31 Ocak 2023 12:50
Doç. Dr. Cihan Erdönmez ve Prof. Erdoğan Atmiş, mutabakat metninde orman alanlarının ormancılık dışı kullanımlara tahsisine ilişkin düzenlemenin olmamasının büyük bir eksiklik olduğunu söylediler.
Özer AKDEMİR
Millet İttifakının dün açıklanan “yarının türkiyesi ortak politikalar mutabakat metni”nin ‘yeşil’ politikalar kısmında ‘yeşil dönüşüm’ü destekleyecek bağımsız bir finansman kuruluşu olarak iklim bankası kurulacağı, Tarım ve Orman Bakanlığının “tarım ve gıda güvenliği bakanlığı” olarak yeniden yapılandırılacağı, şehircilik ve afet yönetimi bakanlığı kurulacağı, Kanal İstanbul’un göreve başlandığı gün iptal edileceği gibi düzenlemeler yer alıyor. Mutabakat metninin ormancılıkla ilgili kısımlarını sorduğumuz İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cihan Erdönmez ve Bartın Üniversitesi Ormancılık Fakültesi Öğretim Üyesi, Ormancılık Politikası Uzmanı Prof. Dr. Erdoğan Atmiş metnin bu bölümlerine dair önemli eleştiriler getirdiler. Her iki bilim insanı da mutabakat metninde Orman Kanunu’nun ek 16. maddesinin yürürlükten kaldırılması, iklim hedefleri, orman yangınlarının hızla söndürülmesiyle ilgili önlemler gibi olumlu yönlerin olduğunu fakat ormanlara en büyük zararı veren orman alanlarının ormancılık dışı kullanımlara tahsisine ilişkin düzenlemenin olmamasının çok büyük bir eksiklik olduğunu söylüyor.
Doç. Dr. Cihan Erdönmez | Fotoğraf: Kişisel arşiv
"ORMANCILIK DIŞI KULLANIMLARA YER VERİLMEMİŞ"
Mutabakat metinde orman alanlarının ormancılık dışı kullanımlara tahsisine ilişkin düzenlemenin olmamasını eleştiren İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cihan Erdönmez, “Türkiye’de ormancılığın en önemli sorunu orman alanlarının ormancılık dışı kullanımlara tahsisi (madencilik, enerji, ulaştırma, altyapı, turizm vs.). Ormanlar bu tahsislerle paramparça oldu. Ekosistemin parçalanması yoluyla tahsis edilen alandan kat kat fazlasının ekolojik açıdan zarar gördüğü bir ortamda altılı masanın mutabakat metninde buna ilişkin hiçbir şeyin olmaması çok büyük bir eksiklik” dedi.
FATURA ÇAM AĞACINA!
Erdönmez de Atmiş gibi mutabakat metninin ormanlarla ilgili bölümün yarısının orman yangınlarına ayrılmış olmasına rağmen, orman yangınlarının nedenlerinin ortadan kaldırılmasına ilişkin herhangi bir politika geliştirilmediği görüşünde. Erdönmez mutabakat metni ile ilgili şu görüşleri dile getiriyor: “Söndürme ve hava araçları-teknoloji ağırlıklı yaklaşım önemli olmakla birlikte tek başına orman yangınları sorununu çözmeye yetmez. Bu arada Anadolu coğrafyasının en az 30-40 milyon yıllık parçası olan çam ağaçları sosyal medyada olduğu gibi bu metinde de suçlu ilan edilmiş adeta. Yanan alanların restorasyonu ile ilgili olarak yapılan onlarca hata varken fatura yanlış bir şekilde çam ağaçlarına kesilmiş.”
ÜÇ TEMEL ALAN AYNI POTADA ERİTİLMEK İSTENMİŞ
Son yıllarda ormanlara çok fazla zarar veren aşırı odun üretimi ile doğal ormanların tıraşlanarak endüstriyel plantasyonlara dönüştürülmesi konusunun atlandığını belirten Erdönmez, “İklim, çevre ve orman bakanlığı yaklaşımı bence kesinlikle yanlış. Her biri ayrı ayrı önemli olan üç temel alanı aynı potada eritmeye kalkmak mevcut karmaşayı daha da artırır. Orman bakanlığı ayrı olmalı, ancak iklim ve çevre politikalarıyla uyumlu şekilde çalışmalıdır. ‘Yanan orman alanlarına verilen yasaya aykırı imar izinlerini iptal edeceğiz’ cümlesi adeta sosyal medyadaki bilim dışı paylaşımlardan kopyala yapıştır yöntemiyle alınmış ama gerçeklikle bağı yok. Yanan orman alanlarının en önemli sorunu (yanmış olması dışında elbette) o alanda izlenen odun üretimi ve ağaçlandırma çalışmalarının tekniği” diyor.
‘BEKLEDİĞİMİ BULAMADIM’
Mutabakat metninde Orman Kanunu’nun ek 16. maddesinin yürürlükten kaldırılması, iklim hedefleri, orman köylüleri ile ilgili yaklaşım, orman yangınlarının hızla söndürülmesiyle ilgili önlemler gibi olumlu yönlerin de olduğunu kaydeden Erdönmez metnin beklentisini karşılamadığını şöyle ifade ediyor: “Ormancılık örgütü paramparça durumda. Örgüt yapısındaki değişikliklerle birlikte adaletsiz personel politikaları, atama ve yükseltmelerde liyakatin etkisiz eleman haline getirilmesi, yandaşlığın tek geçerli yükselme kriteri haline dönüşmesi ormanlarımıza ve ormancılığımıza çok kan kaybettiriyor. Bununla ilgili olarak da metinde bir şey bulamamış olmak beni üzdü”.
Fotoğraf: Erdoğan Atmış'ın kişisel arşivinden
ATMİŞ: "ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI DAHA ÖNCEDE DENENDİ, OLMADI"
Mutabakat metninde ormanlara sadece iki sayfa ayrıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Erdoğan Atmiş, ormanlarla ilgili maddelerin alt alta ilgisiz bir şekilde sıraladığına dikkat çekti. Metinde ağırlıklı olarak orman yangınları ve orman köylüsünden bahsedildiğini ifade eden Atmiş, ormancılığın ana ilkeleri ile çok alt sıralarda yer alan “Yangınları az hasarla atlatılabilmek için ormanlarımızda arazöz yolları açacağız” gibi çok alt sırada yer alması gereken önerilerin aynı metin içinde harmanlanmaya çalışıldığını dile getirdi.
“Orman kısmını Tarım Bakanlığı bünyesinden ayırarak yeni kuracağımız ‘iklim, çevre ve orman bakanlığı’na bağlayacağız” şeklindeki önerinin örgüt yapısında ciddi bir değişikliğe işaret ettiğini vurgulayan Atmiş, “Çevre ve Orman Bakanlığı bu ülkede daha önce de denenmişti ve ormanlar için pek de iyi bir sonuç doğurmamıştı” görüşünü öne sürüyor.
Orman bakanlığının müstakil bir bakanlık olması, başka bakanlıklarla birleştirilmemesinin ormancıların ortak görüşü olduğunu belirten Atmiş, “Eğer bir başka bakanlıkla birleştirilecekse, tarım bakanlığı da, çevre bakanlığı da olmaz. Bu kötü tecrübeleri daha önce yaşadık. Çevre bakanlığı daha çok kirletilenin temizlenmesi, yok edilmek istenenin daha az zarar görmesine yönelik bir organizasyon. Halbuki ormanlar doğa korumanın tam merkezinde, doğal varlıkların hiç bozulmadan korunmasına hizmet eden varlıklar. Akarsu ve göllerin korunması, su üretimi, erozyon önleme, iklim değişimine uyum ve direnç gibi ekosistem hizmetleri ormanın sağlamakta olduğu yararlar olduğu için önceki deneyimlerden orman ve su işleri bakanlığı olması, eğer müstakil bir bakanlık olamayacaksa en akla yatan seçenek” diyor.
"2B UYGULAMASINA DERHAL SON VERİLMELİ"
İklim krizine vurgu yapılan bölümlerde ormansızlaşma ve orman bozulmasına karşı mücadelenin uluslararası gelişmeler ışığında yapılmasının vadedildiğini aktaran Atmiş, buna karşın ülkedeki ormansızlaşma ve orman bozulmasının nedenlerinin mutabakat metninde es geçildiğini söylüyor ve ekliyor: “Turizm, madencilik, enerji vb. ormancılık amacı dışındaki tahsisler, aşırı odun üretimi, özel ağaçlandırmalar, endüstriyel plantasyonlar, korunan alanların kullanılan alanlara dönüştürülmesi gibi konulara ya çok az değinilmiş ya da es geçilmiş. Örneğin; “Islah adı altında yapılan izinsiz ve denetimsiz orman kesimlerini durduracağız” maddesi orman ürünleri sanayi sektörünün kârını arttırmak için son beş yılda (2017-2021) ülke ormanlarında yapılan odun üretiminin yüzde 69 artmasına yol açan aşırı odun üretiminin yarattığı yıkımın boyutlarının altılı masa tarafından tam anlaşılamadığını gösteriyor. ‘Cumhurbaşkanına ormanlık alanın vasfını değiştirme yetkisi veren Orman Kanunu’nun ek 16. maddesini yürürlükten kaldıracağız’ maddesi en somut önerilerden biri. Bu kapsamda sadece ek 16. madde değil, 2B madde uygulamasına da derhal son verilmeli. Anayasa ve yasada bunlara imkan veren maddeler derhal yürürlükten kaldırılmalı.”
"ORMAN KÖYLÜSÜ İLE İLGİLİ ÖNERİLER ÜLKE GERÇEKLERİNDEN UZAK"
Orman köylüleriyle ilgili önerilerin ülke gerçeklerinden çok uzak olduğunu dile getiren Atmiş, “Her ne kadar 7.5 milyon orman köylüsünün varlığından bahsediliyorsa da, gerçekte orman köylüsü sosyolojine uygun yurttaş sayısı çok daha az. Çoğu orman köyünde sadece yaşlılar yaşıyor. Genç nüfusun az sayıda olduğu yerde kalkınma girişimlerinin başarıya ulaşması da çok zor. Bu kapsamda “Orman Genel Müdürlüğünün bütçesini yeterli oranda arttıracak, küstürülen orman köylüsünü refaha kavuşturacağız” maddesi ayakları yere basmıyor. Çünkü orman köylüsünü “kalkındırmak” bildik ezberle başarılamaz ve Orman Genel Müdürlüğünün hem bilgi düzeyi, hem personel yapısı, hem de ekonomik durumu bunu başarmaktan çok uzak” diyor.
Ormanların korunması ile ilgili önerilerin güvenlik kuvvetlerinin sayısına indirgendiğini ifade eden Atmiş, “Oysa ormanlarımızın iktidar ve sermayenin amaçlarını ortaklaştırmasıyla, tamamen ekonomi politik yaklaşımlar sonucu, ormanların ‘ekonomik büyümeyi-kalkınmayı’ sağlamak için yok edilmesi göze alınan bir doğal “kaynak” olarak görüldüğü için yok edildiği ve ranta dayalı imar ve yapılaşma izinlerinin verildiği, açma ve işgal suçlarının gerçekleştirildiği göz ardı ediliyor” diyor.
ORMAN YANGINLARI KISMI
Mutabakatın birçok maddesinin orman yangınları ile ilgili olduğunu vurgulayan Atmiş, bu maddeler içinde orman yangınlarını önlemeye yönelik madde bulunmadığını, daha çok orman yangınlarının tespiti ve söndürülmesiyle ilgili maddelerin olduğunu belirtiyor. Atmiş, bu konudaki bir önerinin mevcut durumu daha ileri götürecek bir öneri olmasını beklemek hepimizin hakkı. Orman yangınları hakkındaki çoğu madde her yangın döneminde kamuoyunu boş yere oyalayan uçak, helikopter gibi aslında bu orman yangınlarıyla ilgili olarak en son tartışılacak konularla ilgili. Gece görüşlü uçuş araçları alınacağı bile mutabakata girmiş. Fakat bunlar ormanlarla ilgili politikalar arasında, hatta orman yangınlarıyla ilgili politika önerileri arasında en alt sırada yer alacak öneriler.
"ORMAN EKOLOJİSİNDEN BİHABER BİR ÖNERİ"
“Yanan orman alanlarında ve yeni orman alanlarında yangına hassas çam ağaçları yerine mevcut floraya uygun başka türden ağaçlandırma çalışmaları yapacak” şeklindeki önerinin orman ekolojisinden bihaber bir öneri olduğunu kaydeden Atmiş, “Üstelik mutabakatta şehir efsanesine dayanan bir başka öneri daha var. O da “Yanan orman alanlarına verilen yasaya aykırı imar izinlerini iptal edeceğiz” şeklindeki öneri. Daha önce defalarca bir yere otel, enerji santrali, maden, yol, havalimanı yapmak için orayı yakmak gerekmiyor, mevcut AKP iktidarı mevzuatı o kadar değiştirdi ki, bunlara kolayca izin veriyor dediğimiz halde, altılı masanın hâlâ daha ormanlardaki yapılaşmanın, orman yangınları yüzünden arttığını sanması çok garip. Yanan orman alanları kendiliğinden geri gelebildiği halde, tahsis edilmiş ormanların bir daha orman ekosistemine dönüşmesi çok zor. Kaldı ki 2021 yılında yanmış olan 140 bin hektar orman alanının dörtte biri ormanlarda yapılmasına izin verilen enerji tesislerinden kaynaklanacak şekilde yandı” diyor.