Müslüm Doğan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde İzmir 2.
bölgeden HDP milletvekili seçildi. İki seçim arasındaki geçici hükümette kısa bir
süre Kalkınma Bakanlığı da yapan Doğan'la İzmir'in seçim atmosferini ve son süreçte
yaşanan çatışmaların gölgesinde barışı konuştuk. AKP'nin kendi iktidarını
sürdürmek için şiddeti körükleyen bir politika izlediğini belirten Doğan,
onurlu bur barışın İzmirlinin ekmeğini de büyüteceğini söyledi.
AKP iktidarlarıyla
yıldızı pek de barışmayan İzmirlilerin ulusalcı bir damarı olduğu söylenir
yıllardır. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? 1 Kasım seçimlerindeki oy kaybının
nedenleri neydi sizce?
İzmirin ulusalcı bir damarı olduğuna inanmıyorum. İzmir
Kapitalizmin olanaklarını iyi değerlendiren bir kent evet ama bu ulusalcı
kimliğe sıkıştırılmak isteniyor. Biz İzmirlilerle buluştuk, iki milletvekili
çıkarmak bence önemli bir sonuç. Son süreçte belki biraz oylarımızı kaybettik.
Devlet şiddetinin ortaya koyduğu yeni şartlar, Kürt coğrafyasında olsun, batıda
olsun her alanda sistematik bir baskı ve şiddet geliştirildi. Hayatın her alanında
bir korku ortaya kondu. Bir de şöyle bir şey var, olaya sınıfsal olarak
bakarsak küçük ticaret burjuvazisinin hem Kürtler hem diğer halklar arasında
çekinceleri ortaya çıktı. savaş sarmalında kendi değerlerini koruma kaygıları
öne çıktı. Kürtlerden giden oyların da bir kısmı bu devlet şiddetinden korunma
amaçlıydı. Aslında bir tür korunma amaçlı takiyye yapıldı. Bu şiddet ortamında
kurtulma, onun ortaya koyduğu olumsuz etkiyi dağıtma amaçlı bir yönelim oldu
AKP'ye. Ben bunu doğal karşılıyorum. Bu şiddetten bu baskıdan, hayatın her
alanına iliştin ortaya konun bu devlet modelinden korunmanın çabası içine girdi
insanlar. Bu anlamda oy değişikliği oldu ama ulusalcı damar anlamında, Vatan
Partisi anlayışıyla gelişen bir damar yok ortada. Birde geçmişteki tarihsel
yapısı itibariyle de önemli bir coğrafyadır İzmir. Birçok halkın, inancın bir
arada yaşayabildiği yerlerden birisiydi. seçimlerde terörize edilmiş, Osmanlı Ocakları
türü o gerici yapılar dışında İzmirlilerin ortaya koyduğu hiçbir tepki yoktur. Halklar
ve inançlar arasında öyle bir sorun yok zaten. O sorunu yapay olarak
oluşturmaya çalışanlar var. Uluslararası emperyalist sistemin projelerinden de
bahsetsek burada abartılı olmaz.
Siz İzmir 2. bölgeden
meclise girdiniz. Bu bölge genel anlamda, tarımsal üretim ve sanayinin
yoğunlaştığı bir yer. İki seçim arasındaki ara dönemde kısa bir süre bakanlık
da yaptınız. İki seçim döneminde çalışma yaparken belirgin bir fark yaşadınız
mı?
Çalışma anlamında bir farklılık yaşamadık ama konsantrasyon
anlamında bir zayıflık olduğu da gerçek. Bu da yaşanan süreçle ilgili bir
sonuç. Ankara katliamının ardından hiçbir miting yapamadık, yığınları bir araya
getirmekte çekinceler yaşadık partimizin kararı doğrultusunda. Bunların olumsuz
etkisinin de olduğunu düşünüyorum. çünkü kitlelerle her şart altında
buluşmalısınız. bunun yollarını aramalısınız. Seçim çalışmalarımızda partimizin
sadece vaatlerini söyleyebildik belki ama bu vaatleri söylerken insanlar bu savaş
sarmalından dolayı çok da ilgi göstermediler. Şiddet sarmalında toplumsal
sağırlık gelişmiş bir tür.
O sağırlığın
gelişmesinde iktidar kontrolündeki medya mı, emekten yana kesimlerin gücünün
azalması mı etkili oluyor.
70 li yıllarda da egemenlerin kontrolündeydi basın ve
devrimci demokrat kesimlere, mesajlara, haberlere kapalıydı. ama orada
kitlelere doğru önderlik ederseniz, doğru yaklaşırsanız bu olumsuz süreçleri
aşabilirsiniz. Türkiye de sol-sosyalistlerin kitlelerle buluşmasında sorun var.
Sendikaların durumu, tartışılır hale gelmiş. Yeni bir yönetici sınıf oluşmuş. Partilerde
de parti bürokrasisi aşılamıyor.
Çatışmazlık ortamında
toplumun dinamiklerinin nasıl geliştiği, toplumun ezilenlerinin sesinin nasıl
daha fazla duyulmaya başlandığı görüldü. Ki HDP'nin başarısını da buna bağlamak
lazım bence. Daha sonra çatışmalar başladı ve oylar düştü. İzmir, İzmirli bu
barışa, nasıl bir katkı sunabilir? Barış için ne yapabilir?
İzmir halkını bu barış sürecinin bir bileşeni olarak görmek
lazım. Barış projesi onurlu bir buluşmadan geçmeli. Devletle olur mu bu? Olur.
Bu devlet halkların inançların ortak bir değeridir. Her ne kadar bir sınıfın
diğer sınıf üzerindeki egemenlik aracı da olsa yine de bizim yarattığımız
değerler topluluğu diye bakmak lazım. Bu anlamda İzmirlilerin de bu projeye
"biz olmazsak bu proje olmaz" temelinde yaklaşması lazım.
İzmirlilerin toplumsal bilinci çok yüksektir. Ancak burada bir renksizlik var.
Bu renksizlikte temel sorun sosyalistlerin mücadeleye önderliği sorunudur.
Barış sağlandığında,
halklar arasındaki sorunlar çözüldüğünde, İzmir'e İzmirliye ne kazandıracak?
Kan ve gözyaşı olmayacak bir kere. En önemli kazanım bu
olacak. İkincisi ekonomik değerler heba olmayacak. İzmirlinin çok büyük kaybı
var bu savaştan. İnsani koşullarda yaşaması için değerlerin kendine gelmesi
gerekirken savaşa gidiyor. Onurlu bir barış, ortak vatan kavramı içerinde, bir arada
yaşamak, kadim dostluklarla, doğayla buluşmak lazım. Ekolojik dengeyi korumak
gerekiyor. Kendi coğrafyanı bombaladığınız için yeraltı su kaynaklarımız kaydı.
Burası hepimizin ortak vatanı. Herkesin istemesi lazım bu barışı.
Tekrar bir kardeşlik
iklimi yaratılabilir mi barış ortamı yaratılabilirse?
Kesinlikle! Kadim dostlukların ortaya koyduğu değerler var.
Halkların ve inançların birlikte oluşturduğu kültürel bağlar var. O kadim
dostluklar uzun tarihi süreçlerin ürünü. Bir tür ruhsal şekillenme, ruhsal
formasyon var. Kardeşlik yeniden neden tesis edilmesin ki? Konuşarak
çözemeyeceğimiz hiçbir sorunun olduğuna inanmıyorum ben bu ülkede. Ama bunun
içinde bir toplumsal sözleşmeye, dayanışmaya, uzlaşmaya dayalı yeni bir
anayasaya ihtiyaç var. Yeni bir sayfa açmalıyız. Demokratik cumhuriyet tüm
insanların özlemi.