2 Haziran 2019 Pazar

Gezi bir işaret fişeğidir (Pazar yazısı)



Altı yıl önce 31 Mayıs akşamı. Televizyondaki görüntüleri izlerken bir taraftan kulağım telefon sesinde. Bir değişiklik, iptal var mı diye bakıyorum.
Bir gün sonra sabah İstanbul’da Çevre Mühendisleri Odası tarafından gerçekleştirilecek “Yaşam ve Çevre Politikaları Çalıştayı”nda sunumum var. Gidiş geliş uçak biletleri günler öncesinden alınmış. İzmir’den Prof. Dr. Ali Osman Karababa ile birlikte katılacağız. Olaylar boyutlandıkça çalıştayın iptal edilme olasılığına karşı ikimiz de birbirimizi arıyoruz, böyle bir durum var mı diye. Sonuçta iptal haberi gelmedi ve bizler sabah uçağı ile İstanbul’a hareket ettik.
Gezi bir iÅŸaret fiÅŸeÄŸidir
Çalıştayın yapıldığı salona vardığımızda herkes Taksim’deki olayları konuşuyordu. Olayların hâlâ devam ettiği, gösterilerin her geçen gün arttığı ve çeşitli kentlere sıçradığı gelen bilgiler arasındaydı. Kısa bir değerlendirmeden sonra çalıştayı iptal edip tüm katılımcılarla Taksim’de, Gezi Parkı’nın ağaçlarını korumak için direnen binlerce insanın arasında olmamız gerektiğine karar verdik.  
Bir taksiye binerek çalıştayın yapılacağı salona çok da uzak olmayan Taksim’e doğru yola çıktık. Meydana çıkan bütün sokakların polis kontrolünde olduğunu öğrenince meydana yakın bir yerde indik. Çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu binlerce insan, sokaklardan akın akın İstiklal Caddesi’ne gidiyorlardı. Caddeye yaklaştığımızda alkış, slogan, düdük seslerine polisin attığı gaz bombalarının patlamaları karışıyordu. Önerileri dikkate alarak bir eczaneye girip talcit solüsyonu, bez maske, yara bandı vs. malzemeler aldık.
Ara sokakların birisinden İstiklal’e adım attığımızda ise olayların tam içine düşmüştük. On binlerce kişi, Taksim Meydanı yönünde barikat kuran polislere karşı sloganlar atıyorlar, atılan gaz bombalarını gençler tekmeliyor, su dolu bir kovanın içine atarak etkisiz hale getiriyor, ya da gerisin geri polise fırlatıyorlardı.
İstiklal Caddesi’ndeki kalabalık, atılan gaz bombalarının etkisinden korunmak için ara sokaklara giriyor, duman biraz dağıldığında ise tekrar caddeye çıkıp Taksim yönüne doğru ilerliyordu.
1 ve 2 Haziran 2013 tarihinde İstiklal Cadde-si’nin ara sokaklarında, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nda gördüğüm olayları, dayanışmayı, yoldaşlık ilişkisini asla unutamam. Yaşamımın o anına ve o tarihten bugüne kadar, uğruna mücadele ettiğim değerlere kendimi hiç bu kadar yakın hissetmemiştim...  
Caddede, gazdan etkilenenleri ara sokaklara taşıyan gençlerden oluşan ekipler vardı. Yaralıların ilk tedavilerini beyaz önlükler giymiş, çeşitli hastanelerde çalışan doktor, hemşire, sağlıkçılar yapıyorlardı. Onlar da birer eylemciydi aslında ve ara ara caddeye çıkıp kalabalığın arasında gösterilere katılıyorlardı.

Belki de ceplerindeki son harçlıkla üç beş simit, kutu süt, birkaç muz, meyve alıp sokaklardaki göstericiler arasında dolaşıp ikram eden, lokmasını paylaşan gençler gördüm. Yaralanan gençleri sağlık ekibine teslim ettikten sonra caddeye koşuyordu bu gençler. Yıllarca en zorlu pratik içinde mücadele alanlarında pişmiş örgütlü bir militan gibi kararlı, cesur, gözüpek, bombanın üstüne atılan, ara sokaklarda makine gibi işleyen bir direniş örgütü kuran bu göstericiler kimlerdi?
Tam da o günlerin sıcağında yapılan, Gezi Parkı eylemiyle başlayarak büyüyen protestolarda sokağa çıkanların profil ve motivasyonuna dair ipuçları elde etme amaçlı, İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesinden Esra Ercan Bilgiç ve Zehra Kafkaslı tarafından on-line olarak gerçekleştirilen bir anket bu sorunun yanıtına ışık tutacak nitelikteydi. Yaklaşık 20 saat erişime açık kalarak 3 bin kişi tarafından yanıtlanmıştı anket;
“3-4 Haziran 2013 tarihlerinde yanıtlanan #direngeziparkı anketinin sonuçlarına göre: Protestolara destek verenlerin; yüzde 39.6’sı 19-25; yüzde 24’ü 26-30 yaşları arasında. yüzde 75.8’ eylemlere sokağa çıkarak katıldı.
Yüzde 53.7’si daha önce hiç bir kitlesel eyleme sokağa çıkarak katılmadı.
Yüzde 70’i kendini hiç bir siyasi partiye yakın hissetmiyor, yüzde 14.7’si bu konuda kararsız.
Yalnızca yüzde 15.3’ü ise kendini bir siyasi partiye yakın hissediyor.”
Yaşamlarında belki de ilk kez eylem alanına çıkmış, bir gösteriye katılan, çoğu lise ve üniversite çağında genç insanların yaratıcılıkları, heyecanı, dinamizmi, cesareti demektir Gezi. Gelecek güzel günlere olan inancı besleyen bir kaynaktır...
İstiklal Caddesi ve ara sokaklarında on binlerin o heyecanını yaşamış biri olarak, ortak bir hedefe yönelmiş, birbirinden ve haklılıklarından cesaret alan kitlelerin çok kısa bir zamanda örgütlenebilme yeteneğine sahip olduğuna tanıklık ettik o gün. Yıllar süren, inişli çıkışlı, çoğu zaman saldırılar karşısında geriye düşen, Sisyphos gibi tepeye ulaşmak üzereyken kayayı tekrar dağın eteğinde bulan bir demokrasi, devrim ve sosyalizm mücadelesinde başarıya ulaşmanın hiç de ütopya olmadığının bir göstergesidir Gezi benim için. Kitlelerin, hiç umulmadık bir anda, bir olayla birlikte harekete geçebileceğinin, bu süreçte önemli bir bilinç ve örgütsel davranış sıçramasının yaşanabileceğinin de en önemli örneğidir. Öte yandan bu türden kendiliğinden patlayan kitle hareketlerinin eğer bu hareketi yönetip yönlendirebilecek bir örgüt-parti yoksa çok da uzun erimli olamayacağının, yanlış alanlara kanalize edilip söndürülebileceğinin de dersleri vardı Gezi’de.
Taksim Meydanı’ndan polis çekildikten sonra kurulan komünler, direniş komiteleri, dayanışmanın yarattığı o kardeşlik, yoldaşlık, demokrasi rüzgarı aradan onlarca yıl geçse de, hareketi kötülemek, ezmek, unutturmak için her türlü çaba gösterilse de ülke tarihine izini bıraktı bir kere.
Gezi, Türkiye’de devrimin boş bir düş olmadığının kanıtıdır ve belirsiz bir tarihte yaşanacak olan o toplumsal sıçramanın, demokrasi, eşitlik, özgürlük dolu geleceğin işaret fişeğidir...
https://www.evrensel.net/yazi/84079/gezi-bir-isaret-fisegidir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...