Temmuz bozkırda ekin biçme mevsimidir. Ayın ortasında, gün
döndüğünde biçerdöverler tarlalara girerler. Sarışın bir deniz gibi mavi
gökyüzünün altında dalgalanan başaklar tanelerinden ayrılırlar. Biçerdöver
buğday tanelerini traktör vagonlarına akıtırken, kalan sapları ise balya haline
getirilmesi için öbek öbek tarlaların içine bırakır.
Tam bu buğday biçme zamanında binlerce buğday böceği köyleri
istila eder. Gürültücü biçerdöverler ekinlere girdiğinden tarlalardan uçuşan
böcekler, evlerin sekilerine, balkonlarına, teraslara, çatılara, beyaza boyalı
duvarlara adeta sıvanırlar. Böcekleri süpür süpür bitiremezsiniz. Kümesi olanlar için
bu buğday böcekleri bulunmaz bir nimettir. Süpürülüp toplanan böcekler kümes
hayvanlarının önüne atılır. Onlar da tembel tembel oturup önlerine getirilen bu
leziz yemeğin tadını çıkarırlar.
***
Sadık Ovası’nda buğdayını biçtirip kenarları yükseltilmiş römorka ağzına kadar silme dolduran Avuç’lu Mustafa, traktörü ile Ankara-Kayseri yolunun Hacıbektaş sapağında yolun karşısına geçti. Akşama, günün inmesine bir iki saat vardı daha. Römorktaki buğdayların üzerinde iki genç yorgun argın uzanmış, ayaklarını da römorktan dışarı sarkıtmışlardı. Sapaktaki küçük tümseğe biraz hızlı giren traktörün römorku zıpladı. Üzerindeki iki genç hemen yanlardaki tahtalara tutunup düşmekten kurtuldular. Birkaç avuç buğday asfalt yolun üzerine serpildi.
***
Toprak mahsulleri ofisinin önündeki uzun kuyrukta akşamleyin sıraya girip buğdayını sabah saatlerinde verebilen Mustafa, ters yöndeki köyüne dönmek yerine direksiyonu ilçe merkezine doğru çevirdi. Vitese geçmekte zorlanan traktörü tamirciye gösterecekti.
Mustafa, ilçenin içine girdikçe ovada, yazı yabanda traktör
sürmenin buradan daha rahat olduğunu düşündü yol boyunca. Hacıbektaş’ın
içindeki bütün yolların hali son iki-üç yıldır köstebek tarlasından beterdi!
Çukurlarla, tümseklerle dolu yolların etrafındaki bütün
yapılar, evler, ağaçlar bir karış tozun içindeydi. Esnafın tozu önlemek için
ikide bir dükkanının önünü ıslatması, süpürmesi bir işe yaramıyordu. Zaten hiç eksik
olmayan bozkır tozuna bir inşaat alanı haline gelen ilçedeki kazılmış yolların,
sokakların tozu toprağı da karışıyordu. İlçe merkezi, her daim sanki bir toz
bulutun içindeymişçesine buğu buğu tütüyordu.
***
Daha birkaç yıl öncesine kadar, tam bu mevsimde Hacıbektaş-ı Veli Şenlikleri yapılırdı. Ülkenin dört bir yanından, yurt dışından gelen Alevi Bektaşi inancına sahip on binler, Kapadokya’ya gelmişken 50-
İlçe, son birkaç yıldır tanınmayacak bir duruma gelmişti.
Bir türlü bitmeyen altyapı çalışmalarının yol açtığı şantiye görünümü, yolların
delik deşik hali, toz bulutlarının gece gündüz göğe yükselmesi bir yana,
ilçenin en önemli sosyokültürel etkinliği olan şenlikler de sonbahar aylarına
ötelenmişti.
Hacıbektaş boşalmıştı adeta. Bir zamanlar kalabalıktan
izdihamlar yaşanan yere şimdi yerleşik nüfusun dışında, ilçenin son halinden
habersiz yolu düşen birkaç turist ve işleri olup mecbur kaldığı için gelen
köylülerden başka uğrayan eden kalmamıştı. Bozkır ikliminin izin verdiği kuru
tarım dışında inanç turizminden başkaca gelir kapıları kalmayan Hacıbektaşlılar
yalnızlığa itilmişlerdi.
***
İlçenin bu içler acısı halinin nedenlerini sormak için gittiğim belediyede üç dönemdir başkanlık yapan Emekli General Ali Rıza Selmanpakoğlu yoktu. Fen İşleri Müdürü Mete Berktaş ilçede altyapı çalışmalarının 2017’de başladığını, ihaleyle işleri alan firmanın su ve kanalizasyon işlerini neredeyse tamamladığını, yolların çok yakında asfaltlanacağını ileri sürdü. “Sularda nitrat ve arsenik kirliliği vardı. Mecburduk boruları değiştirmeye” dedi. Çalışmaların son aşamaya geldiğini, işlerin bitmesinin belki 2019’a bile kalmayacağını söyledi.
***
İlçenin bu içler acısı halinin nedenlerini sormak için gittiğim belediyede üç dönemdir başkanlık yapan Emekli General Ali Rıza Selmanpakoğlu yoktu. Fen İşleri Müdürü Mete Berktaş ilçede altyapı çalışmalarının 2017’de başladığını, ihaleyle işleri alan firmanın su ve kanalizasyon işlerini neredeyse tamamladığını, yolların çok yakında asfaltlanacağını ileri sürdü. “Sularda nitrat ve arsenik kirliliği vardı. Mecburduk boruları değiştirmeye” dedi. Çalışmaların son aşamaya geldiğini, işlerin bitmesinin belki 2019’a bile kalmayacağını söyledi.
İlçenin yıllardır en önemli etkinliği olan şenliklerin
sonbaharın son haftalarına ertelenmesini Belediye Meclis Üyesi Erol Ünlüyurt
Suriyelilere bağladı! “Esmer insanlar” diye tanımladığı Suriyelilerin akın edip
ilçede adeta yaşamı çekilmez hale getirdiklerini ileri sürdü. Bu yığılmayı
önlemek adına şenlikleri “geçici bir süre” sonbahara aldıklarını, ancak tarihin
yeniden değerlendirilebileceğini söyledi.
***
Çilehane Hacıbektaş’ın üç kilometre doğusunda yer alır. Meyilli bir tepede bulunan büyük bir kayanın altındaki mağara inanışa göre Hacıbektaş-ı Veli’nin zaman zaman kapanıp çile doldurduğu yerdir. Mağaranın zemininden yüksekçe bir yerde bulunan, bir insanın zorlukla geçebildiği delikli taş, inanışa göre günahı olanları sıkar, ancak dua ve adaklar sonrası geçişe izin verirmiş.
***
Çilehane Hacıbektaş’ın üç kilometre doğusunda yer alır. Meyilli bir tepede bulunan büyük bir kayanın altındaki mağara inanışa göre Hacıbektaş-ı Veli’nin zaman zaman kapanıp çile doldurduğu yerdir. Mağaranın zemininden yüksekçe bir yerde bulunan, bir insanın zorlukla geçebildiği delikli taş, inanışa göre günahı olanları sıkar, ancak dua ve adaklar sonrası geçişe izin verirmiş.
Çilehaneye giden yokuşun başında oluşturulan “Ozanlar
Yolunda”, Alevi-Bektaşi inancında olan “Yedi Ulu Ozan”ın, Nesimi, Yemini,
Fuzuli, Şah İsmail Hatai, Kul Himmet, Virani ve Pir Sultan Abdal’ın heykelleri
vardır. Yolun devamında Aşık Veysel, Davut Sulari ve Yunus Emre’nin
heykelleri yer alırken, yolun sonunda ise Madımak Otelinde katledilenlerin
anısına dikilmiş “Ozanlar Anıtı” bulunur. Çağımızın en büyük ozanlarından 2002
yılında yaşamını yitiren Aşık Mahzuni Şerif’in mezarı ve anıtı da bu yolun
sonundadır.
***
Daha düne kadar ekin biçme mevsiminde tarlalardan havalanıp köyleri dolduran buğday böcekleri gibi Hacıbektaş’a akın eden ‘eren’ler yok şimdi. Hacıbektaş bakımsız yolları, ıssız sokakları, viran evleri, ilgisizlikten dökülen kadim mezarları ve her şeye rağmen bahçesinde aslanlı çeşmelerin serin sularıyla büyüyen kırmızı güllerin açtığı kutsal dergahıyla kocaman bir Çilehane sanki. İlçenin, adeta görünmez bir delikli taş içinde sıkışıp kalmasına neden olan bu günah kimin? Bürokrasi mi, vurdumduymazlık mı, iş bilmez yerel yöneticiler mi? Ya da iktidar partisinde cisimleşen Siyasal İslam’ın Sünni inancının dışında bir düşüncenin merkezi olmasının diyetini, ‘ceza’sını mı ödüyor Hacıbektaş?
***
Daha düne kadar ekin biçme mevsiminde tarlalardan havalanıp köyleri dolduran buğday böcekleri gibi Hacıbektaş’a akın eden ‘eren’ler yok şimdi. Hacıbektaş bakımsız yolları, ıssız sokakları, viran evleri, ilgisizlikten dökülen kadim mezarları ve her şeye rağmen bahçesinde aslanlı çeşmelerin serin sularıyla büyüyen kırmızı güllerin açtığı kutsal dergahıyla kocaman bir Çilehane sanki. İlçenin, adeta görünmez bir delikli taş içinde sıkışıp kalmasına neden olan bu günah kimin? Bürokrasi mi, vurdumduymazlık mı, iş bilmez yerel yöneticiler mi? Ya da iktidar partisinde cisimleşen Siyasal İslam’ın Sünni inancının dışında bir düşüncenin merkezi olmasının diyetini, ‘ceza’sını mı ödüyor Hacıbektaş?
Yüzlerce yıl Alevi Bektaşi inancının ışığına gelenleri coşku
ile misafir eden yanık buğday tenli insanların yurdu, yol üzerine savrulan
buğday taneleri kadar sahipsiz şimdi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder