23 Ekim 2016 04:51
Yaşam savunucuları, devletin yaşam alanlarına sermaye lehine
el koyması olarak yorumlanan 80. maddenin kaldırılması için sokaklardaydı.
Özer AKDEMİR
İzmir
Yaşam savunucuları, devletin yaşam alanlarına sermaye lehine
el koyması olarak yorumlanan 80. maddenin kaldırılması için sokaklardaydı.
“Devletin doğaya el koyması”, “Doğaya vurulmuş en büyük darbe” diye tanımlanan
6745 sayılı Yasanın 80. maddesi, her türlü altyapı yatırımı için idari ve
yargısal denetim yok sayılarak Bakanlar Kuruluna “Ruhsat, tahsis, izin” yetkisi
veriyor.
HEP SERMAYEYE HİZMET ETTİ
AKP hükümetleri boyunca sermayenin doğanın talanına dönük
özlemleri her geçen gün daha da büyüdü. Bu özlemlerin giderilmesi ve doğa
talanını önünün açılması için AKP, yatırımların çevresel etkilerinin
değerlendirilip, önlemlerinin alınmasını ön gören ÇED yönetmeliğinde,
şirketlerin işini zorlaştıran, doğanın korunmasına dönük düzenlemeleri bir bir
değiştirdi. AKP öncesi de dahil ÇED Yönetmeliği yayımlandığı tarihten bu yana
yaklaşık 20 kez kısmen ve tamamen değiştirildi. Yasaların şirketlerin
ayaklarına dolandığı, talanın önüne engel olduğu ya da geciktirdiği durumlar
için 2009/7 Genelgesi çıkarıldı. Bu genelge ile yargı kararlarının
uygulanmamasının, ya da moda deyimle “arkadan dolanılmasının” önü alabildiğine
açıldı.
DOĞAYA DARBE
15 Temmuz darbe girişiminin hemen ertesi günü Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın, tüm hukuksal ve toplumsal engelleri bir yana bırakarak bir kez
daha Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapılacağını söylemesi darbe girişimi
sonrası doğanın başına geleceklerin de habercisiydi.
Cumhurbaşkanının bu sözlerinin hemen ardından darbe girişimi
bahane edilerek ilan edilen OHAL duyurusunun yapıldığı gün Çevre Bakanı Mehmet
Özhaseki çevrenin “put haline” getirildiğini ileri sürerek yaşam alanlarının
korunması çabalarını “taşkınlık” olarak nitelendirdi. Bu açıklamalar yaşanacak
doğa talanının psikolojik zemininin hazırlanması olarak yorumlandı. Nitekim AKP
iktidarı çok fazla beklemeden “Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi, İki İl
Merkezinin Değiştirilmesi ve Bazı K.ve KHK’lerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun” ile doğal kültürel tüm varlıkları, hazine arazilerini doyumsuzca talana
açtı.
80. MADDE NEDİR?
Ekoloji örgütleri ve tüm yaşam alanlarını sermayeye karşı
koruma mücadelesi veren yurttaşların, “Bugüne kadar doğaya vurulmuş en büyük
darbe” diye nitelendirdiği 80. madde 7 Eylül 2016’da Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğü girdi. 80. madde ile şirketlere ülke tarihinde
görülmemiş teşvikler verilerek, projelere hukuksal ve idari muafiyetler
getiriliyor. yasanın gündeme getirildiği günlerde onlarca ekoloji örgütünün
imzası ile yapılan ortak açıklama da 80. maddenin doğaya, kentlere, yaşama
karşı açık bir savaş ilanı olduğu dile getirildi. Bu maddenin, yurttaşların
kendi vergileriyle Türkiye’nin yarınlarına ipotek konulması anlamına geldiğini
belirten ekoloji örgütleri; “Hukukun üstünlüğü kavramının ‘şirketlerin
üstünlüğü’ olarak değiştirilmesidir. Madde 80, Bakanlar Kurulunun toplumun ve
hukukun üstüne geçirilmesi demektir. Madde 80, bildiğimiz anlamda hukukun
ortadan kaldırılması, tüm varlıkların tek kaynağı olan doğa üzerinde cirit
atacak akıl almaz bir sermaye tahakkümünün yeni düzen olarak tanımlanmasıdır”
dediler.
80. maddenin 4. fıkrası mevcut idari prosedür ve izinleri
ortadan kaldırarak, doğa korumaya dönük kısıtlayıcı hükümleri devreden
çıkartıyor. Yine de yetmediği durumlar olabileceği varsayımı ile yasal ve idari
süreçlerde düzenleme yapabilmesine dair Bakanlar Kuruluna yetki
veriliyor.
* Bu yetkiler, mevzuatlar gereği yatırımlar için alınması
gereken her türlü idari izin ve olur mekanizmasının yanı sıra bunlara dair
idari süreçleri devreden çıkarıyor. Planlara ve şehircilik ilkelerine aykırı
projeler, hiçbir ruhsat, izin, ÇED’e gerek duyulmadan, yargı yolu da kapatılmış
olarak başlanılabiliyor.
* Madde 80 ile ‘stratejik gerekliliği ve aciliyeti’
kavramları getirilerek ülkenin tüm kaynakları, dereleri, denizleri, ormanları,
yaylaları, ovaları, meraları, Bakanlar Kurulu tarafından şirketlerin sofrasına
sunuluyor. Doğaya olduğu kadar, sosyal dokuya, ekosistem dengelerine, ulusal ve
uluslararası yasalara aykırı bir şekilde yürütülen “mega projeler” için artık
yargısal engel-gecikme kaygısı ortadan kaldırılıyor. Nükleer santraller,
Kanalistanbul, 3. havalimanı, termik santraller, Yeşil Yol, altın işletmeciliği
gibi büyük yatırımlar için ülke dikensiz gül bahçesi haline getiriliyor.
ŞİRKETLER BİLE BU KADARINI DÜŞLEMEMİŞTİR!
Madde ile şirketlere getirilecek kolaylıklardan bazıları
şunlar;
* Bakanlar Kurulu şirketlere kurumlar vergisi muafiyeti
getirebilecek. (Yatırımın iki katına ulaşana kadar vergi muafiyeti ya da 10 yıl
boyunca vergi muafiyeti seçenekleriyle)
* Şirketlere stopaj ve gümrük vergilerinde muafiyete de
Bakanlar Kurulunca karar verilebiliyor.
* Hazineye ait araziler 49 yıllığına bedelsiz
kiralanabilecek. Şirket 5 yıl boyunca hedefini tutturursa bu kiraladığı kamu
arazisinin mülkiyetini de bedelsiz olarak alabilecek.
* Şirketlere 10 yıl boyunca elektrik yüzde 50 indirimle
verilebilecek.
* Şirketlerin yatırım için çektikleri kredinin faizini 10
yıl devlet ödeyebilecek. Tüm kredi risklerini devlet üstlenecek.
* Şirketlerin nitelikli elemanlarına devlet kasasından
asgari ücretin 20 katı maaş verilebilecek. Bakanlar Kurulu şirketin bütün
çalışanlarının işveren sigorta prim payını da 10 yıl boyunca devletin
karşılaması karanını alabilecek.
* Şirketlerin üreteceği ürünlere Bakanlar Kurulunun
belirlediği fiyat üzerinden alım garantisi verilebiliyor.
* Devlet yatırımın yüzde 49’unu üstlenebiliyor. Devlet bu
payını 10 yıl içerisinde elinden çıkarmak zorunda. Şirket kâr etmeden devlet
çekilebilecek.
* Projelerin ekonomiye, istihdama katkısı gibi kamu
tarafından denetlenmesini sağlayan tüm mekanizmalar ortadan kaldırılırken, ÇED,
lisans, ruhsat vs. süreçlerin hepsi yok sayılabilecek.