22 Temmuz 2018 Pazar

Çilehane (Pazar yazısı)




22 Temmuz 2018 04:25
     
 Ã–zer AKDEMÄ°R
Temmuz bozkırda ekin biçme mevsimidir. Ayın ortasında, gün döndüğünde biçerdöverler tarlalara girerler. Sarışın bir deniz gibi mavi gökyüzünün altında dalgalanan başaklar tanelerinden ayrılırlar. Biçerdöver buğday tanelerini traktör vagonlarına akıtırken, kalan sapları ise balya haline getirilmesi için öbek öbek tarlaların içine bırakır.

Tam bu buğday biçme zamanında binlerce buğday böceği köyleri istila eder. Gürültücü biçerdöverler ekinlere girdiğinden tarlalardan uçuşan böcekler, evlerin sekilerine, balkonlarına, teraslara, çatılara, beyaza boyalı duvarlara adeta sıvanırlar. Böcekleri süpür süpür bitiremezsiniz. Kümesi olanlar için bu buğday böcekleri bulunmaz bir nimettir. Süpürülüp toplanan böcekler kümes hayvanlarının önüne atılır. Onlar da tembel tembel oturup önlerine getirilen bu leziz yemeğin tadını çıkarırlar.


***
Sadık Ovası’nda buğdayını biçtirip kenarları yükseltilmiş römorka ağzına kadar silme dolduran Avuç’lu Mustafa, traktörü ile Ankara-Kayseri yolunun Hacıbektaş sapağında yolun karşısına geçti. Akşama, günün inmesine bir iki saat vardı daha. Römorktaki buğdayların üzerinde iki genç yorgun argın uzanmış, ayaklarını da römorktan dışarı sarkıtmışlardı. Sapaktaki küçük tümseğe biraz hızlı giren traktörün römorku zıpladı. Üzerindeki iki genç hemen yanlardaki tahtalara tutunup düşmekten kurtuldular. Birkaç avuç buğday asfalt yolun üzerine serpildi.
***
Toprak mahsulleri ofisinin önündeki uzun kuyrukta akşamleyin sıraya girip buğdayını sabah saatlerinde verebilen Mustafa, ters yöndeki köyüne dönmek yerine direksiyonu ilçe merkezine doğru çevirdi. Vitese geçmekte zorlanan traktörü tamirciye gösterecekti.

Mustafa, ilçenin içine girdikçe ovada, yazı yabanda traktör sürmenin buradan daha rahat olduğunu düşündü yol boyunca. Hacıbektaş’ın içindeki bütün yolların hali son iki-üç yıldır köstebek tarlasından beterdi!

Çukurlarla, tümseklerle dolu yolların etrafındaki bütün yapılar, evler, ağaçlar bir karış tozun içindeydi. Esnafın tozu önlemek için ikide bir dükkanının önünü ıslatması, süpürmesi bir işe yaramıyordu. Zaten hiç eksik olmayan bozkır tozuna bir inşaat alanı haline gelen ilçedeki kazılmış yolların, sokakların tozu toprağı da karışıyordu. İlçe merkezi, her daim sanki bir toz bulutun içindeymişçesine buğu buğu tütüyordu.



***

Daha birkaç yıl öncesine kadar, tam bu mevsimde Hacıbektaş-ı Veli Şenlikleri yapılırdı. Ülkenin dört bir yanından, yurt dışından gelen Alevi Bektaşi inancına sahip on binler, Kapadokya’ya gelmişken 50-60 kilometre uzaklıktaki bu ünlü inanç merkezini görmek için yola düşen turistler, sanatçılar, aydınlar, yazarlarla dolar taşardı ilçe. Yazın, buğdaylar biçildikten hemen sonra yapılan şenlikler civar köylüleri de çekerdi Hacıbektaş’a. Köylüler, turistler, resmi devlet erkanı senede bir yapılan bu etkinlikleri, konserleri, tiyatroların yapıldığı alanları hınca hınç doldururdu.  

İlçe, son birkaç yıldır tanınmayacak bir duruma gelmişti. Bir türlü bitmeyen altyapı çalışmalarının yol açtığı şantiye görünümü, yolların delik deşik hali, toz bulutlarının gece gündüz göğe yükselmesi bir yana, ilçenin en önemli sosyokültürel etkinliği olan şenlikler de sonbahar aylarına ötelenmişti. 
Hacıbektaş boşalmıştı adeta. Bir zamanlar kalabalıktan izdihamlar yaşanan yere şimdi yerleşik nüfusun dışında, ilçenin son halinden habersiz yolu düşen birkaç turist ve işleri olup mecbur kaldığı için gelen köylülerden başka uğrayan eden kalmamıştı. Bozkır ikliminin izin verdiği kuru tarım dışında inanç turizminden başkaca gelir kapıları kalmayan Hacıbektaşlılar yalnızlığa itilmişlerdi.

***

İlçenin bu içler acısı halinin nedenlerini sormak için gittiğim belediyede üç dönemdir başkanlık yapan Emekli General Ali Rıza Selmanpakoğlu yoktu. Fen İşleri Müdürü Mete Berktaş ilçede altyapı çalışmalarının 2017’de başladığını, ihaleyle işleri alan firmanın su ve kanalizasyon işlerini neredeyse tamamladığını, yolların çok yakında asfaltlanacağını ileri sürdü. “Sularda nitrat ve arsenik kirliliği vardı. Mecburduk boruları değiştirmeye” dedi. Çalışmaların son aşamaya geldiğini, işlerin bitmesinin belki 2019’a bile kalmayacağını söyledi.

İlçenin yıllardır en önemli etkinliği olan şenliklerin sonbaharın son haftalarına ertelenmesini Belediye Meclis Üyesi Erol Ünlüyurt Suriyelilere bağladı! “Esmer insanlar” diye tanımladığı Suriyelilerin akın edip ilçede adeta yaşamı çekilmez hale getirdiklerini ileri sürdü. Bu yığılmayı önlemek adına şenlikleri “geçici bir süre” sonbahara aldıklarını, ancak tarihin yeniden değerlendirilebileceğini söyledi.

***

Çilehane Hacıbektaş’ın üç kilometre doğusunda yer alır. Meyilli bir tepede bulunan büyük bir kayanın altındaki mağara inanışa göre Hacıbektaş-ı Veli’nin zaman zaman kapanıp çile doldurduğu yerdir. Mağaranın zemininden yüksekçe bir yerde bulunan, bir insanın zorlukla geçebildiği delikli taş, inanışa göre günahı olanları sıkar, ancak dua ve adaklar sonrası geçişe izin verirmiş.

Çilehaneye giden yokuşun başında oluşturulan “Ozanlar Yolunda”, Alevi-Bektaşi inancında olan “Yedi Ulu Ozan”ın, Nesimi, Yemini, Fuzuli, Şah İsmail Hatai, Kul Himmet, Virani ve Pir Sultan Abdal’ın heykelleri vardır. Yolun devamında Aşık Veysel,  Davut Sulari ve Yunus Emre’nin heykelleri yer alırken, yolun sonunda ise Madımak Otelinde katledilenlerin anısına dikilmiş “Ozanlar Anıtı” bulunur. Çağımızın en büyük ozanlarından 2002 yılında yaşamını yitiren Aşık Mahzuni Şerif’in mezarı ve anıtı da bu yolun sonundadır.

***

Daha düne kadar ekin biçme mevsiminde tarlalardan havalanıp köyleri dolduran buğday böcekleri gibi Hacıbektaş’a akın eden ‘eren’ler yok şimdi. Hacıbektaş bakımsız yolları, ıssız sokakları, viran evleri, ilgisizlikten dökülen kadim mezarları ve her şeye rağmen bahçesinde aslanlı çeşmelerin serin sularıyla büyüyen kırmızı güllerin açtığı kutsal dergahıyla kocaman bir Çilehane sanki. İlçenin, adeta görünmez bir delikli taş içinde sıkışıp kalmasına neden olan bu günah kimin? Bürokrasi mi, vurdumduymazlık mı, iş bilmez yerel yöneticiler mi? Ya da iktidar partisinde cisimleşen Siyasal İslam’ın Sünni inancının dışında bir düşüncenin merkezi olmasının diyetini, ‘ceza’sını mı ödüyor Hacıbektaş?

Yüzlerce yıl Alevi Bektaşi inancının ışığına gelenleri coşku ile misafir eden yanık buğday tenli insanların yurdu, yol üzerine savrulan buğday taneleri kadar sahipsiz şimdi…
     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...