Karaburunlular başbakan’a seslendi:
Özer AKDEMİR
Karaburun’un Yayla köyünde çobanlık yapan Necla Arıcı, İzmir İl Çevre Müdürlüğü’nün bahçesinden “Keçilerimiz ölüyor. Hakkımızı kimden arayacağız” diye sesleniyordu; Aynı köyden Mustafa Şenbahar ise Başbakanın ‘çevreciler bana gelsin’, sözlerine “Gel dedin geldik, çöz sorunumuzu” karşılığını verdi.
Son yıllarda sermayenin denizden ve karadan adeta kuşatmaya aldığı Karaburunlular, aylardır seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Balık çiftlikleri, rüzgar santralleri, geniş arazi yağmaları yüzünden yaşam alanları gittikçe daralan ve bir çok çevre sorunu ile yüzleşmek durumunda kalan yarımada halkı, önceki gün de İzmir İl Çevre Müdürlüğü önünde eylemdeydiler. Sorunlarını yazdıkları döviz ve pankartlarla Müdürlük bahçesinde toplanan Karaburunlular adına konuşan Kent Konseyi’nden Hüsnü Dilli, yaşam alanlarını talana ve çevresel felaketlere açan faaliyetlerin ÇED raporlarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığından çıktığını hatırlatarak, “onun için buradayız. Denizimize kurulan balık çiftlikleri kıyıları katletmeye devam ediyor. Doğa ve sosyo-kültürel yaşama karşı işlenen seri cinayetler dur durak bilmiyor” dedi. Basın açıklamasının ardından Karaburunlular İzmir İl Çevre Müdürü Ata Erpolat’la görüştüler. Erpolat, Karaburunlulara daha sıkı denetim sözü verdi.
YÖRÜK KÖYÜNÜN FERYADI
Yayla Köyünden Mustafa Şenbahar Rüzgar santrallerinin köylerini nasıl yaşanmaz hale getirdiğini anlattı; “Köyümüz bir Yörük köyü. 400 yıl önce Isparta tarafından göçüp gelenlerce kurulmuş. 400 yıldır ormanla iç içe keçilerimiz. Tek bir orman yangını yok 400 yıldır. Şu anda binlerce çam orman idaresi eliyle sökülüyor. Rüzgar enerji santralleri köyün içine dikildi, meralarımız kalmadı. Şimdi göç edecek yer arıyoruz. İl Özel İdaresi köylünün Tarım Bakanlığının teşvikiyle diktiği 2000 adet zeytini, araziyi tarım dışı ilan ederek söktü. Başbakan çevrecileri sorunların çözümü için kendisiyle ortaklık yapmaya çağırdı. “İşte geldik. Çöz bizim sorunumuzu”.
ACIMIZDAN ÖLÜYORUZ
Necla Arıcı (Çoban): Yayla Köyünden geliyorum. Keçicilikle geçiniyoruz. Bizim hiç toprağımız yok. On tırnağımızla kazanıyoruz. Biz acımızdan ölüyoruz. Bizim sesimizi duysun Ankara’dan. Biz göz yaşlarına boğuluyoruz. Rüzgar enerjisini kurdu bütün hayvanlarımız ölüyor. Zeytin alanlarını niye verdi, neden kiraladı insanlara. Biz hırsızlık mı yapalım. Duysun başbakan Ankara’dan bizim sesimizi. Tunus’tan konuşuyor, iki çapulcu deyi. Bizde isterdik çocuklarımızı okutmak. Ben de isterdim yavrumu bir memur yapmak. Benim eşim de isterdi gelip İzmir de bir işte çalışmak. Ben 10 tırnağımla kazıyorum. Hırsızlık mı yapalım. Hakkımızı biz kimden arayacağız.
(İzmir/EVRENSEL)
www.evrensel.net/news.php?id=59286www.evrensel.net/news.php?id=59286
Özer AKDEMİR
Karaburun’un Yayla köyünde çobanlık yapan Necla Arıcı, İzmir İl Çevre Müdürlüğü’nün bahçesinden “Keçilerimiz ölüyor. Hakkımızı kimden arayacağız” diye sesleniyordu; Aynı köyden Mustafa Şenbahar ise Başbakanın ‘çevreciler bana gelsin’, sözlerine “Gel dedin geldik, çöz sorunumuzu” karşılığını verdi.
Son yıllarda sermayenin denizden ve karadan adeta kuşatmaya aldığı Karaburunlular, aylardır seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Balık çiftlikleri, rüzgar santralleri, geniş arazi yağmaları yüzünden yaşam alanları gittikçe daralan ve bir çok çevre sorunu ile yüzleşmek durumunda kalan yarımada halkı, önceki gün de İzmir İl Çevre Müdürlüğü önünde eylemdeydiler. Sorunlarını yazdıkları döviz ve pankartlarla Müdürlük bahçesinde toplanan Karaburunlular adına konuşan Kent Konseyi’nden Hüsnü Dilli, yaşam alanlarını talana ve çevresel felaketlere açan faaliyetlerin ÇED raporlarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığından çıktığını hatırlatarak, “onun için buradayız. Denizimize kurulan balık çiftlikleri kıyıları katletmeye devam ediyor. Doğa ve sosyo-kültürel yaşama karşı işlenen seri cinayetler dur durak bilmiyor” dedi. Basın açıklamasının ardından Karaburunlular İzmir İl Çevre Müdürü Ata Erpolat’la görüştüler. Erpolat, Karaburunlulara daha sıkı denetim sözü verdi.
YÖRÜK KÖYÜNÜN FERYADI
Yayla Köyünden Mustafa Şenbahar Rüzgar santrallerinin köylerini nasıl yaşanmaz hale getirdiğini anlattı; “Köyümüz bir Yörük köyü. 400 yıl önce Isparta tarafından göçüp gelenlerce kurulmuş. 400 yıldır ormanla iç içe keçilerimiz. Tek bir orman yangını yok 400 yıldır. Şu anda binlerce çam orman idaresi eliyle sökülüyor. Rüzgar enerji santralleri köyün içine dikildi, meralarımız kalmadı. Şimdi göç edecek yer arıyoruz. İl Özel İdaresi köylünün Tarım Bakanlığının teşvikiyle diktiği 2000 adet zeytini, araziyi tarım dışı ilan ederek söktü. Başbakan çevrecileri sorunların çözümü için kendisiyle ortaklık yapmaya çağırdı. “İşte geldik. Çöz bizim sorunumuzu”.
ACIMIZDAN ÖLÜYORUZ
Necla Arıcı (Çoban): Yayla Köyünden geliyorum. Keçicilikle geçiniyoruz. Bizim hiç toprağımız yok. On tırnağımızla kazanıyoruz. Biz acımızdan ölüyoruz. Bizim sesimizi duysun Ankara’dan. Biz göz yaşlarına boğuluyoruz. Rüzgar enerjisini kurdu bütün hayvanlarımız ölüyor. Zeytin alanlarını niye verdi, neden kiraladı insanlara. Biz hırsızlık mı yapalım. Duysun başbakan Ankara’dan bizim sesimizi. Tunus’tan konuşuyor, iki çapulcu deyi. Bizde isterdik çocuklarımızı okutmak. Ben de isterdim yavrumu bir memur yapmak. Benim eşim de isterdi gelip İzmir de bir işte çalışmak. Ben 10 tırnağımla kazıyorum. Hırsızlık mı yapalım. Hakkımızı biz kimden arayacağız.
(İzmir/EVRENSEL)
www.evrensel.net/news.php?id=59286www.evrensel.net/news.php?id=59286
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder