11 Mart 2021 15:37
Prof. Dr. Doğanay Tolunay: Faaliyetlerine son veren Kanadalı Alamos Gold şirketinin ardındna Kaz Dağları'ndaki rehabilitasyon ekosisteme uygun yapılmalı.
Fotoğraf: Doğanay Tolunay/Facebook
Özer AKDEMİR
İzmir
Kaz Dağı’nda, Çanakkale kent merkezine 30 kilometre uzaklıktaki Kirazlı Balaban Tepesi’nde Kanadalı Alamos Gold şirketince işletilmek istenen altın madeninin faaliyetlerine son verildi.
Kazdağları İstanbul Dayanışması tarafından yapılan açıklamada Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine (CİMER) yapılan bireysel başvuruya verilen yanıtta, Alamos Gold’un izinlerinin iptal edildiği, iş makinelerinin tahliyesinin gerçekleştirildiği ve Orman Bölge Müdürlüğüne geçen proje alanının rehabilitasyonu için bütçe ve ödenek planlamasına başlandığı bilgileri aktarıldı. Aylardır bölgedeki altın madenciliği faaliyetine karşı mücadele eden ekoloji örgütleri ve Çanakkale halkı tarafından sevinçle karşılanan bu haberin ardından yaklaşık 350 bin ağacın kesildiği bölgenin nasıl rehabelite edilebileceği tartışmaları başladı. Bölgedeki ekoloji örgütleri bir an önce alanın rehabilite edilmesi talebiyle kampanya başlatırken, bölgenin rehabilitasyonu konusunu İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay’a sorduk.
"SADECE FİDAN DİKİLEREK REHABİLİTASYON YAPILAMAZ"
Bölgede işletmeleri kurmak için 1 yıl kadar hazırlık çalışmaları yürüten altın madeni şirketinin 6 bin dönümlük bir alanda yaklaşık 350-400 bin ağacı kestiği dile getiriliyor. Bu alanda nasıl bir rehabilitasyon yapılabilir?
İster madencilik isterse başka nedenlerle olsun tahrip edilmiş alanların rehabilitasyonu farklı yaklaşımlar gerektirir. Bunun için arazinin topoğrafyasının değişip değişmediği, toprağın derinliği ile fiziksel ve kimyasal özellikleri, doğal bitki türleri gibi çeşitli incelemeler yapılması gerekmektedir. Örneğin topografya fazla bozulmuş ya da madenlerin içindeki kükürtlü bileşiklerin ayrışması ile topraklar asitleşmiş olabilir. Bu gibi rehabilitasyon çalışmalarını olumsuz olarak etkileyecek özellikler incelenerek örneğin kazı dolgu çalışmaları ile düzeltmeler yapılması, bozulmuş dere yataklarının düzeltilmesi, asitleşmiş toprakların kireçleme gibi çalışmalar ile ıslah edilmesi gerçekleştirilebilir. Özetle rehabilitasyon çalışmaları yereldir ve bir şablona göre gerçekleştirilmemelidir. Başka bir ifadeyle sadece fidan dikerek rehabilitasyon yapılmaz.
Kirazlı özelinde sadece ağaçlar kesildiği ve üst toprak kısmen kazındığı ve topoğrafya bozulmadığı için rehabilitasyon çalışmaları nispeten kolay olacaktır. Bunun için öncelikle kazınmış olan toprak araziye serilmelidir. Eğimli alanlarda toprak serildikten sonra kesilmiş çalılar ile çitler oluşturularak serilen toprağın erozyonla taşınması önlenebilir. Toprak serme işlemi ile sıyrılmış olan üst toprak içinde kalmış olan bazı otsu türlerin tohumları da araziye getirilmiş olacaktır. Ancak geçen 2 yıllık sürede toprak içindeki tohumlar çürümüş ya da çimlenme kabiliyetini kaybetmiş olabilir. Bu olumsuzluğun önüne geçmek için yöredeki doğal türlerin tohumları toplanarak araziye atılabilir. Bu tohumların çimlenmesi ile birlikte toprak yüzeyi yeşillenmiş olacak ve erozyon hızlı bir şekilde önlenecektir. Maden sahasında endemik ve tehdit altındaki türlerin de olduğu bilinmektedir. Bu türlerin de tohumları, soğanları ya da yumruları uygun yerlere atılarak korunmuş olacaktır. Sonrasında ise çeşitli ağaç türlerinin sahaya getirilmesi yönümde adımlar atılmalıdır.
‘KARAÇAM VE KIZILÇAM FİDANI DİKİLMESİNİ ÖNERMEM’
Kesilen ağaçların yerine hangi ağaç türleri dikilebilir?
Ağaç türü seçiminde yörede doğal olarak yetişen türler seçilmelidir. Bu işlem genetik çeşitliliğin korunmasına katkı sağlayacaktır. Kirazlı’daki doğal ormanlar da saçlı meşe, Macar meşesi, sapsız meşe, kestane ve kızılçamdır. Bu türlerin tohumları toplanarak meşe palamutlarının ekilmesi, kızılçam tohumlarının ise serpilmesi ile ağaçlandırma yapılmalıdır. Toprakların ağır iş makineleri ile işlenerek karaçam ve kızılçam fidanlarının dikimi şeklinde bir çalışmayı ise önermem. Ancak Orman Genel Müdürlüğünün benim önermediğim bu yöntemi tercih edeceğini düşünüyorum. Özellikle karaçam türü yörede doğal olmayıp, Çanakkale ve Trakya’da doğal olmayan karaçam ağaçlandırmalarında nedeni henüz bilinmeyen kurumalar görülmektedir. Buna rağmen karaçamda ısrar edilmesi hata olacaktır.
FİRMALARA, ALINAN AĞAÇLANDIRMA BEDELİNİN ÇOK DAHA FAZLASI İADE EDİLİYOR
Rehabilitasyon kararı alınırsa giderlerini kim ödeyecek?
Maden sahalarının büyük bir çoğunluğunda rehabilitasyon çalışmaları Orman Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilmektedir. Ancak Orman Genel Müdürlüğü tarafından izin verilmeden önce ağaçlandırma bedeli alınmaktadır. Dolayısıyla giderlerin firma tarafından ödendiği düşünülebilir. Ama alınan bu bedellerin gerçek giderleri ne kadar karşıladığı tartışmalıdır. Diğer yandan Kirazlı özelinde yapıldı mı bilmiyorum ama vergi afları, bedelsiz tahsisler ya da teşviklerle alınan ağaçlandırma bedellerinden çok daha fazlası geri iade edilmektedir.
EROZYONU ÖNLEMEK İÇİN TOHUM TAKVİYESİ YAPILMALI
“Buranın rehabilitesi çok zor. Sadece sıyrılan toprak yok edilmediyse serilsin ve alan olduğu gibi bırakılsın” görüşü hakkında düşünceleriniz neler?
Bu tür uygulamada ilk gelecek türler öncü türler olarak adlandırılan su ve besin maddesi ihtiyacı düşük olan türler olacaktır. Bilimsel olarak bu süreç ikincil süksesyon olarak adlandırılmaktadır. Bu uygulama ile orman ekosistemi oluşturulması çok uzun zaman alacaktır. Arazi yasal olarak orman olduğu için orman oluşturmaya yönelik çalışmalar yapılması gerekmektedir. Benim yukarıda açıklamaya çalıştığım rehabilitasyon çalışmasının olduğu gibi bırakalım yaklaşımından farkı erozyonu önlemek için doğal bitki örtüsünün araziye gelmesini hızlandırmak için tohum takviyesi yapmak.
ÖRNEK GÖSTERİLEBİLECEK BİR REHABİLİTASYON ALANI YOK!
Bu şekilde tahrip edilen maden alanlarının rehabilitesi ile ilgili planlar ne derece gerçekçi? Var mı gerçek anlamda rehabilite edilmiş, yaraları sarılmış maden alanı?
Gerçek anlamda rehabilite edilen, iyi uygulama örneği olarak gösterilecek maden sahası yok diyebilirim. Ancak başta kömür madenleri olmak üzere ağaçlandırılan az sayıda örnekler bulunmaktadır. Örneğin İstanbul’da Ağaçlı köyü yakınındaki kömür ocakları ocağı işleten firma tarafından 1990’lı yıllarda fıstık çamı ve sahil çamı ile ağaçlandırılmıştır. Günümüzde 30 yaşına ulaşan Ağaçlı ağaçlandırmaları en iyi örnek olarak gösterilebilir. Ağaçlı örneğinde ağaçlandırma çalışması yapılmadan önce toprak etütleri yapılmış, maden sahası içindeki ve kenarındaki doğal ormanlar korunarak doğal bitki örtüsünün maden sahasına gelmesi için hayvan hareketliliğinden yararlanılması hedeflenmiştir. Ege’de de kokarağaç, yalancı akasya, badem, kızılçam gibi türlerle ağaçlandırılan eski kömür ocakları bulunmaktadır. Diğer bazı maden işletmelerinde de zeytin gibi bazı türler dikilerek rehabilitasyon yapıldığı iddia edilmektedir. Kokarağaç ve yalancı akasya türleri yabancı istilacı tür olduğu için maden sahalarında kullanımı tartışmaya açıktır. Ormandan açılarak işletilen maden sahalarında faaliyet sonrasında meyve ağaçları ve zeytinlerle ağaçlandırma yapılması ise hem kanunen hem de ekolojik açıdan doğru değildir. Çünkü zeytin ve meyve ağaçları orman ağacı olmadığı için kanunen buralara orman diyemezsiniz. Ekolojik açıdan ise ağaçlandırma ile ekosistem kurmak oldukça zordur, ağaçlandırılan alanların ekosisteme dönüşmesi uzun yıllar alacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder