09 Haziran 2019 04:35
“Arıların yuvası olan ormanı kesip havalimanı yaparsan
elbette arılar basar. Çünkü orada onun kovanı vardı bir zamanlar.”
İstanbul Havalimanında uçakların park ettiği yerde binlerce
arının uçuşmasına “Arılar havalimanını bastı” diye başlık atan gazetelere birçok
kişi yukarıdaki yanıtı yazdı sosyal medyada. On binlerce canlının, onlarca
sulak alanın, binlerce hektar orman eko siteminin yok edilmesi sürecinde bu
yıkımın sonuçlarının tüm İstanbul’a yansıyacağı uyarılarını yapanlar bir kez
daha haklı çıktı.
Arıların havalimanı apronunda oğul vermesinden daha birkaç
gün önce onlarca uçak rüzgar nedeniyle inemeyip başka havalimanlarına
yönlendirilmişti. Havalimanı daha proje aşamasındayken bölgenin iklimsel
özelliklerini, rüzgar durumunu ortaya seren bilimsel raporlar bu olayların
yaşanma olasılığına dikkat çekerek sadece bu nedenle bile projenin yapımının
yanlışlığına işaret etmişlerdi.
Yapımında çalışan işçilerin emek sömürüsü, çalışma ve
barınma koşulları nedeniyle yaptıkları eylemler, zeminde meydana gelen çatlak,
yağmurlarda su basması gibi birçok olumsuz gelişme eşliğinde açılan
havalimanının ülke ekonomisi ve ekolojisi açısından nasıl büyük bir yanlış
olduğu artık her geçen gün daha yüksek sesle dillendirilmeye başlandı.
Çünkü yandaş sermayeye rant aktarma amaçlı bu tür “çılgın
proje”lerin yaratacağı ekonomik, ekolojik, sosyal olumsuzlukları gizlemek çok
kolay değil. Mega projelerin olumsuz etkileri de mega oluyor.
Ne garip ve acıdır ki kapatıldığı yıl dünyanın en iyi 5
havalimanından birisi olarak seçilen Atatürk Havalimanının yerine hizmete
alınan İstanbul Havalimanının yanlışlığını THY eski Yönetim Kurulu Başkanı
Hamdi Topçu “Yerel’den Global’e’ THY’nin Yükseliş Dönemi” adlı kitabında bakın
nasıl itiraf ediyor;
“THY’nin agresif büyümesi sonucu, Atatürk Havalimanı artan
hava trafiğini kaldıramıyordu. Sürekli iyileştirmelerle durumu kurtarıyorduk.
Havalimanında bir paralel pist ve ek bir terminal işi kurtarabilirdi.
“Üç alternatif hazırlandı. İki versiyonda THY yönetim binası
ve cami minaresinin uçlarının yıkılması gerekiyordu. Kamulaştırmaya da ihtiyaç
yoktu.”
“Atatürk Havalimanı’na inen 100 uçaktan yaklaşık 70 kadarı
dar gövde uçaklardı. Bu da 2030’a kadar ihtiyacı karşılıyordu.”
“3. Havalimanı bir AVM mantığı ile yapılmıştır. Uçakların
kalkış süreleri vs gibi verimlilik noktaları ikinci planda kalmıştır. Bu durum
ise uçak şirketlerinin maliyetlerini artıracak ve muhtemelen THY çok
ciddi yeni maliyetlerin altından kalkamayacak duruma gelecek.”
“Binali Bey “Yeni havalimanının ilk bölümünü biz 2015’in ilk
çeyreğinde teslim edeceğiz” dedi. Cemal Şanlı’da “Atatürk Havalimanı’ndaki iş
de aynı sürede bitecekse, yeni havalimanı daha mantıklı dedi. “İmkansız” dedim.
Binali Yıldırım “Biz, Bakanlık olarak söylediğimizden önce bitiririz” dedi.”
Meclis Başkanlığı koltuğunu bırakıp (ya da bıraktırılıp
demek daha doğru sanki. Çok istekli görünmüyordu adaylık sürecinde ve hala o
isteksizlik seziliyor her halinden) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
(İBB) adaylığına getirilen Binali Yıldırım, 18 yıllık AKP iktidarı döneminin
kilit isimlerinden birisi. Yıldırım, Erdoğan’ın belediye başkanlığı zamanında
1994 yılında İstanbul Belediyesinde İDO Genel Müdürlüğü yaptı.
Erdoğan’dan sonra İBB koltuğuna oturan Ali Müfit Gürtuna
tarafından “akrabalarına İDO’nun büfelerini dağıttığı” için görevden alındığı
haberleri, şimdi birer AKP basın bürosu gibi çalışan yandaş medyanın tozlu
arşivleri arasından bulunup, geçtiğimiz günlerde yeniden gündeme getirildi.
Yıldırımın kişisel serveti, oğlunun gemileri vs konular da tartışılıyor doğal olarak.
Bütün bunların yanı sıra ekonomik-ekolojik açılardan nasıl
büyük bir yıkım projesi olduğu her geçen gün değişik gelişmelerle ortaya çıkan
İstanbul Havalimanı yapımında Yıldırım’ın rolünü ortaya koyan yeni bilgiler, 23
Haziran’dan sonra Yıldırım’ın kazanması durumunda kenti eskisinden de büyük bir
tehlikenin beklediğinin de işaretleri.
25 yıllık AKP beton-rant-asfalt belediyeciliği devam edecek
Yıldırım kazanırsa. Şurası çok açık ki, ne İstanbul’un bu yağma-talan-yalan
belediyeciliğine, ne Türkiye’nin aynı yöndeki siyasete tahammülü kalmadı.
Mazbatası 6 Mayıs’ta YSK darbesi ile elinden alınan Ekrem
İmamoğlu’nun kazanmasının taşları nasıl yerinden oynattığı 18 günlük belediye
başkanlığı döneminde görüldü. Ekonomik, sosyal, ekolojik yıkımın etkilerini,
siyaseten tepetaklak gidişini artık gizleyemeyen, düşüşü yavaşlatmak için her
türlü çabayı gösteren AKP’nin yarattığı yıkımın tamiri de öyle kolay olmayacak
elbette.
İstanbul Havalimanının apronunu dolduran arılar, yaşam
alanları üzerindeki bu felakete karşı doğanın bir uyarısı ve tepkisidir.
23 Haziran’da yediden yetmişe İstanbullular da, 25 yıllık
AKP zulmüne, oğul veren arılar gibi bir araya gelerek son verecek, İstanbul
seçimleri arıların ve yarınların kurtuluşunda önemli bir dönemeç olacaktır.
https://www.evrensel.net/yazi/84117/havaalanindaki-arilar-ve-istanbul-secimleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder