleyen kanalların deplase edilmesi sorulmuş ve olumsuz görüş vermiştir.
  • https://www.evrensel.net/haber/410085/cavuscugolde-sirket-tomalar-ve-jandarmalar-nezaretinde-calisiyor

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...