15 Kasım 2017 13:22
AKP'nin 2010 yılından beri yasalaştırmak istediği ancak
başaramadığı Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu tekrar TBMM'nin
gündemine geldi.
Özer AKDEMİR
İzmir
İzmir
AKP iktidarının 2010 yılından beri yasalaştırmak istediği
ancak başaramadığı Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu tekrar
TBMM'nin gündemine geldi.
SERMAYENİN 17 YILLIK RÜYASI
Tasarı ile ilgili değerlendirmelerde bulunan İstanbul
Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Kanun
Tasarısı ile ilgili ilk çalışmaların 2000’li yılların başında başladığını
aktardı. 2000-2006 yıllarını kapsayan dönemde STK’ların, Üniversitelerin
ve kamu çalışanlarının katılımı ile ilgili bir taslak hazırlandığını belirten
Tolunay, 2010 yılında katılımcı bir anlayışla hazırlanan bu taslak yerine
bambaşka bir taslak hazırlanarak TBMM Çevre Komisyonunda görüşüldüğünü dile
getirdi. Yoğun itirazlarla karşılaşan ve STK’ların itirazları doğrultusunda
bazı değişiklikler yapılan tasarının seçim süreci nedeniyle görüşülemediğini
ifade eden Tolunay, Çeşitli değişikliklerden sonra 2011 ve 2012 yıllarında
Tasarının yeniden hazırlanarak TBMM Çevre komisyonunda görüşülüp kabul
edildiğini, ancak kamuoyu baskısı nedeniyle TBMM’de görüşülerek
yasalaşamadığını hatırlattı. Tolunay, son olarak da 2016 yılında daha önce
sunulan taslaklardan küçük farklılıklarla hazırlanan tasarının 2017 yılında yeniden
Çevre Komisyonunda gündeme alındığını kaydetti.
TASARININ GEREKÇELERİ İLE MADDELER BİRBİRİNE UYMUYOR
Tolunay, şu an Çevre Komisyonunda görüşülmeye başlanan
tasarının maddeleri ile gerekçenin örtüşmediğini aktararak biyolojik çeşitlilik
açısından önemli olan yaklaşık 5,5 milyon ha kadar alanın kanun tasarısının
dışında bırakıldığını dile getirdi. Teklif edilen kanun tasarısı ile Milli
Parklar Kanununun tamamen kaldırıldığına dikkat çeken Tolunay,
"Dolayısıyla Kanun yasalaştığı anda ülkemizde tabiatı ve biyolojik
çeşitliliği koruma konusunda 4 kanun yürürlükte olacaktır. Bu durumda da
kaldırılması hedeflenen yetki karmaşası halen devam edecektir" dedi.
Tasarının bir diğer gerekçesi olarak AB üyelik sürecinde kuş direktifi ve
Habitat direktifine uygun bir mevzuat hazırlanması zorunluluğunun sunulduğunu
ifade eden Tolunay, "Ancak bu direktiflerde yer alan sulak alanlar ile
tuzlu habitatlar, kıyılar, kumullar, tatlı su habitatları, kurakçıl çalıların
yetiştiği habitatlar, taşlık habitatlar gibi ülkemizde de önemli alanlara sahip
habitatlar kanun kapsamı dışında kalmaktadır" dedi.
TASARI KORUMA KAVRAMININ FELSEFESİNE AYKIRI
Kanun tasarısının gerekçeleri içinde tartışmalı olan en
önemli konunun korunan alanların turizm başta olmak üzere HES, RES, Madencilik
amaçlı kullanımlara açılabilmesinin alt yapısını oluşturan ifadeler olduğuna
işaret eden Tolunay, "Örneğin tasarının korunan alanlardaki izin irtifak
haklarını düzenleyen 17. Maddesi doğa koruma kavramının felsefesine aykırıdır.
17. Madde ile korunan alanda her türlü faaliyete alanın planlarına uygun olması
şartı ile izin verilebileceği açıklanmaktadır. Tasarı gerekçelerinde izin ve
irtifakların üstün kamu yararı açısından önemli görülen faaliyetleri
kapsayacağı açıklanmıştır. Buradaki üstün kamu yararı oldukça muğlak bir
ifadedir ve görecelidir. Toplumun önemli bir kısmı korunan alanların mutlak
olarak korunmasında üstün kamu yararı görürken, yöneticilerin enerji, maden
üretiminde üstün kamu yararı olduğunu düşünmektedirler. Yine 14. Maddede
korunan alanlarda yeniden değerlendirme yapılabileceği açıklanmaktadır. Benzer
bir yeniden değerlendirme yakın zamanda Sit alanları için yapılmış ve birçok
yerde sit alanları daraltılmıştır" tespitlerini yaptı.
KORUNAN ALANLAR SÜRDÜRÜLEBİLİR KULLANIMA AÇILIYOR
Tasarı ile korunan alanların sürdürülebilir kullanımına izin
verilmesinin de amaçlandığını kaydeden Tolunay "Teoride korunan alanlarda
koruma kullanma dengesi korumaya esas olan değerlere zarar vermeden korunan
alanlardan yararlanmayı ifade etmektedir. Tasarının 17. Maddesinde verilen izin
irtifakların (ulaşım, haberleşme, su isale hattı, doğalgaz, petrol, enerji,
iletim hattı, alt yapı tesisi, gölet, mezarlık) koruma kullanma dengesi
ile ilgisi bulunmamaktadır. Kanun bütünüyle değerlendirildiğinde kanun amacının
korunan alanlarda yürürlükte olan Milli Parklar kanunuyla oldukça zor olan bu
izin irtifaklara onay verilmesinin önünün açılmaya çalışıldığı
anlaşılmaktadır" dedi.
KORUMANIN TAM OLARAK YAPILAMADIĞI ORTADA
Doğa koruma ve biyolojik çeşitliğin korunmasının son
yıllarda giderek önem kazandığının altını çizen Tolunay, bu konuda son 50 yılda
çok sayıda uluslararası sözleşme imzalandığını hatırlattı. Ülkemizde son
yıllarda başta ormanlar olmak üzere doğal alanların, mera ve tarım alanlarının,
kıyılar ve denizlerin baskı altında kaldığını kaydeden Tolunay,
"Hazırlanan Kanun Hükmünde Kararnameler ile doğal alanlarımızın tahribine
yol açan uygulamalara izin verilmektedir. Doğa koruma ile ilgili ulusal
mevzuatımızda eksiklikler olduğu ve ülkemizde doğayı ve biyolojik çeşitliliği
korumanın tam olarak yapılamadığı da ortadadır" dedi.
TASARIDAKİ OLUMLU ADIMLAR
Var olan sorunların ortadan kaldırılması hem de uluslararası
sözleşmeler ve AB Direktifleri doğrultusunda korunan alanların etkin bir
şekilde korunmasını sağlayacak doğadaki tüm canlıların yaşama hakkını koruyacak
bir yasal düzenlemeye gereksinim bulunduğuna dikkat çeken Tolunay, etkin bir
doğa ve biyolojik çeşitlilik korunması konusunda eksik kalan tasarı da getirilen
yasaklar, habitat ve tür koruma alanları ile listeleri oluşturulmasının olumlu
adımlar olduğunu belirtti.
KORUNAN ALANLAR YATIRIMA AÇILACAK
Tasarı genel olarak değerlendirildiğinde iddia edildiği
üzere koruma kullanma dengesinin gözetilmediği, bu dengenin kullanma yönünde
bozulmasına yol açacak hükümlerin yer aldığına işaret eden Tolunay,
"Yapılacak değişikliklerle korunan alanlarda yapılaşmanın, madencilik,
enerji, turizm gibi faaliyetlere öncelik verilmesinin kolaylaşabileceği,
böylelikle yeni yatırım alanları oluşturulmaya çalışıldığı
değerlendirilmiştir" dedi.
MADDE MADDE TASARININ EKSİKLİKLERİ
Tolunay yasa tasarısının eksikliklerini maddeler halinde
sıralayarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirtti;
* Korunan alan kategorilerinin belirlenmesine yönelik
kriterlerin tasarı da yer almaması,
* Tasarının yaklaşık 15 yıllık bir süredir gündemde olmasına
rağmen habitat ve tür listelerinin halen hazırlanmaması,
* Bu tür ve habitatların koruma alanlarının halen
belirlenmemesi,
* Tasarıda anılan korunan alan statülerinin haricinde Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı yetki alanında bulunan sulak alanlar ve Ramsar alanları
gibi korunan alanlardaki biyolojik çeşitlilik ve doğa koruma çalışmaları,
planlamaları ve yönetimi ile ilgili boşluklar olması,
* Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik
Bakanlıkları arasındaki koordinasyonun nasıl sağlanacağına dair bir hüküm getirilmemesi,
* Orman vasfı dışında kalan örneğin bozkır ekosistemleri
gibi alanlarda korunan alanların ilanı, tür ve habitatı koruma alanlarının
hangi bakanlığın sorumluluğunda olacağının ortaya konmaması,
* Korunan alanların yeniden değerlendirilmesi ile birlikte
habitat, tür ve korunan alanların zarar görme riskinin oldukça fazla olması,
* 17. Madde ile birlikte korunan alanlarda korunan alan
vasfına uygun olmayan izin ve irtifakların önünün açılması,
* Korunan alanlardaki izin ve irtifakların yönetim
planlarına uygun olması halinde izin verilebileceği hükmü ile uzun devreli
gelişim planları ve yönetim planlarının hazırlanmasında içlerinin
boşaltılacağı,
* Altı doldurulmamış ekolojik etki değerlendirmesi yaklaşımı
ile korunan alanların kullanıma açılması riskinin arttırılması,
* Korunan alanlardaki faaliyetlerde ÇED kapsamında
kalanlarda Çevresel etki değerlendirilmesi yapılacağı hükmü ile ÇED
yönetmeliğine göre izin verilmeyen korunan alanlardaki faaliyetlere izin
verilmesi sürecinin başlayabileceği,
* Tasarı ile oluşturulması düşünülen kurullardaki bürokrat
sayısının fazla olması,
* Korunan alanların durumunun takip edilmesinde son derece
önemli olan izleme mekanizmasının sadece veri toplama ile kalması, izleme
sonuçlarının korunan alan yönetimine aktarılmaması,
* Milli Parklar Kanunun kaldırılması ile korunan alanların
tahribine yol açan faaliyetler hakkında açılmış birçok davanın düşecek olması,
* Korunan alanların etkin bir şekilde korunması ve
yönetilmesi açısından korunan alanlarla ilgili tüm paydaşların görüşlerinin,
işbirliği yapıldığı ve aktif katılımla kararların alındığı mekanizmalara yer
verilmemesi
https://www.evrensel.net/haber/338017/tabiati-bozuk-yasa-bir-kez-daha-mecliste
https://www.evrensel.net/haber/338017/tabiati-bozuk-yasa-bir-kez-daha-mecliste
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder