29 Kasım 2023 13:18
Doğal afetlerde kadınların ve çocukların hayatını kaybetme ihtimalinin erkeklerden 14 kat fazla olduğunu belirten Dr. Özlem Aslan bu durumun cinsiyet eşitsizliği ile doğrudan ilişkili olduğunu söyledi
Özer AKDEMİR
İklim değişikliğinin etkilerini her geçe gün daha fazla hissediyoruz. Bilim insanlarının yıllardır yaptıkları uyarılar bir bir gerçek olurken, daha birkaç yıl öncesine kadar “Gelecekte olabilecek aşırı iklim olayları” diye söz edilen ne varsa birer birer yaşamımıza giriyor. O “gelecek” artık geldi ve bizler tam da gelecekte yaşıyoruz!..
KIŞ AYI SELLERLE VE SU BASKINLARI İLE GELDİ
Kış ayı ile birlikte iklim değişikliğine bağlı aşırı iklim olaylarından fırtınalar ve seller gündemimizde yerini almaya başladı. 19 Kasım’da meydana gelen fırtına ve sellerde İçişleri Bakanlığının verilerine göre ülkenin değişik yerlerinde yaşayan 9 yurttaşımız yaşamını yitirirken, en az 50 kişi de yaralandı. Zonguldak’ta mendireğe çarparak ikiye bölünen gemideki 12 mürettebattan 5’ini cansız bedenlerine ulaşılırken kayıp 7 denizciyi arama çalışmaları hala devam ediyor. İzmir ve İskenderun’da denizin taşması sonrası sokaklar sular altında kaldı. AFAD tarafından hergün yayınlanan açıklamalarda ve cep telefonlarına gönderilen mesajlarda fırtına ve sel uyarıları yapılıyor.
KADIN VE ÇOCUK ÖLÜMLERİ
Fotoğraf: Dr. Özlem Aslan'ın kişisel arşivi
19 Kasım tarihindeki sel felaketin de Batman’da bir kerpiç evin çökmesi sonucu 1-9 yaşları arasındaki üç çocuk ile büyükannelerinin yaşamların yitirmesi sel felaketlerinden en çok kadın ve çocukların etkilendiği gerçeğinin acı örneklerinden birisi oldu. Kadir Has Üniversitesi Öğretim görevlisi Dr. Özlem Aslan'ın yaptığı bir çalışma tam da bu konu ile ilgili. Aslan’ın çalışması, kadınların afetlerde hayatlarını kaybetme olasılığının, erkeklerden çok daha yüksek olduğunu, afetlerin ardından, kadınlara yönelik şiddetin ve kadınların bakım yüklerinin de arttığını ortaya koyuyor.
SELLER GİDEREK ARTACAK
Sellerin 1998-2017 yılları arasında kaydedilen iklim felaketlerinin yüzde 43’ünü oluşturduğunu belirten Aslan, aynı süre içerisinde sellerin iki milyardan fazla insanı etkilediğinin altını çiziyor. Dünya genelinde sel nedeniyle her yıl milyonlarca insanın evlerinden olduğuna dikkat çeken Aslan, olayın ekonomik boyutunun ise yüz milyarlarca doları bulduğunu kaydediyor. Türkiye’de sellerin, depremlerin ardından yaşanan en yıkıcı afetler arasında olduğuna işaret eden Aslan, iklim değişikliğiyle beraber yağışlardaki düzensizliğin artması, sel olaylarının da giderek artacağına işaret ettiğine vurgu yapıyor. Uluslararası afet veri tabanı EM-DAT’ın verilerine göre, 1948’den 2020’ye sellerin Türkiye’ye maliyeti 2.5 milyar dolara yaklaştığı bilgisini veren Aslan, seller nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısının ise 1,401 kişi olduğunu belirtiyor. Türkiye kentlerindeki sellerin nedenleri arasında kontrolsüz kentleşme ve arazi kullanımındaki denetimsizliği sayan Aslan, “Bina yüksekliklerinin ve yoğunluğunun plansız artışı, yeşil alanların betonlaşması, nehir kenarlarında kontrolsüz yapılaşma ve nehir kanallarının plansızca daraltılması plansız kentleşme pratiklerine örnek olarak gösterilebilir” diyor.
KADIN VE ÇOCUKLARIN ÖLÜM OLASILIĞI ERKEKLERDEN 14 KAT FAZLA!
İklim temelli afetlerin kırılgan grupların daha da kırılganlaşmasına neden olduğunu dile getiren Aslan bu olguya ilişkin şu örnekleri sıralıyor; “Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na göre doğal afetlerde kadınların ve çocukların hayatını kaybetme ihtimali, erkeklerden tam 14 kat daha fazla. Buna ek olarak, örneğin 2004 yılında Hint Okyanusu’nda yaşanan tsunami sonucu Endonezya ve Sri Lanka’da yaşamını yitiren kadın sayısı, erkeklerin dört katıydı . Bunun nedenlerini inceleyen araştırmalar, durumun, toplumlardaki cinsiyet eşitsizliği ile doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koyuyor.”
AFET SONRASI KADINLAR KENDİLERİNİ TOPARLAYAMIYOR
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin verilerine göre Türkiye’de 2.5 milyon kadın çiftçinin yüzde 78’i ücretsiz aile işçisi olarak, yüzde 90’ının ise kayıt dışı çalıştığını aktaran Aslan, bu durumun kadınların felaketler sonrasında tazminat alamamalarına yol açtığını, kadınların toparlanıp yeniden hayat kurmalarının da erkeklere kıyasla çok daha zor olduğunu belirtiyor.
Aslan’ın çalışması kadınlar afet sonrasında da tehdit altında olduğuna dikkat çekiyor. “2011’de Vanuatu’nun Tafea kentinde meydana gelen iki kasırganın ardından şehirde rapor edilen aile içi şiddet vakalarında yüzde 300 oranında artış gözlendi. Buna karşın birçok kadının, cinsel şiddet tehdidi nedeniyle barınaklara gitmekten çekindiği de rapor ediliyor. Benzer güvenlik sorunları, bu yıl yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında Türkiye’de de görüldü. Barınakların hijyenik olmaması ve temiz suya erişimle ilgili sıkıntılar, hem kendilerinin hem de aile fertlerinin bakımını üstlenen kadınlar için yeni sorunlar doğuruyor. Bunun yanı sıra, afet durumlarında gıda güvenliğinde yaşanan sıkıntılar, özel beslenme ihtiyacı bulunan hamile ve emziren kadınları özellikle etkiliyor”.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Aslan, sorunun çözümünün kadınların karar alma süreçlerine dahil edilmesinden ve iklim kaynaklı afetlere karşı dirençlilik, bilgi ve becerilerinin artırılmasından geçtiğini belirtiyor. Aslan, Toplumsal cinsiyet perspektifinin afet iletişiminden eğitimine ve yönetimine kadar tüm farklı aşamalara eklenmesi şart” diyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder