29 Ağustos 2021 Pazar

‘Terörist madenci!..’ (Pazar yazısı)

 29 Ağustos 2021 04:20

Aydın Ekoloji ve Yaşam Platformu, Çine Yaşam Platformu, Yatağan Yeşil Yaşam Derneği ve bölge halkı, Çine’de yaşanan yangın ve madencilikle ilgili basın açıklaması yaptı.

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

PAZ

Yaşlı bir çınar ağacının geniş yapraklı kalın dallarının gölgesine toplanmış kalabalığın bir iki adım gerisinde duruyordu Sarıköylüler. En yaşlısı yetmiş en genci kırk gösteren bu altı yedi kişilik köylü grubu, ne yapacaklarını bilmeyenlerde görülen sıkılgan yüz ifadeleri ile tuhaf bir tedirginlik içindeydiler. Arada kendilerine soru soranlara üç beş kelime edip bakışlarını önlerine eğiyor, başka soru gelecek endişesi ile bekliyorlardı.

‘Dışarıdan gelenler’ bir minibüs ve bir iki otomobille Aydın’dan, Çine’den, Yatağan’dan gelmişlerdi. Çok değil 15-20 gün önce bir yüzü Çine Ovası öbür yanı Yatağan’a uzanan dağın büyük bir bölümünü yakan yangınlara ve yöredeki dağları delik deşik eden madenlere dair basın açıklamasını Sarıköy’de yapmak istemişlerdi. Yangın sırasında boşaltılan ve adeta yok olmanın eşiğinden dönen köylüler kendi köyünde misafir gibi bir tavır içindeydiler. Çınar ağacının iri gövdesini kendilerine siper edip, dışarıdan gelen bu 20-30 kişilik grubu ürkek gözlerle izliyorlardı. Grubun içinde gazeteciler ve cep telefonları ile sosyal medyadan canlı yayın yapan kişiler de vardı.

YANGIN MADENCİNİN İSTEDİĞİ YERLERİ Mİ YAKTI?

Pankartlar ve dövizlerde yangınlardaki ihmaller ve Sarıköy gibi bölgedeki yerleşimlerin kabusu olan maden işletmelerini protesto eden sloganlar, fotoğraflar vardı. Uzun basın açıklaması metninde iklim krizinden yangınlara ama en çok da köylerin içine kadar sokulan bu sırnaşık maden ocaklarına değinilmişti.

“Çine’nin ormanları, rüzgar enerji santralleri ve maden arama/çıkarma nedeniyle kıraç hale getirilmiştir. Bir tane ağaca dahi muhtaç olduğumuz halde binlerce ağaç, şirketler tarafından yok edilmiştir”.

Yangınlar, madencilik yapılan dağlarda bir tane yanmadık ağaç bırakmamıştı. “Bu yangınları madenciler çıkardı diyemiyoruz, buna dair elimizde bir kanıt yok ama bilinsin ki yanan yerlerde bir karış bile, madencilik faaliyetine açılırsa, bir tane dinamit patlatılırsa biz yangınlardan onları sorumlu tutacağız” dedi birisi.

ORMANI KİM KORUR?

“Peki ormanı kim korur? Madenci mi orman köylüsü mü? Madenci için orman nedir, orman köylüsü için nedir?” deniyordu basın açıklamasında. Sorunun cevabı da vardı:

“Ormanı, orman köylüsü korur. Çam ağaçlarının bakımını yapar, çıntarını toplar, kurdun kuşun sesini mest olarak dinler, göletini hazır tutar, keçisini otlatır. Orman köylüsü ormanın bir parçasıdır. Hem verir hem alır. Hem besler hem beslenir. Oysa madenler ve RES’ler, köylüyü ormandan koparmaktadır. Maden çıkarılan yerlerde ot bitmemekte, çıntar yetişmemekte, keçi otlamamaktadır. Madran Dağları’nda 47 tane keçi çobanı ve keçi sürüsü varken bu yıl 11 keçi çobanı ve keçi sürüsü kalmıştır. Oysa madenci için orman demek maden demektir. O, madeni aldıktan sonra üstünde ot bitmemiş, kıraç hale gelmiş, ormanın doğal örtüsü yok olmuş, hayvanı kaçmış, yangında yanmış umurunda değildir. Ancak ormanlar, köylüye değil madenciye teslim edilmektedir”.

Basın açıklamasının burasında sözü Çine Topçam köylüsü Ali Coşkun, eşi Cennet ve kızı Zeynep aldı. Evlerinin 50 metre yakınında işletilen madeni, dinamit patlatmaları sonrası yaşadıkları korku ve paniği, kimsenin seslerini dinlemediğini, duymadığını anlattılar. Madencilerin kendilerini ölümle bile tehdit ettiklerini söylediler.

En dokunaklı konuşmayı ise ailenin üniversite mezunu kızı Zeynep yaptı. “Biz” dedi, “Sadece yaşamak istiyoruz. Yaşarken etrafımızdaki çamlar, çiçekler, böceklerle birlikte yaşamak istiyoruz. Yangınlarda yanan o canların görüntüsü gözlerimden gitmiyor hâlâ! Bu nasıl bir vicdansızlık, nasıl insanlık?.. Bize diyorlar ki burayı terk etmezseniz o dinamit patlatmalarını bile arar hale geleceksiniz! Annemi, babamı ölümle tehdit ediyorlar. Bizi koruyacak bir güç yok mu? Devlet nerede, adalet nerede?..”

*

DOĞRU DEĞİL Mİ?

Sarıköy’de güngörmüş çınarın dibinde söylenen bu sözlerin birinci derecede muhatabı olan maden şirketlerinden birisinin, Eysim’in patronu, sanki bu sözleri önceden duymuş gibi, birkaç hafta önce Çine Belediye Meclis toplantısında maden şirketlerinin topluma öcü gibi gösterildiğinden yakınmıştı. Aynı zamanda AKP’den belediye meclis üyesi olan Eysim patronu Muhammet Demir; “Maden işverenleri topluma karşı sanki vahşi madenci, katil madenci, terörist madenci şeklinde gösterilmeye çalışılıyor” diye sızlanmıştı.

Eysim’de çalışırken silikozis hastalığına yakalanıp kapı önüne konan, tedavisi olmayan bir hastalıkla yaşam boyu kaderine terk edilen işçiler eski patronlarının bu sözlerini duyduklarında “Doğru söze ne denir! Değil misiniz?” dediler!

Evleri, zeytinleri, süt sağma ve kaymak yapma makineleri her gün bir parmak tozun altında kalan Çine’ye iki kilometre uzaklıktaki Eysim maden işletmesinin komşusu Yolboyu köylüleri “Değil misiniz?” dediler!

Evinin 50 metre dibindeki madende patlatılan dinamitler sonrası çatısına taş yağan, hayvanları düşük yapan, kendileri toza belenen, fıstık çamları ürün vermeyen tüm bunların üzerine bir de ölümle tehdit edilen Coşkun ailesi “Bu terör değil mi? Bunu yapanlara terörist denmez mi?” diye sordular?

Dallarındaki zeytinlerle birlikte kesilen zeytin ağacı, bir gece yarısı kamyonlarla üstü örtülen çam fidanları, kaynadığı yerde madencilik yapılan Türkiye’nin en kaliteli sularından birisi olan Topçam’ın kaynak suları, maden işletmelerinin iş makineleri altında parçalanıp yok edilen antik kentler, ören yerleri, höyükler, yerinden yurdundan edilen onca mahlukat; “bu vahşet, bu vandallık değil mi?” derdi sesleri, dilleri olsa!..

Maden patronunun sözleri için söylenecek tek bir şey var aslında; “Merd-i kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler”!..

https://www.evrensel.net/yazi/89361/terorist-madenci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...