20 Mart 2023 12:28
25. İzmir Kitap Fuarı’nın son gününde TYS İzmir Temsilciği “Yıkım ve edebiyat” konulu söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide "Felaketlerin ardındaki karanlığı görünür kılmalıyız" denildi.
Fotoğraf: Neval Savak
25. TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’nın son gününde Türkiye Yazarlar Sendikası İzmir Temsilciği “Yıkım ve edebiyat” konulu söyleşi gerçekleştirdi. Ege Salonunda yapılan söyleşiye Gülçin Sahilli, Aydemir Çimen ve Özgür Zeybek konuşmacı olarak katıldı. Söyleşinin kolaylaştırıcılığını yapan TYS İzmir Temsilci Özer Akdemir “Son haftalarda yaşadığımız deprem, sel gibi afetlerin felakete dönüşmesinin bir sorumlusu olması lazım. Biz bu felaketleri ‘kader planı’ olarak kabul etmiyoruz. Bunun sorumlusu da o zeminlere, tarım arazilerine, binaları yapanlar, 40 kat izni verenler, bilimin uyarılarını rant için hiçe sayan siyasi iktidardır” dedi.
“KENDİNİZE DE YABANCILAŞTIRIYOR”
Fotoğraf: Neval Savak
Yazar Gülçin Sahilli, depremden dolayı bölgede yaşayan insanların şehri terk ettiğini söyleyerek, “İzmir’de Bayraklı da yaşayan biri olarak depremi ben de bizzat yaşadım. Evimin duvarlarında çatlaklar oluştu. Eşyalarım yerlere saçıldı. İnsan o dağınıklık ve kırıklıktaki bir eve girince hayattan kaçtığı ve huzura sığındığı tek yerinde zarar gördüğüne şahit olunca, kaçacak ve uyuyacak yeri kalmıyor. Kendi yatağınızdan ve kendi yaşam alanınızdan ürkmek ve yabancılaşmak sizi kendinize de yabancılaştırıyor” ifadelerini kullandı.
Doğal felaketlerin küçük büyük demeden ülke tarihinden geçip gittiğini belirten Sahilli, “İşte bu felaketlere yakın seyirde bakmak bizim gibi kalemi kalbinde insanların acıyı sayfaya dökmesine yol açıyor, aynı şekilde fırçanın saçtığı renkler ve notanın taştığı sesler de aynı süreci sürdürüyor. Bugünlerde hissettiklerimiz şair Ece Ayhan’ın dediği gibi tam da ‘Vücudunun yüzde 70'i su olan bir canlının nasıl olur da içi yanar?’ Yanar elbet tüm ülkenin bu günlerde içi yandığı gibi” diye konuştu.
“EDEBİYATIN GÖREVİ BU YIKIMI GELECEK KUŞAKLARA ANLATMAKTIR”
Yazar Aydemir Çimen, ülkede, insanlık tarihi boyunca benzerine az rastlanır bir yıkım günlerinden geçildiğini belirterek. “Biz bunu nasıl anlatmalıyız. Sanatın dili dediğimiz imgesellikle. Edebiyat neyi yazacak? Saatlerce ölü kızın elini tutan babanın yaşadıklarını yazacak. Günlerce o yıkıntının altında kalıp kurtarın diyen Orhan Aydın’ın kızını yazacak. Edebiyat bu acıları insanların yüreğine işleyecek. Anlatmak zorunda. Yıkımı anlatmak kolay değil. Hangi tarih kitabında okuduk biz kefensiz ölüleri, çadırsız inanları aç susuz ışıksız kaldıklarını? Bugüne kadar okuduğumuz romanlarda da bunlar yoktu. Biz bunu yaşadık ve edebiyat öyle ya da böyle bu yıkıntının altından kalkmak zorunda ve bu acıları, gözyaşlarını yazmak zorunda edebiyat. Bizden sonraki kuşakların da yüreklerine dokunmak zorunda. Zaten edebiyatın görevi de bu değil mi?” diye konuştu.
“SANATÇININ FELAKET KARŞISINDA DURACAĞI YER NERESİ OLMALI?”
John Maxvel Coetzee (Kutzi) ve Hölderlin’in yıkıma dair yazıklarından örnekler veren Şair-Yazar Özgür Zeyrek ise, “Bir an için sanatın bütün bu olup bitenlerin yanında bir önemi var mı? Sanatçının böylesi bir felaket karşısında duracağı neresi ya da neresi olmalı diye düşündüm. Öyle ya, mutlu olma imkanı varken sanat hakkında düşünmenin bir önemi kalıyor mu? Tam da burada aslında bize düşen trajediyi anlatmak ve doğru bir anlatı yöntemi ile sonrakilerin gerçekleşmemesi adına bir aydınlanma, farkındalık yaratmak değil mi? Geçmişten dersler çıkarılsın istiyoruz. Bilimi, teknolojiyi toplum yararına kullanan, insan olmanın erdemi ile toplumsal birliktelik yaratmayı başaran ülkeleri büyük bir hayranlık ile izliyoruz” ifadelerini kullandı.
“SANAT İYİLEŞTİRİR”
Yaşanan felaketten ders alınması gerektiğini belirten Zeyrek, “İçinde yaşadığımız topluma ve dünyaya karşı en büyük borcumuz, felaketlerin ardındaki karanlığı görünür kılmaktır. Sanat ve yıkım en çokta bu noktada aynı cümle içinde kullanılabilir sanırım. Sanat iyileştirir. Her koşulda ve mutlaka sonunda” dedi. (İzmir/EVRENSEL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder