07 Nisan 2019 10:09
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin Süleymaniye kentinde
gerçekleştirilen "Mezopotamya Su Forumu"nda bölgede ve dünyadaki su
sorunu tartışılıyor.
Mezopotamya Su Forumu, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin
Süleymaniye kentinde gerçekleştiriliyor | Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
BİR YANDA SEL BİR YANDA KURAKLIK
İran’dan gelen bir aktivist ise geldiği bölgede su sorunu
olmadığnıı, yağmurların çok fazla yağması nedeniyle sellerin meydana geldiğini,
insanların yaşamını yitirdiğini belirtirken ülkenin bazı yerlerinin ise
kuraklıkla mücadele ettiğini dile getirdi.
Açılış konuşmalarında Ekoloji Birliği adına söz alan Eş
Sözcü Caner Gökbayrak, insan uygarlığının Dicle ve Fırat nehirlerinin can
verdiği Mezopotamya'da yeşerdiğini ifade ederek bu suyun demokratik, eşit bir
şekilde tüm canlıların kulalnımına açılması gerektiğini kaydetti. Gökbayrak
nehirler üzerinde yapılmak istenen ya da yapılan barajlara karşı verilen
mücadele ve Ilısu barajnın yok edeceği Hasankeyfin önemine de dikkat çekti.
SU BARIŞI
Mezopotamya Ekoloji Hareketinden Güner Yalnıç ise suyun Kürt
halkı üzerinde bir şantaj ve tehdit aracı olarak kullanıldığını söyledi. TMMOB
Diyarbakır temsilciliğinden Doğan Hatun da Dicle ve Fırat nehri üzerine yapılan
barajların ülkeler arasındaki anlaşmayı bozduğunu ifade ederek, “Su üzerinde
bir barış olmadıkça Ortadoğu'nun hiçbir ülkesine barış gelmeyecektir” dedi.
Foruma katılan HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni de
Türkiye’de demokrasi mücadelesi ile ekoloji mücadelesini yan yana yürütmeye
çalıştıklarını belirterek “Rojava devriminin yaşandığı günlerde bu forum, suyun
halklara yönelik bir savaş aracı olarak kullanılmasına karşı önemli olduğunu
düşünüyoruz” dedi.
FIRAT, DİCLE SUYU AZALIYOR VE KİRLENİYOR
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Açılış konuşmalarının ardından yapılan ilk oturumda Dicle ve
Fırat havzasındaki ekosistem raporu ele alındı. Lait Ali Al Obedi ve Anna
Bachman tarafından sunulan raporda İran, Suriye, Irak ve Türkiye’nin Dicle ve
Fırat havzasından sorumlu oldukları dile getirilerek suyun yıllar içerisinde
azaldığını, kirlendiğini ve yeraltı sularında da çekilmelerin yaşandığını
grafiklerle anlattılar. Sulardaki bu azalma ve kirlenmenin ekosisteme
etkilerine de değinilen raporda bölgedeki ülkelerin su stratejilerini kimsenin
bilmediği, bu ülkelerin de planları paylaşmadığı ifade edildi.
BARAJLARIN EKOSİSTEME VE KÜLTÜRE ETKİLERİ
MEH’den Ercan Ayboğa tarafından sunuan "Dicle ve Fırat
havzasında baraj politikaları ve etkileri" başlıklı sunumda Türkiye ve
Mezopotamya'da yüzlerce küçük büyük baraj kurulduğu belirtilerek, barajların
ekosistem üzerinde, insanlarda ve kültür üzerinde önemli etkileri olduğu ifade
edildi. Ayboğa, “Barajlar insanlığın Mezopotamya'da ilk yerleştiği yerlere
kuruluyor. Hasankeyf bunlardan birisi. Bazı barajların kaldırılması, daha küçük
ölçekte çözümler üretilmesi ve yağmur sularının toplanmasına dönük projeler
geliştirilmesi gerekiyor” dedi.
DÜNYA KÜLTÜR MİRASLARI BARAJ SULARI ALTINDA
TMMOB Diyarbakır temsilciliğinden Mehmet Orak ise
konuşmasında barajların kültürel miraslara mekansal etkileri üzerinde durdu.
Odak, Dicle ve Fırat üzerinde kurulan barajların tarihi kentleri yok ettiğini,
Samsat ve Zeugma gibi dünya kültür mirası listesinde bulunan antik kentleri
sular altında bıraktığını söyledi. Orak, “Su silah olarak kullanılıyor.
Nehirlerimizin özgür akması gerekiyor. Bunun için de halkların özgür bir yaşama
kavuşması gerekiyor” dedi.
"İNSANLAR HASANKEYF'İ KONUŞMAKTAN KORKUYOR"
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Forumda gerçekleştirilen "Su ve demokrasi"
oturumunda konuşan Amerikalı Aktivist John Crofoot, yıllarca Hasankeyf'te
yaşadığını, burada yapımı süren barajla ilgili yöre halkının hiçbir şekilde
görüşü ve onayının alınmadığını söyledi. Crofoot “Hasankeyf konusunu dile
getirince herkes 'Bu hasas bir konu' diyor, insanlar çekiniyor. Kamuda
çalışanların işini kaybetme korkusu var. Oysa süreçlere ne kadar fazla insan
katılırsa o kadar sağlıklı sonuçlar çıkabilir" dedi.
“İRAN’DAKİ SELDE KUZENİMİ KAYBETTİM”
İran'da yaşanan sel felaketinde kuzenini kaybetitğini ve
onun cenazesine burada olduğu için katılamadığını belirten İranlı bir aktivist
ise suyun demokratik bir şekilde dağılımı ve doğanın korunması için tüm
ülkelerdeki mücadele edenlerin bir araya gelerek bir "Su
Parlamentosu" oluşturması gerektiğini dile getirdi.
“DEMOKRATİK YOLLARLA BARAJLAR ÖNLENEMİYOR”
Oturumun en ilginç konuşmalarından birisini ise Sudan’dan su
mücadelelerinin içinden gelen Ali Alkarghi yaptı. Sudan'da verilen baraj
karşıtı mücadelenin çok zor koşullarda yürütüldüğünü, devletin bu mücadele
içerisinde kurulan "Su konseyi"ni tanımadığını ve bazı arkadaşlarını
cezaevine attığını aktaran Alkarghi “Dünya bankası devletle, hükümetle
ilişkili. Yerelin karşı çıkışları hiç dikkate alınmıyor. Sudan gibi ülkelerde
demokratik yollarla barajları durdurmak imkansız” dedi.
"DAVALARA DEĞİL YEREL MÜCADELEYE YOĞUNLAŞILMALI"
Sudan'da 2000'li yıllarda gündeme gelen barajlara karşı
mücadele ettiklerini ve kendisi de dahil olmak üzere bölgede yaşayan pek çok
kişinin 2008'de zorla göç ettirildiğini ifade eden Alkarghi, barajlara karşı
verilen mücadele esnasında üç kişinin öldürüldüğünü, cezaevine atılanlar ve
diğer baskılardan sonra oluşturulan su konseyinin dağıldığını dile getirdi.
Baraja karşı verdikleri hukuki mücadeleyi de anlatan Alkarghi, “Alman şirketine
karşı dava açtık. Sonunda gördüm ki Alman hukuk sistemi bir şaka, hikaye, Onca
kanıta, Alman profesörlerin verdiği raporlara rağmen mahkeme 10 yıldan sonra
bize buna karşı bir şey yapılamayacağını söyledi. 10 yıl uğraştık, hiçbir şey
elde edemedik. Enerjimizi davalara değil yerel mücadaleye yoğunlaştırmamız
lazım” dedi.
Foruma Latin Amerika'dan katılan bir aktivist, Şili’de
sadece içme sularının değil nehir ve göllerin de özelleştirildiğini söyledi.
Şilili aktivist buna karşı uluslararası ölçekte verilen mücadeleleri aktardı.
200 KATILIMCI İLE 5 DİLE SİMULTANE ÇEVİRİ
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
200 civarında su aktivisti ve su mücadelesi veren örgütün
temsilcinin katılımı ile gerçekleştirilen Mezopotamya Su Forumu'nun ilk günü,
yerel bir müzik grubunun konseri ile sona erdi. Forum ikinci gününde (7 Nisan
Pazar) 40’ın üstünde sunumun yapılacağı 10 atölye çalışması gerçekleştirilecek.
Üçüncü günde ise Kuzey Kürdistan, Kuzey Suriye, Irak ve Güney Kürdistan’ın
yerel yöneticileriyle yapılacak panel sonrası atölyelerin sonuçları toparlanıp
deklarasyon hazırlanacak. Arapça, Kürtçe (Sorani), Farsça, İngilizce ve Türkçe
olmak üzere beş dilde simultane çeviri yapılan forumda Dicle Nehri, barajlar ve
canlılara etkilerini gösteren fotoğrafların yer aldığı bir sergi de yeralıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder