Burhaniye'de tarım ve çevre paneli: Bize nefes borusu şart
Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde Tüm Köy-Sen tarafından gerçekleştirilen "Toprağına, tohumuna sahip çık" başlıklı panelde tarımın ve üretici köylülüğün sorunları ile çevresel sorunlar tartışıldı.
Tüm Köy-Sen tarafından Balıkesir'in ilçesi Burhaniye'de
gerçekleştirilen "Toprağına, tohumuna sahip çık" panelinde tarımın ve
üretici köylülüğün sorunları ve çevresel sorunlar tartışıldı. Panelde
sorunların çözümü noktasında örgütlü mücadelenin önemine dikkat vurgu
yapılırken önümüzdeki günler için de bir tarım kurultayı yapılması gündeme
getirildi.
KAZ DAĞI MÜCADELESİNİN DÜNÜ BUGÜNÜ
Reha Yurdakul Kültür Merkezinde gerçekleştirilen panelin
kolaylaştırıcılığını BURÇEP Yürütme Kurulu Üyesi Nafi Maraş yaptı. Panelde ilk
olarak konuşan Evrensel İzmir Temsilcisi, EGEÇEP ve Ekoloji Birliği Yürütme
Kurulu üyesi Özer Akdemir, görseller eşliğinde özellikle körfez bölgesindeki
ekolojik sorunlar ve mücadelelere dair bilgi paylaştı. Akdemir, "Kaz
Dağı'nın altın madencilerine karşı mücadelesi yeni değil, 10 yılı aşkın bir
geçmişi var. İlk dönemlerde yöre köylülerinin madenlere karşı direnci ve
mücadele kararlığı bugünkünden daha diri idi. Şimdi köylülerin mücadeleye
katılımı ile ilgili ciddi bir sorun var. Bu sorun çözülmeden mücadelenin
başarıya ulaşması çok zor görünüyor" dedi.
ÇANAKKALE MİTİNGİNİN ERTELENMESİNE ELEŞTİRİ
12 Ekim'de yapılan mitingin Suriye'ye yönelik askeri
operasyon gerekçe gösterilerek ertelenmesini eleştiren Akdemir, "Bir kere
bu erteleme kararı, içinde Ekoloji Biriliği temsilcisinin de olduğu miting
tertip komitesine sorulmadan alındığı için anti-demokratiktir. Bunun da
ötesinde, nasıl ki şirketler Suriye operasyonunu gerekçe göstererek doğa
talanını ertelemiyorlarsa buna karşı verilen mücadelenin de kararlı bir şekilde
devam etmesi gerekiyor" dedi. Özer Akdemir, özellikle su havzalarında
yapılan altın işletmeciliğinin yanı sıra ülkenin değişik yerlerinden farklı
konulardaki ekolojik sorunlara karşı verilen mücadelelerden kesitler aktardığı
konuşmasını, başarılı direniş örneklerine vurgu yaparak bitirdi.
"BÜYÜK BİR EKOLOJİK YIKIM FAALİYETİ"
Panelin ikinci konuşmacısı olan Ziraat Mühendisleri Odası
İstanbul Şube Yönetim Kurulu üyesi Murat Kapıkıran, çevreci faaliyetin insan
odaklı olmasına rağmen ekolojik faaliyetin insanı merkeze almadan, doğadaki tüm
canlı Cansız varlıkları ve aralarındaki ilişkiyi odağına aldığını belirtti.
Ülkemizde de yoğun biçimde yaşanan doğa talanını büyük bir ekolojik yıkım
faaliyeti olarak tanımlayan Kapıkıran, "Madencilik, enerji üretimi,
tarımsal faaliyetler vs her türlü faaliyet mutlaka kamu yararı gözetilerek
yapılmalı" dedi. Kaz Dağı'nda şu an için 66 tane madencilik ruhsatı
olduğunu aktaran Kapıkıran, "Elde edilen altının %2 si bize kalıyor bu
madencilikte. Büyük bir ekosistemi çökertmenin karşılığı çıkarılan altının
%2'si sadece!" Altın işletmeciliğinde kullanılan siyanürün ölümcül
etkilerini anlatan Kapıkıran, dünyanın Çernobil’den sonra yaşadığı en büyük
sıkıntı Romanya'daki maden atık barajının sızıntısıdır. Aradan yıllar geçmesine
rağmen etkisi hâlâ devam ediyor" dedi.
"TÜRKİYE KOOPERATİFÇİLİK TRENİNİ DE KAÇIRIYOR"
Tarımda neoliberal politikaların etkisine değinen ve
Türkiye'de tarımın dönüştürülmesi sürecine dikkat çeken Kapıkıran "İthalat
cenneti olduk. Adana'da ekmekte GDO çıktı. Hayvancılık ithalatında ülkeye bir
sürü hastalık da girdi. Ülkede 650 bin gıda işletmesi var, buna karşılık sadece
6500 gıda denetmeni görev yapıyor" dedi.
Fotoğraf: Evrensel
Dünya ülkelerinin tarıma büyük destek verdiğine dikkat çeken
Kapıkıran, "ABD’de rafta gördüğünüz ürünün %40'ı devlet desteğidir.
Dünyanın en fazla tarım desteği yapan ülkesi ABD’dir. Dünyanın en fazla tarım
üreten ve satan ülkesi de ABD" diye konuştu.
Konuşmasının önemli bir kısmını da kooperatifçilik
uygulamalarına ayıran Kapıkıran, "İspanya’da tüketilen gıda ürünlerinin
%40'ı gıda kooperatifleri üzerinden sağlanıyor. Biz kooperatif trenini de
kaçırıyoruz. Kolektivizmi sağlamazsak toprağımızı, suyumuzu, atalık tohumumuzu
kaybedeceğiz" dedi.
"YARININ SAVAŞLARI GIDA VE SU İÇİN OLACAK"
Panelin son konuşmacısı olan Tüm Köy Sen Eğitim Sekreteri
Sedat Başkavak dünya egemen olan kapitalist sistemin yarattığı tabloya dair
veriler paylaştı. Başkavak, "2025’te %30 daha fazla gıdaya ihtiyaç olacak,
2025’te aç insan sayısı iki katına çıkacak ve 2 milyarı aşacak, 30 yıl sonra
dünya nüfusu 9 milyar olacak ve yarısı açlıkla boğuşacak, 30 yıl sonra % 60
daha fazla gıdaya ihtiyaç olacak" dedi. Bu tabloyu yaratanların su, enerji
kaynakları, tarım toprakları, gıda güvenliği ve güvencesini de ellerinde
tuttuklarını ifade eden Başkavak, "Bugün enerji ve enerji yolları için
yapılan savaşlar, yarın su ve gıda için devam edecek" dedi.
Türkiye'nin imzaladığı uluslararası anlaşmalardan GATT, DTÖ
ya da AB uyum yasalarının, "Tarım desteklerini azalt, kırsal kesim
nüfusunu düşür, üretime kota getir, özelleştirmelerin önünü aç ve ithalatın
önündeki engelleri kaldır" dayatmaları ile Türkiye tarımını
şekillendirdiği ifade eden Başkavak, bu politikalar sonucu ABD ve AB'nin ortak,
Türkiye'nin ise pazar haline geldiğini dile getirdi.
"YA KÖYLÜLER ŞİRKETLEŞECEK YA ŞİRKETLER TARIMA
GİRECEK"
Eski tarım bakanlarından Mehdi Eker'in tarımda uygulanacak
yeni politikayı "Ya köylüler şirketleşecek ya da şirketler tarıma
girecek" diye özetlediğini aktaran Başkavak, bunun sonucu üretim ve
dağıtımda rol oynayan kurumların kapatıldığını, Et Balık, SEK, Tekel, Şeker
fabrikaları ve diğer kurumların özelleştirildiğini belirtti.
Çıkarılan tüm kanunların köylünün aleyhine işlediğini
anlatan Başkavak, "Hayvancılık destekleri işi bilene değil parası olana
veriliyor. Üretici köylüye verilmeyen destekler şirketlere kredi, hibe, vergi
indirimi, ihracat desteği vb adlar altında veriliyor. İlaç, gübre, mazot gibi
artan girdi maliyetleri üretimi olumsuz etkiliyor. Destekler yetersiz, hatta
çoğu alınamaz durumda ya da alırken azalıyor. İthalat baskısı ürün fiyatlarını
düşürüyor. Aracılar, tüccarlar kazanırken köylü ucuza satıyor, halk pahalı
tüketiyor" ifadelerini kullandı.
"TÜM KÖY-SEN ÜRETİCİ KÖYLÜNÜN NEFES BORUSU OLACAK"
"Şirketler tarıma el attılar. Kredi, hibe, vergi
indirimi vb. olanaklardan faydalanıyorlar. Tarımsal üretim, dağıtım ve
pazarlamada rol alan tüm kurumlar ya satıldı ya da kapatıldı. En çok
etkilenenler geçimlik tarım üretimi yapan köylüler" diyerek konuşmasını
sürdüren Başkavak, körfezdeki üretici köylülerin sorunlarının tartışılması ve
örgütlenme konusunun ele alınması için yakın gelecekte bir tarım kurultayı
örgütlenmesini önerdi.
Başkavak "bize nefes borusu şart" diye tanımladığı
Tüm Köy Sen'i şöyle tarif etti: Tüm Köy Sen, üretici köylülerin doğrudan söz
sahibi olduğu, tarım politikaları üzerine söz söyleyen, fikir üretip onların
belirlenmesinde dolaysız rol oynayan, taban fiyatın belirlenmesinde taraf olan,
köylülük içindeki bölünmüşlüğü yok etmek üzere bilinç sıçraması yaratan, en
geniş köylüyü kendi çıkarları ve talepleri temelinde bir araya getirebilen bir
sendika olacak.
https://www.evrensel.net/haber/388824/burhaniyede-tarim-ve-cevre-paneli-bize-nefes-borusu-sart
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder