19 Şubat 2024 Pazartesi

Bu toprağın bağrı nasıl soğur? (Pazartesi yazısı)

 

19 Şubat 2024 05:05



Tüm yazıları

Erzincan’a bağlı İliç ilçesinde Çöpler Altın Madeninin yığın liç sahasında 13 Şubat 2024 günü, saat 14.30 civarında meydana gelen heyelanda, resmi rakamlara gere 10 milyon tonun üzerinde kimyasal bulaşıklı toprak aşağıdaki vadiye aktı. Yine resmi rakamlara göre 9 işçi de kayan toprakla birlikte sürüklendi. Facianın üzerinden günler geçmiş olmasına rağmen kayıp 9 işçiden hiçbir iz bulunamadı.

9 İŞÇİ ELBİSTAN’DA 13 YILDIR TOPRAK ALTINDA

Aslında işçilere canlı ulaşmak bir yana cansız bedenlerine bile ulaşılmayacağı görüşü gün geçtikçe ağırlık kazanıyor. Afşin-Elbistan B Santraline kömür temin eden Çöllolar Kömür Ocağında 6 ve 10 Şubat 2011 yılında aynı şekilde oluşan heyelan sonrası toprak altında kalan işçilerin cesetleri bugün hâlâ o milyonlarca ton toprağın altında. Çöllolar’da olaydan bir süre sonra işçilerin cesetlerine ulaşma çalışmaları tamamen durduruldu. Toprak altındaki bu işçilere sembolik bir mezar taşı olarak düşünülerek açılan “Maden Şehitleri Anıtı”na işçilerden birisi dışında diğerlerinin adları yazıldı. Cenazesine ulaşılamayan işçilerden Muhsin Koşan’ın ailesi “Bize anıt değil oğlumuzun cesedini verin” diyerek oğullarının adının anıta yazılmasını kabul etmedi.

Bu son yaşanan faciadan sonra İliç’te de aynı şeyin olacağını düşünenler çoğunlukta. 10 milyon tonu aşan, içinde siyanür, sülfürik asit gibi kimyasal zehirlerin bulunduğu bu yığında canlı-cansız insan aramak, samanlıkta iğne aramaktan daha zor aslında. Çünkü samanlıkta iğne ararken en azından zehirlenme olasılığınız yok. Burada, zehirli toprakların üzerinde yapılıyor arama çalışmaları.

İliç’deki faciadan hemen sonra telefonla görüştüğüm İliçli Maden Yüksek Mühendisi Ali Bozkuş da 9 işçinin akıbeti ile ilgili sorduğum soruya acı bir şekilde bu saman örneğiyle yanıt verdi. “Patoz, buğday saplarını nasıl öğütür. Kireçtaşı dolu o toprak-kaya yığının altında kalan her şey de öyle olacaktır!”

‘BİZİM ÇALIK’ İŞİN İÇİNDEN SIYRILMAK İSTİYOR

İliç’deki altın madeninin sahibi olan Anagold firmasının büyük ortağı Kanadalı SSR Mining, tam üretime geçmeden hemen önce Çalık Holdingi yüzde 20 hisse ile ortak olarak aldıklarını “Ülkede ileride yapılacak stratejik yatırımlar için” ifadeleri ile açıklamıştı. Çalıklar, o zamanlar başbakan olan R. Tayyip Erdoğan’ın “bizim Çalık” diye bahsettiği, damadı Berat Albayrak’ın CEO’luğunu yaptığı bir sermaye grubu olarak AKP liderine “hısımlık” derecesinde yakındı.

İliç’deki faciadan sonra Çalıklar faciadaki sorumluluklarını “Operasyonel bir sorumluluğumuz yok. Sadece finansal yatırımcıyız” diyerek reddetti. Facianın ardından gözlerin çevrildiği Anagold firması için bir sorumluluk reddi de Kanada’dan geldi. Kanada’nın Ankara Büyükelçiliği x sosyal medya hesabından “Bazı medya kuruluşları göçüğün meydana geldiği madenin Kanada’ya ait olduğunu bildirdi. Bu doğru değildir. Erzincan’daki maden işletmesi Kanada’ya ait değildir” paylaşımı yaptı.

Ortada çok büyük bir doğa ve işçi katliamı olunca, haliyle kimse de sorumluluğu almak istemiyor. Oysa bu facianın geleceğini 11 yıl önce İliç’te yaptığımız Çepeçevre Yaşam programında, nerede ve nasıl olacağını da belirterek ortaya koymuştuk.

MADENİN FİKRİ TAKİBİNİ HİÇ BIRAKMADIK

Liç sahasındaki çatlakların bir süredir bilindiği, ancak buna rağmen madenin üretimine devam ettiği ortaya çıktı sonradan. Öyle ki, birçok taşeron firmanın çalıştığı işletmede bir taşeron firma liç sahasındaki işçilerini bu çatlaklar nedeniyle geri çekmiş, ana firma Anagold ise tehlikeye aldırmadan kamyonları ve işçileri bölgeye göndererek onların bu heyelanın altında kalmasının baş sorumlusu olmuştu.

İliç’e 2013 yılından sonra bir daha gidemesek de oradaki madenle ilgili her gelişmenin fikri takibini yaptık. Kapasite arttırmak isteyen madenin yok edeceği endemik türler ve nesli tükenme tehdidi altındaki canlıların, maden işletmesinde sülfürik asit borusundan dökülen asitle ayağı yanan Mehmet Can’ın can yakan öyküsünün, köylülere 130 biner lira karşılığı imzalatılan “Madene karşı herhangi bir dava açmayacağım” protokolünün haberleri ilk bizde çıktı.

"STRATEJİK ORTAK"LIĞIN MEYVELERİ

Ne yazık ki kimse madendeki bu kazalara ve siyanür sızıntılarına kulak asmadı. Maden, bölgeye yayılarak çalışmalarına devam etti. En son, 2022 yılında madenin borularından siyanür sızdığının ve bu siyanürün suya ve toprağa karıştığının ortaya çıkmasının ardından “zamanın en büyük çevre cezası” propagandası arasında 16 milyon lira ceza kesilen ve bir süre kapatılan maden, cezayı ödedikten sonra tekrar açıldı. Bu süreçte madenin 7.3 milyon dolarlık vergi borcunun silindiği ortaya çıktı. Madenci şirket cezalandırılmak bir yana üstüne para bile alacak şekilde ödüllendirilmişti! ‘Hısım’lık bir kez daha işe yaramış, şirketin “stratejik ortaklığı” meyvesini vermeye devam etmişti...

Son olarak Çevre Bakanlığının, maden ocağının çevre izin ve lisans belgesini iptal ettiği bilgisi geldi. Facianın ardından telefonla görüştüğüm İliç’te yaşayan Jeoloji Yüksek Mühendisi Nusret Timurlenk, maden açık ocağının çok derine indiğini, şirketin bu nedenle açık ocaktan cevheri çıkarmanın maliyetinin artması nedeniyle çevredeki diğer maden rezervlerine yöneldiğini söylüyordu. Firma, İliç’in dört bir yanında maden arıyor ve sahasını bu alanlara doğru genişletmek istiyordu. Bu tür kriz anlarını fırsata çevirmekte ne kadar mahir olduğunu bildiğimiz şirketlerden birisi, bu büyük faciayı da fırsata çevirebilir mi soruları dolanıyor kafalarda. Yığın liç alanındaki milyonlarca ton kimyasal madde bulaşıklı toprağın bir kısmının açık ocağa göçtüğü biliniyor. Diğer kalan 50-60 milyon ton toprağı da açık ocağa boşaltıp büyük bir rehabilitasyon masrafından kurtulmak nasıl da işine gelir madenin!..

Öte yandan üretim lisansının iptali gibi bir durumda yapılan uluslararası anlaşmalar gereği Türkiye’den tazminat da talep edebilir. Nitekim Kaz Dağı’nda 300-400 bin ağacı katleden Alamos Gold, büyük tepkinin ardından üretim lisansı iptal edilince Türkiye’yi Uluslararası Tahkim’e şikayet ederek tazminat istemişti.

MADENİ KAPATMAK YETMEZ!

Göz göre göre doğamızı ve çalıştırdığı emekçileri katleden bu emperyalist maden tekellerini yaptıklarının hesabını vermeden ve topraklarımızı, sularımızı, havamızı, sosyal dokumuzu zehirleyerek bizden çaldıkları her kuruşa, katlettikleri doğanın iyileştirme çalışmalarında kullanılmak üzere el koymadan bırakmamak lazım. 

Ancak yetmez!

Bunlara bu yolları açan, ne istedilerse veren, yasaları değiştirip, vergilerini sıfırlayan, “stratejik ortak”ları AKP’nin bu işte parmağı olan her yöneticisini de bu doğa ve işçi kıyımından sorumlu tutup yargılamadan ne ölen işçi ailelerinin ne yaşamını yitiren her canlı için yüreği yanan bizlerin, ne de bu toprağın bağrı soğur!..

 https://www.evrensel.net/yazi/94338/bu-topragin-bagri-nasil-sogur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...