31 Ocak 2024 Çarşamba

İzmir’in yaşamsal sorunu; Efemçukuru madeni - Av. Arif Ali Cangı (Yenigün Gazetesi)

 

31 Oca 2024 - 04:06


Av. Arif Ali Cangı


Yazılarımda önemsediğim konularda sorunun fikri takibine katkıda bulunmaya çalışıyorum. İzmir için fikri takibinin yapılması gereken en önemli sorunlardan birisi Efemçukuru Altın Madeni.

Yaşamı savunma mücadelesinde Efemçukuru Altın Madeni, yaklaşık 22 yıldan bu yana gündemimizde. Konudan, ilk olarak, gizli bir adresten 2002 yılı yaz başlarında “…İzmir’in su havzasında Efemçukuru köyünde, Tüprag firmasının Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan altın madeni işletme izni aldığı, İzmir Su Kanalizasyon İdaresi'nin (İZSU) su havzasını kirleteceğinden buna karşı çıktığı, ancak engel olamadığı, olaya müdahale edilmesi gerektiği…” şeklinde bir e-mailin gelmesiyle haberdar olduk. Kent ve Çevre Komisyonu’ndan sorumlu yönetim kurulu üyesi olduğum döneme denk gelen bu ihbar ve talebi doğal olarak İzmir Barosu Yönetim Kuruluna getirdim. Yönetim Kurulu kararı ile Baro Başkanı, yaklaşık 11 yıl önce kaybettiğimiz bizler için Kutup Yıldız olan Noyan Özkan imzası ile İZSU’ya hemen yazı yazıldı; “Baromuza ulaşan bilgilere göre; “...Tahtalı Barajına bağlanarak kentimizin içme suyuna katılması planlanan Çamlı Barajı Gölü mevkiinde, altın işletmeciliği konusunda, TÜPRAG Firması tarafından başvuruda bulunulmuştur... Bu konunun; doğal çevrenin korunması ve kentimizin içme suyunun temizliği yönlerinden son derece duyarlılığı olduğunu düşünüyoruz. Baromuzun Kent ve Çevre Komisyonu’nun çalışmalarına esas olmak üzere; bu konudaki başvuru ve yapılan  işlemler hakkında en kısa zamanda bilgi verilmesini dileriz” denildi. Sanki bu başvuru bekleniyormuş gibi; madencilik faaliyetlerinin su havzasını kirletme riski olduğuna dair İZSU ve Devlet Su İşleri (DSİ) 2. Bölge Müdürlüğü tarafından hazırlanmış bilimsel raporların da yer aldığı kocaman bir dosya geldi. Bu aşamadan sonra, Bergama Ovacık Altın Madeni’ne karşı oluşturulan İzmir-Bergama, Eşme, Sivrihisar Elele Hareketi tarafından olay takibe alındı. bilimsel çalışmalar yapıldı,davalar açıldı.

Gazetemizin başarılı genç muhabiri/yazarı sevgili Nurcan Etik’in “Enfes Üzümü İçin Felaket Sinyali! Üretici Gözyaşı Döküyor” başlıklı bir haberi üzerine 20 Eylül 2023 tarihli Efemçukuru’nda daha neyi bekliyoruz? (1) başlıklı yazımda Efemçukuru Altın Madeni’ne karşı açılan davaları, davalarda alınan raporları ayrıntılı  olarak yazmıştım.

Bu olayın başından beri  takipçisi olan Özer Akdemir bu hafta  Pazartesi ve Salı günü iki ayrı haber yaptı., önce kaçak sondajları (2), sonra da bu habere ilişkin görüşlerimi (3) haberleştirdi.

Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir, altıncı şirket, altın karlarını ve Efemçukuru’nu terk etmek istemiyor, 1 Haziran 2011’den bu yana çalışan ve bir kez artırdığı madenin kapasitesini yeniden artırma yolunda. Bu maden yüzünden İzmir için özellikle Yarımada için yaşamsal öneme sahip Çamlı Barajı yapılamıyor, oradan sağlanacak su “ahlaksız teklifler” (4)  sonucunda Gördes barajından getirilmeye çalışılıyor, İzmir’liler içmedikleri suyun parasını ödüyorlar, bu yüzden İzmir’de su çok pahalı.

Lafı uzatmaya gerek yok; su havzası için büyük tehdit, İzmirlilerin cebine zarar bu madenin kapatılması gerekiyor. İzmir için yaşamsal bir sorun olan Efemçukuru Altın Madeni için yerel yönetim adayları ne düşünüyor? AKP adayı Hamza Dağ ve CHP adayı Cemil Tugay’dan yanıt bekliyorum.

 

1 - https://www.gazeteyenigun.com.tr/makale/17091774/av-arif-ali-cangi/efemcukurunda-daha-neyi-bekliyoruz

2 - https://www.evrensel.net/haber/509261/izmirlilere-kotu-haber-efemcukuru-altin-madeni-genisliyor?a=b531b

3 - https://www.evrensel.net/haber/509366/izmirlilerin-temiz-ve-ucuz-su-icebilmesi-icin-efemcukuru-altin-madeni-mutlaka-kapatilmali

4 - Dönemin Çevre ve Orman Bakanı Prof.Dr.Veysel Eroğlu’nun Gördes teklifi için dönemin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun nitelemesi

31 Oca 2024 - 04:06


https://www.gazeteyenigun.com.tr/makale/19053931/av-arif-ali-cangi/izmirin-yasamsal-sorunu-efemcukuru-madeni



30 Ocak 2024 Salı

"İzmirlilerin temiz ve ucuz su içebilmesi için Efemçukuru Altın Madeni mutlaka kapatılmalı"

 

30 Ocak 2024 12:51


Av. Arif Ali Cangı: Bu madenin bir an önce kapatılması gerekiyor. Kapatılmalı ki İzmirlilerin su için Çamlı Barajı yerine Gördes barajına mahkûmiyeti sona ersin. İzmirliler bu kadar pahalı su içmesin.

Efemçukuru Altın Madeni | Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel


Özer AKDEMİR
İzmir

İzmir Konak Meydanı'na kuş uçuşu 20 km uzaklıkta, kentin tek yüzeysel su toplama havzasında olan Efemçukuru köyü yakınındaki altın madeni birinci derece doğal sit alanında sondaj çalışmaları yapmaya devam ediyor. Kanadalı Eldorado Gold altın tekelinin Türkiye’deki şirketi TÜPRAG’a ait olan altın madenine karşı açılan davaların büyük çoğunluğunun avukatı olan Av. Arif Ali Cangı, altıncı şirketin bölgede kurduğu altın zenginleştirme tesisini çalıştırmak için her şeyi yapacağını söyledi. Cangı, yerel seçimler öncesi kentin suyunu doğrudan ilgilendiren altın madeni konusunun İzmir siyasetinin gündeminde olması gerektiği görüşünde.

“SUÇ İŞLENİYOR!”

Gazetemizin gündeme getirdiği ve altın madeninin birinci derece doğal sit alanında yaptığı sondaj faaliyetlerinin görüntülerine yer verdiğimiz haber kentin gündeminde tartışılmaya başladı. Karabağlar Belediyesi tarafından bölgedeki maden sondajı çalışmalarına karşı açılan davada İzmir 6. İdare Mahkemesinin “1. derece doğal sit alanında hiçbir madencilik faaliyeti yapılamaz” kararına rağmen şirketin devam eden sondaj çalışmaları ile ilgili Av. Arif Ali Cangı’nın görüşlerini aldık. Cangı, sondajların Maden İşleri Genel Müdürlüğünden yeni bir ruhsat ve izin alınmadan yapılıyorsa Madencilik Mevzuatı açısından ortada bir suç olduğunu söyledi. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün (MPEG) olaya hemen müdahale edip durdurması gerektiğini belirten Cangı, Orman Kanunu açısından da suç işlendiğini dile getirdi.

“ŞİRKET ZENGİNLEŞTİRME TESİSİNİ ÇALIŞTIRMAK İSTİYOR”

Cangı, “Orman İdaresinin gerekli tutanağı tutup Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunması gerekiyor. Ayrıca bir zarar söz konusu ise o zararın tazmini için talepte bulunması, olmazsa dava açması gerekiyor. Sondajların 1. derece doğal sit alanında yapıldığını, dolayısıyla İzmir Çevre İl Müdürlüğü'nün de sorumluluğunda olan bir konu olduğunun altını çizen Cangı, “Çevre İl Müdürlüğü’nün mutlak korunması gereken bir alanda yapılan sondaj faaliyetlerine müdahale edip durdurması gerekiyor. Ama anlaşılan gizli kapaklı, herkesten uzak sondaj çalışmalarını yapmaya devam ediyorlar. Bu şu anlama geliyor; madenci şirket daha önce kapasite arttırarak faaliyet süresini uzattı. Yeni rezervler bulur ise bunu işletmeye devam edecek. Baştan beri biz söylüyoruz, burada altın madeni çıkarmanın dışında bir zenginleştirme ünitesi fabrikası kurulmuş durumda. Şirket bu fabrikayı çalıştırmak için elinden geleni yapacak. Bölgedeki tüm altın rezervlerini çıkartıp burada işlemek isteyecektir” diye konuştu.


Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

EFEMÇUKURU İZMİR SİYASETİNİN GÜNDEMİNDE OLMALI

Altın madeninin İzmir'in su havzasında kentin içme suyunu kirlettiğinin kesin olduğunu aktaran Cangı, “Bu madenin bir an önce kapatılması gerekiyor. Kapatılmalı ki İzmirlilerin su için Çamlı Barajı yerine Gördes barajına mahkûmiyeti sona ersin.  İzmirliler bu kadar pahalı su içmesin. Kendi bölgesinde ucuz elde edilebilecek su kaynağında kendi su ihtiyaçlarını görebilsinler” dedi. Yerel seçim öncesinde Efemçukuru Altın Madeninin mutlaka İzmir siyasetinin gündeminde olması gerektiğini belirten Cangı, “Bunun için çaba harcayacağız bütün bilgiler toplandıktan sonra gerekli suç duyuruları EGEÇEP tarafından yapılacaktır” dedi.

 https://www.evrensel.net/haber/509366/izmirlilerin-temiz-ve-ucuz-su-icebilmesi-icin-efemcukuru-altin-madeni-mutlaka-kapatilmali

29 Ocak 2024 Pazartesi

İzmirlilere kötü haber: Efemçukuru Altın Madeni genişliyor!

 

29 Ocak 2024 12:37


İzmir'in içme suyu havzasındaki Efemçukuru Altın Madeni, 1. derece doğal sit alanında kaçak sondajlar yapıyor.

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel


Özer AKDEMİR
İzmir

İzmir’in içme suyu havzasında 13 yıldır faaliyetlerini sürdüren Kanadalı TÜPRAG Şirketine ait Efemçukuru Altın Madeni sessiz sedasız genişleme çalışmalarını sürdürüyor. Özellikle komşu köy Kavacık ile Efemçukuru arasındaki yol güzergahında yoğunlaşan altın madeni sondaj çalışmaları, madenin batı yönündeki tepelerde de devam ediyor. Madenin sondaj çalışmaları yaptığı bölge tamamen ormanlık, su havzasında ve 1. derece doğal sit korumasında!

ÇEPEÇEVRE YAŞAM'DA GÜNDEME GETİRMİŞTİK

Geçtiğimiz ay Çepeçevre Yaşam çekimleri için bölgede çekim yaparken gözümüze çarpan orman içinde açılmış alanlar ve bu alanlar arasında uzayan kalın boruların maden sondajları olabileceğini düşünerek, madene karşı açılan davaların avukatı Arif Ali Cangı’ya konuya dair bilgisi olup olmadığını sorduk. Cangı’nın bu son yapılan işlerle ilgili bilgisi yoktu. Efemçukuru’ndaki bu sondaj alanı olduğunu tahmin ettiğimiz orman içindeki açılmış alanlara da dikkat çektiğimiz Çepeçevre Yaşam programının ardından bizlere ulaşan arıcılar şüphelerimizin doğrulayan bilgiler verdiler.

GEZGİN ARICILAR MADEN SONDAJLARINI DOĞRULADI

Kendilerini gezginci arıcılar olarak tanımlayan bu kişiler kovanlarını bu bölgeye koymak istediklerinde maden çalışanlarının kendilerine bölgenin madenin sondaj çalışması bulunduğu gerekçesiyle kendilerini engel olduğunu anlattılar. Arıcılar, “Biz bölgede yıllardır arıcılık faaliyetleri yapıyoruz, gezgin arıcıyız. Kuşadası’dan Seferihisar Kavacık istasyonlarında arıcılık yapıyoruz. 1. derece doğal sit alanlarında biz ekosisteme fayda sağlamamıza rağmen kolonilerimizi oralara koymak için bin tane evrak hazırlarken altıncı şirket kafasına göre izinsiz alanlarda sondaj faaliyetleri yapıyor” dediler.

MADEN, SONDAJLARA İZİN TALEBİNDEN İKİ YIL ÖNCE BAŞLAMIŞ!

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Bölgede yapılan madencilik çalışmaları ile ilgili google haritalar üzeriden yaptığımız çalışmada TÜPRAG’ın 2021 yılında bölgeye girme için orman izni istemesinden iki yıl önce aslında yörede çalışmalara başladığı ortaya çıkıyor. Haritalarda geriye dönük inceleme yapıldığında 2019 Nisan ayında aynı yıl Temmuza kadar yapılan tahribat açık bir şekilde görülüyor. Bu sondaj çalışmalarını öğrenen Karabağlar Belediyesi Kavacık köyü belediye sınırları içinde kaldığı için madenin sondaj çalışmalarına karşı 2020 yılında dava açmış.

KARABAĞLAR BELEDİYESİ: BÖLGE 1. DERECE DOĞAL SİT, ORMAN, TARIM ALANI, SU HAVZASINDA

Konuya dair biraz araştırma yaptığımızda Menderes ilçesi Efemçukuru Mahallesi ile Karabağlar ilçesi Kavacık Mahallesi sınırları içerisinde kalan TÜPRAG Metal Madencilik adına 3.100,00 metrekare alanda sondaj ve 10.257,00 metrekare alanda maden altyapı tesis (sondaj ulaşım yolu) izin talebinin İzmir 1 Numaralı Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunca kabul edildiği gördük. Kurul, sondaj yapılacak alanda ağaç kesimi yapılması gerekmesi halinde kesilecek ağaçlara ilişkin ağaç rölevesi çıkarılarak komisyondan izin alınması ve mevcut orman yolunun kullanılması kaydıyla madene istediği izni 9 Ekim 2020 tarihinde vermiş.

Bu çalışmaları öğrenen Karabağlar Belediye Başkanlığı ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın şirkete verdiği sondaj iznine karşı İzmir 6. İdare Mahkemesinde dava açmış.





Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

KAVACIK ÜZÜMÜ COĞRAFİ İŞARET PATENTLİ

Karabağlar Belediyesi ise bölgenin 2019 yılında 1. Derece doğal sit alanı ilan edilmiş hassas bölgede yer aldığı, Kavacık Köyü çevresinde yetiştirilen en önemli tarım ürünü olan "Kavacık Üzümü"nün Türk Patent Enstitüsü tarafından 20 Aralık 2019 tarihinde coğrafi işaret tescil belgesi ile tescil edildiğine dikkat çekildi. Kesin korunacak hassas alanlarda madencilik faaliyeti yapılamayacağına dair ilke kararının anımsatıldığı dava dilekçesinde, bölgenin aynı zamanda orman alanı, tarım arazisi, dere yatakları ve baraj koruma havzası içinde yer aldığı belirtiliyor. Dilekçede Kavacık Mahallesinin doğal nitelikleri yönünde korunması gerekli bir alan olduğu, ormanlık alanda kurulan maden işletmelerinin çevreye büyük zararlar verdiği, söz konusu faaliyetin yeraltı sularına da zararının olduğu dile getiriliyordu.

MAHKEME: 1. DERECE DOĞAL SİT ALANINDA MADEN ÇALIŞMASI YAPILAMAZ

Mahkemenin oy birliği ile aldığı kararında, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 16 Ekim 2019 tarihli Doğal Sit Alanları Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararında yer verilen istisnalar arasında, 1. Derece Doğal Sit Alanı sınırları içerisinde maden sondajı ve maden alt yapı tesisi (sondaj ulaşım yolu) yapılmasına cevaz veren bir uygulamaya (fiziki müdahaleye) yer verilmediği anlaşıldığımdan, İzmir 1 Numaralı Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunun kararında hukuka uyarlılık bulunmamaktadır” denildiği görülüyor.

2019 yılında sondaj çalışmaları yapmak için orman içerisinde yollar açan şirketin açtığı bu yollar dava dosyasında “mevcut orman yolu” olarak geçiyor.

MADENİN MAHKEME KARARI DİNLEMEDİĞİNİN GÖRÜNTÜLERİ

Mahkemenin bu kararına rağmen elimize ulaşan son görüntüler maden şirketinin hukuk tanımazlığını gösteriyor. Mahkemenin 1. derece doğal sit alanında madencilik faaliyeti ya da alt yapısı yapılamaz diyen açık kararına rağmen şirket tam da koruma altında olan alanlarda sondaj çalışmalarına devam ediyor. Sondajlar Efemçukuru ile Kavacık köylerini birbirine bağlayan yol güzergahında yapılıyor. Köylüler bu yolun asfalt dökülerek iyileştirilmesini istediklerini ancak madenci şirketin buna engel olduğunu ileri sürüyorlardı. Madenin şimdi bu bölgede sondaj çalışmalarına başlaması şirketin yolun iyileşmesini neden istemediğini de ortaya koyuyor.


DERELERE PASA VE MADEN ATIĞI DÖKÜLÜYOR

İzmir’in tek yüzeysel su toplama havzası olan bölgedeki dere kenarlarında yapılan bu maden sondaj çalışmaları nedeniyle dere yataklarına maden pasaları dolduğu da ileri sürülüyor. Üç yüz bin İzmirlinin içme suyunu sağlaması planlanan Çamlı Barajı’na 13 yıl önce TÜPRAG şirketinin altın madeni işetebilmesi için ÇED olumlu belgesi verilmemişti. İşte bu dereler AKP’nin yapımına izin vermediği Çamlı Barajına akıyor. Yörede yaşayan köyüler baza derelere madenin geceleri atık su deşarjı yaptığını da ileri sürerken, geçmişte bölgede su derelerde çok sayıda balık ölümlerinin olduğu. Derelerin köpürdüğü ile ilgili köylülerin anlatımlarının haberlerini yapmıştık.

 https://www.evrensel.net/haber/509261/izmirlilere-kotu-haber-efemcukuru-altin-madeni-genisliyor?a=b531b

28 Ocak 2024 Pazar

Gediz’in kıyameti! (Pazar yazısı)

 

28 Ocak 2024 04:35




Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel

Özer Akdemir


Tüm yazıları

Eliyle ileride görünen sazlıkları işaret ederek, “Ben dokuz-on yaşlarındayken, Gediz’in kenarında hayvan güderdik. O zamanlar içmek için evden su götürdüğümü hatırlamıyorum. Nehrin kıyısındaki sazlıkların arasından suyu avuçlar, kumunu süzer, içerdik” dedi Ömer Sezgin. Turgutlu Ovası’nda, yemyeşil tarlaların ortasındaki iki katlı evinin terasında çekim yaparken, Gediz’in eski hali ile ilgili sorumuzu böyle yanıtladı.

Gediz, 50 metre ötemizdeydi. Bulunduğumuz teras kattan sazlıkların ve söğüt ağaçlarının ardındaki nehrin suyunu göremiyorduk. Ova ise dümdüz uzanıyordu önümüzde. Taa Çaldağı’ya kadar küçük tepeciklerle dalgalanan ova, dağın eteklerinde puslar içinde belli belirsiz koyu yeşil bir hat olarak seçilen ormanda son buluyordu. Kış güneşinin altında topraktan beyaz bir buğu yükseliyor, tek tük ağaç ve evler bu buğunun içinde tül bir perdenin gerisindeymiş gibi tütüyordu. Ovanın doğu tarafı ise neredeyse Turgutlu’nun yoksul gecekondu mahallelerini görebileceğiniz kadar düzlüktü.

Çocukluğunu anlatırken 60- 65 yaşlarında gösteren adamın mavi gözlerinde özlem bulutları peydahlandı. Onu yarım asır öncesinden bugüne döndürmek için bir soru yetti. Gediz’in şimdiki durumunu öğrenmek için,  

“Ya şimdiki Gediz?” diye sordum

Gözlerindeki bulutlar kayboldu aniden, suratını buruşturdu; “Şimdi elimi bile yıkamıyorum!” dedi.

ATIKLAR GECE YARISI GEDİZ’E DÖKÜLÜYOR! 

Gediz’in el yıkanmayacak derecede kirli halini, yarım saat kadar önce, Ömer Sezgin’le daha tanışmadan, o bizi evinin terasına çay içmeye çağırmadan önce, yakından görmüştük. Yeni yeni yeşillenmeye meyletmiş tarlaların ortasında ilerleyen toprak yola aracımızı park edip çimlenmiş buğdayların yanından, çamurlara bata çıka ilerlerken, sazlıkların içinden sesini duyduğumuz nehri bir türlü göremiyorduk. İnsan boyunu aşan sazların ortasından giden ve bir süre sonra çamurlu bir suyun altında görünmez olan yol, doğrudan nehre çıkıyordu. Nehrin üzerindeki alçak köprü son yağmurlarla coşan suların altında kaybolmuştu. Gediz’in yanına vardığımızda hızla akan nehri neden göremediğimizi anladık. Su, sazlıklar ve toprak aynı renkteydi…

Hani internette zırt pırt önümüze çıkan, bulunduğu arazinin rengine kendini uydurmuş, doğanın bir parçası olmuş leopar, bukalemun, yılan gibi hayvan fotoğrafları vardır ya. İşte o haldeydi nehir! Uzaktan bir fotoğraf çeksek, ancak dikkatlice baktıktan sonra, yeşil tarlaları sarışın yatay bir çizgi halinde kesen sazlıkların gerisinde bir nehir olduğu fark edilebilirdi.

Sadece son yağmurlarla yüklendiği toprağı değil, onlarca farklı kimyasal ve evsel atık kirilliğini de taşıdığını biliyorduk bu suların. Binlerce yıldır Gediz Havzası’na can olan bu sular artık gittiği yere kirliliği de taşıyordu. İşte Ömer Sezgin’in “Gediz’e bugün elimi bile sokmuyorum” demesinin nedeni buydu.

Buraya, Turgutlu Ovası’nın ortasına yapılan biyogaz elektrik üretim tesisi ile ilgili çekimler yapmak için gelmiştik. On yıl önceki Çaldağı’da nikel madeni mücadelesi sürecinden tanıdığımız ve madenin deneme üretim tesislerinin tam karşısındaki bağında çekimler yaptığımız Mehmet Orhan bugün de Gediz’in kenarında bize, biyogaz firmasının atıklarını tankerlerle getirip nehre döktüğünü anlattı. 

“Gece yarısından başlayarak geliyor kamyonlar. Şafak sökene kadar 5-6 kamyon, hemen on dakikada atıkları nehre boşaltıp geldikleri yoldan gizlice gidiyorlar. Kaç kere jandarmaya ihbarda bulunduk. Bir sonuç çıkmadı” dedi. 


 "TOPRAK BU SUYU ÇEKEMİYOR"

Teras katta çayımızı yudumlarken evin hemen yanından geçen yolun kıyısındaki tarlayı gösterdi Ömer Sezgin, “Tarlanın rengine dikkat ettiniz mi?”

Gösterdiği tarla, birkaç parmak uzamış yeşil bitkilerle kaplı yanındaki diğer tarlalardan biraz farklıydı hakikaten. Enine sürülmüş toprağın belli yerlerinde biriken suyun rengi simsiyahtı. Tarlanın diğer kısımlarında da yeşillikler arasında kelleşen yerden görünen toprak siyaha çalan bir renge bürünmüştü.

Bu durumu şöyle anlattı Ömer Sezgin; “Biyogazcılar tankerlerle bu tarlalara atıklarını boşalttılar, “doğal gübre bu” diye. Köylüler de sıraya girdi ne yalan söyleyeyim. Bunlardan birisi de benim amcaoğlum. Şu ilerideki tarla onun. Bu atıklar döküldükten sonra tarladaki mısır biraz büyüyüp kurudu. Tekrar ekti, yine kurudu. Bu yıl ekmedi. Bu atıkları içine çekemiyor toprak. Göllenip kalıyor böyle” dedi.

 TOPRAKTA TUZLANMAYA NEDEN OLUYOR

“Hakikaten gübre mi bu biyogaz atıkları” diye yanımdaki Vedat Çömlekçioğlu’na sordum. Makine mühendisliğinden emekli olmuş, çevre yönetimi bölümünde yüksek lisans yapmış ve kendi ifadesiyle 30 yıldır çevre mücadelesinin içinde olan birisiydi. Gülerek önündeki kalın klasörleri karıştırdı, bir kağıdı çekip aldı içinden. Turgutlu İlçe Tarım Müdürlüğünün biyogaz atıklarında yaptığı analiz sonucu ile ilgiliydi yazı. Büyük harflerle; “...Analiz sonucunda tuz içeriğinin yüksek olduğu tespit edilmiş olup, tarım arazilerinde tuzluluk sorunu yaratacağından dökülmesi uygun değildir” yazıyordu.

Ömer beyin amcaoğlunun tarlasındaki mısırların neden kuruduğu anlaşılmıştı. Vedat Çömlekçioğlu, tesisle ilgili şu bilgileri de verdi; “2020 yılında çalışmaya başladılar. Günde 591 ton hayvan dışkısı giriyor işletmeye. Bu dışkılar bakterilerle fermente edilip metan gazı üretiliyor. Bu gaz yakılarak elektriğe çevriliyor. Her gün 72 ton katı, 1043 ton sıvı fermente atık çıkıyor. Şirket bu atıkları önce tarlalara, sonrada da Gediz Nehri’ne dökmeye başladı, gizli gizli. Gediz’e 880 metre uzaklıkta tesisler.”

Gediz’e dökülen bu atıkların içindeki maddeler nedeniyle ileride nehirde müsilaj olabileceğini söyleyen Çömlekçioğlu dünyanın en güzel ovasında yapılan bu katliama karşı yapayalnız olduklarını söylüyordu. Çömlekçioğlu’nun “İzmir’in içme suyunun yarısı, Manisa’nın ise tamamı Gediz Havzası’ndan sağlanıyor” sözlerini Ömer Sezgin; “Su aldığımız kuyunun derinliği bu yıl 75 metreye kadar çıktı. Bu ovada kıyametin başlaması gibi bir şey” diyerek doğruladı.

"YALNIZIZ, YAPAYALNIZ!.."

İzzettin köyüne girmeden sola dönüp tarlaların arasındaki küçük bir tepenin üzerine kurulu tesisleri görmeye gittik. İçinde hayvan gübrelerinin fermente edildiği üç tane kocaman kubbe vardı tepede.

Yolda karşımıza çıkan vidanjörlere “Gediz’in neresine boşaltacaklar atıklarını acaba?” diyerek baktık.

Öğle sonu güneşini arkamıza alıp Turgutlu’ya dönerken aracımızın içindeki sohbette hâlâ, “Son iki yıldır ilk defa kuruduğunu görüyoruz Gediz’in. Ovanın sularının derine kaçması Gediz’in kıyametidir. Ne nehre ne köylüye, ne ülkeye sahip çıkan var. Yalnızız, Yapayalnızız!...” cümleleri dolaşıyordu. 

 https://www.evrensel.net/yazi/94235/gedizin-kiyameti

27 Ocak 2024 Cumartesi

Ayvacık Ilgardere RES’lerinin “ÇED Gerekli Değildir” kararı iptal edildi

 

27 Ocak 2024 15:37


Çanakkale’nin Ayvacık ilçesi Cemaller ve Keçikaya köylerinde 5 adet RES tribünü için verilen “ÇED Gerekli Değildir” kararının yürütmesini durduran mahkeme aynı gerekçelerle ÇED kararını iptal etti.

 


Fotoğraf: Kazdağı Doğal Ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği

 

 

Özer AKDEMİR

Çanakkale’nin Ayvacık ilçesi, Cemaller ve Keçikaya köyleri yakınında yapılması planlanan 5 adet rüzgâr enerji santrali (RES) tribününe verilen “ÇED Gerekli Değildir” kararı iptal edildi. Geçtiğimiz günlerde projenin yürütmesini durduran Çanakkale 2. İdare Mahkemesi aynı gerekçelerle projeye verilen ÇED Gerekli Değildir kararını da iptal etti.

MAHKEMENİN İPTAL GEREKÇELERİ

Uyuşmazlığın çözümü için mahkeme tarafından bölgede yaptırılan bilirkişi keşfi raporu 07.11.2023 tarihinde mahkeme dosyasına girdi. Raporu kararına esas alan mahkeme özetle;

  • Proje Tanıtım Dosyasında, projenin çevresel etkilerinin doru ve yeterli seviyede değerlendirilmediği,
  • jeolojik hidrolojik ve jeoteknik incelemelerde eksiklikler bulunduğu, proje tanıtım raporunun farklı kısımlarında dere yatağına oldukça yakın mesafede olduğu belirtilen proje alanının taşkın, heyelan ve benzeri durumlara karsı değerlendirilmediği,
  •  Türbinlerin kurulacağı parseller ile açılması planlanan yol güzergahındaki parsellerin niteliklerine ilişkin bilgilerin eksik/yetersiz olduğu,
  • Türbin noktalarının yer belirleme çalışmalarının tamamlanmadığı, rüzgâr ölçümü, değerlendirme ve tasarım çalışmalarının halen devam etmekte olduğu ve yerleşimlerin değişebileceğinin anlaşıldığı,
  • Raporda kapasite artısına konu olan türbin yerlerinin nasıl belirlendiğinin teknik olarak açıklanmadığı ve bu konuda belirsizlikler olduğu,
  • Proje tanıtım dosyasında kapasite artışına konu olan türbinlerin ve ilişkili faaliyetlerinin tarım ve hayvancılıkla ilgili çevresel etkilerine hiç yer verilmediği,
  • Bölgedeki bitkisel üretim faaliyetleri hakkında proje tanıtım dosyasında bilgi verilmediği gibi,
  • Proje alanında küçükbaş hayvancılık yapıldığı belirtilmesine karsın bu hayvanlar üzerinde kapasite artısına bağlı olarak yapılacak inşaat çalışmaları ve isletmeye bağlı çevresel etkilere değinilmediği,
  • Proje alanında orman, tarla ve mera vasıflı araziler olmasına karşın bu alanların vasıflarına, arazi kullanım kabiliyetlerine, sınıfı, sulama olanakları, yöredeki tarım, gıda ve hayvancılık faaliyetlerine ilişkin bilgilerin verilmediği,

gibi gerekçelerle oy birliği ile “ÇED Gerekli Değildir kararında hukuka uyarlık görülmemiştir” denildi.

“İTİRAZ ETTİK, KAZANDIK!”

Kararla ilgili açıklama yapan Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği “Tarım ve hayvancılık ile geçinen yöre köylülerinin geçim kaynağı olan  tarlalarının ve meralarının enerji şirketlerin rantı için  ellerinden alınmasına, köylülerin göçe zorlanmasına, RES’lerin  çevre ve  insan sağlığına zarar vermesine razı olmadık, itiraz ettik ve kazandık” dedi.

3 TRİBÜNLE ÜRETİME BAŞLAŞAN ŞİRKET SÜREKLİ TRİBÜN SAYISINI ARTIRMIŞTI

 

Fotoğraf: Kazdağı Doğal Ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği

Bölgede Or Enerji İnşaat A. Ş tarafından daha önce 3 adet türbin için “ÇED gerekli değildir” kararı verilerek 3 türbin kuruldu. Şirket daha sonra ''Ilgardere Rüzgar Enerjisi Santrali (RES) Kapasite Artışı'' projesi ile 5 türbin (30.000 mWe) daha ilave ederek toplam türbin sayısını 8 türbin’e çıkarmak istedi. Bu ilave 5 türbin için de “ÇED gerekli  değildir” kararı aldı. Henüz bu kapasite artışı için inşaata başlamamışken şirket bu kez de 3 türbinlik yeni bir kapasite artışı için 3. kez ÇED süreci başlattı. Yani şirket projesini toplamda 11 tribüne çıkardı.

HALKIN HABERİ DAHİ OLMAMIŞTI!

Firmanın 2. Kapasite artışı projesi için Cemaller köyünde “Halkın Katılımı Toplantısı” gerçekleştirildi. Çok gergin geçen toplantıda Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği temsilcileri ve köylüler projeye itirazlarını dile getirdiler. İlk kapasite artışı için ÇED gerekli değildir kararı verildiğini bu toplantıda öğrendiklerini tutanak altına alan köylüler, ilk kapasite artışı için verilmiş olan “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir'' kararının iptali için dava açtılar. Davacılar arasında Cemaller Köyü Muhtarlığı, Söğütlü Köyü Muhtarlığı  ve Kazdağı Doğal Ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği gibi kurumların yanı sıra onun üzerinde yurttaş yer aldı.

RES’LERE DAVA AÇILDI

Açılan davada RES’ler için seçilen yerin hukuka aykırı bir şekilde belirlendiği, daha önce üç adet RES için ''ÇED Gerekli Değildir'' kararının alındığı dile getirildi. Projenin tümünden ancak 2. Kapasite artışı projesi için halkın katılımı toplantısı yapıldığında bilgi sahibi olunduğunun belirtildiği dilekçede, ilave 5 türbinlik 1. Kapasite artışı için de “ÇED gerekli değildir” kararının verildiğinin bu toplantıda öğrenildiği, halka haber dahi verilmediği, kurulan santrallerin korkunç bir gürültü kirliliğine yol açtığı gibi gerekçeler ileri sürüldü.

Dava dilekçesinde RES’lerin ayrıca tarım arazileri yönünden Toprak Koruma Kurulu kararının ve toprak koruma projelerinin bulunmadığı,  tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının dayanağının olmadığı, RES projeleri kapsamında ortaya çıkan sosyal ve ekolojik bozulma için tedbirler alınmadan projenin etkilerinin küçük gösterilmeye çalışıldığı gibi sakıncalara da vurgu yapıldı.

 https://www.evrensel.net/haber/509135/ayvacik-ilgardere-reslerinin-ced-gerekli-degildir-karari-iptal-edildi

26 Ocak 2024 Cuma

Türkiye istilacı türlere karşı büyük oranda savunmasız

 

26 Ocak 2024 12:29


Prof. Dr. Ali Serhan Tarkan’ın çalışmasında iklim değişikliği ile biyolojik istilaların görülmemiş bir seviyeye çıktığı, Türkiye’nin de bu istilalar karşısında savunmasız olduğu ortaya konuldu.



Fotoğraf: Ali Serhan Tarkan'ın kişisel arşivi


Özer AKDEMİR

İklim değişikliğinin olumsuz etkileri ile ilgili yapılan araştırmalardan birisi de istilacı türlerle iklim değişikliği arasındaki ilişkinin incelenmesi oldu. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi, Temel Bilimler bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Serhan Tarkan tarafından yapılan araştırmada iklim değişikliği ile birlikte biyolojik istilaların görülmemiş bir seviyeye çıktığı, Türkiye’nin de coğrafi konumu gereği bu istilalar karşısında büyük oranda savunmasız olduğu ortaya konuldu.

İSTİLACI TÜR NEDİR?

İstilacı türler, “Karşılaştıkları ekosistemi etkin ve hızlı bir şekilde domine eden, yerli olmayan bitki, hayvan ve diğer organizmalar” olarak tanımlanıyor. Girdikleri bu yeni ekosistemde doğal rekabetçileri olmadığı için hızla çoğalan istilacı türler yerel biyoçeşitliliği tehdit ettiği gibi yerli fauna ve floraya önemli zararlar verebiliyorlar. Bu türler aynı zamanda ciddi ekonomik ve halk sağlığı sorunlarına da yol açabiliyorlar. Yapılan araştırmalarda istilacı türlerin yol açtığı toplam ekonomik maliyet, ABD’de 4.5 trilyon dolara, ülkemizde ise yıllık yarım milyar dolara ulaştığı hesaplanıyor. 

KÜRESELLEŞME VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İSTİLA HIZINI ARTIRDI

Yabancı ve istilacı türlerin ekolojileri, biyo-çeşitliliğe, ekonomiye etkileri ve risk yönetimleri üzerine çalışmalar yürüten Prof. Dr. Ali Serhan Tarkan’ın çalışmasına göre küreselleşme ve iklim değişikliği istila hızını artırdı. Biyolojik istilaların gezegende yaşamın tarihi boyunca görüldüğüne, doğanın temel ve ayrılmaz bir parçası olduğuna dikkat çeken Tarkan, sorunun biyolojik istilaların, özellikle küreselleşme ve antropojenik etkiler nedeniyle, bugüne dek görülmemiş artışından kaynaklandığı görüşünde. Yeni ekolojik türlerin ortaya çıktığı evrimsel süreçlerin yüzlerce, binlerce yıl sürdüğüne ve son derece yavaş ilerlediğine vurgu yapan Tarkan, son birkaç yüzyılda, insan ve malzeme hareketinin giderek artması ve hızlanmasının, çeşitli bitki, hayvan ve organizmaların tamamen yeni ortamlara taşınmasını kolaylaştırdığını dile getiriyor. Habitatlarda değişikliklere neden olan, yerli flora ve faunayı daha savunmasız hale getiren iklim değişikliğinin istilaları kolaylaştırdığını belirten Tarkan, birçok türün coğrafi yayılımı üzerinde en derin etkiyi yapan faktörlerden ikisinin, yağış ve sıcaklıklar olduğunu kaydediyor. Tarkan, “Yağışlarda gözlenen değişimler, suyu seven veya suya dayanıklı olan türlerin birbirleriyle rekabet etmelerine neden olabiliyor. Yükselen sıcaklıklar ise, mevcut dağılımı güney bölgeleriyle sınırlı olan bazı türlerin kuzeye yayılmasına izin veriyor” diyor.

İSTİLACI TÜRLERİN TÜRKİYE’YE MALİYETİ YILDA YARIM MİLYAR DOLAR! 

Tarkan, Yeni Zelanda ve Hawaii’deki bitki örtüsünün yaklaşık yarısının, yabancı türlerden meydana geldiğini Kuzey Kaliforniya’da ise neredeyse bütün ekosistemlerdeki yerel türlerin, benzer yabancı türlerle yer değiştirdiğini aktardı. ABD genelinde 2022 yılında yapılan bir çalışmaya göre, 1960 ile 2020 yılları arasında istilacı türlerin yol açtığı maliyetin toplam da 4.52 trilyon dolara ulaştığına dikkat çeken Tarkan, istilaların Türkiye’ye bedelinin ise yılda yarım milyar dolara ulaştığını dile getiriyor. Tarkan, “Avrupa ve Asya’nın kesiştiği, benzersiz bir kıtalararası konumda bulunan ve geniş taşıma ağı ile ticaret bağlantılarına sahip olan Türkiye de, biyolojik istilalara karşı son derece savunmasız. Henüz tamamlanan, yayınlanma aşamasındaki çalışmamız Türkiye'de ekonomik zarar meydana getiren yabancı türlerin neden olduğu toplam ekonomik maliyet, 1960-2022 yılları arasında 4.1 milyar dolara ulaşmış görünüyor” diyor. Tarkan bu durumdan etkilenen sektörler arasında 2.85 milyar dolar ile en yüksek toplam maliyeti sırtlayan tarımın geldiğini, onu 1.20 milyar dolar maliyet ile balıkçılık sektörü izlediğini belirtiyor.

İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ NELER?

Tarkan, istilacı organizmanın insan sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri bulunduğuna dikkat çekerek, “Yabancı türler, hastalık oluşturabildiği gibi, hastalığın taşınmasına da neden olabiliyor. Birkaç yüzyıl önce, çiçek hastalığı Kuzey Amerika’ya Eski Dünya’dan, Kara Veba ise Uzak Doğu’dan, istilacı olarak gelmişlerdi. Daha yakın zamanlı bir örnek olarak ise ABD’ye ithal edilen Asya kaplan sivrisineği verilebilir. Sarı humma ve Batı Nil Virüsü gibi birçok virüsün etkili bir taşıyıcısı olan bu sivrisinek, yayılıp yerleşik hale geldiği çeşitli bölgelerde halk sağlığı konusunda ciddi endişeler yaratıyor” dedi.

NE YAPILMALI?

İstilacı türlerin, duyarlı ortamlara yayılmasının önlenebilmesi için gereken ilk adımın belirli bir ekosisteme tehdit oluşturan türlerin tespit edilmesi olduğunu belirten Tarkan, “Bu noktada, daha sonra istilacı hale gelen yabancı türler ile hayatta kalmak için göç etmek durumunda kalmış çeşitli yerli türler arasında ayrım yapmak gerekiyor. İstilacı türlerde dikkat edilmesi gereken bir diğer konu, yayılmanın çoğunlukla hızlı ve kontrolsüz oluşu. Etkileşimlerin nihai sonucunu tahmin etmek oldukça zor olduğundan, durumu izlemek, erken tespit etmek ve gerektiğinde hızla müdahale edebilmek şart. İstilacılarla mücadelede tek bir faktörün değil birçok olası faktörün birlikte rol oynadığı dikkate alınarak hareket edilmesi gerekiyor” diyor.

 https://www.evrensel.net/haber/509057/turkiye-istilaci-turlere-karsi-buyuk-oranda-savunmasiz

25 Ocak 2024 Perşembe

Biyogaz tesisi Gediz Havzası'nı zehirliyor | ÇEPEÇEVRE YAŞAM

 


Dünyanın en verimli ovalarından Gediz Ovasını bu sefer de biyogaz tesisleri kirletiyor. Turgutlu İzzettin Köyü yakınındaki Manisa Biyogaz tesisi Gediz nehrine 800 m uzaklıkta ve atıklarını nehre boşaltıyor. Bu akşam #ÇepeçevreYaşam'da




23 Ocak 2024 Salı

Kapadokya’da sit alanındaki usulsüz kazı çalışmalarına karşı dava açıldı

 

23 Ocak 2024 15:24


Kapadokya'da doğal sit alanında kepçeyle kazı yapıldı, molozlar başka bir sit alanına döküldü. Açılan davada savcı, şirket yetkililerinin cezalandırılmasını istedi.



Fotoğraflar: Kapadokya Koruma Platformu

Özer AKDEMİR

Nevşehir’in Ürgüp İlçesi Ortahisar Beldesi'nde sit alanı üzerinde ağır iş makineleri ile yapılan çalışmalarla ilgili dava açıldı. Ürgüp Asliye Ceza Mahkemesinde açılan davada savcı, sit alanında usulsüz ve izinsiz çalışma yapan şirket yetkililerinin 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet suçundan cezalandırılmaları istendi.

FİRMA: “PROJE ALAN BAŞKANLIĞINDAN ONAYLI”

24 Nisan 2022'de Kapadokya Excap Projesi adı altında çelik bloklar üzerine betonarme kabuk yapılarak turizm amaçlı kubbeli yapılar yapılması ile ilgili çalışmaların usulüne uygun yapılmadığı gerekçesiyle Kapadokya Koruma Platformu Sözcüsü Mimar Zeynep Çöloğlu tarafından suç duyurusunda bulunuldu. Doğal sit alanı niteliğinde olan alanda ağır, paletli iş makineleriyle kazı ve tesfiye faaliyetleri; alanda yapılan gözlem, fotoğraf ve video çekimlerinde tespit edildikten sonra Çöloğlu tarafından jandarmaya ihbarda bulunuldu. İhbar sonucu olay yerine giden jandarmanın tespit ve belgeleme çalışmalarında, uygulamayı yapan kişiler, parseli Ürgüp Belediyesinden kiraladıklarını belirterek, projenin inşaat ruhsatlı ve Kapadokya Alan Başkanlığından onaylı olduğunu ileri sürdüler.

SİT ALANINDAN ÇIKARILAN MOLOZLA BAŞKA BİR SİT ALANI DOLDURULMUŞ

Ruhsat ve projeleri inceleyen Çöloğlu ise firmaya iznin verildiği belgelerde çalışmaların "hafif panellerle, hazır yapı elemanları ile çelik konstrüksiyon yapılacağı” belirtildiği, yapılacak yapıların temelsiz olarak inşaa edilmesi gerektiği ve kazı ruhsatlarının olmadığını görüyor. Firmanın aynı alanda ağır iş makinesiyle kazılarak ortaya çıkan molozları yine doğal sit alanı olan vadiyi doldurmakta kullanıldığını gören Çöloğlu, parselde doğal kaya alanlarının kazılarak onaylı projeye aykırı işler yapıldığını tespit ediyor. Çöloğlu, doğal sit alanında kazı ve dolgu faaliyetleri yapılarak geri dönüşü olamayacak zararlar meydana getirildiğini belirterek 2863 sayılı kanunun ilgili maddelerine aykırı uygulamalar yaptıkları için firmadan şikayetçi oldu.


Fotoğraf: Kapadokya Koruma Platformu

DAVA AÇILDI

Şikayet sonrası Cumhuriyet Savcılığınca başlatılan soruşturmada Nevşehir Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğü tarafından konuya ilişkin istenen belgelerin içeriğinden firmaya izin verilirken çalışmaların nasıl yapılması gerektiğine dair konuların göz ardı edildiği ortaya çıktı. Kolluk kuvvetince hazırlanan tutanaklarda alanda yapılan kazı ve betonlama çalışmalarının aktarıldığı soruşturma dosyasında “2863 Sayılı Yasaya Muhalefet suçunu işlediğine dair hakkında kamu davası açmaya yetecek şüphe oluştuğu, iddia, savunma, suç duyurusu, fotoğraflar, tapu kayıtları, adli raporlar, nüfus sabıka kayıtları, tutanaklar ile tüm soruşturma kapsamından anlaşıldığından” ilgili kişilerin yasaya muhalefet suçundan cezalandırılmaları ve belli haklardan mahrum bırakılmaları istendi.

İki yıl önce olan olayla ilgili başlatılan soruşturmanın dava sürecine evrilmesinin olumlu bir gelişme olduğunu belirten Kapadokya Koruma Platformu Sözcüsü Mimar Zeynep Çöloğlu süreci yakından takip ettiklerini söyledi.

 https://www.evrensel.net/haber/508825/kapadokyada-sit-alanindaki-usulsuz-kazi-calismalarina-karsi-dava-acildi?a=31ca5

Kısacık Altın Madeninin işletme izni iptal edildi

 

23 Ocak 2024 12:22


Ayvacık’a bağlı Kısacık ve Güzelköy köyleri yakınında Pumice Madencilik’in altın madeni için üçüncü girişimi de başarısızlıkla sonuçlandı. Madeninin işletme ruhsatı Bakanlık tarafından iptal edildi.



Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel


Özer AKDEMİR
İzmir

“Kazdağı’nın giriş kapısı” olarak nitelendirilen Çanakkale’nin Ayvacık ilçesi yakınlarında işletilmek istenen altın madeninin işletme ruhsatı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından iptal edildi. Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği tarafından yapılan açıklamada bilgi edinme kanunu gereği yaptıkları başvuru sonucu öğrendikleri bu durumun yöre köylüleri tarafından sevinçle karşılandığı dile getirildi.

“MADEN PROJESİNE KARŞI 2007 YILINDAN BU YANA MÜCADELE EDİYORUZ”

Madenin işletme ruhsatının iptal edilmesine dair Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği tarafından yapılan açıklamada Kısacık Altın Madeni projesinin 2007 yılında yapılan sondajlarla başladığına dikkat çekilerek, o günden bu yana madene karşı mücadele edildiği belirtildi.

Dernek olarak 2015 yılında 1. ÇED sürecinin başlaması ile proje yakınlarındaki köylerde altın madenciliğinin zararlarını anlatan sunumlar, bilgilendirme toplantıları, imza kampanyaları yaptıklarını ifade eden dernek başkanı Süheyla Doğan, halkın katılımı toplantısının halkın tepkileri nedeniyle yapılamadığını söyledi.

Madenle ilgili yöre halkı ve uzmanlarla birlikte Ankara’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda yapılan İnceleme Değerlendirme Komisyonu toplantısına da katılarak itirazlarını dile getirdiklerini ve sürecin iki kere durdurulduğunu hatırlatan Doğan, ÇED sürecinin 2023 yılında yeniden başlaması üzerine 14 Kasım 2023 tarihinde yapılan 2. halkın katılımı toplantısında da itirazlarını ve  tepkilerini dile getirdiklerini aktardı. Doğan, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na yaptığımız bilgi edinme başvurusu sonucunda, şirketin ruhsatının iptal edildiği bilgisini aldık ve hem dernek, hem de yöre halkı ve köylüleri olarak çok sevindik” dedi.

MADENCİLER ÜÇÜNCÜ KEZ ELİ BOŞ DÖNÜYOR

Ayvacık’a bağlı Kısacık ve Güzelköy köyleri yakınında Pumice Madencilik tarafından işletilmek istenen altın madeni için daha önce iki kez girişimlerde bulunan şirketin son girişimi de başarısızlıkla sonuçlandı. 1196 hektarlık ruhsat alanının 1155 hektarında madencilik yapmak isteyen şirketin aynı bölgede 2015 ve 2017’de başlattığı ÇED süreçleri mahkemeler tarafından iptal edilmişti. Kısacık Köyü’ne 150-200 metre, Güzelköy Mahallesine yalnızca bir buçuk kilometre uzaklıkta bulunan maden işletme sahasında faaliyetin başlaması durumunda yöredeki Baharlar, Akçin, Misvak, Küçükhusun, Süleymanköy, Karagömlek, Dağahmetçe, Alakeçili, Koşuburnu, Tartışık köylerini de olumsuz etkilenecekti. Maden proje sahası yörenin içme ve kullanma suyunu sağlayan en önemli su kaynaklarından Akçin Göletine de çok yakın bir konumda bulunmaktaydı.

EZİNE PEYNİRİ DE TEHDİT ALTINDAYDI

Yöre köylüleri tarım ve hayvancılık olan geçim kaynaklarına zarar vereceği endişesi ile madenciliğe karşı çıkıyorlardı. Geçtiğimiz yıl Kasım ayında Kısacık Köyü’nde yapılan ÇED toplantısında hem köylüler hem çevre örgütleri bu endişelerini dile getirmişler, maden projesinin iptal edilmesini istemişlerdi. Çanakkale Belediye Başkan Yardımcısı İrfan Mutluay burada yaptığı konuşmada  “Ezine peynirinin merkezi burası. Siz en başta bu bölgenin tarımına, hayvancılığına zarar veriyorsunuz” derken, bir internet sitesi bile olmayan şirketin taşeron olabileceği şüphesini de dile getirmişti.

 https://www.evrensel.net/haber/508799/kisacik-altin-madeninin-isletme-izni-iptal-edildi

Mezeköy'de mısır tarlasına beton, zeytin bahçesine sondaj havuzu!

 

23 Ocak 2024 04:42


Mezeköy'de, Efendi Tarım AŞ adlı şirketin JES kurabilmesi için acele kamulaştırılan tarlalar, beton ve kimyasala gömüldü. Şirket istediğini bulamayınca tarlaları öylece bırakıp gitti.




Özer AKDEMİR
Aydın

Aydın’a bağlı Köşk ilçesi Mezeköy yakınlarında, Efendi Tarım AŞ adlı şirketin jeotermal kaynak arama ve JES kurabilmesi için acele kamulaştırılan tarlaların son halini görüntüledik. köylülerin mücadelesine rağmen tarlalara beton döken, ürünleri söken şirket, bölgeden istediğini bulamayınca tahrip ettiği doğayı öylece bırakıp gitmişti. Şirkete ve şirketi koruyan Belediye Başkanı, kolluk güçlerine rağmen emekleri için direnen köylüler, hem direniş sürecini hem de bugün topraklarındaki yaşam mücadelesini anlattı.

TARLAMI HELİKOPTER PİSTİ OLARAK KULLANIRIM ARTIK!

Mezeköy’de beton dökülen tarlasının yanında görüştüğümüz Mehmet Zeybek’in şirketin mısırlarını hasat etmesi için üç gün bile beklemeyerek 6 bin 50 m.lik tarlasına kepçelerle girdiğini söyledi. Zeybek, tarlasını satmadığı için kendisine bu muamelenin yapıldığını düşünüyor. Tarlasından yılda dört ürün kaldırdığını, sulama suyunu da Köşk Çayı’ndan karşıladığını belirten Zeybek, 90 cm beton dökülen tarlasını göstererek, “Şimdi ben bu betonla ne yapayım? Burası olsa olsa helikopter pisti olur. Eh, ben de bir helikopter alır, tarladaki işime onunla gidip gelirim artık” diye espri yapmaktan da geri kalmıyor. Aslında dokunsanız ağlayacak durumda ve zaman zaman sesi titreyerek konuşuyor. “Tarlama 360 kamyon toprak döktüler. Üstüne mıcır atıp en üste beton döktüler. Mısırlarım süt mısırdı. Çıtlık ağacımı toprağa gömdüler. Yolu kazsanız altından ağacım çıkar.”

BELEDİYE BAŞKANI VE KAYMAKAM DA ŞİRKETİN YANINDA

AKP’li vekillerin ve Köşk kaymakamının şirketin yanında olduklarını, yalvarıp yakarmalarına aldırmadıklarını söyleyen Zeybek’in en çok zoruna giden sözlerden birisi de AKP’li Köşk Belediye Başkanı Nuri Güler’in sözleri olmuş. “Başkan bana dedi ki; ‘Devlete lazım olan karı adamına boş düşer.’ Bu nasıl bir söz? Köşk kaymakamı dersen sıkıyönetim ilan etti. Bir hafta tarlama izin alıp gidebildim.” Askerlerin kendilerine gece yarısı müdahale ettiğini söyleyen Zeybek, “Kendi çocuklarımızdan dayak yedik! Bundan daha kötü bir şey var mı?” dedi.

‘DEVLET TAPULU ARAZİMİZİ GASBETTİ!’

Köylülerden Sait Erdem de jandarmanın müdahalesinden şikayet etti. “Benim evim jeotermal yapılacak yere 50 metre. Kokudan nasıl duracaktık biz? Hanımı, kendi evimizin önünde gözaltına aldılar.”

Yetmiş yaşın üzerindeki köylülerden Huriye Muti de yaşadıklarını anlatmak için bastonuna dayanarak geldi yanımıza. “Para istemiyorum, toprağımı vermeyeceğim dediğim için bu yaşta benim üzerimde tepindi askerler. Ölümden döndüm. Kadınlara, çocuklara böyle müdahale olur mu? Kolu, kafası kırılan kadınları ezip geçti asker” dedi. Tarlalarının tapuları ellerinde olmasına rağmen devletin adeta gasp yaparak arazilerini aldığını söyleyen Muti, en çok da yolun kenarında, gelip geçenin meyvesini yiyerek dua ettiği kayısı ağacının kesilmesine içerlemiş. “Karakol komutanı bile rica etti şirkete, bu ağacı bari koruyalım, diye. İnadına ilk önce onu kestiler! Benim kayısımı yıktılar, Allah da onları böyle yıksın!” diye beddua etti.

Salih Muti, geçtiğimiz yıllarda kaymakamın ricası ile bir kuruş almadan yol yapılsın diye tarlasının ortasından yol yapılmasına izin vermiş. Şimdi bin pişman; “Yolu şirketin makinelerini geçirmek için kullandılar. İyilik yaptık maraz bulduk!”

TOPRAĞIN FABRİKASI YOK!

Bizimle Aydın Umurlu’da buluşarak köydeki çekimlerimize katılan AYÇEP Başkanı Mehmet Vergili, yöre topraklarının birinci sınıf tarım toprağı olduğunu ve incir, zeytin başta olmak üzere her türlü meyvenin üretildiğini söyledi. Vergili, “Burası jeotermale uygun bölge değil, tarım bölgesi. Toprağın fabrikası yok. Bizden önce devletin buraları koruması lazım iken devlet gelip vatandaşın malına çökmüyor. Danıştayın acele kamulaştırma kararını iptal ettiği davayı köylülerden İsmet Savaş açmıştı. Tek köylünün bile direnmesi böyle olumlu sonuçlar doğurabiliyor. O yüzden herkesi toprağına, suyuna, havasına sahip çıkmaya çağırıyoruz” dedi.

Mehmet Vergili Danıştayın acele kamulaştırmaları iptal kararını bir başarı olarak görse de şirketin istediği randımanda sıcak su bulamayıp terk ettiği arazilerde geri dönüşümü olanaksız zararlar bıraktığı göz önüne alındığında geç gelen mahkeme kararının başarılı olup olmadığı sorguya muhtaç görünüyor.

KÖYLÜLERE ‘PARDON’ MU DENİLECEK?

Öte yandan proje için verilen ÇED gerekli değildir kararına karşı açılan davanın reddedildiğini, buna yapılan itirazın da kabul edilmeyerek kararın kesinleştiğini de belirtelim. Jeotermal şirketinin tahrip ettiği araziler anlaşıldığı kadarıyla hâlâ Aydın Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığının elinde. Acele kamulaştırma kararı bu anlamda şirketi yaptığı tahribatı düzelterek yöreyi rehabilitasyon etme sorumluluğundan bile kurtarmış olabilir. Öyle ya, şirket kendisinin olmayan araziyi niye masraf edip rehabilite etmeye çalışsın ki? İyi de beton dökülen tarlalar, kimyasal çamurlarla dolu havuz ne olacak? Bir “pardon” denir olur biter! Memlekette adalet öleli çok uzun yıllar oldu çünkü!

MEZEKÖY’DE SIKIYÖNETİM GÜNLERİ!

Mezeköy’de, Efendi Tarım AŞ adlı şirketin jeotermal kaynak arama ve JES kurabilmesi için köylülerin tarlaları nisan 2022 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Acele Kamulaştırma Kararı yoluyla kamulaştırıldı. Köylüler yıllardır ekip diktikleri bu tarlaları şirkete vermemek için haftalarca yol kenarına kurdukları çadırlarda nöbet tuttular. Köylülerin direnişi ağustos 2022 tarihinde Valiliğin emri sonrası dağıtıldı. Jandarma AYÇEP Başkan Mehmet Vergili ve Aydın Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Zeki Oymak’la birlikte aralarında kadın ve çocukların da olduğu 20’ye yakın köylüyü darbederek gözaltına almıştı. Bu müdahaleden sonra da Köşk Kaymakamlığı sıkıyönetim uygulamalarını andıran bir kararla köye giriş çıkışları bir hafta süreyle yasaklamış, şirket araçlarının tarlalara rahatça girmesi için köylüleri evlerinden dahi çıkamaz hale getirmişti.

EKİLİ TARLALARA BETON DÖKÜLDÜ

Bu gözaltılar ve sokağa çıkma yasakları sonrası köylülerin ekili arazilerine giren şirket makineleri, üzerinde hâlâ ürünleri bulunan tarlalara beton dökmüştü. Ardından şirket, haftalarca süren sondaj çalışmaları sonrası çıkan akışkanın yeterli sıcaklıkta olmamasını gerekçe göstererek köyü terk edip gitti. Giderken beton döktüğü, sondaj çamurları ile doldurduğu atık havuzlarını ise olduğu gibi arkasında bıraktı.

 https://www.evrensel.net/haber/508755/mezekoyde-misir-tarlasina-beton-zeytin-bahcesine-sondaj-havuzu?a=94c1e

21 Ocak 2024 Pazar

Latmos’da yağmurlu bir bilirkişi keşfi (Pazar yazısı)

 

 21 Ocak 2024 05:34




Fotoğraf: AYEP

 

Özer Akdemir

Tüm yazıları

Cep telefonunun ön kamerasını açtı. Sağ eliyle tuttuğu telefonu gözlerinin hizasından yukarı doğru kaldırıp kolunu uzatabildiği kadar ileriye doğru uzattı. Kimi arkasında, kimi omuz başında telefonun ekranından görünen kareye girmek için kafalarını sağa sola eğenlerden herkesin ekranda görüldüğüne kanaat getirince boştaki eliyle telefonun ekranına doğru el salladı. Birkaç saniye sonra telefondan sanki gerçek bir fotoğraf makinesinin deklanşörüne basılmış gibi bir ‘klik’ sesi geldi. O anın bir fotoğraf karesinde donmasından hemen önce en güzel ve sevimli hallerini takındıklarını sanarak hareketsiz poz veren grup bir anda gevşedi.

Bazıları yine de koşup telefonda çekilen fotoğrafa bakmak istediler, “nasıl çıkmışız” diyerek. “Aaaa ama gözüm kapalı çıkmış” dedi ortaya yaşlı, epeyce abartılı makyajlı kadın avukat. Tam kapalı da değildi aslında. Eskilerin ‘şehla’ dedikleri bir şekil almıştı gözleri. “Tekrar çekilelim” sözleri havada uçuşup kaldı.

Kadın “Yaaa nereye gittiniz, gelin tekrarrr...” diye bir süre daha mızmızlansa da kimseden bu yönde bir hareket gelmedi. Sadece biraz ötelerinde bir adam olduğu yerde durmuş onlara bakıyordu. Adamın bakışları bomboş gibi geldi kadına önce, sonra gözlerindeki şaşkınlığı ve ayıplamayı görür gibi oldu. Elli yaşlarında, uzun boylu, yağmurda ıslanan kır saçları dimdik hale gelmiş, kalın kabanının içine boynunu gömmüş, müstehzi bir ifade ile dudaklarını büzmüş olan adam, bir süre daha kendilerini izledikten sonra dönüp uzaklaştı.

“Deli mi ne?” diye kısık sesle söylendi kadın arkasından. Kadının dikkatinin adama yoğunlaşması cep telefonu sahibine yaramış, telefonunu kurtardığı gibi hemen o da tam tersi bir yöre doğru seğirtmişti. Kadın bu garip durumu da ayıpladı. “Herkes bir tuhaf bugün ayol” diye düşündü. “İsmeett, nereye yahu, niye kaçıyorsun? Sanki yedik telefonunu!” diye arkasından seslendi.

Hiç üşenmeyip fotoğraf çektirenleri sonuna kadar izleyen, adam yerel bir gazetede köşe yazarlığı yapıyordu. Grubun, feldspat ocağının önünde bir kurt yeniği gibi yarısı yok olmuş tepeyi arkalarına alıp “selfi sırıtması” ile fotoğraf çekinmeleri garibine gitmişti. Garip bulmaktan öte içindeki duygu ayıplamaydı. Neye gülüyorlar ki şimdi bunlar! Dağın, çamların, insanların haline bak! Bunlar ise fotoğrafta en güzel ve sevimli ben çıkayım diye sırıtıyorlar, diye düşünerek baktı önündeki gruba. Kadının yeniden fotoğraf çektirme çabasına kimseden destek gelmemesine sevindi. Bir an için göz göze geldiği kadını, şaşkın bakışlarındaki soru işaretiyle baş başa bırakıp, az ötede şemsiyelerin altında birbirine sokulup sohbet eden çevreci gruba doğru yürüdü.

*


Fotoğraf: AYEP

Dar asfalt yol, Latmos’un birbirinden ilginç şekiller almış eşsiz kayaları, her  biri dev brokolileri andıran fıstık çamları ve iki gündür usul usul yağan yağmurun oluşturduğu küçük gölcüklerin arasından geçiyordu. Yağmur, birkaç ay önce bu bölgede öylesine şiddetli bir şekilde yağmıştı ki, gece yarısı yarım saat içinde dereler taşmış, yollar ve köyler sel suları altında kalmıştı. Sulara kapılan otomobillerden birisinin içinde bulunan beş kişiye mezar olmuştu Latmos’un dar vadileri.

Yol, Çavdar ile Karakaya köylerinin ortasında maden işletmesinin adeta içinden geçiyordu. Bu nedenle asfalt yolun üzeri bir karış toprakla kaplıydı. Tozumasını önlemek için bir tanker sabahtan bu yana her 15 dakikada bir suluyordu yolu. Bu kadar sulanan yol bu sefer de balçık haline geldi.

Bu sabah uçağı ile günlük güneşlik bir İstanbul gününü arkasında bırakıp keşif için bu çamurlu yollara gelen şirketin kıdemli avukatı İsmet ayağına bulaşan balçığı yol kenarındaki bir taşa silerken, keşif minibüsünün içinde yağmurun yavaşlamasını bekleyen bilirkişi heyetine de söyleniyordu; “Hepsi şeker ya! Eriyecekler sanki azıcık ıslansalar!..”

Gerçekten de sakince yağıyordu yağmur ama altında kalanı da ıslatan bir sakinlikti bu. Tam yağmur durdu deyip araçların içinden çıkan şirketin teknik elemanları ve diğer avukatları ile birlikte günün anısına bir selfi çekmişlerdi ki yeniden hızlandı yağmur. Keşif minibüsünden çıkıp etrafı incelemeye başlayan heyetin büyük kısmı da hemen minibüse döndüler bu yüzden.

Şirketin adeta boya küpüne düşmüş gibi makyajlı avukatından telefonunu kurtaran İsmet, hızlanan yağmur nedeniyle şemsiyesini açıp bir sigara yaktı.

Mıcır dökülmüş alandaki keşif minibüsünün yan tarafında büyük bir şemsiyenin altında birbirine sokulan iki adamın konuşmaları geldi kulağına. Minibüsün sol duldasına yaslanan adamlar aracın sağ yanından yaklaşan Avukat İsmet’i görmediler. Uzun minibüsün yanında durup dikkat çekmeden az önce yaktığı sigarasını tüttüren İsmet iki metre yakınında kendisini görmeyen kişilerin konuşmalarının tamamına yakınını duyuyordu.

Konuşanlardan birisi biraz önce fotoğraf çekilirken kendilerine dik dik bakan adamdı. Diğerini tanımıyordu ama çevrecilerden olduğuna emindi. Şemsiye tutan uzun boylu adamla başını kaldırarak konuşan tıknaz, haki renkte şapkası bulunan 60-65 yaşlarındaki adam şunları anlatıyordu; “Bu gezdiğimiz alanda tescil edilmiş bir tane kaya resmi var. Çatındere kaya resmi. Ancak hemen yakınında, tescilleri henüz tamamlanmamış iki kaya resmi, bir fresk ve haç işaretleri var. Yine bu bölgede antik taşköprü, antik yol, kaya mezarları ve antik zeytinyağı ve demir işlikleri de bulunmakta. Bunlar bilinenler tabii. Kapsamlı bir yüzey araştırmasında daha çok veriyle karşılaşılabilir”.

Avukat İsmet bölgeyi az çok biliyordu. Bu dağın vadilerinde 8 bin 500 yıllık kaya resimleri olduğunu duymuştu ama diğer sayılanlardan haberi yoktu. Şaşırdı o nedenle.

Tıknaz adam devam etti konuşmasına, “Alman Arkeolog Dr. Anneliese Peschlow tarafından bu bölge de Tarih Öncesi devirde yaşayan insanların kullandığı Mal Kayası Mağarası bulundu. Ayrıca 8 bin yıllık resimlerin olması, Karya dönemine ait kaya mezarları, Bizans Dönemi’ne ait bulgular ve zeytin işçiliğine ait yapıların varlığı burasının adeta bir açık hava müzesi niteliği taşıdığını gösterir. Bu nedenle mutlak korunması, buradaki kayalar ve arazi yapısının çok hassas bir şekilde incelenmesi gerekli. Yoksa birçok tarihi bulgu yok olup gidecek!..”

Hemen arkasında minibüsün kapısı açıldığında suçüstü yakalanmış gibi irkildi İsmet. Sigarasını atıp kapıdan inmeye başlayan bilirkişi heyetine yöneldi. Yağmur durmuştu. Madenin diğer görevlileri de arazi aracından çıkıp geldiler hemen. Az ötedeki çevreci grupta yaklaştı bilirkişilere. Hakim, bir kez daha gezilecek alanı ve yanıtlanması istenen soruları hatırlatıp grubun önünde maden işletmesine doğru yürüdü.

Avukat İsmet, az önce duyduklarını düşünüyordu hâlâ. Bir kez daha bu şirketlerin avukatlığını yapmanın şeytanın avukatlığı ile aynı olduğu duygusu belirdi içinde. Tıknaz adamın sözleri kafasında dolanıp durdu keşif boyunca; “Bu madenler açık hava müzesi olması gereken Latmos’u yok edecekler!”

 https://www.evrensel.net/yazi/94209/latmosda-yagmurlu-bir-bilirkisi-kesfi

20 Ocak 2024 Cumartesi

10 yıl önceki haberimizle birlikte 60'a yakın habere erişim engeli

 

20 Ocak 2024 11:01



CVK Mineral Madencilik A.Ş’nin başvurusu üzerine, 10 yıl önce gazetemizde yayınlanan "Muslukları altından suları zehirden" başlıklı haberle birlikte 60'a yakın habere erişim engeli getirildi.

 

Fotoğraf: Evrensel

 

 

Özer AKDEMİR
İzmir

İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi, CVK Mineral Madencilik A.Ş tarafından 28/11/2023 tarihinde yaptığı başvuru üzerine “kişilik haklarını ihlal etmek kastı ile hareket edildiği” iddiasıyla 12 Haziran 2014 tarihli Evrensel'de yayınlanan "Muslukları altından suları zehirden" başlıklı haberle birlikte 60'a yakın habere erişim engeli kararı getirdi.

Mahkemeye CVK Mineral Madencilik A.Ş tarafından 28/11/2023 tarihinde yapılan başvuru da 60’ın üzerinde haberin şirketin kişilik haklarını ihlal ettiği ileri sürülerek erişimin engellenmesini talep edildi. Talebi değerlendiren İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi hâkimi aynı gün kendilerine iletilen dilekçedeki 60'a yakın haberi inceleyerek karar verdi. Mahkeme hâkimi dilekçenin kendisine sunulduğu günle aynı tarihi taşıyan (28.11.2023) kararında "başvuranın kişilik haklarını ihlal etmek kastı ile hareket edildiği kanaatine varıldığından talebin kabulüne karar verilmiştir" dedi. 

“MUSLUKLARI ALTINDAN SULARI ZEHİRDEN”

Mahkemenin erişim engeli getirdiği "Muslukları altından suları zehirden" başlıklı haberimiz 12 Haziran 2014 tarihli Evrensel'de yer almıştı. Haberde Kaz Dağlarında madencilik faaliyeti yürüten CVK Maden İşletmelerinin ruhsatsız tesislerinin yıkım kararına rağmen yıkılmadığı dile getiriliyordu. Şirketin Kaz Dağları’nın kuzey yamaçlarını zehirleme pahasına yaptığı madencilikten kazandığı paraların İstanbul’da muslukları altın kaplı otel yapımına aktarıldığına dikkat çekilen haberde "CVK şirketinin madencilik faaliyeti yaptığı bölgede ise 4. kurşun madeni faaliyeti için düğmeye basıldığı bilgisine yer veriliyordu. 

CVK BOSPHORUS OTEL’İN ADININ GEÇTİĞİ HABERLERE ERİŞİM ENGELİ

Mahkemenin erişim engeli getirdiği atmışa yakın haber çoğunlukla Taksim’deki Park Otel’le ilgili haberler. İmar mevzuatına aykırı bir biçimde yapıldığı için uzun yıllar tartışma konusu olan otelin 12 katı Mimarlar Odasının uzun yıllar verdiği hukuk mücadelesi sonrası yıkılmıştı. Otel, yanında bunan tarihi Alman Konsolosluğu’yla aynı yüksekliğe getirilirken, 20 yıl harabe halinde kalmış otelin üzerine inşa edilen CVK Park Bosphorus Otel ise 2013’te işletmeye açılmıştı. Bu otelin de imar mevzuatına aykırı olduğunu ileri süren meslek odaları tekrar dava açmış, yapılan bilirkişi incelemesinde otelin çatısındaki tesislerle birlikte konsolosluktan daha yüksek olduğu belirtilmişti.


“OTEL ÇALIŞANLARINA MOTİVASYON GECESİ” HABERİ BİLE ENGELLENMİŞ!

Haberlerin çoğu otelin açılışı, kurşun madencisi şirketin oteli Ofer grubundan alışı ile ilgiliyken, gazetemizin haberi ise şirketin Kazdağı’nda yol açtığı doğa tahribatına dikkat çekerek, burada kazanılan paranın muslukları altından lüks odaları olan otelde kullanıldığı ile ilgiliydi. “cvk group’tan çalışanlarına Motivasyon gecesi,”, “Türkiye’nin en zenginleri”, “cvk hotel taksim in üçüncü yaş kutlaması” gibi otel sahiplerinin adının geçtiği hemen her habere ve ekşi sözlük maddelerine erişim engeli getirilmesi dikkat çekti.

İŞTE ERİŞİM ENGELİ GETİRİLEN HABERLER

Erişim engeli getirilen haberler ve siteler şöyle:

  • http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?p=2464771
  • http://exitcom.com.tr/wp-content/uploads/2019/02/FORBES-2011.pdf
  • http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?p=3335874
  • http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?start=40&t=54550
  • http://www.gazetevatan.com/park-otel-300-milyon-dolara-acildi-578833-ekonomi/
  • http://www.gazetevatan.com/park-otel-e-yine-vize-yok--490326-gundem/
  • http://emlakansiklopedisi.com/wiki/cvk-group
  • https://bianet.org/bianet/kent/161153-park-otel-den-cvk-park-bosphorus-a
  • https://eksisozluk.com/entry/21473510
  • https://eksisozluk.com/entry/30999510
  • https://eksisozluk.com/entry/38194700
  • https://eksisozluk.com/mahmut-cevik--2404263
  • https://haber.sol.org.tr/ekonomi/servetlerine-servet-katiyorlar-haberi-39774
  • https://m.bianet.org/bianet/kent/161153-park-otel-den-cvk-park-bosphorus-a
  • https://v3.arkitera.com/h63708-taksimin-en-buyuk-harabesi-park-otel-icin-sonundacalismalar-basladi.html
  • https://www.adanahabermerkezi.com/guncel/madenciler-eylemde-h15344.html
  • https://www.aksam.com.tr/ekonomi/istanbula-altin-kaplamali-otel/haber-255496
  • https://www.aksam.com.tr/ekonomi/taksim-park-otele-22-yil-sonra-izin--41315h/haber-41315
  • https://www.arkitera.com/haber/park-otelden-cvk-park-bosphorusa/
  • https://www.evrensel.net/haber/86145/musluklari-altindan-sulari-zehirden
  • https://www.finansgundem.com/etiket/cvk-yonetim-kurulu-baskani-gulsah-cevik
  • https://www.finansgundem.com/haber/300-milyon-dolar-yatirimla-yeniden-dogdu/398513
  • https://www.haber247.com/307603-park-oteli-degil-cvk-zinciri-yaratacagim-17-11-2013.html
  • https://www.hurriyet.com.tr/98-milyon-dolara-aldigi-park-otel-i-230-milyon-dolar-yatirimlaaciyor-24629976
  • https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/300-milyon-dolarlik-park-bosphorus-kapilarini-acti24982168
  • https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/tarihi-otel-e-300-milyon-dolar-24983905
  • https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/hem-otel-olsun-hem-siluet-kurtulsun-1392793
  • https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/istanbulun-siluetindeki-kara-nokta-artik-yok-1782292
  • https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/krom-prensesi-turizme-girdi-1776802
  • https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/ofer-de-park-otel-i-satti-1235211
  • https://www.milliyet.com.tr/gundem/ucube-korkuttu-1473030
  • https://www.musasavas.com.tr/etiket/mahmut-cevik
  • https://www.musasavas.com.tr/park-otel-ve-kisa-bir-tarih-turu-1367
  • https://www.ntv.com.tr/ekonomi/park-otele-22-yil-sonra-izin-cikti,XlzUSlHj-E6daIVIkqcywg
  • https://www.patronlardunyasi.com/haber/82-yillik-Park-Otele-300-milyon-dolar/150327
  • https://www.patronlardunyasi.com/haber/Ofer-Park-Otel-i-kaca-satti/83423
  • https://www.patronlardunyasi.com/haber/Park-Otel-in-yeni-sahibinden-150-milyon-dolarlikyatirim/96963
  • https://www.patronlardunyasi.com/haber/Taksim-Meydaninda-25-Milyon-Dolarliksatis/78022
  • https://www.sabah.com.tr/ekonomi/2011/01/02/park_otelin_yeni_sahibinden_150_milyon_dolarlik_yatirim?paging=5
  • https://www.sabah.com.tr/ekonomi/2013/08/25/82-yillik-park-otel-canlandi
  • https://www.sabah.com.tr/ekonomi/2013/10/26/park-bosphorus-300-milyon-dolarlikyatirimla-acildi
  • https://www.sanliurfaguncel.com/300-milyon-dolarlik-park-bosphorus-kapilarini-acti/73902/
  • https://www.takvim.com.tr/guncel/2013/10/26/milli-park
  • https://www.timeturk.com/onlar-turkiye-nin-en-zenginleri/fotogaleri-149898/74
  • https://www.turizmaktuel.com/haber/cvk-hotel-taksim-in-3-uncu-yas-kutlamasi
  • https://www.turizmaktuel.com/haber/efsane-otel-300-milyon-dolar-yatirimla-yenidenhizmette
  • https://www.turizmaktuel.com/haber/krom-prensesi-otel-zinciri-kuruyor
  • https://www.turizmaktuel.com/haber/park-otel-durduruldu
  • https://www.turizmaktuel.com/haber/park-otel-in-yeni-sahibinden-150-milyon-dolarlik-otelyatirimi
  • https://www.turizmaktuel.com/public/index.php/haber/cvk-group-tancalisanlarina-motivasyon-gecesi
  • https//ww.turizmguncel.com/haber/-82-yillik-park-otel-300-milyon-dolarlik-yatirimlayeniden-dogduh16764.html
  • https://www.turizmguncel.com/haber/park-otel%27in-sahibi-150-milyon-dolaraistanbul%27u-bir-ucubedenkurtariyoruz-h5950.html
  • https://www.turizmguncel.com/haber/park-otel%27in-yeni-sahibinden-150-milyon-dolarlikyatirimh4392. html
  • https://www.turizmguncel.com/haber/park-oteli-mahmet-cevik-mi-aldi-h1376.html
  • https://www.turkiyeturizm.com/news_detail.php?id=36929
  • https://www.turkiyeturizm.com/savoy-oteli-hizmete-giriyor-25634h.htm

 https://www.evrensel.net/haber/508577/10-yil-onceki-haberimizle-birlikte-60a-yakin-habere-erisim-engeli?utm_source=whatsapp

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...