18 Mart 2024 04:30
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
2002 yılının 18 Aralık günü Ankara’daki evinin önünde öldürülen Dr. Necip Hablemitoğlu suikastı ile ilgili yapılan duruşmaların bir bölümü daha sona erdi. Bazı tanıkların dinlendiği, yeni bazı tanıkların dinlenilmesi ve soruşturmanın genişlemesine dönük taleplerin kabul edildiği duruşmalarda somut bir ilerleme kaydedildiğini söylemek mümkün değil. 16-18 Temmuz 2024 tarihlerine ertelenen suikast duruşmaları ile ilgili gelinen noktayı suikasttan hemen sonra Hablemitoğlu ailesinin avukatlığını yapan ve sonrasında ise azledilen Av. Hüseyin Buzoğlu’nun sözleri özetledi diyebiliriz; “Mevcut iktidar gitmedikçe bu suikast aydınlatılamaz”!
BUZOĞLU’NA YÖNELİK CEVHERİ GÜVEN’İN İDDİALARI
Hablemitoğlu’nu ‘dostum’ diye anlatan, öldürülmesinin ardından ailenin avukatlığını yapan Buzoğlu, Ergenekon davaları sürecinde tutuklanmış, bir süre cezaevinde kalmıştı. Bildiğim kadarıyla tam bu süreçte Buzoğlu Hablemitoğlu ailesi tarafından azledilmişti. AKP-Gülen Cemaati koalisyonu bozulduktan sonra Nokta dergisi genel yayın yönetmeni iken tutuklanan ve “İç savaş çıkarmaya çalışmak” suçlamasından yargılanarak 22 yıl hapis cezası aldığı için yurt dışında yaşayan Gazeteci Cevheri Güven YouTube kanalında Avukat Buzoğlu ile Hablemitoğlu arasındaki ilişkiye dair çok ilginç ve önemli bir iddiayı gündemi getirmişti. 2011 yılında Evrensel Basım Yayın tarafından yayımlanan “Kuyudaki Taş / Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği” adlı kitabımızdaki iddiaları, adımı anmadan “Çevre direnişlerine destek veren solcu bir gazeteci” diyerek aktaran Güven, yayınında Buzoğlu ile ilgili de ilginç iddialar ortaya atmıştı.
“Kuyudaki Taş / Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği” kitabı Bergama köylü hareketine karşı Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği kararı ile ortaya konan psikolojik savaşı ve bu noktada Hablemitoğlu’nun yazdığı “Bergama köylülerinin arkasında onları kışkırtan Alman Vakıfları/dış güçler var” iddiasını ele alıyordu. Kitabımız Hablemitoğlu’nun yazdığı “Alman Vakıflan ve Bergama Dosyası” adlı kitabın sahte bilgi -belgelerle yazdırıldığını ortaya koyuyordu. Kuyudaki Taş’ta Hablemitoğlu’nun yazdığı kitabın en önemli belgesi olan Alman Kalkınma Bakanlığının “Türkiye’nin altın konsepti” başlıklı raporunun sahte olduğu resmi belgelerle kanıtlanırken, suikasttan sonra yazdığımız birçok yazıda bu sahte belgeleri Hablemitoğlu’na kimin, kimlerin verdiği ortaya çıkarılırsa suikastın da çözülebileceğini ileri sürmüştük.
CEVHERİ GÜVEN’İN UNUTTUKLARI
İşte C. Güven bahsettiğimiz yayınında Hablemitoğlu’na bu belgeleri veren ismin avukatı/dostu Hüseyin Buzoğlu olduğunu iddia ediyordu. C. Güven, Buzoğlu’nun MGK Toplumla İlişkiler Başkanlığının (TİB) “kitap işlerinden sorumlu kişisi” olduğunu iddia ediyordu. Güven’in bu iddialarını ve Kuyudaki Taş kitabımızı satır satır okuyup, adımı ve bazı başkaca iddiaları (Suikast ve F. Gülen Cemaati ilişkisine dair olanları) unuttuğu yayınını ele aldığım “Memlekette ne Cevheri’ler var!” başlıklı yazımda, Buzoğlu ile ilgili bu iddiaları aktarmış, “teyide muhtaç” olduğuna da dikkat çekmiştim. Yazının ardından Buzoğlu’nun bana, tüm bu iddiaları yalanlayan ama bunu hukukçu kimliğine yakışmayan, içinde dayanaksız, saçma ithamların da bulunduğu bir yalanlama gönderdiğini de ekleyelim.
ESKİ BAKAN İFADE VERMİYOR MU, VEREMİYOR MU?
İddianamede suikastı gerçekleştirdiği ileri sürülen “Levent Göktaş suç örgütü” (eski özel kuvvetler komutanı ve emrindeki askerler) ile FETÖ yöneticilerini tanıştırdığı ileri sürülen Eski Bakan Halil Şıvgın mahkemeye “İfade veremeyecek kadar hasta” raporu göndererek ifade vermedi. Duruşmalar sonunda Şıvgın’ın, nisan ayında mahkeme üyesi bir hakim ve bir grup avukat eşliğinde evinde gidilip dinlenmesine karar verildi. Şıvgın, FETÖ dosyasından aldığı ceza nedeniyle tutuklu yargılanan Eski MİT’çi Enver Altaylı ve cemaatin üst düzey yöneticisi firari Mustafa Özcan’ın Hablemitoğlu ile Fethullah Gülen aleyhine yazımını sürdürdüğü “Köstebek” kitabı ile ilgili görüşmek istediklerini ileri sürüyor. Şıvgın önceki ifadelerinde N. Hablemitoğlu’nun Eski AKP Milletvekili Ramazan Toprak’la kendi bürosuna geldiğini ve E. Altaylı’nın da orada olduğunu ileri sürerken, hem Toprak, hem de Altaylı bu görüşmeyi yalanlıyorlar. Toprak, iddianameye geçen ifadesinde Hablemitoğlu’nun AKP’den milletvekili olmak istediğini ve kendilerine bazı konularda yardımcı olduğunu da ileri sürüyordu.
HABLEMİTOĞLU’NUN ÖLDÜRÜLMEDEN BİR GÜN ÖNCE GAZETECİYE SÖYLEDİKLERİ
Duruşmalarda en dikkat çekici ifadelerden birisi ise o dönem Star gazetesinde çalışan Gazeteci Yasemin Güneri’nin öldürülmeden bir gün önce Hablemitoğlu ile yaptığı söyleşi ile ilgili anlattıkları idi. Y. Güneri, Fethullah Gülen’le ilgili yaptıkları bir söyleşinin ardından “Dost olduk” dediği Hablemitoğlu’nun suikasttan bir gün önce Alman vakıflarıyla ilgili konuşmak için gazetenin bürosuna geldiğini belirterek, burada kendisine “Ben MİT müsteşarı oluyorum” dediğini anlattı.
Bu ifadede ilginç olan iki şey var; Birincisi; Hablemitoğlu’nun durup dururken neden MİT müsteşarı olacağını, hem de bir gazeteciye söylediği. Ki Güneri bu sözleri o zaman ciddiye almadığını anlattı mahkemede. İkincisi ise Hablemitoğlu’nun ölümünden bir gün önce Alman Vakıfları ile ilgili Y. Güneri ile görüşmesi. Güneri bu konuda bir şey anlatmadı mahkemede ama Hablemitoğlu’nun öldürüldüğü gün bile Star Gazetesi Adliye Muhabiri Cemal Doğan’a, “Alman vakıflarının Bergama köylülerine para verdiğinin kanıtı” diye o zamanki para ile 189 milyon 500 bin liralık banka dekontunu göndermesi (2002 yılında asgari ücret 163 milyon 563 bin 536 TL idi. Söz konusu miktar çok uçuk bir rakam değil yani) ve gazeteciyi gün içerisinde bu konuda telefonla arayarak sürekli bilgilendirmesi konunun ne olduğunu ortaya koyuyor. Hablemitoğlu, son nefesine kadar sahte bilgi-belgelerle yazdığı kitaptaki iddiaların peşinden gitmeyi sürdürmüştü!
HABLEMİTOĞLU’NA KİM MİT MÜSTEŞARLIĞI TEKLİF ETTİ?
Savcı, Güneri’nin ifadelerinden yola çıkarak Hablemitoğlu’nun o gün kimle görüştüğünün peşine düşmüş görünüyor. Güneri Hablemitoğlu’nun kıyafetinin ve tavırlarının kendisinde MİT müsteşarlığının o gün teklif edilmiş olabileceği izlenimi doğurduğunu ifade etti duruşmada. Savcı da bu ifadeden yola çıkarak o günlerdeki HTS kayıtlarını istedi. Bu kayıtlardan Hablemitoğlu’na MİT müsteşarlığı teklifini götüren ‘epey üst düzey’ gizemli kişinin kimliğinin ortaya çıkarılması umuluyor.
Mahkeme, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, AYM üyesi İrfan Fidan, Eski Bakan Halil Şıvgın’ın tanık olarak dinlenmesini, Hablemitoğlu’nun öldürülmeden önce Eskişehir’de katıldığı panelin görüntülerinin (Ki kayıp olduğu ileri sürülüyordu) izlenmesini, suikast davasının açılmasının temeli olan Eski ÖKK Yüzbaşısı Nuri Gökhan Bozkır’ın ifadelerinin işkence altında alındığı iddialarının gerekçeli kararda tartışılmasını kararlaştırarak duruşmaları temmuz ayına erteledi.
Dinlenecek yeni tanıklar, Hablemitoğlu’nun bulunabilirse 21 yıl önceki HTS kayıtları, savcının soruşturmanın genişletilmesi talebi bir sonuç doğrucak mı yaşayıp göreceğiz. “İktidar değişmeden bu suikast aydınlatılamaz” cümlesini temmuzdaki celselerin ardından tekrar anımsamak üzere buraya bırakalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder