14 Mart 2021 Pazar

Hukuk çevre sorunlarının çözümü değil nedeni oldu! (Pazar Yazısı)

 14 Mart 2021 04:18


beldelerindeki fabrikaya karşı eylem yapanlar

Fotoğraf: Özer Akdemir

PAZAR

Haklar ve Araştırmalar Derneğinin bir çalışması olarak yayımlanan Av. Fevzi Özlüer’in hazırladığı rapora göre hukuk, çevre sorunlarının çözümü değil nedeni oldu!

Nasıl mı? Geçtiğimiz günlerde yayımlanan “Ekolojik, ekonomik ve siyasal krizler eşliğinde 2020’de yaşanan hukuki dönüşüm” başlıklı rapordan bu ibretlik dönüşüm sürecini kısaca aktarmaya çalışalım.

Türkiye’de çevre hukuku dendi mi akla ilk gelen isimlerden birisi olan Av. Fevzi Özlüer, meselenin teorik ve akademik boyutu ile ilgili de kafa yoran bir hukukçu. Özlüer, aynı zamanda sahada olan, hem mevzuattaki değişimleri, hem mücadelelerdeki süreçleri de yakından takip eden isimlerden biri.

Fevzi Özlüer’in raportörlüğünü yaptığı rapor, geçtiğimiz yıl enerji ve madencilik alanındaki ekonomik, siyasi ve ekolojik açılardan ortaya çıkan hukuki düzenlemeleri ele alıyor. 2020 yılını devletin bir piyasa aktörü haline gelmesi, kamunun şirket gibi yönetilmeye başlanması ve bu bağlamda temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması alt başlıklarında tartışıyor.

PANDEMİ GEREKÇELİ KISITLAMALAR

Geçtiğimiz yılın gündelik, siyasal, ekonomik koşullarını belirleyen salgın ortamının, ekolojik geleceğe dair kaygıları gündelik yaşamın merkezi haline getirdiğine vurgu yapan raporun giriş kısmında şu görüşlere yer veriliyor; “Dünya ekonomilerini ve ülke yönetimlerini etkileyen kovid-19 salgını, küresel ekonomik krize eşlik eden küresel siyasal krizleri de derinleştirdi. Pandemi koşulları, temel haklar ve özgürlükler alanında olduğu kadar sosyal haklar alanında da önemli kısıtlamaları gündeme getirdi”.

Özlüer, bir yandan halkın yaşam alanlarını koruma mücadelesinin pandemi koşullarına rağmen sürdüğüne dikkat çekerken, öte taraftan “Toplumun ekonomik ve siyasal krizi daha derinden hissetmemesi için çıkarıldığı belirtilen kimi kanunların etkilerinin orta ve uzun dönemde yaratacağı sorunların yeterince konuşulamadığı kanısında. Avukatlık Kanunu, Dernekler Kanunu, Madencilik Kanunu gibi kanunlarda yapılan değişiklikler, Çevre Ajansı Kanunu’nu bu yasal düzenlemelere örnek olarak veren Özlüer’e göre acele kamulaştırma, ÇED kararları, imar ve çevre düzeni planı değişiklikleri de yürütmenin haklar ve özgürlükler alanını en çok etkileyen düzenlemeler arasında.

DEVLET PİYASADAKİ GÜCÜNÜ ARTTIRDI

Özellikle son on yılda devletin piyasa ekonomisi içindeki etkisi ve gücünün giderek arttığının dile getirildiği raporda, bu gücün artmasında, yargı kararları ve enerji sektörünün yasal düzenlemelerden yönetsel düzenlemelere kaymasının etkisinin büyük olduğu görüşü öne sürülüyor. Raporda, daha önceki yıllarda yasalarla yapılan ve kamuoyunda madde 45 olarak bilinen termik santrallere çevre koruma standartlarından muafiyet getiren düzenlemelerin artık yönetmelikle yapılıyor olmasının idarecilere keyfi standartlar belirleme şansı verdiği vurgulanıyor.

ÇEVRE ÖRGÜTLERİ GÜVENLİK SORUNU OLARAK KODLANDI

Özlüer, iklim değişikliğine bağlı sorunların giderek arttığı bir süreçte özellikle kömürlü termik santrallerin yarattığı kirliliğin ölçülebilir ve belirlenebilir kılınmasına yönelik hukuki düzenlemelerin istisna kılınmasıyla, iklim kanunu tartışmalarının da boşa düştüğü görüşünde.

İktidarın iklim değişikliği sorununa tekelci bir yaklaşımla müdahale edip, katılımcı yolları tıkaması, çevre örgütlerinin ve derneklerin güvenlik sorunu gibi kodlanmasının da yolunu açtı Özlüer’e göre.

EKOLOJİK AÇMAZLARIN ARKA PLANI

Dünyada son 40 yılda yaşanan iktisadi ve sosyal dönüşümün yol açtığı ekolojik açmazların beraberinde getirdiği iklim, gıda ve kuraklık krizinin etkilerini tarihsel arka planı ile anlamaya çalışan raporda son 40 yılda yaşanan köklü dönüşümlerin özellikle enerji, maden ve inşaat sektörlerinde somutlaştığı gerçeğinden yola çıkılıyor. “Özellikle enerji politikalarında 1980’li yıllarla birlikte, enerji üretim, dağıtım ve iletim süreçlerinde, şirketlerin hakimiyetinde bir sistem kurma ve enerjiyi kâr elde etme mantığına dayalı yapılandırma stratejisi önemli yollar katetti. Bu doğrultuda, yabancı sermaye kadar yerli firmaların da teşvik edilerek enerji sektörüne girmeleri sağlandı”.

ÇEVRESEL ÖNLEMLER ASKIYA ALINDI

Devletin elinde bulunan enerji üretim ve dağıtım ağlarının özel sektöre devrine yönelik anayasa değişiklikleri sürecini irdeleyen raporda, ilerleyen yıllarda şirketlerin kârlılığının artışı için üretimden kaynaklı çevresel ve sosyal yükümlülüklerinin azaltılması ya da askıya alınmasına yol açacak düzenlemeler yapıldığı dile getiriliyor. Bu düzenlemelerin 2019 sonu ve 2020’de daha etkili bir biçimde yürürlüğe girdiği ortaya konuluyor raporda. Yani Anayasa’da kendine yer bulan yaşam hakkı, dengeli ve sağlıklı bir çevrede yaşama, mülkiyet hakkı gibi temel hak ve özgürlükler, şirketlere kolaylık sağlamak adına, yürütme organı tarafından etkisizleştiriliyor.

İSTİSNALAR VE AYRICALIKLAR HUKUK OLDU

Raporun en önemli tespitlerinden birisi, devletin enerji ve madencilik alanında önemli bir piyasa aktörü olmasından kaynaklı bu alanlarda yaşanılan hak ihlallerinin, piyasa gereklilikleri ileri sürülerek, görünmez kılınması denebilir. Piyasa aktörü devlet olunca idari kararlarla, yasal engelleri aşan bir mekanizma da yaratılıyor haliyle. “Bu durum, yargı kararlarının uygulanmasını güçleştirmekte aynı zamanda şirketlerin yargı kararlarının bir şekilde aşılacağına güven duymalarını sağlayan idari anlayış kurumsallaştırmaktadır”.

Özlüer’in raporu, ekolojik sorunlar bağlamında ülkemizde hukukun geldiği noktanın çevre sorunlarının çözümü değil nedeni olduğunu ortaya koyarken, tüm bunlardan kurtuluş için mücadele etmekten başkaca bir çıkış yolunun da olmadığına işaret ediyor.

https://www.evrensel.net/yazi/88330/hukuk-cevre-sorunlarinin-cozumu-degil-nedeni-oldu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...