29 Ağustos 2021 Pazar

‘Terörist madenci!..’ (Pazar yazısı)

 29 Ağustos 2021 04:20

Aydın Ekoloji ve Yaşam Platformu, Çine Yaşam Platformu, Yatağan Yeşil Yaşam Derneği ve bölge halkı, Çine’de yaşanan yangın ve madencilikle ilgili basın açıklaması yaptı.

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

PAZ

Yaşlı bir çınar ağacının geniş yapraklı kalın dallarının gölgesine toplanmış kalabalığın bir iki adım gerisinde duruyordu Sarıköylüler. En yaşlısı yetmiş en genci kırk gösteren bu altı yedi kişilik köylü grubu, ne yapacaklarını bilmeyenlerde görülen sıkılgan yüz ifadeleri ile tuhaf bir tedirginlik içindeydiler. Arada kendilerine soru soranlara üç beş kelime edip bakışlarını önlerine eğiyor, başka soru gelecek endişesi ile bekliyorlardı.

‘Dışarıdan gelenler’ bir minibüs ve bir iki otomobille Aydın’dan, Çine’den, Yatağan’dan gelmişlerdi. Çok değil 15-20 gün önce bir yüzü Çine Ovası öbür yanı Yatağan’a uzanan dağın büyük bir bölümünü yakan yangınlara ve yöredeki dağları delik deşik eden madenlere dair basın açıklamasını Sarıköy’de yapmak istemişlerdi. Yangın sırasında boşaltılan ve adeta yok olmanın eşiğinden dönen köylüler kendi köyünde misafir gibi bir tavır içindeydiler. Çınar ağacının iri gövdesini kendilerine siper edip, dışarıdan gelen bu 20-30 kişilik grubu ürkek gözlerle izliyorlardı. Grubun içinde gazeteciler ve cep telefonları ile sosyal medyadan canlı yayın yapan kişiler de vardı.

YANGIN MADENCİNİN İSTEDİĞİ YERLERİ Mİ YAKTI?

Pankartlar ve dövizlerde yangınlardaki ihmaller ve Sarıköy gibi bölgedeki yerleşimlerin kabusu olan maden işletmelerini protesto eden sloganlar, fotoğraflar vardı. Uzun basın açıklaması metninde iklim krizinden yangınlara ama en çok da köylerin içine kadar sokulan bu sırnaşık maden ocaklarına değinilmişti.

“Çine’nin ormanları, rüzgar enerji santralleri ve maden arama/çıkarma nedeniyle kıraç hale getirilmiştir. Bir tane ağaca dahi muhtaç olduğumuz halde binlerce ağaç, şirketler tarafından yok edilmiştir”.

Yangınlar, madencilik yapılan dağlarda bir tane yanmadık ağaç bırakmamıştı. “Bu yangınları madenciler çıkardı diyemiyoruz, buna dair elimizde bir kanıt yok ama bilinsin ki yanan yerlerde bir karış bile, madencilik faaliyetine açılırsa, bir tane dinamit patlatılırsa biz yangınlardan onları sorumlu tutacağız” dedi birisi.

ORMANI KİM KORUR?

“Peki ormanı kim korur? Madenci mi orman köylüsü mü? Madenci için orman nedir, orman köylüsü için nedir?” deniyordu basın açıklamasında. Sorunun cevabı da vardı:

“Ormanı, orman köylüsü korur. Çam ağaçlarının bakımını yapar, çıntarını toplar, kurdun kuşun sesini mest olarak dinler, göletini hazır tutar, keçisini otlatır. Orman köylüsü ormanın bir parçasıdır. Hem verir hem alır. Hem besler hem beslenir. Oysa madenler ve RES’ler, köylüyü ormandan koparmaktadır. Maden çıkarılan yerlerde ot bitmemekte, çıntar yetişmemekte, keçi otlamamaktadır. Madran Dağları’nda 47 tane keçi çobanı ve keçi sürüsü varken bu yıl 11 keçi çobanı ve keçi sürüsü kalmıştır. Oysa madenci için orman demek maden demektir. O, madeni aldıktan sonra üstünde ot bitmemiş, kıraç hale gelmiş, ormanın doğal örtüsü yok olmuş, hayvanı kaçmış, yangında yanmış umurunda değildir. Ancak ormanlar, köylüye değil madenciye teslim edilmektedir”.

Basın açıklamasının burasında sözü Çine Topçam köylüsü Ali Coşkun, eşi Cennet ve kızı Zeynep aldı. Evlerinin 50 metre yakınında işletilen madeni, dinamit patlatmaları sonrası yaşadıkları korku ve paniği, kimsenin seslerini dinlemediğini, duymadığını anlattılar. Madencilerin kendilerini ölümle bile tehdit ettiklerini söylediler.

En dokunaklı konuşmayı ise ailenin üniversite mezunu kızı Zeynep yaptı. “Biz” dedi, “Sadece yaşamak istiyoruz. Yaşarken etrafımızdaki çamlar, çiçekler, böceklerle birlikte yaşamak istiyoruz. Yangınlarda yanan o canların görüntüsü gözlerimden gitmiyor hâlâ! Bu nasıl bir vicdansızlık, nasıl insanlık?.. Bize diyorlar ki burayı terk etmezseniz o dinamit patlatmalarını bile arar hale geleceksiniz! Annemi, babamı ölümle tehdit ediyorlar. Bizi koruyacak bir güç yok mu? Devlet nerede, adalet nerede?..”

*

DOĞRU DEĞİL Mİ?

Sarıköy’de güngörmüş çınarın dibinde söylenen bu sözlerin birinci derecede muhatabı olan maden şirketlerinden birisinin, Eysim’in patronu, sanki bu sözleri önceden duymuş gibi, birkaç hafta önce Çine Belediye Meclis toplantısında maden şirketlerinin topluma öcü gibi gösterildiğinden yakınmıştı. Aynı zamanda AKP’den belediye meclis üyesi olan Eysim patronu Muhammet Demir; “Maden işverenleri topluma karşı sanki vahşi madenci, katil madenci, terörist madenci şeklinde gösterilmeye çalışılıyor” diye sızlanmıştı.

Eysim’de çalışırken silikozis hastalığına yakalanıp kapı önüne konan, tedavisi olmayan bir hastalıkla yaşam boyu kaderine terk edilen işçiler eski patronlarının bu sözlerini duyduklarında “Doğru söze ne denir! Değil misiniz?” dediler!

Evleri, zeytinleri, süt sağma ve kaymak yapma makineleri her gün bir parmak tozun altında kalan Çine’ye iki kilometre uzaklıktaki Eysim maden işletmesinin komşusu Yolboyu köylüleri “Değil misiniz?” dediler!

Evinin 50 metre dibindeki madende patlatılan dinamitler sonrası çatısına taş yağan, hayvanları düşük yapan, kendileri toza belenen, fıstık çamları ürün vermeyen tüm bunların üzerine bir de ölümle tehdit edilen Coşkun ailesi “Bu terör değil mi? Bunu yapanlara terörist denmez mi?” diye sordular?

Dallarındaki zeytinlerle birlikte kesilen zeytin ağacı, bir gece yarısı kamyonlarla üstü örtülen çam fidanları, kaynadığı yerde madencilik yapılan Türkiye’nin en kaliteli sularından birisi olan Topçam’ın kaynak suları, maden işletmelerinin iş makineleri altında parçalanıp yok edilen antik kentler, ören yerleri, höyükler, yerinden yurdundan edilen onca mahlukat; “bu vahşet, bu vandallık değil mi?” derdi sesleri, dilleri olsa!..

Maden patronunun sözleri için söylenecek tek bir şey var aslında; “Merd-i kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler”!..

https://www.evrensel.net/yazi/89361/terorist-madenci

28 Ağustos 2021 Cumartesi

Akbelen'de mahkeme kararını dinlemeyen termikçi şirket gizlice kömür çıkarırken yakalandı

 28 Ağustos 2021 12:20

Akbelen'de iki yıldır ormanın kesilmemesi için nöbet tutan köylüler, gece yarısı termikçi şirketi mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen kömür çıkartırken görüntüledi.

Fotoğraf: Evrensel

ÖZER AKDEMİR

İzmir

Muğla’nın Milas İlçesi İkizköy yakınlarındaki Akbelen ormanının termik santrale kömür temini için kesilmesine karşı köylülerin nöbeti devam ederken, termikçi şirket bir kez daha suçüstü yakalandı. Ormanın yanı başında nöbet tutan köylüler, termikçi şirketin Muğla 3. İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararının bulunduğu alanda gece yarısı kömür çıkardığını tespit ettiler.

NÖBETİN NE KADAR GEREKLİ OLDUĞU BİR KEZ DAHA ORTAYA ÇIKTI

Milas yakınındaki 760 dönümlük Akbelen ormanı Limak Holding’e ait Yeniköy-Kemerköy termik santrallerine kömür temini için kesilmek isteniyor. İki yıldır ormanın kesilmemesi için mücadele veren ve bir ayı aşkın bir zamandır da ormanın kenarında kurdukları çadırlarla nöbet tutan köylülerin nöbetinin ne kadar da isabetli olduğu dün gece bir kez daha ortaya çıktı. Gece yarısı makine sesleri ile uyanan çadır nöbetindeki köylüler termikçi şirketin gece gece kömür kazısı yaptığını görüntülediler.

Şirketin kömür elde etmek için kazdığı alanda Milas Müze Müdürlüğünün devam eden arkeolojik kazısı olduğunu belirten köylüler, bu bölgenin sit alanı olması için 25 Temmuz'da Muğla Kültür Varlıkları Koruma Kurulu'na KARDOK Derneği tarafından yapılan başvuruya bugüne kadar herhangi bir yanıt alamamışlar.

MAHKEMENİN YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARINI DİNLEMEDİLER

Bölgedeki kömür çıkarma çalışmalarına karşı Muğla 3. İdare Mahkemesinde açılan davada geçtiğimiz günlerde yürütmeyi durdurma kararının çıktığını hatırlatan köylüler, mahkemenin kararını hiçe sayan YK Enerji şirketinin yeni saha açabilmek için gizlice gece yarısı iş makineleri ile çalıştıklarını görüntüledi. Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararının kömürcü şirketi durdurmadığının çektikleri görüntülerle ortaya koyduklarını belirten İkizköy Çevre Komitesi Üyesi Deniz Gümüşel, “İkizköy mezarlığının arkasındaki tepede arkeolojik kazı yapılan ve ÇED davamızda tüm çalışmanın durdurulduğu alanda gece saat 04:30'da kırıcılar ve kepçelerle kömür çıkarmaya devam ediyordu. Bu görüntüler ve elimizdeki bilgilerle avukatlarımız durumu değerlendiriyor. Gerekli hukuki girişimlerimizi yapacağız” dedi. 

YANGINI BAHANE ETMİŞLERDİ

Geçtiğimiz haftalarda, orman yangınları sürerken termikçi şirket Denizli’den orman yangınlarına müdahale için gelen gönüllüleri Akbelen ormanına yönlendirerek ağaçları kestirmek istemişti. Bölgede nöbet tutan köylüler gelinceye kadar 105 ağaç kesilirken, ağaçları kesen gönüllüler, durumu bilmediklerini, şirketin kendilerini bu ağaçların yangına önlem için kesilmesi gerektiği şeklinde yönlendirdiğini söylemişlerdi.

24 Ağustos 2021 Salı

Çineliler: Doğamıza, çevremize, havamıza, suyumuza sahip çıkıyoruz

 24 Ağustos 2021 13:05

Aydın Ekoloji ve Yaşam Platformu, Çine Yaşam Platformu, Yatağan Yeşil Yaşam Derneği ve bölge halkı, Çine’de yaşanan yangın ve madencilikle ilgili basın açıklaması yaptı.

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel


Aydın Ekoloji ve Yaşam Platformu (AYEP), Çine Yaşam Platformu (ÇİYAP), Yatağan Yeşil Yaşam Derneği ve köylüler, Çine’de yaşanan yangın ve madencilikle ilgili basın açıklaması yaptı. Açıklama öncesi yanan ormanda inceleme yapıldı.

Çine Sarıköy’de basın açıklamasında Topçam köylülerinden Coşkun ailesi EYMİS Madencilik nedeniyle yaşadıkları sıkıntıyı anlattı. Ortak basın açıklamasını Hicran Danışman, Sertaç Acıoğlu ve Mutlu Cengiz okudu.

Açıklamada, Çine’nin dağlarının bir yandan madenlerle yok edilirken diğer yandan yangında yüzlerce ağacığın kül olduğu hatırlatılarak, “Peki bu yangınların nedeni ne? Madenlerle ilgisi ne? Topçam’da neler oluyor?” soruları soruldu.

“ÇİNE ORMANLARI BİZİMDİR”

Madenlerin hem çevreye hem de köylülere zarar verdiği ifade edilen açıklamada, “Gerek Milas tarafında gerekse Çine tarafında yanan yerlerin maden çıkarılmak istenen yerler olması, felaket ganimete mi çevrildi şüphesini uyandırmaktadır. Şu anda Topçam köyü susuzluk çekmektedir. Hiçbir maden, su kadar değerli ve yaşamsal değildir. Gökbel ve Madran Dağları, havasıyla suyuyla ağacıyla kurduyla köylüsüyle çobanıyla, madencilere teslim edilmemelidir. Çine ormanları bizimdir, bizden de çocuklarımıza temiz hava, temiz su olarak miras kalacaktır. Tüm Çine ve Aydın halkını çocuklarımızın geleceği için doğamıza, çevremize, havamıza, suyumuza sahip çıkmaya davet ediyoruz” denildi.

Açıklamada talepler ise şu şekilde sıralandı:

• Orman yangınlarını önleme ve söndürme çalışmaları için kiralık değil, devletin kendi filosunda gerektiği kadar uçak, helikopter, yangın söndürme aracı, arazöz, diğer makine ve ekipman hazır bulundurulmalı ve yeterince nitelikli personel istihdam edilmelidir. Tüm resmi ve özel kurumların, tüm büyük, küçük yerleşim yerlerinin acil yangın önleme ve müdahale planları hazırlanmalıdır.

• Yanan yerlerin rehabilitasyonu konusunda “fidan dikme seferberliği” yerine bilim insanlarının önerileri doğrultusunda bölgenin ekosistemine uygun doğal bilimsel rehabilitasyon yöntemleri uygulanmalıdır. Yanan yerler asla enerji, maden, turizm, konut gibi projelere açılmamalıdır. Şehirleşme ve İmar faaliyetlerinde bilimsel olarak hazırlanacak “Yangın yönetmeliği”ne uyulması sağlanmalıdır.

• Kritik bölgelere, özellikle ulaşım olmayan yerlere acilen ve yeterli kapasitede yangın göletleri kurulmalı ve başka amaçla kullanılmasına izin verilmemelidir.

• Orman Genel Müdürlüğü “küresel ısınma” ve “iklim krizi”ne karşı ekolojik, ekonomik, toplumsal ve kültürel somut önlemleri almalıdır. Küresel Isınmaya karşı bilim insanları ile birlikte eylem planlarını hazırlamalı, bu planları hiçbir politik kaygı gözetmeden kararlılıkla uygulanmalıdır.

• Orman Kanunu acilen yeniden düzenlenmeli; ormanları enerji ve madencilik projeleri, turizm projeleri ve yapılaşmaya açan maddeler kaldırılmalı ve orman ekosisteminin korunması esas alınmalıdır. Orman ekosistemini insan etkileşimine açarak, ekosistemi bozan ve yangın olasılığını arttıran tüm faaliyet ve projeler bilimsel olarak incelenmeli ve uygun olmayan faaliyet ve projelere izin verilmemelidir.

• Keçilerin ormana salınması yasağı kaldırılmalı, keçi çobanlığı teşvik edilmelidir.

Açıklama sonrası kitle Akbelen Ormanı’nın kesilmesine karşı başlatılan direnişi ziyarete gitti. (Aydın/EVRENSEL)

https://www.evrensel.net/haber/441070/cineliler-dogamiza-cevremize-havamiza-suyumuza-sahip-cikiyoruz

22 Ağustos 2021 Pazar

İhbar mektubu (Pazar yazısı)

 21 Ağustos 2021 23:01

Dağı kazan iş makineleri

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

PAZA

Size bu hafta Kayseri Develi Altın Madeni ile ilgili mailime gönderilen bir ihbar mektubundan bölümler aktaracağım. Geçen aylarda işçilerin kanında kurşun çıktığını raporları ve uzman görüşleri ile haberleştirdiğimiz Kanadalı Centerra Gold-Öksüt altın madeni ile ilgili bu mektubun da öncekiler gibi yine kaymakamlık, valilik, çevre il müdürlüğü dahil birçok devlet kurumuna gönderildiğinden eminim. Yine eminim ki ilgili kurumlar bu mektupta yazılanlarla ilgili kıllarını dahi kıpırdatmamışlardır...

BOZKIR DEVLET ELİYLE YOK EDİLİYOR!

Mektuba geçmeden önce bu yıl Hacıbektaş'a bağlı köyümden Kayseri'ye giderken gördüğüm bir manzaradan bahsedeyim.

Bir zamanlar Fethullah Gülen cemaatinin en önemli şirketlerinden birisi olan İpek Grubuna ait Koza Altın Şirketi 15 Temmuz darbe girişiminden sonra TMSF bünyesine alındı. Yıllardır kâr rekorları kıran şirketin altın madenlerinden birisi de Kayseri Himmetdede Altın Madeni. Tam Kayseri-Nevşehir il sınırında bulunan maden işletilmeye başladığı günden bu yana bozkırı zehirlemeye, suyunu tüketmeye, bölgeye etkisi yıllarca devam edecek korkunç bir çevre kirliliği yaratmaya devam ediyor. Yani anlayacağınız bozkır, kelimenin tam anlamıyla devlet eliyle katlediliyor!

İklim krizinin her geçen gün etkisini daha çok hissettirdiği kuraklık günlerinden yeraltından saatte 216 bin litre suyu tek başına çekip kullanıyor bu altın madeni. Üstelik bu 216 bin litre / saat rakamı madenin ilk ÇED raporunda verilen rakam. O günden bu yana maden birçok kez kapasite artırdı. Anlayacağınız bugün yeraltından çok daha fazla suyu çekiyorlar!

HANİ HİÇBİR ŞEY YOKTAN VAR OLMUYORDU?!

Altın madeninin bölgeye gelmeden önceki ve çalışmaya başladıktan hemen sonraki fotoğrafları ile yöredeki coğrafyanın aradan geçen yıllar içindeki değişimi gerçekten korkunç! Kayseri-Ankara bölünmüş yolundan geçenler yolun kenarında bulunan maden tesislerinin her geçen yıl bir ur gibi nasıl büyüdüğünü mutlaka fark etmişlerdir. Pasa tepelerinin nasıl yükseldiği, sadece ağız kısmı görünen açık ocağın genişliği ve derinliğinin nasıl da arttığı dikkatle bakan gözlerden kaçmamıştır. Kaçması da olanaksız zaten çünkü tel örgülerle çevrili maden sahası kocaman bir köyü içine alacak kadar etrafa alabildiğine yayıldı...

Bu yıl da madenin yanından geçerken gördüğüm manzara bir kez daha içimi burktu. Bugün dev gibi birkaç tane pasa dağının yükseldiği o toprakların 5-10 yıl öncesine kadar buğday tarlaları olduğu günlerin tanığıyım! Bozkırın, uçsuz bucaksız düzlüğünde bu tepeler yoktu o zamanlar. Sarı buğday tarlalarının, kırçıl otlarla kaplı yassı tepeciklerin ve aralarına serpiştirilmiş gibi görünen elma-armut-kayısı bahçelerinin bulunduğu bir yerdi Himmetdede'deki madenin bulunduğu alan. Bugün, gölgesi karayoluna vuran iki dağ peydahlandı ovada! Bugün o iki dağın arasında dev gibi bir çukur var. Çukur dipsiz bir kuyu gibi toprağı oyarak ilerliyor bozkırın kalbine doğru! Altın madeni bizim neslimizin ve bu haramiler saltanatının geleceğe bıraktığı bir utanç anıtı gibi büyümeye devam ediyor...

*

DEVELİ'DEKİ MADENDEN SİYANÜR SIZINTISI BELGELERİ

Develi'deki altın madeninden gelen ihbar mektubunda diyor ki; "2019 Aralık ayında faaliyete başlayan Öksüt Altın Madeninde siyanürlü altın solüsyonu kaçağını önlemek amacıyla yığın altına geomembran serilmesine rağmen sızıntı borularından  siyanürlü su kaçağı gelmektedir. Öksüt Altın Madeni tarafından bu kaçak bilinmekte ve laboratuar analiz sonuçları her gün kayıt altına alınmaktadır. Örnek laboratuar sonuçları ekte sunulmuştur."

Kanadalı şirketin çalıştığı uluslararası bir laboratuarın siyanür sızıntısını tespit edip oranını gösteren birkaç tane analiz sonucu da gönderilmiş ihbar mektubu ile.

Mektubu yazan kişi(ler) sızıntı borusunun yerini de tarif ederek Bakanlık yetkililerinin boruyu nasıl bulacağını ve hatta bu borudan nasıl numune alacaklarını bile tarif etmişler. Çünkü ihbar mektubunda yazılanlara göre, madene daha önce gelen Bakanlık yetkilileri güya şirket görevlileri tarafından sızıntı borusundan değil kuyulardan numune almaları doğrultusunda yanlış yönlendirilmişler! Güya diye şüphemizi belirtiyoruz ki altın madenine numune için gelen teknik ekibin nerelerden numune alınacağı, sızıntı borusunun yeri vs gibi teknik işleyişi bilmesi gerektiğini düşünüyorum.

İhbar mektubundan deniyor ki; "Kuyulardan alınacak numune siyanür sızıntısını tespit etmek için yanlış yöntemdir. Sahada yapılan incelemede bu ihbarda adı geçen sızıntı borusunun mutlaka tespit edilmesi gerekmektedir. Boru tespit edildikten sonra en az iki saat beklenmesi ve numune kabının dolması gerekmektedir. İhbarın yerini bulması için mutlaka sızıntı borusunun tespit edilmesi gerekmektedir. Sızıntı borusundan akan akıntı aynı zamanda yığın alanında toprağa daha yüksek miktarlarda siyanür karıştığının kanıtıdır. Kuyulara bu sızıntının inmesi seneler alacağından kuyulardan alınan numune yanıltıcıdır."

TARİHE NOT DÜŞÜLSÜN Kİ...

Çok büyük bir olasılıkla bu mektupta yazan siyanür sızıntısı olayı ülkenin diğer yerlerindeki altın madenlerinin hemen hepsinde de yaşanıyor. Bu maden işletmelerinden yeraltına sızan siyanür sularımızı, toprağımızı kirletiyor. Bu işletmelerde de Bakanlık yetkilileri yanlış yönlendiriliyor, "kandırılıyor". Ya da biz öyle biliyoruz!..

Biz de, Himmetdede'de her geçen gün büyüyen bu kanser hücresini, Develi altın madeninden sularımıza akıtılan zehri bir kez daha ihbar ediyoruz. Tarihe not düşülsün ki, bugün üç maymunu oynayanların doğaya, canlı yaşamına, ülkenin temiz geleceğine karşı işledikleri bu suçun, bu vandallığın hesabını vermeden ölmemeleri için elimizden geleni ardımıza koymayacağız!

https://www.evrensel.net/yazi/89321/ihbar-mektubu?utm_source=twitter&utm_medium=twitter_ap&utm_content=80&utm_campaign=22-08-202111:01

18 Ağustos 2021 Çarşamba

'Orman yangınlarını engellemek için bölgesel iyileştirme ve koruma projesi gerekli'

 18 Ağustos 2021 21:13

Doç. Dr. Yücel Çağlar, bu yıl çıkan yangınların yol açtığı yıkımların onarımının kesinlikle yalnızca zarar gören yerlerde yapılacak ağaçlandırma çalışmalarına indirgenmemesi gerektiğine işaret etti.

Arşiv | Fotoğraf: Eren Bozkurt/AA

Özer AKDEMİR
İzmir

Elli yıla yakın meslek yaşamında ormanlar ve ormancılık politikaları ile ilgili birçok makale ve kitaba imza atan Doç. Dr. Yücel Çağlar, “Orman yangınlarının ve zararlarının en aza indirilmesine dair öneriler” başlıklı makalesinde “Bölgesel iyileştirme ve koruma projesi” hazırlanmasını önerdi. Çağlar’a makalesinde geçen “kötü yangın” kavramı üzerinden “iyi yangın var mıdır?” sorusu yöneltildi.

"OGM GÖLGE ETMESİN YETER!"

“Orman yangınlarının ve zararlarının en aza indirilmesine dair öneriler” başlıklı makalesinde Çağlar, bu aşamada öncelikle yapılması gerekenin, yangından zarar gören yerleri hemen, külleri bile henüz soğumadan ağaçlandırmak olmadığını söyledi. Orman Genel Müdürlüğünün (OGM) bugünkü yapısıyla, yanı sıra, egemen yönetim anlayışıyla gerekenleri gerektiği gibi yapamayacağını ileri süren Çağlar, “OGM’den istenebilecek olan, yapılması gerekenleri gerektiğince yapabileceklere “Gölge etmemesidir”, yapabilirse kalan maki ve orman ekosistemlerinin gerektiğince korumasıdır” dedi.

"OGM ARACI KURUMA DÖNÜŞTÜ"

OGM’nin “çöken kamu yönetiminin” bir parçası olarak artık yatırımcı, yapımcı olmaktan büyük ölçüde çıktığını aktaran Çağlar, “Ormancılığımızın olanaklarını, ‘devlet ormanı’ sayılan yerler ile orman ekosistemin rantını özel girişimcilere aktaran aracı bir kuruluşa dönüşmüştür. Bu yönelimi OGM nedeniyle orman yangınları ile zararlarının en aza indirilmesi gibi kamusal bir işlevi bile gerektiğince göremez duruma gelmiştir.

Tüm bu nedenlerle OGM artık, Akdeniz ve Ege Bölgelerindeki yangınların bu yıl yol açtığı yıkımları onaramaz; bu amaçla özel bir kamusal yapılanma ve çalışma düzeninin oluşturulması gerekiyor” dedi.

YANGININ YOL AÇTIĞI YIKIMLAR NASIL ONARILIR?

Bu yıl çıkan yangınların yol açtığı yıkımların onarımının kesinlikle yalnızca zarar gören yerlerde yapılacak ağaçlandırma çalışmalarına indirgenmemesi gerektiğine işaret eden Çağlar şunları dile getirdi; “Bir kez, yangınların nerelerde, hangi orman ne denli ve ne türden zararlar verdiği, buralarının hangi amaçlarla, kimler tarafından nasıl ağaçlandırılacağına ilişkin ne bir veri ne de bir öngörü var. Kaldı ki, ağaçlandırma, buralarda yapılması gerekenlerin görece en kolayıdır. Öyle ki, kimi yerleri doğasına bırakıp, belki yalnızca gerektiğince arazi hazırlığı yapmak da yeterli olabilecektir.”

"BAZI ORMANLAR YANMAK İÇİN CAN ATAR!.."

Çağlar, makalesinde geçen “Her orman yangınının ‘kötü yangın’ olmadığını söylemeliyim” cümlelerine dair “İyi yangın var mıdır? Ya da soruyu şöyle sormak daha doğru sanırım, orman yangınlarının zararlarının yanı sıra faydalı yönleri de var mıdır?” sorumuza şu yanıtı verdi; “Bu hem nedensel, hem ölçek, hem de söz konusu orman ekosistemin yapısal özelliklerine ve yersel konumuna bağlı olarak değişebilecek bir soru. Her zaman söylüyorum: bana sorarsanız ekoloji biliminin belirli bir yasası varsa o da genellemelerden olabildiğince kaçınmaktır. Söylediğim gibi, belirli koşullarda ve durumlarda olabilir de. Örneğin çok yaşlı ve bu nedenle de kendisini yenileme yetisi büyük ölçüde yitirmiş bir orman ekosistemi yanma koşulları da oluşunca yanmak -ki bir anlamda ötanazi gibi- için can atar; kimileyin orman ekosistemi yöneticisi de bu sürece yardımcı olabilir. Çağlar, “Son yangınları bu sınıfa sokabilmek mümkün mü?” sorumuzu da şöyle yanıtladı; “Bilemiyorum. Etkilenen yerleri dangalakça hemen ağaçlandırmaya kalkmayın derken, söylemek istediğim de bir bakıma buydu: Önce bir inceleyin hangi yapısal özelliklere sahip orman ekosistemi hangi özellikleri ne denli etkilendi? Öncelikle bu sorunun yanıtlanması gerekiyor; bu da öyle bir kaç ay içinde, hele de OGM gibi “emir komutacı” düzenle çalışan bir kuruluşla üstesinden gelinebilecek bir gereklilik değil”. 

"BÖLGESEL KALKINMA DENEYİMLERİNDEN YARARLANILMALI"

1989 yılında oluşturulan GAP Bölge Kalkınma İdaresi benzerinin bölgesel olarak etkinlikte bulunan “kalkınma ajansları” olarak 2006 yılında gündeme getirildiğini belirten Çağlar önerisini şu sözlerle ifade etti; “Bence bölgesel kalkınma plan, program, proje ve örgütlenme deneyimlerinden de yararlanarak; İzmir, Muğla, Aydın, Antalya, Mersin, Adana ile Hatay illerinde son orman yangınlarının yol açtığı, bundan sonra da yol açabileceği ekolojik, ekonomik, toplumsal ve kültürel yıkımları onarmak; yeni orman yangınlarını ve yıkımlarını en aza indirmek amacıyla tümleşik “Bölgesel iyileştirme ve koruma projesi” hazırlanabilir. Bu amaçla; demokratik bir kamusal yönetsel yapı oluşturulabilir; yetki, bütçe, uzman iş gören, araç gereç donanımı sağlanabilir. Gerekli hukuksal düzenlemeler yapılabilir. İlgili bakanlıkların, bu kapsamda “kalkınma ajansları” vb. kuruluşlarının da desteklemesi gereken bu yönetsel yapının temel işlevi, saydığım illeri kapsayacak tümleşik beş yıllık “bölgesel” plan, iller düzeyinde yıllık programlar ile hazırlanmasına ve uygulanmasına yönelik çalışmaların eş güdümü olabilir”.

https://www.evrensel.net/haber/440606/orman-yanginlarini-engellemek-icin-bolgesel-iyilestirme-ve-koruma-projesi-gerekli

ÇEPEÇEVRE YAŞAM - Akbelen ormanını koruma mücadelesi

 



Çepeçevre Yaşam'da bu hafta Akbelen Ormanı'nın Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali'ne kömür temini için kesilmesine karşı halkın verdiği mücadele yer alıyor.

 18 Ağustos 2021 07:

Muğla Milas'a bağlı İkizköy yakınındaki Akbelen Ormanı'nın Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali'ne (YK Enerji) kömür temini için kesilmesine karşı verilen mücadele devam ediyor.

Santralin komşuları olan dokuz köyü yutarak genişlemesine tanıklık eden ve kendi köylerinden de bir mahallenin kömür ocağı olmasına engel olamayan İkizköylüler, Akbelen Ormanı'nın da ellerinden alınarak kömür madeni yapılmasına karşı aylardır direniyor.

Yaklaşık bir aydır orman kıyısında çadırlar kurarak şirketin kesim yapmasına izin vermeyen köylülere ülkenin birçok yerindeki ekoloji mücadeleleri de destek veriyor.

Özer Akdemir'in hazırlayıp sunduğu Çepeçevre Yaşam, bu bölümünde Akbelen ormanının korunması mücadelesini ele alıyor. (Evrensel WebTV)

https://www.evrensel.net/haber/440578/akbelen-ormanini-koruma-mucadelesi-cepecevre-yasam

17 Ağustos 2021 Salı

Çine'de madenci şirket dinamit patlatmak için köylüyü zorla evinden çıkarmak istiyor

 17 Ağustos 2021 10:08

Çine'nin Topçam mahallesinde yaşayan Ali Coşkun ve ailesi, maden işleten şirketi tarafından "Patlatma yapacağım, evi hayvanlarınızla birlikte terk edin" denilerek zorla uzaklaştırılmaya çalışılıyor.

Fotoğraf: Zeynep Coşkun

ÖZER AKDEMİR


İzmir

Çine'nin Topçam mahallesinde yaşayan Ali Coşkun ve ailesinin evlerine 50 metre uzaklıkta maden işleten şirketi "Patlatma yapacağım, evi hayvanlarınızla birlikte bir süre terkedin" diyerek aileyi uzaklaştırmaya çalışıyor. Evini terk etmeyeceğini söyleyen Cennet Coşkun ise şirket görevlilerinin kendisini "Seni vururum" diye tehdit ettiklerini söyledi.

PATLATMA GÖRÜNTÜLERİ YOĞUN TEPKİ ÇEKİNCE...

Kaynak suları ve fıstık çamları ile ünlü Topçam köyünde Eysim adlı şirket köylülerden Ali Coşkun'un evine 50 metre uzaktıkta patlatmalı madencilik yapıyor. Geçtiğimiz günlerde ortalığı savaş alanına döndüren patlatma görüntüleri Ali Coşkun'un kızı Zeynep Coşkun tarafından görüntülenmişti. Gazetemizin gündeme getirdiği ve insanların yaşadığı korku ve paniği açıkça ortaya koyan bu görüntülerin diğer medya kuruluşlarında haber olması ve sosyal medyada paylaşılmasının ardından şirkete yoğun tepki gelmişti.

 

SAVCILIĞA GİTTİ "ŞİRKET HAKLI, DİRENMEYİN" YANITI ALDI

Bu olaydan ders aldığı anlaşılan madenci şirket bugün sabah patlatma yapmadan önce Ali Coşkun'un evine giderek, patlatma yapacaklarını, kendi güvenlikleri için evlerini hayvanlarını da alarak bir süre terketmeleri gerektiğini söyledi. Çine'de bulunan Ali Coşkun soluğu Çine Cumhuriyet Savcılığında alırken savcı ile yaptığı görüşmeyi şöyle anlattı: "Savcı madenin izni var, benim de bilgim var. Jandarma sizin güvenliğinizi alacak ama şirketin patlatma yapmaya hakkı var diyor. 'Daha çok direnirseniz hakkınızda işlem yapacağım' dedi. Ben de 'Yapın o zaman' dedim" diye konuştu.

İNSANIN GÜVENLİ YERİ EVİ DEĞİLSE NERESİDİR?

Savcının şirkete patlatma için kendisinin izin verdiğini söylediğini aktaran Coşkun, "Benim bildiğim bir kere evlerin 3 km yakınında patlatma yapılamaz. İkincisi patlatma iznini valilik verir. Aydın Valiliğinden yazı alıp 15 gün önce bana bildirmeleri lazım. Adamlar bu sabah gelmişler, biz patlatma yapacağız, siz güvenli bir alana gidin diyorlar. İnsanın evinden daha güvenli bir alan olur mu? Bir insanın güvenli yeri evi değilse neresidir? Bizi evimizden kovmaya çalışıyorlar. Ben meraklısı değilim madenin dibinde bu çileyi çekmeye. Ancak gidecek yerim de yok. Türkiye vatandaşları başlarına bir iş geldiği zaman jandarmaya sığınır. Onun güvencesi altına girer. Ama jandarma size vurup kırıp evinizden atarsa buna ne demek lazım..."

Hayvanlarının hamile olduğunu, patlatma ya da sirenlerle korkutma nedeniyle düşük yapabileceklerini söyleyen Coşkun, "Birisi dolar zengini olacak diye hiçbir güç benim hayvanlarımı alıp damından dışarıya çıkaramaz. Eşim panik atak hastası. Patlatmalardan sonra kendini kaybediyor, saatlerce baygın yatıyor. Eğer hayvanlar ve biz riskli alandaysak patlatma yapamazsınız zaten" dedi. 

MADEN ŞEFİ "SENİ VURURUM" DEDİ

Telefonla görüştüğümüz eşi Cennet Coşkun hiçbir şekilde evinden çıkmayacağı söyledi. Coşkun, "Madenin şeflerinden birisi 'Seni vururum' diye tehdit ediyor. Diğeri eline siren almış hayvanlarımı uzaklaştırmaya çalışıyor. Jandarma sesini çıkartmıyor. Yıllardır çektiğimiz yetmezmiş gibi şimdi de zorla evimden atmaya çalışıyorlar. Bir yere gitmiyorum ben. Evimi terk etmiyorum" diye konuştu.

https://www.evrensel.net/haber/440498/cinede-madenci-sirket-dinamit-patlatmak-icin-koyluyu-zorla-evinden-cikarmak-istiyor

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...