12 Nisan 2015 Pazar

Seçim süreci adaylar ve ekoloji: Ekolojinin ‘i’ si!


Özer AKDEMİR* 
7 Haziran genel seçimlerinin milletvekili aday listeleri geçtiğimiz günlerde YSK’ya verildi. Bu günlerde bütün gazete ve televizyonların ana gündem maddesini neredeyse bu aday listeleri ve adaylar oluşturuyor. Peki, sermaye saldırılarına karşı yaşam alanlarını korumaya dönük kan ter içinde direnen ülkemiz ekoloji mücadelesi bu milletvekili aday listelerinde ne kadar kendini ifade edebildi? İrili ufaklı direnişlerle toplumsal mücadele dinamiklerinden birisi olarak her geçen gün daha da kendisini görünür kılan ekoloji hareketi önümüzdeki dönemin TBMM’sinde ne kadar kendini ifade edebilecek, ses verebilecek, meclis kürsüsünü kullanabilecek? Ülkemizin dağlarında, kırlarında, denizlerinde, kıyılarında, kent ve ovalarında, köylerinde yaşam alanlarını, çocuklarının geleceğini, atalarının mezarlarını, anılarının yeşerdiği toprakları termik santrallerden, vahşi madencilik uygulamalarından, HES’lerden, RES’lerden, balık çiftliklerinden, nükleerden, kentsel dönüşüm yağmasından, sofralarını GDO’lu gıdalardan koruyabilmek için direnenler mecliste kendi seslerini bulabilecekler mi? Türkiye siyasi hareketi ekoloji  mücadelesinin neresinde, ya da ekoloji mücadelesi Türkiye siyasi hareketinin ne kadar gündemine girebilmiş?
HDP LİSTESİ VE EKOLOJİ MÜCADELESİ
İşte bu son aday listelerine baktığımızda bu konuda olumlu bir yorumda bulunmak ne yazık ki olası değil. Listelerin açıklandığı gün, ekoloji mücadelesine emek veren, bilgi üreten ve örgütlü mücadele için çaba gösterenlerden bir dostla yaptığımız görüşmenin ilk cümlesi aslında siyaset, seçimler ve ekoloji mücadelesi ilişkisini özetliyor; “Henüz Ekolojinin i’sinde siyaset, ne yazık ki!” Dikkat edin, “E”si değil, “i”si diyor arkadaş. 
Siyasetin, özellikle halklardan, özgürlüklerden, emekten, doğadan yana siyaset yapma iddiasıyla ülkemiz emekçilerine umut olan HDP’nin listesini böyle okuyor. Ekoloji mücadelesini doğru yorumlayamamanın ve bu nedenle de doğru tercihlerde bulunmamanın dostça eleştirisi bu. Listeler nasıl hazırlandı, ne gibi değişkenler, aktörler, etkenler etki etti bilinmez ama HDP’nin listesinde ekoloji hareketinin hak ettiği yeri bulduğunu söylemenin olanağı yok. Gerçi partinin muhtemelen seçim strateji belgesinde ekoloji konusu kendisine önemli bir yer bulacaktır. Ya da hükümetin programının bu yönde eleştirisi de geniş yer kaplayacaktır. Ancak HDP’nin ekoloji mücadelesini siyaseten sahiplenmesi aday listelerinde belirginleşmiyor. Bu, gerek toplumsal dinamikleri temsiliyet iddiası, gerek mücadelelere yakınlığı, gerek program ve siyaset algısı ile seçime giren diğer tüm partilerden bariz bir biçimde ayrılan HDP için ekoloji mücadelesi bakımından geri bir tavırdır diyebiliriz. Kuruluşundan, günümüze kadar, ekoloji hareketini de önemsediğini her fırsatta yineleyen bir odağın seçimlerde listeler oluştururken tavrı ve tarzı bu olmamalıydı. Ki “Türkiyelileşme” iddiası taşıyan, bunun için de çok önemli bir atmosferi ve rüzgarı arkasına alan HDP’nin, bu iddiasını en belirgin kılabileceği alan da ekoloji alanıydı. 
ÇUVALDIZ KİME BATACAK?
Bu düşünceler konusunda ortaklaştığımız bir başka arkadaş, ekoloji mücadelesine emek veren HDP adayı Beyza Üstün, CHP adayı Melda Onur gibi birkaç ismi sıralayarak, bu isimlerin ülkenin her yerinden seçmenleri olduğunu söylüyordu. Bu düşüncesini şöyle şekillendiriyordu arkadaş; “HDP’ye adaylık için başvuran ekoloji hareketindeki isimlerin hepsi birer Türkiye adayıydı. Ama ekoloji hareketinin örgütsel ve kurumsal temsil ilişkilerini oturtamamış olması, bunun gereği gibi değerlendirilmemesini ortaya çıkardı.”
İşin burasında ekoloji hareketlerinin dağınıklığını, birleşme, bir güç olarak kendini ortaya koymadaki eksikliğini görmek gerekiyor. Hareketin birliği, kurumsal temsiliyeti için uğraş verenlerin bu noktada partilerden önce çuvaldızı kendilerine batırmaları lazım. Evet, gerek ön seçim, gerekse partilerin aday belirleme süreçleri ekoloji hareketinin temsiliyet mekanizmalarıyla örtüşmüyordu, ama ekoloji hareketi de bağımsız bir dinamik olarak kendini toplumsal mücadele aktörlerine kabul ettirebilmiş de değildi. 
YAYGIN AMA DAĞINIK TOPLUMSAL DİNAMİK
Görünen o ki; HDP açısından siyasal yapıların temsiliyetinin yanı sıra toplumsal ittifaklar aday belirlemede temel kriterler olarak alındı. Mesela Alevi hareketine, azınlık örgütlerine rahatlıkla temsiliyet konusunda öneriler gitti ve oradan da dönüşler, adaylar önerildi. Ama ekoloji hareketi işte bu örgütsel eksikliği, dağınıklığı, etkisizliği nedeniyle bu temsiliyet masasına oturamadı. Türkiye’de bir toplumsal dinamik olarak ülkenin dört bir tarafına serpilmiş ekoloji mücadeleleri var her yerde ama bugün için büyük oranda biçimsiz, kendi kürsüsünü, sözcüsünü oluşturamamış dağınık bir yapı halinde. HDP bu dinamiği okuyup, burayı besleyecek bir hamle yapabilirdi. Siyaseten bir tercih  yapabilirdi. Bunu yapmayan HDP açısından, bu önemli bir eksiklik. 
GEÇ KALINDI
Evet geç kalındı. Ekoloji mücadelelerinin örgütsel bağımsızlığı, birliği, dayanışması konusundaki çabalar daha erken başlamalıydı. Zaten son derece zor, çetrefilli olan yolda daha çok ilerlenmeli, kervanın düzülmesi işi daha önceden hallolmalıydı. Bu seçimler sürecinde ekoloji mücadelesi tüm bu eksiklik ve zaafları nedeniyle gereken temsiliyet şansına sahip olmadı. Çünkü, kapitalizm koşullarında siyaset, ona karşı mücadele edenler için de asıl olarak gücün oranında yapılıyor. Sermayeye karşı direniş için ekoloji hareketinin mutlaka birlik olması, bir güç olarak hem mücadele alanlarında, hem TBMM gibi yaşam alanlarımızı sermayenin talanına açan yasaların çıktığı yerlerde kendini var etmesi gerekiyor. Öte yandan “Ekoloji mücadelesinin TBMM’nin platformuna ihtiyacı yok” da diyenler olacaktır. Gerçekten öyle mi? Ben böyle düşünmüyorum en azından. 
Sözün özü; Ekoloji hareketi örgütsel bütünlüğe ve güce ulaşmadığı sürece siyasi arena da değilse bile (başka yol, yöntem ve araçlar var çünkü) TBMM’de temsiliyetini yeteri kadar var edemez.
*(EGEÇEP Eş Dönem Sözcüsü)
Eklenme Tarihi: 12 Nisan 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...