'Yeşil Yola Dur de' sempozyumunun 4. oturumunda çevre
gazeteciliği tartışıldı.
“Yeşil Yola Dur de” sempozyumunun 4. oturumunda çevre
gazeteciliği tartışıldı. Çevre gazeteciliğine destek verilmesi gerektiği
belirtilen oturumda, ana akım medya patronlarının çevreyi katleden başka
işlerinden dolayı gazetelerinde doğa katliamı haberlerine yer vermediği
belirtildi. Sempozyumda çevre mücadelesinin, sınıf mücadelesiyle birleşmediği
sürece kazanımla sonuçlanmayacağı da ifade edildi.
Yaylaların Kardeşliği Platformu “Yaşam alanıma dokunma”
diyerek Karadeniz yaylarında yapılması planlanan yeşil yol projesinin, insana,
doğaya, sağlığa etkilerini tartışmak üzere sempozyum geçekleştiriyor. İnşaat
Mühendisleri Odası Teoman Öztürk Salonu'nda iki gün sürecek olan sempozyumun 4.
oturumunda çevre gazeteciliği konuşuldu. Oturumun başkanlığını gazeteci Çınar
Livane Özer yaptı.
BERGAMA'YLA BAŞLADI
Evrensel Gazetesi Muhabiri Özer Akdemir, çevre
gazeteciliğinin Bergama köylülerinin bölgelerinde yapılmak istenen altın
madenine karşı mücadelesiyle başladığını söyledi. Son günlerde medyada yer
bulan yeşil yol projesinin sermayeye rant aktarımı için planlandığını belirten
Akdemir, “Bir yandan bölgenin tapularını sermaye eline vermeye çalışıyor, bir
yandan da bölgede yeni maden sahaları açmaya çalışıyorlar. Maden sahalarıyla
bölge doğasını talan edecekler. Bölge halkının doğa için mücadelesini ise tıpkı
Bergama köylülerine yaptıkları gibi dış mihrakların işi olarak gösteriyorlar.
Ancak bu mücadelenin dış mihrakların işi olmadığını yabancı sermayenin
Türkiye'deki altın madeni yatırımlardan anlıyoruz” diye konuştu. Çevre
mücadelesinin tek başına kazanımla sonuçlanmayacağına dikkat çeken Akdemir, “
Çevre mücadelesi sınıf mücadelesiyle beraber hareket etmelidir. Ancak böyle
kazanımla sonuçlanır” dedi.
ALTERNATİF ZORLUYOR
İMC TV'den Utku Zırığ, çevre mücadelesi haberlerinde
gerçeklere yer veridiği için alternatif medyanın desteklenmesini istedi. Zırığ,
“Alternatif medyada yer alan haberler, ana akım medyayı da etkiliyor. Ana akım
haberleri bir görmüyor, iki görmüyor, üçüncüye görmek zorunda kalıyor. Çünkü
haberler ana akımda yer alınca izleyici alternatife yöneliyor, ana akım da
bunun kaygısıyla haberleri görüyor” diye belirtti. Marx'ın gençlik yıllarında
orman köylüleri hakkında yazdığı yazıya atıfta bulunan Zırığ, “Marx o yazıda
orman köylülerinin ihtiyaçları olan ağacı kesmesini engellemek için çıkarılan
yasayı eleştiriyordu. Marx'ın yazıda dikkat çektiği orman köylülerinin kestiği
bir iki ağaçla ormanın yok olmayacağı, tam tersine fabrikalara kamyon kamyon
ağaç taşıyan sermayenin ormana zarar vereceğiydi” dedi.
ÇED'LE HALK KANDIRILIYOR
BirGün Gazetesi Çevre Muhabiri Özgür Gürbüz, çevre
gazeteciliğinin bir uzmanlık alanı olduğunu, çevre hakkındaki lügata dikkat
edilmesi gerektiğini açıkladı. Lügat hakkında örnek de veren Gürbüz, “Yatırım
kelimesi ekonomi muhabiri için farklı bir anlam ifade ederken, çevre gazetecisi
için farklı bir anlam taşır. Çevre gazetecisi yatırım kelimesine daha temkinli
yaklaşarak, doğanın yatırım adı altında katledilip katledilmediğini görmeye
çalışır” dedi. Çevre gazeteciliğinin veri gazeteciliğiyle birleştiğinde daha
başarılı yapıldığını kaydeden Gürbüz, “Olay sadece haberi yapmakla bitmiyor.
Olayı yazdığınız gibi çözümünü de yazmanız gerekir” diye ekledi.
BirGün Gazetesi Çevre Muhabiri Doğu Eroğlu ise doğa
katliamının nasıl işlendiğini ÇED raporu süreçleri üzerinden anlattı. ÇED
raporu süreçlerinde halkın demokratik katılımının olması ve projeler hakkında
halkın eksiksiz bilgilendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Eroğlu, “Halkın
katılım toplantıları formalite olarak yapılıyor. Özel şirketler
projelerin çevreye etkisi hakkında halkı yanıltıyor. Çevreye etkilerini tam
açıklamadıkları gibi istihdam yaratacaklarını söylüyorlar. Ancak öyle bir
istihdam olmayacağı gerçeği halktan gizleniyor”dedi. (Ankara/EVRENSEL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder