Özer AKDEMİR
İzmir
Ayvalık yangını sonrası yanan alanın ağaçlandırılması ile ilgili başlayan tartışmaları ile ormancılık alanında uzman iki bilim insanına sorduk. Her iki bilim insanı da yapılan işlemin doğru olduğunu söylerlerken, bir takım uyarılarda da bulundu.
Ayvalık yangını sonrası yanan alanın ağaçlandırılması ile ilgili başlayan tartışmaları ile ormancılık alanında uzman iki bilim insanına sorduk. Her iki bilim insanı da yapılan işlemin doğru olduğunu söylerlerken, bir takım uyarılarda da bulundu.
Ayvalık Tabiat Parkı'ndaki orman yangını sonrasında bölgede
başlayan ağaçlandırma çalışmaları ve yapılış tarzı tepki çekmişti. Uzmanlara
sorduk.
ORMAN YANDI BİTTİ TARTIŞMA ALEVLENDİ
17 Ağustos'ta Ayvalık Tabiat Parkı'nın iki noktasında
başlayan yangın sonrası 15 hektarlık bir orman alanı kül oldu. Bölgede
gerçekleşen yangının sabotaj sonucu çıkmış olma ihtimali ve bölgenin imara
açılabileceği gibi tartışmaların arasında sanatçı Haluk Levent'in yanan bölgeyi
ağaçlandırmak için kampanya başlatması ve iş makinelerinin alana girerek
çalışma yapması tartışmalara yeni bir boyut getirdi. Ayvalık Çevre Koruma ve
Güzelleştirme Derneği yanan alanlara fidan dikimi kampanyalarının ve alanda iş
makineleri ile yapılan çalışmaların sonlandırılmasına dair bir imza kampanyası
başlattı. Ayvalık Tabiat Platformu ise konunun uzmanlarının görüşlerine atıfta
bulunarak yanan alanlardaki bölgenin dokusuna uygun bir ağaçlandırma yapılması
gerektiğini, bunun için de zarar gören alanın onarımı için çalışmalara ihtiyaç
olduğunu açıkladı.
‘ORMAN İŞLETMESİ DOĞRU YAPTI’
Ayvalık yangını ile ilgili bu tartışmaları ormancılık
alanında uzman iki bilim insanına sorduk. Bartın Üniversitesi Ormancılık
Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Erdoğan Atmış yanan alanının ormancılık
dışı amaçla kullanılamayacağının Anayasa'nın 169. maddesinde açıkça
belirtildiğini dile getirdi. Bu madde de; "Yanan ormanların yerinde yeni
orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz”
denildiğini, yani orman alanında yeni orman yetiştirmeden bahsedildiğini
aktaran Atmış, "Orman yetiştirme yapay şekilde yani fidan dikerek veya
tohum ekerek yapılacağı gibi, doğal şekilde yani boş alanlara
tohumların kendiliğinden gelmesiyle de olabilir. Fakat her ikisi için de
arazinin tohum veya fidan için hazırlanması gerekecektir. Bunun için toprak
işlemesi mutlaka gereklidir" dedi.
Ayvalık yangınında 15 hektarlık bir alanda hem örtü, hem
de tepe yangını gerçekleştiğini ifade eden Atmış, "Yani alandaki
ağaç, ağaçcık, çalı, ot, çayır, funda, yaprak, yosun, fidan, kuru dal, kütük,
ne varsa yanmış. Bu durumda bu geniş sahanın sadece araziyi işledikten
sonra doğal yollarla ormana dönüşmesini beklemek doğru olmayacaktır. Çünkü
büyük bir alandır. Bu sahada önce yanan kısımların temizlenmesi, sonra arazinin
işlenmesi, daha sonra da ağaçlandırılması (fidan dikimi) gerekmektedir. Bu
kapsamda yangından hemen sonra orman işletmesinin iş araçlarıyla sahaya girmiş
olması doğru bir işlemdir" dedi. Atmış kamuoyunun baskısı nedeniyle Orman
ve Su İşleri Bakanlığı'nın vakit kaybetmeden bu çalışmalara başlamış olabileceğini
belirtirken, sahaya dikilecek fidanların yöre şartlarına uygun, yörede doğal
yetişen ağaç türlerinden seçilmesi gerektiğinin de altını çizdi.
Bu tür yangınlardan sonra kamuoyunda oluşan tepkinin
nedeninin anlaşılabilir olduğunu söyleyen Atmış, Pina Yarımadası'nda veya
değişik yerlerde yangından sonra alanın turizm tesislerine tahsis edildiği ve
buralarda oteller yapıldığı örneklerine dikkat çekti. Bir orman alanını otel,
maden sahası, yol, enerji nakil hattı, enerji üretim tesisi vb ormancılık
dışı amaçlara tahsis etmek için oranın önceden yakılmasının gerekmediğini dile
getiren Atmış şunları söyledi; "Hatta oranın yanmış olması daha büyük
tepkiler doğurduğu için istenilen tesislerin bu alana yapılması
zorlaşıyor. Orman Kanunu'nun 16, 17 ve 18. maddeleri, Turizm Teşvik
Kanunu'nun 8. maddesi gibi maddelerle ne yazık ki doğal orman alanlarımız
kolayca kesilip bu amaçlar için tahsis edilebiliyor. Şu anda ülke genelinde bu
tür tahsislerin miktarı 550 bin hektarı geçti. Üstelik bu tür tahsisler ormanı
parçalı hale getirerek bütünlüğünü bozuyor. Kamuoyunu sadece orman
yangınlarından sonra değil, bu tür ormanları paramparça eden ve yok eden
tahsislere karşı duyarlı olmaya çağırıyorum.”
‘YASALAR KADAR KAMUOYU BASKISI DA ETKİLİ OLDU’
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğretim üyesi Prof.
Dr. Doğanay Tolunay ülkemizde ortalama olarak her yıl 10 bin hektar kadar bir
alanın yandığına dikkat çekerek, yanan bu alanların Anayasanın 169. Maddesine
göre aynı yıl içerisinde ağaçlandırılması gerektiğini dile getirdi. Tolunay,
yanan alanlarda süratli bir şekilde ağaçlandırması çalışmasının öncelikle
yanmış ağaç gövdelerinin, köklerinin ve alt tabakadaki çalıların araziden uzaklaştırılması
ile başlandığını, daha sonra ise yangından sonraki sonbahar ya da ilkbaharda
yanan alan ağaçlandırıldığını kaydetti. Tolunay, Ayvalık yangınında olduğu gibi
yanan alanlarda süratle çalışmaların başlamasında bu yasal zorunluluğun yanı
sıra oluşan kamuoyu baskısının da etkili olduğunu belirtti.
GENETİK ÇEŞİTLİLİK UYARISI
Yanan alanların orman haline getirilmesi için ağaçlandırma
dahil değişik yöntemler uygulanabilineceğine işaret eden Tolunay, "Yanan
alanların gençleştirilmesi için izlenecek yol, yanan alandaki ağaç türü,
yörenin iklim ve toprak özellikleri, eğimli olup olmaması gibi birçok faktör
değerlendirilerek belirlenmelidir. Örneğin ülkemizde yangınlar en fazla
kızılçam ormanlarında çıkmaktadır. Kızılçam ormanları yüzlerce yıldır
yangınlardan etkilendikleri için yangınlara uyum sağlamışlardır. Kızılçamların
kozalakları yangın sırasında açılmakta ve yangından bir yıl sonra yanan
alanlarda yoğun bir doğal gençlik gelebilmektedir" dedi. Bu şekilde doğal
olarak gençleşmesi mümkün olan ağaç türlerinin olduğu yerlerde yangından sonra
ağaç dikilerek orman oluşturulmasının genetik çeşitliliğin daralmasına neden
olabileceği uyarısında bulunan Tolunay, "Çünkü ağaçlandırmalarda
kullanılan fidanlar çoğunlukla özel olarak oluşturulmuş tohum bahçelerinden
toplanan tohumlardan üretilmektedir. Dolayısıyla genetik çeşitlilik oldukça dardır.
Bu nedenle özellikle yanan kızılçam ormanlarının doğal yöntemlerle
gençleştirilmesi oldukça kolaydır ve genetik çeşitliliğin devamı açısından
gereklidir" diye konuştu. Tolunay iklim değişikliği gibi değişen ekolojik
koşullar nedeniyle genetik çeşitliliğin korunması ve doğal gençleştirilmeye
öncelik verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Son Düzenlenme Tarihi: 27 Ağustos 2017 15:43
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder