09 Mayıs 2024 04:30
Boğazların emisyon kontrol alanı ilan edilmesine ilişkin yapılan çalışma, emisyon kontrolünün Boğazlarda gemicilik kaynaklı hava kirliliğinde yüzde 80’e varan azalma sağlayabileceğini ortaya koydu.
Fotoğraf: DHA
Özer AKDEMİR
İzmir
İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının emisyon kontrol alanı ilan edilmesine ilişkin 2022 tarihli bir akademik çalışma, emisyon kontrol alanı ilanının Boğazlarda gemicilik kaynaklı hava kirliliğinde yüzde 80’e varan azalma sağlayabileceğini ortaya koydu. Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Levent Bilgili tarafından yapılan çalışma gemilerde fosil yakıt kullanımından vazgeçilmesi gerektiğine dikkat çekildi.
GEMİLER İSTANBUL’UN HAVA KİRLİLİĞİNİN EN ÖNEMLİ NEDELERİNDEN
Çanakkale ve İstanbul Boğazlarından her gün geçen yaklaşık 130 geminin yol açtığı emisyonlar İstanbul’da hava kirliliğinin önemli nedenleri arasında gösteriliyor. Gemilerin yaktığı ağır fosil yakıtlardan açığa çıkan kükürt, azot oksitler ve partikül maddeler, solunum ve dolaşım sistemi hastalıklarının yanı sıra erken yaşta ölümlere sebep olabiliyor. Bu emisyonların, her yıl 60 bin insanın erken yaşta ölümüne yol açtığı tahmin ediliyor.
Doç. Dr. Levent Bilgili’nin 2022 tarihli bir çalışmasına göre, bölgeden geçen gemilerin daha temiz yakıtlar kullanmaya zorunlu tutulması, gemicilik kaynaklı hava kirliliğinde yüzde 80’e varan azalma sağlayabilir. Gemilerin kullandığı yakıtlarda yüzde 0.5 oranında kükürt bulunabilirken, emisyon kontrol alanlarında bu oran yüzde 0.1 ile sınırlandırılıyor. Bugün ABD-Kanada kıyıları ile Baltık Denizi, emisyon kontrol alanı olarak onaylanırken, AB limanlarında ise emisyon kontrol alanlarından bağımsız olarak, gemi yakıtlarında yüzde 0.1 kükürt sınırlaması uygulanıyor. Öte yandan, 1 Mayıs 2025’ten itibaren Akdeniz de emisyon kontrol alanı ilan edilecek. Ancak alanın sınırları, Çanakkale Boğazı girişinde son bulacak ve Marmara Denizi’ni kapsamayacak.
BOĞAZLAR EMİSYON KONTROL ALANI İLAN EDİLMELİ
Dünyanın en önemli ticaret rotaları arasında bulunan Çanakkale ve İstanbul Boğazlarından her sene 50 bine yakın gemi geçtiğine dikkat çeken Doç. Dr. Levent Bilgili, bu gemilerin Marmara Bölgesi’nde yüksek seviyelerde kaydedilen hava kirliliğinin önemli sebepleri arasında olduğunu belirtti. İstanbul Boğazı ve çevresinde, çeşitli ulaşım türlerinden kaynaklanan toplam emisyonların yaklaşık yüzde 10’unun gemi kaynaklı olduğunun düşünüldüğünü ifade eden Bilgili, bu kirliliği büyük ölçüde azaltmanın yolu ise Türk boğazlar sistemini “emisyon kontrol alanı” ilan etmekten geçtiğini dile getirdi. Bilgili; “emisyon kontrol alanı, devletlerin önerisi ve Uluslararası Denizcilik Örgütünün (IMO) onayıyla kabul edilen özel bir deniz alanıdır. Bir deniz bölgesi emisyon kontrol alanı ilan edildiğinde, o bölgeden geçen gemilerin kullandığı yakıtlar ve motorları denetlenerek, neden olabilecekleri kükürt ve azot oksit emisyonları sınırlandırılır” dedi.
DÜNYADAKİ EMİSYONLARIN YÜZDE 24’Ü GEMİ TİCARETİ KAYNAKLI
Bu şartları sağlayamayan gemilerin emisyon kontrol alanlarına giremeyeceğini vurgulayan Bilgili, “Türk boğazlar sistemi - Karadeniz’i ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkeleri dış dünyaya bağlayan yegane su yolu. Ayrıca yaklaşık 25 milyon insana ve büyük bir sanayi altyapısına ev sahipliği yapıyor. Bu yoğun gemi trafiğinin sebep olduğu emisyonlar ise Marmara Denizi çevresinde yaşayan herkes için büyük bir tehdit oluşturuyor” dedi. Dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 80’ini taşıyan gemilerin, kullandıkları ağır fosil yakıtlar nedeniyle büyük birer kirletici kaynağı da olduğunu dile getiren Bilgili Uluslararası Denizcilik Örgütünün (IMO) en güncel verilerine göre, dünyadaki toplam kükürt ve azot oksit emisyonlarının yüzde 24’ünden, parçacıklı maddelerin ise yüzde 9’undan gemilerin sorumlu olduğunu aktardı.
EMİSYON KONTROL BÖLGESİ İLAN EDİLEN BÖLGELER
Yıldan yıla artan bu kirliliğin Türk Boğazlarının yanı sıra Kuzey Atlantik, Kuzey Pasifik, Çin Denizi, Cebelitarık, Süveyş ve Panama Kanalları gibi dünyanın önemli ticaret rotalarında yoğunlaştığını ifade eden Bilgili, bu duruma karşı Uluslararası Denizcilik Örgütünün geliştirdiği kapsamlı önlemlerin başında dünyadaki bazı bölgelerin emisyon kontrol alanı ilan edilmesinin geldiğine işaret etti. Bilgili şunları dile getirdi; “Halihazırda emisyon kontrol alanı olarak onaylanmış olan Amerika Birleşik Devletleri -Kanada kıyıları ile Baltık Denizi’nde seyreden gemiler, daha düşük oranda kirletici üreten yakıtlar kullanmak zorundalar. Bunu yapmadıkları takdirde, bu sulara girişlerine izin verilmiyor. Çok başarılı sonuçlar veren bu uygulamada, doğru yakıt kullanıldığı takdirde kirleticiler neredeyse tamamen ortadan kaldırılabiliyor. Avrupa Birliği de birçok limanında gemi emisyonları için etkin kısıtlamalar uyguluyor”.
TÜRKİYE’DE İLAN EDİLDİ AMA TÜRK BOĞAZLARINI KAPSAMIYOR!
Akdeniz de 1 Mayıs 2025 itibarıyla emisyon kontrol alanı ilan edileceğine dikkat çeken Bilgili, “2022 yılında alınan bu karara ilişkin öneri, Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler tarafından Akdeniz eylem planı ve Barselona Sözleşmesi çerçevesinde 2021’de Türkiye’de gerçekleştirilen toplantıda hazırlanmıştı. Cebelitarik Boğazı, Akdeniz’de belirlenen emisyon kontrol alanına dahil, fakat Süveyş Kanalı kapsam dışında bırakılıyor. Uygulamanın, Akdeniz genelinde gemi emisyonları kaynaklı kirliliği ciddi ölçüde azaltacağı öngörülüyor. Ne var ki bu uygulama için öngörülen sınırlar, Çanakkale Boğazı girişinde son bulacak ve Marmara Denizi’ni kapsamayacak” şeklinde konuştu.
‘DİPLOMATİK VE EKONOMİK ZORLUKLAR VAR’
Türk boğazlar sisteminin de emisyon kontrol alanı ilan edilmesinin, Marmara Bölgesi’ndeki hava kirliliğini yüzde 80 civarında azaltabileceğini kaydeden Bilgili, “Bu, bölge insanının karşı karşıya kalacağı sağlık risklerinde de kayda değer bir azalmaya sebep olacaktır. Ancak emisyon kontrol alanı ilanının önünde diplomatik ve ekonomik zorluklar var. Bir iç deniz olan Türk boğazlar sisteminin kontrolü tamamen ülkemize ait olsa da, bölgeden geçen gemiler, uluslararası trafiğin bir parçası. Herhangi bir geminin çok sayıda ülke ile bağlantısı vardır; geminin inşa edildiği ülke, bayrak devleti, liman devleti, gemi sahibinin uyruğu ve gemi çalışanlarının uyrukları, birbirinden çok farklı olabilir. Bu nedenle bölgenin emisyon kontrol alanı olarak ilan edilmesi, ancak uluslararası kurallar çerçevesinde ve Uluslararası Denizcilik Örgütünün çalışmalara dahil olmasıyla mümkün olabilir” dedi.
İKLİM KRİZİ AÇISINDAN DA ÖNEMLİ
Böylesi bir kararın alınmasının, çevresel olarak ve halk sağlığı açısından büyük yararlar sağlayacak olsa da sosyal ve politik sorunlar yaratabileceğini ileri süren Bilgili, “Emisyon kontrol alanlarında kullanılması gereken yakıtlar, genellikle daha maliyetlidir. Dolayısıyla bu yakıtların kullanılması, navlun ücretlerinin ve haliyle de son tüketicinin marketten satın aldığı ürünlerin fiyatlarının artmasına yol açabilir. Bu nedenle, bu ve bunun gibi kararların sosyal boyutlarının da iyi incelenmesinde fayda görülüyor. İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin tek çıkış noktası olması, bu ülkeler üzerinde de baskı oluşmasına yol açacaktır. Gemilerde fosil yakıt kullanımından vazgeçilmeli. Gemi yakıtlarına uygulanacak emisyon limitleri, yalnızca halk sağlığı bağlamında değil, iklim krizi açısından da oldukça önemli” ifadelerini kullandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder