06 Şubat 2024 14:47
Deprem bölgesindeki enkazın kaldırılması ile ilgili araştırma, enkazın mevzuata uygun kaldırılmadığı, bölgede yaşayanların kimyasallara maruz kaldığı ve ekosistemde hasarlar meydana geldiğini gösterdi
Fotğraf: Müjdat Can/MA
Özer AKDEMİR
İzmir
6 Şubat depremlerinin üzerinden tam bir yıl geçmişken yerle bir olan kentlerdeki enkazların büyük çoğunluğu kaldırıldı. Yapılan bir araştırma bu enkazların mevzuata uygun yönetilmediğini, deprem bölgelerinde yaşayanların kimyasallara maruz kaldığını ve ekosistemde kalıcı hasarlar meydana geldiğini gösteriyor.
ENKAZLARIN YÜZDE 91’NİN KALDIRILMASI BAŞARI MI?
Fotoğraf: Dr. Ezgi Ediboğlu ve Doç. Dr. Sedat Gündoğdu’nun kişisel arşivinden
Uluslararası Çevre Hukuku uzmanı Dr. Ezgi Ediboğlu ve Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesinde deniz biyolojisi üzerine çalışmalar yürüten Doç. Dr. Sedat Gündoğdu tarafından yayınlanan makalede depremler sonrası oluşan enkazların kaldırılması süreci ele alındı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya deprem bölgelerindeki enkaz kaldırmanın hacmen yüzde 91’inin tamamlandığına yönelik açıklamasını bir başarı öyküsü gibi sundu. İki akademisyenin makalesinde ise yüksek miktarlardaki enkaz atıklarının kısa sürede kaldırılmasının ne şekilde yapıldığı, tehlikeli atıkların bertaraf edilmesi için gerekli güvenlik önlemlerinin ne ölçüde alındığı ve ortaya çıkan durumun çevresel ve sağlık etkileri gibi başlıklar ele alınıyor.
ATIKLARIN İÇİNDE TEHLİKELİ MADDELER VAR
İnşaat ve yıkım atıklarının (İYA), beton, tuğla, sıva, metaller, cam, seramik gibi birçok farklı materyalden oluştuğunun belirtildiği makalede, inşaatın Türkiye ekonomisindeki yeri göz önüne alındığında depremin yanı sıra kentsel dönüşüm, tadilat ya da yenileme işlemleri sonucuyla çok büyük miktarda atığın oluştuğuna dikkat çekiliyor. İnşaat ve yıkım atıklarının içerisinde asbest, civa, kömür katranı veya PCB (poliklorlu bifenil) içeren tehlikeli atıkların da bulunduğunun aktarıldığı makalede ortada bir afet olmadığında dahi bu atıklar doğru yönetilmediği dile getiriliyor. Yalnızca İstanbul’daki kentsel dönüşüm çalışmalarının sebep olduğu yıkıntı atıklarının 55-65 milyon ton arasında tahmin edildiğine işaret edilen makalede, “Hafriyat toprağı da eklendiğinde, bu miktar 650 milyon tonu aşıyor. Ancak bu atıkların bir kısmı, şehirden uzak noktalara veya Belgrad Ormanı’na kaçak boşaltılıyor” deniliyor.
ATIKLARIN YASALARA UYGUN KALDIRILMASI YILLAR ALIRDI
6 Şubat depremlerinin hemen ardından Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından alandan 116 ila 210 milyon ton arasında inşaat ve yıkım atığı (İYA) çıkacağının hesaplandığının kaydedildiği makalede, bu miktarın 2022 yılında tüm Türkiye’de toplanan toplam atık miktarından (109,2 milyon ton ) fazla olduğuna dikkat çekiliyor. 2 Şubat’ta açıklamalarda bulunan İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın 60 binden fazla acil yıkılacak ve yıkık binanın enkazlarının 68 günde tamamen kaldırıldığına yönelik sözlerine vurgu yapılan makalede, “Ağır hasarlı 200 binden fazla binanın ise yüzde 80’inden fazlasının enkazları kaldırılmıştı. Bu kadar ciddi miktarlardaki atığın bu kadar kısa süre içerisinde usulüne uygun olarak ortadan kaldırılabilmiş olması, akla yatkın görünmüyor. Bu atıkların yasaların önerdiği şekilde kaldırılmalarının, yıllar alması beklenirdi.” ifadelerine yer verildi.
DEPREMİN UZUN VADELİ ETKİLERİ
Deprem atıklarında her türlü kimyasal maddenin bulunabildiğinin belirtildiği makalede, “Bu atıkların kötü yönetilmesi, birbirlerine karışmaları, kimyasal tepkimelere girerek zehirli gazlar yaymaları, asbest gibi maddelerin rüzgarla dağılmaları sonuçlarını doğurabiliyor. Bütün bunlar olurken bu maddeleri solumamak, yememek, içmemek ne ölçüde mümkün? Bunu tam olarak bilmek mümkün değil. Dolayısıyla depremin uzun vadeli etkileri arasında belki de en kritik unsurun inşaat ve yıkım atıklarının yönetimi olduğu söylenebilir” denildi.
ENKAZLAR DERELERE, SULAK ALANLARA, TARLALARA DÖKÜLDÜ
Türkiye’de enkazın bir an önce göz önünden kaldırılması ve inşaat faaliyetlerine yeniden başlanması yönteminin tercih edilerek atıkların herhangi bir önlem alınmaksızın, ihale usulüyle alelacele kaldırıldı ve en olmadık alanlara depolandığının kaydedildiği makalede, tüm bu işlemlerin ilgili yasalar ihlal edilerek, kontrolsüzce ve itirazlar dikkate almaksızın yapıldığı dile getirildi.
Bakanlık tarafından yapılan ihaleyi kazanan firmaların, binaları ilkel yöntemlerle yıkarak kentleri koca bir zehirli toz bulutuna büründürdüklerine vurgu yapılan makalede şu ifadelere yer verildi; “Başta tekrar aday yapılan Hatay Belediye Başkanı olmak üzere belediyeler ise bu aceleci yaklaşıma ortak oldular ve enkazların dökülmemesi gereken yerlere boşaltılmaları için yol gösterdiler. Bugün devasa enkaz yığınları, kentlerin verimli sulak alanlarında, dere yataklarında ya da tarımsal alanlarında duruyor”.
Çeşitli kurumlar tarafından yapılan çalışmalarda deprem enkazlarının sulak alanlara, dere yataklarına ve zeytinliklere, sızdırma önlemi alınmaksızın döküldüğünün ortaya çıktığının aktarıldığı makalede, “deprem bölgesinde yapılan uygulamalarda çevre ve insan sağlığına dair herhangi bir önlemden bahsetmek söz konusu değil. Bugün geldiğimiz noktada, deprem atıklarının kötü yönetimi nedeniyle ekosistemlerde kalıcı bir kirlilik oluştu. Bölgede yaşayan insanlar, çok çeşitli kimyasallara maruz kaldı. Gelişigüzel toplanan atıklar ise kalıcı birer utanç abidesine dönüştü” denildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder