Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) 8 kişinin yaşamını
yitirmesiyle sonuçlanan Hopa sel felaketi inceleme raporunu açıkladı. ÇMO sel
felaketinin “doğal afet” ya da “fıtrat” diye açıklanamayacağını dile
getirdi.
ÇMO İstanbul Şubesi Hopa ve çevresinde 22-24 Ağustos 2015
tarihinde meydana gelen sel felaketi ilgili hazırladığı teknik inceleme
raporunu açıkladı. 8 kişinin yaşamını yitirdiği felaketin bir doğal afet olarak
tanımlanamayacağını belirten ÇMO, insan eliyle yapılmış olan yollar, tarım
alanları, orman tahribatı, dere yataklarına müdahale, yapılaşma gibi etkilerin,
bölgeyi afete açık bir yer haline getirdiğine dikkat çekti.
HOPA’DA HALEN BÜYÜK RİSK VAR
Can kaybının yanı sıra büyük maddi hasara da yol açan Hopa
sel felaketi özelinde Doğu Karadeniz'in temel sorunlarına da değinilen rapor,
Doğu Karadeniz bölgesindeki kırsal yerleşimlerde çoğu bölgenin yeterli alt yapı
şebekesine sahip olmadığı tespiti ile başlıyor. Konutların atık sularının
fosseptik çukurlarına boşaltılmasının, konutların çevresindeki zemini devamlı
olarak suya doygun hale getirdiğinin belirtildiği raporda, Hopa'da dere taşkın
alanlarında bulunan yerleşim bölgelerinin büyük risk altında olduğuna dikkat
çekildi. Dere yataklarında, taşkın alanlarında yapılaşmaya izin vermenin, göz
göre göre gelebilecek bir felakete yol açmasının kaçınılmaz kıldığını aktaran
raporda, “Can kayıplarının yüksek olmasının en önemli sebebi, bölgenin
jeomorfolojik koşullarına bağlı olarak, pek çok yerleşim biriminin güvenlikli
yerleşim alanlarına sahip olmamasıdır. Bu nedenle yerleşime uygun olmayan dere
yatağı ve çok eğimli vadi yamaçları, taşıdığı büyük risklere rağmen yerleşim
alanı olarak kullanılmaktadır” denildi. Raporda Doğu Karadeniz'deki şiddetli
yağışların oluşturduğu taşkınların nedenlerinden birinin de doğa dengesi
gözetilmeden yapılan yollar olduğu dile getirilerek; “Karadeniz’de asfaltlama
nedeniyle suyun toprakla ve deniz kenarlarında denizle buluşması engellenmekte
Karadeniz adeta bir yapay "afet bölgesi" haline getirilmektedir”
denildi.
HES’LER EKOLOJİK YAPIYI BOZDU
Artvin bölgesindeki HES'lerin etkilerine de değinilen
raporda, şu görüşlere yer verildi; “Hopa’da kurulu HES (hidroelektrik santral)
bulunmamasına rağmen, bölgedeki HES'ler bölgenin toprak ve su yapısını
incelerken dikkate alınması gereken önemli bir husustur. DSİ'nin verilerine
göre Artvin bölgesinde 15 adet baraj ve 166 adet nehir tipi HES yapımı
planlanmaktadır. HES yapımı sırasında su alma yapıları (regülatörler); nehir
bütünlüğünü bozmakta, habitat bölünmesine yol açmakta ve inşaat sırasında
inşaat alanında toprak yüzeyi sıyrıldığı için arazilerde büyük tahribatlar
oluşmakta, arazi erozyona maruz kalmaktadır. Bu durum ise bölgenin jeolojik
yapısını bozmaktadır. HES inşaatlarının ekolojiye bir diğer olumsuz etkisi ise
yamaçların doğal dengesini bozarak yamaçlardaki bitki örtüsünü tahrip etmesi ve
bu yolla toprak erozyonunu artırmasıdır.”
RESMİ KURUMLARIN İHMALİ BÜYÜK
Doğu Karadeniz kıyı kuşağının bütünüyle doğal orman sahası
içerisinde bulunmasına rağmen yerleşimlerin geniş alanlara yayılması ve
buralarda eğimli yamaçların teraslanarak çay ve fındık bahçelerine
dönüştürülerek doğal bitki örtüsünün önemli ölçüde değiştirilmesinin yanlışlığına
da dikkat çekildi. 18 sayfalık teknik inceleme raporunun sonuç ve öneriler
kısmında ise belli başlı şu görüşlere yer verildi; “Hopa’da yaşanan ve can
kaybına neden olan sel olayında resmi kurumların ihmalleri büyüktür. Bölgeye
dair uzun vadeli ve taşkın, sel, heyelan gibi olayları önleyecek önlemler
alınmamıştır. Bölgedeki nüfusun dere yataklarında yoğunlaşması
önlenmemiştir.
ÇMO ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
* Karadeniz’deki ekosistemi tehdit edecek bütün projelerden
vazgeçilmelidir.
* Taşkın ve heyelan riskinin yüksek olduğu alanlardaki
yerleşim birimleri ya da konutların kesinlikle tahliye edilmesi gerekmektedir.
Dere yatakları ve kıyılarda imara izin verilmemelidir.
* Yeni yapılaşma yörenin coğrafi özelliklerini dikkate alan
kapsamlı bir plan çerçevesinde ve kurallara uygun yapılmalı ve Karadeniz
doğasına "rağmen‟ yapılması planlanan bütün yol projeleri iptal
edilmelidir.
* Bölgenin afet risk analizi oluşturulmalı, gerekli
bölgelere taşkın uyarı sistemleri kurulmalıdır. Karadeniz ekolojisini
bozacak, bitki örtüsü tahribatı yaratacak, su dengesiyle oynayacak baraj ve
santral yapımları durdurulmalıdır.
* Karadeniz'e uygulanacak olan mühendislik projeleri
“fıtrat” çerçevesinde değil, bilim çerçevesinde ele alınmalıdır. % 50
eğim üzerindeki orman alanlarının doğal haliyle korunması ve asla çay tarımına
açılmaması gerekmektedir. %50'nin altında eğime sahip arazilerde ise tekniğine
uygun teraslama yapılmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder