Özer AKDEMİR
İzmir Aliağa Foça arasındaki ağır sanayi kuruluşlarının tam
ortasında kalan Horozgediği köyünün topraklarının büyük çoğunluğu bu sanayi
kurulmuşları tarafından satın alınmış. Köyün kalan topraklarının bir kısmına
ise özellikle demirçelik fabrikaları ve termik santralin üretimleri sonucu
oluşan cüruf ve küller depolanıyor. Milyonlarca ton olduğu düşünülen bu
cürfular, üç köyün ortasındaki su havzasına yığılıyor. Fabrikalar bölgesinde
adeta yer cürufla örtülürken gökyüzü tüten bacaların dumanlarından geçilmiyor.
İZMİRİN KUZEY
ORMANLARI YOK EDİLİYOR
Horozgediği köyünün güneyinde, Foça Ilıpınar arasındaki
Gölyüzü mevkii bu cüruf depolama alanlarından birisi. Horozgediğinden Gölyüzüne
gelene kadar yolun sağ tarafından 4-5 metre yüksekliğindeki mavi levhaların
gerisinde milyonlarca ton cürufun yarattığı tepeleri görmek mümkün. Yöredeki
yeraltı sularından beslenen Gölyüzü mevkii hem sulak alan hem de çevresindeki
zeytinliklerin ve ormanlık alanların yaşam kaynağı. Foça Çevre ve Kültür
Platformu (FOÇEP) ndan Bahadır Doğutürk, cüruf depolayın şirketin Gölyüzünde
kalan son vadiyi de aldığını, yakında bu zeytinliklerin ve sulak alanların
cüruf tepeleriyle dolacağını söylüyor. İzmir Büyükşehir Belediyesinin 2010
yılında yaptığı cüruf zirvesinde bu soruna çözüm üretileceğini söylediğini
aktaran Doğutürk, "Buldukları çözüm İzmir'in kuzey ormanlarının yok
edilerek bu cürufların depolanacağı alanlar yaratmakmış. İzmir sahipsiz"
diyor.
CÜZDANLA VİCDAN
ARASINDA BİR YAŞAM
Bölgede, sanayinin insan ilişkilerini ve köy yaşamına
etkileri konusunda günlerdir araştırma yapan Yeditepe Üniversitesinden Yard.
Doç. Dr. Gözde Dalan Polat geçmişte tarım, hayvancılık ve turizmle geçimini
sağlayan yöre halkının sanayi kuruluşlarının yayılmasının ardından önemli
çelişkiler yaşadığını belirterek, "Ne köylü, ne kentli olabilmişler. Ciddi
sağlık sorunları yaşamalarına rağmen çaresizlikten cüzdanla vicdan arasına
sıkışmışlar diye konuşuyor. Polat, bölgede yaptığı gözlemlerin kendisini çok
etkilediğini buradaki araştırmalara devam etmek istediğini söylüyor.
TEHLİKELİ ATIKLAR
CÜRUFLARA GÖMÜLDÜ İDDİASI
Gölyüzü mevkiinde yapılan Hayat Tv Çepeçevre Yaşam Programı
çekimlerinden bir hayli rahatsız olduğunu gizlemeyen cüruf tesislerinin sorumlu
mühendisi, program çekim alanına kendisi gelmesine rağmen görüntülerinin
çekilmemesini istiyor. Horozgediği köyünden Özcan Bora'nın Aliağa'nın kuzeyinde
yer alan Viking Kağıt Fabrikası'nın tehlikeli atıklarının bu cürufların içine
gömülmesi nedeniyle tesis yönetiminin tedirgin oldukları görüşünde. Bora her
gün binlerce kamyonun vadilerine cüruf taşımaya devam ettiğini belirterek,
"Bu sanayi kuruluşları gelmeden önce Horozgediği domatesi, sebzesi
pazarlarda özellikle aranırdı. Şimdi köyün bir kısmı göçtü gitti kalanlar da
kanserle mücadele ediyor. Ölenlerin %80'i kanser" diye konuşuyor. Bora,
Nemrut Limanındaki malzemeyi sanayi kuruluşlarına taşıyan kamyonların
kullandığı yolu göstererek, "Bu yol 50 fabrikanın verdiği zararı
veriyor" diyor.
Aliağa Çevre Platformu yürütmesinden Şennur Yüksel Bal da,
geçmişte tarımla geçinen insanların şimdi fabrika işçisi ya da nakliyatçı
olduklarını, yöredeki kirli sanayi kuruluşlarının önlem almak, ya da sayılarını
azaltmak yerine her geçen gün daha da arttığına dikkat çekiyor.
TÜBİTAK: "AŞIRI
TOKSİK VE TEHLİKELİ ATIK"
Menemen de avukatlık yapan Diler Bosut Güven, cüruflarla
ilgili İzmir Valiliği'nin ÇED Gerekli Değildir kararına karşı çeşitli üretici
birlikleri, belediye ve vatandaşın açtığı davanın avukatlarından. Davada
mahkemenin istediği bilirkişi incelemesi sonucu alanda çeşitli yerlerden alınan
örneklerin TÜBİTAK tarafından analizlerinin yapıldığını kaydeden Güven, bu
analizler sonucu cüruf örneklerinin "aşırı toksit ve tehlikeli atık"
olarak değerlendirildiğini belirterek, "Ne yazık ki mahkemenin atadığı 3
bilimci TÜBİTAK'ın bu raporunu öyle bir yorumladılar ki çok açık ifadelere
rağmen burada cüruflarla yapılan parke taşı, bordür ve yol dolgu malzemesi
üretimine bir engel olmadığını raporunda belirtti. Mahkeme de bu rapora
dayanarak bizim davayı reddetti. Temyiz ettik" diye konuştu.
kutu: EGEÇEP'TEN BİLİRKİŞİ
SAHTECİLİĞİNE SUÇ DUYURUSU HAZIRLIĞI
Olayın belki de en ilginç ve bir o kadar da gözden kaçırılan
noktası ise Evrensel'in ortaya çıkardığı bilirkişi raporundaki sahtecilik
konusu. Bilirkişi raporunun TÜBİTAK Raporundaki gerçekleri tersyüz etmeye dönük
yorumlarına yöneltilen bilimsel ve hukuki eleştirileri bir yana daha önce
haberleştirmiştik. Bundan ötesi ise bilirkişilerin İzmir 3. İdare Mahkemesine
sundukları 05.02.2014 tarih 2012/853 esas sayılı 9 sayfalık raporda yapılan
sahtecilik! Raporun 3. sayfasında TÜBİTAK MAM raporundaki "Tüm bu
değerlendirmeler ışığında 138/691 no'lu "atık cüruf" örneğinin "TEHLİKELİ atık" olduğu
sonucuna varılmıştır" cümlesi bilirkişi raporunda ""Tüm bu
değerlendirmeler ışığında 138/691 no'lu "atık cüruf" örneğinin "TEHLİKESİZ atık" olduğu
sonucuna varılmıştır" şeklinde tam tersi bir sonuç doğuracak biçimde
değiştirilmişti. Haberimizin çıktığı günden bu yana ne raporda imzası bulunan
bilim insanlarından ne de başkaca bir kişi ve kurumdan bu konuyla ilgili hiçbir
değerlendirme gelmedi. Cüruflarla ilgili davanın takipçilerinden EGEÇEP
önümüzdeki günlerde bu bilirkişi sahteciliği ile ilgili suç duyurusunda bulunma
kararı aldı.
Eklenme Tarihi: 28 Nisan 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder