Fotoğraf: Eşref Atabey
Amasyalı Coğrafyacı Strabon, Sinoplu Diyojen, İzmirli Homeros, Kayserili Mimar Koca Sinan, Bodrumlu Tarihçi Herodot, Piri Reis, Hazarfen Ahmet Çelebi ve daha niceleri Anadolu’da mayalanan bilimsel düşüncenin temsilcileri gibi Yusuf izzettin Barış da işte böylesi soylu bir geleneği, bir damarı olan Anadolu’nun bitmeyen, bitmeyecek bilim sevdalılarının günümüzdeki son temsilcilerindendi. O ülkemizin çağdaşlaşma serüveninin yani Anadolu aydınlanmasının öncülerindendi”.
Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Eşref Atabey, “Aynı meslekten olmasak da hocamdı. Geç tanıdım çabuk kaybettim” diye saygıyla andığı Prof. Dr. Yusuf İzzettin Barış’ı yukarıdaki sözlerle tanımlıyor. 2013 yılında yaşamını yitiren Yusuf İzzettin Barış Hoca 1970’li yıllardan başlayarak Anadolu’nun onlarca farklı il-ilçe ve köylerinde tıbbi jeoloji alanında bilimsel çalışmalar yapan bir bilim insanı. Yaptığı çalışmalar Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ilgiyle izlenen, referans gösterilip ortak çalışma yapacak derecede değer biçilen Barış Hoca, jeoloji ile tıp bilimini birleştiren tıbbi jeolojinin ülkemizdeki köşe taşlarından birisi.
"TAŞRADAN GELEN HASTANIN KÖYÜNE KADAR GİDİP ARAŞTIRMA YAPARDI"
Yusuf İzzettin Barış Hoca’yı anlatanlar bilimin toplumsal yarar gözetilerek yapılmasına öncülük ettiğini, Anadolu’nun kanser yapıcı asbest haritasını çıkardığını ve zeolitin kanserojen etkilerini bilimsel olarak kanıtlayarak Türkiye’nin adını yücelttiğini söylüyorlar. Görev yaptığı Hacettepe Tıp Fakültesine memleketin neresinden bir hasta gelmişse onun köyüne kadar gidip araştırma yapan, bu araştırmaların çoğunu da kendi cebinden harcayarak gerçekleştiren bir bilim insanından bahsediyoruz. Prof. Dr. Barış, mezotelyoma (akciğer zarı kanseri) konusunda Nevşehir’de yaptıkları çalışmayı şöyle anlatıyor: “Muhtarla anlaştık; 1976 veya 1977 yılında köye ekiple gittik. Ekibin yanında röntgen makinesi de vardı. Karın zarı kanseri de var diye, gastroentrolog vardı, göğüsçüler vardı. Şunu itiraf edeyim, söylerken utanıyorum: Hiç kimseden para almadık, cebimizden harcadık. Gittik, orada kadın ve erkek 200’e yakın kişiyi, caminin hoparlöründen ilan etmek suretiyle, muayeneye çağırdık ve 200 kişinin filmini çektik. 14 kişinin akciğerinde su bulduk”.
Yusuf İzzettin Barış gibi onlarca bilim insanı toplum yararına büyük özverilerle bilimsel bilgi üretti, üretiyor. Ülkedeki üniversitelerin üzerinden silindir gibi geçen gerici, bilim dışı müdahaleler, siyasi iktidarların, en son AKP’nin 20 yıllık hükümetlerinde kendini gösteren üniversiteleri kendi dünya görüşlerine göre dizayn etme, kadroları liyakate bakmaksızın adeta parti örgütlerine yönetici atar gibi yandaş, bilimsel olarak yetersiz ve hatta bir bilim insanı için en ağır suçlama olan “intihalci” olduğu kanıtlanmış kişilerle doldurma politikasına rağmen Yusuf İzzettin Barış gibi dürüst bilim insanları sayıları azalsa da hâlâ varlar. İyi ki de varlar!..
Tarihin her döneminde bilimsel bilginin üretimi için çaba gösteren bilim emekçileri oldu, olacak. Buna ne YÖK gibi bir kurumla bilimi-üniversiteleri zapturapt altına alma çabaları, ne en son Boğaziçi Üniversitesi rektör atamasında görülen, bilim yuvalarını yandaş arpalığı ve en sonunda kendi gerici ideolojilerinin üretim alanları gibi kullanma sevdaları etkili olacaktır.
ÖLÜMÜNÜN ARDINDAN GELEN KARALAMALAR
Ölümünün ardından Yusuf İzzettin Barış’la ilgili yapılan televizyon çekimlerinde onun çalışmalarını karalayan, çarpıtmaya çalışan iftiralar peş peşe geldi. Benzer karalamalar onlarca yıldır özellikle toplum yararına bilim üreten, düşüncesini, bilimsel bilgiyi saklamayan gerçek bilim insanları üzerinde hep uygulandı. Kimi onlarca yılla yargılandı, kimi KHK’lerle üniversitelerden, mesleklerinden uzaklaştırıldı, kimi hakkında idari soruşturmalar açıldı. Yine de bilimi, bilim insanlarını susturamadılar.
Yusuf İzzettin Barış’ın emeklerine, özverili çalışmalarına yönelik başlatılan karalama kampanyaları ne acı ki hocanın binbir özveri ve emekle ortaya koyduğu sağlık sorunlarına maruz kalan yörelerden çıkarılıyor. Eskişehir Mihalıççık bölgesindeki asbest maruziyetinin yol açtığı sağlık sorunları ile ilgili bilimsel çalışmaların ardından hoca ve ekibi başta Karain köyü olmak üzere Nevşehir’in Tuzköy, Sarıhıdır ve birçok köyünde yaptığı çalışmalarla köydeki jeolojik yapıdan kaynaklı kanserleri kanıtladı. Yörenin karın zarı kanseri oranında dünyada birinci olduğu ortaya konuldu. Uluslararası alanda da ilgi ve takdirle izlenen bu çalışmalar sonrası köylerdeki ölümlerin durdurulması için hükümet somut adım atmak zorunda kaldı. Köyler “Medikal Doğal Afet Bölgesi” ilan edilerek boşaltıldı. Köylüler TOKİ tarafından yapılan yeni yerleşimlere taşındılar.
ÜÇ YIL ÖNCE BOŞALTILMASI GEREKEN KÖYDE MUHTARLIK ÇALIŞIYOR
Görünen o ki bu durum birilerini rahatsız etti. Aralarında boş olması gereken köyün muhtarının da olduğu bir grup tarafından Prof. Dr. Yusuf İzzettin Barış ve yaptıkları bilimsel çalışmalar çarpıtılıyor. Kendilerinin ve gelecek nesillerin yaşamını, sağlıklarını koruyan hocaya teşekkür etmek yerine “Bizi denek olarak kullandı” diye iftira atacak kadar ileri giden bu kişiler, devletin boşalttığı Karain’de halen muhtarlık seçimi yapıp muhtar olabiliyorlar! Üç yıl önce boşaltılması gereken köyde halen elektrik ve suyun kesilmemesi, muhtarlık binasının da halen faaliyette olması devlet kurumlarının ihmalkarlığı ya da göz yumması dışında nasıl açıklanabilir ki? Öte yandan, Karain köyünün yeni taşındığı yerde halen çevre düzenlemesinin yapılmadığını, imar izinlerinin onaylanmadığını, köylülerin yeni yapılan evler için ödeyemeyecekleri borçların altına sokulduğunu da belirtelim.
Kim ne derse desin, bilimi sermayenin mezesi haline getirmeye çalışan iktidarlar ne kadar uğraşırsa uğraşsın bilimsel bilgi ve bu bilgiyi üreten bilim insanlarını karalama çabaları boşa çıkacaktır. Tarihin tekerleği ileriye doğru döner hep. Onu geriye çevirmek isteyenlerin bu tekerin dişlileri arasında ezilip un ufak olduğunu okuduk hep. Tozları bile kalmadı bugün. Yine öyle olacak...
https://www.evrensel.net/yazi/88057/kara-calinamayacak-bir-aydinlik-prof-dr-yusuf-izzettin-baris
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder