11 Ağustos 2017 Cuma

'Ekoloji mücadelesinde güncel durum' dosyası 1 - Sinop Nükleer Karşıtı Platform: Ölüler elektrik kullanmaz!

'Ekoloji mücadelesinde güncel durum' dosyamızın 1. gününde Sinop Nükleer Karşıtı Platform ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi sorularımızı yanıtladı.
Hazırlayan:
Özer AKDEMİR
Ekoloji mücadelesi ülke gündeminin baş döndürücü hızı içerisinde son yıllarda giderek daha da öne çıkan bir ivmeye sahip. Dünya kapitalizmine entegre bir siyasi iktidarın politik tercihleri ile şekillenen ekonomik, sosyal gelişmelerin ekolojik boyutu her geçen gün daha da öne çıkıyor. Enerji için, maden için altüst edilen dağlara, ovalara, metalaştırılan toprak, su ve ormanlara, rant uğruna yıkılıp yeniden yapılan kentlere müdahaleye karşı halk yaşam alanlarını koruma mücadelesi veriyor. Bu mücadele bazen hukuk süreçlerine takılıp kalırken, bazen de fiili mücadele ve yaşam nöbeti dediğimiz yerel çevre direnişleri olarak gelişiyor. Geçtiğimiz haftalarda ekoloji mücadelesinin hukuki boyutunu, ülkedeki çevre davalarına bakan avukatlarla tartışmıştık. Bu dosyada ise ülkemizdeki ekoloji mücadelelerinin güncel durumunu, sorunlarını ve çözümlerine dair görüşleri bu mücadeleyi sürdüren belli başlı örgütlere sorduk. Mücadelenin bugünü ve yarınına ilişkin bu görüşlerin ekoloji mücadelesi veren örgütler açısından da ufuk açıcı birer deneyim aktarımı olabileceğini düşünüyoruz. 
SORULAR
1. Mücadele ettiğiniz soruna dair kısa bir bilgilendirme yapar mısınız? Konusu, ne zaman başladığı, karşı çıkışınızın temel nedenleri vs...
2. Mücadelenizin hukuki süreci ve fiili mücadele boyutu ile ilgili güncel durumu hakkında bilgi verebilir misiniz? 
3. Bugünkü hukuksal süreçlerle mücadelenizin başarıya ulaşabileceğini düşünüyor musunuz? Hukuk arayışının maddi boyutunun insanları bir hayli zorlayıcı bir noktaya geldiği konusundaki görüşlere katılır mısınız? Sizleri ve mücadelesini doğrudan etkileyen hukuksal gelişmelere dair deneyimleriniz var mı? (Kazanılan ama uygulanmayan bir mahkeme kararı,  değiştirilen bir yasa-yönetmelik vs...)
4. Sizlerin ve ülkedeki diğer ekoloji mücadelelerinin en önemli sorunları ve bunların çözümüne dair görüşleriniz neler?
5. Ekoloji mücadelelerinin birleştirilmesi, ortak bir örgütlenme ve mücadele çizgisi ile daha etkili bir şekilde direnilip başarıya ulaşılabileceğine dair görüşlere katılıyor musunuz? Yanıtınız olumlu ise bu birlik nasıl olacak-olmalı? Yolu, yöntemleri, ana ilkeleri nasıl belirlenmeli?
Dosyamızın ilk gününde Sinop Nükleer Karşıtı Platform ve Mezopotamya Ekoloji Hareketinin yanıtları yer alacak. Yapımı süren Akkuyu’daki nükleer santralin ardından ikincisi nükleer karşıtı mücadele başarıya ulaşmazsa Sinop İnceburun’da da yapılacak. Mezopotamya Ekoloji Hareketinin mücadele verdiği alanlar ise çok daha çeşitli...
SİNOP NÜKLEER KARŞITI PLATFORM
1. Sinop Nükleer Karşıtı Platform olarak; Özellikle 1979’da ABD’de Three Mile Island, 1986’daki Çernobil kazalarından sonra Nükleer Santrallere karşı ciddi tepkiler oluştu. Ve bundan kaynaklı olarak Sinop’ta 1994 yılında “Ölüler elektrik kullanmazlar” şiarıyla başlatılan “Ne Sinop’ta ne Akkuyu’da ne de Türkiye’nin bir başka yerinde Nükleer Santral yaptırmayacağız” şiarıyla sürdürülen tepki ve eylemlilikler bugüne kadar devam etmiştir. Özellikle 2011 Fukuşima kazalarından sonra artık hiç kimse tarafından nükleer santral istenmiyor. Artık ABD’de nükleer santral bitmiş bir teknoloji çeşidi olarak görülmektedir. Durum böyle olunca dünya genelinde ve de özellikle Türkiye sınırları içerisinde nükleer karşıtı eylemler gelişti. Özellikle Akkuyu ve Sinop’ta gelişen tepki eylemlikleri karşı duruşumuzu da Türkiye geneline yaydı. Son dört yıl içerisinde Sinop’ta gerçekleştirilen mitingler (Özellikle 10 Ekim Ankara Katliamı sonrasında 10 bin kişinin katıldığı 24 Nisan 2016 mitingi ve 2017 referandum sonrasında yapılan 22 Nisan 2017 mitingi) bunun göstergesidir.  
2. Mücadelemiz hem fiili hem de hukuki olarak sürdürülmektedir. Fiili mücadelemiz özellikle sahada ve yöre halkı ile iletişim içinde olmayı hedefliyor. Hukuki mücadelemizi anlatmak gerekirse hem Danıştayda hem de bölge idare mahkemelerinde 1/100.000’lik ve  1/ 25.000’lik çevre düzeni planına açılan davalarımız sürmektedir. Henüz sahada bir inşaat yapım çalışmaları bulunmamaktadır.
3. Hukuki mücadelenin bir ekonomik boyutunun olacağını tabii ki biliyoruz. Ancak Sinop yereli için başlattığımız hukuki mücadelemizin ekonomik boyutu ile karşılaşmış değiliz. Şimdiki haliyle mücadelemize TMMOB/ EMO ve ŞPO fiilen destek vermektedirler.
4. Ekoloji mücadelesinde bireysel çözüm yoktur diye düşünüyoruz. Özellikle bağımsız ve bireysel çözüm arayışları zaman zaman başarı yakalamış olsalar da genelde başarısızlıklar mücadelemizin tümünü olumsuz etkileyebilmektedir. Bu nedenle mücadeleyi kesinlikle eş güdüm ya da platformlar ekseninde birlikte sürdürmek gerekmektedir.
5. Ekoloji mücadelesinin birlikte verilmesinde her zaman sayısız yararlar vardır. Sinop NKP olarak yaklaşık 60 DKÖ, sendikalar, dernekler ve siyasi partiler yan yana gelerek mücadeleyi sürdürmekteyiz. 1994 yılında başlattığımız hareket de eş güdüm anlayışı içinde gelişti. Bugün ise Platform olarak mücadelemizi sürdürmekteyiz. Sinop NKP aynı zamanda Türkiye NKP’sinin de bir bileşenidir.

MEZOPOTAMYA EKOLOJİ HAREKETİ: YAŞAMA DOKUNAN HER KONU ÇALIŞMA ALANIMIZ

Mezopotamya Ekoloji Hareketi:
1. İnsanın insana, insanın doğaya olan her türlü tahakkümünü reddeden, her türlü bürokrasiyi ve hiyerarşiyi karşı duran, birlikte-barışık yaşamanın mümkünlüğünü savunan radikal bir demokrasi mücadelesi yürütüyoruz. Mücadele tanımımız bu olunca yaşama dokunan her konu bizlerin de çalışma alanı oluyor. Böylece her türlü yıkımın, tahribatın karşısında bulabilirsiniz bizleri ki biz yaşamı savunuyoruz. Pratikte doğal yaşam tahribatları fazla olduğu için çevreci gibi algılanabiliyoruz, oysaki en büyük mücadeleyi kapitalist sisteme karşı veriyoruz. Yaşanan tüm talan, yıkım ve tahribatın sebebi kapitalist sistemdir ve bunun temsilcileri olan sermayedir. Bugüne kadar lokal çevreci çalışmalar dışında bir ekoloji mücadelesi yoktu, son yıllarda başladık diyebiliriz. Doğanın, insanların ve kadının bir meta olarak değerlendiren kapitalizme karşı bir başkaldırı hareketi de diyebiliriz. Kentleşme, su, tarım. ekonomi, enerji. çevre sağlık, ormanlaşma, eko teknoloji konularında demokratik, dayanışmacı ve kadın özgürlükçü bir bakış açısı ile birlikte-barışık bir yaşamın inşasının mümkünlüğünü savunan bir perspektif ile bir yaşamı savunuyoruz.
2. OHAL’de sermayenin talanı, yıkımı serbest ama buna karşı yapılacak her türlü eylem, etkinlik yasak oluyor. Talan 7/24 devam ediyor her alanda durmaksızın ve bu mücadele gönüllülük temelinde ya da hobi mantığı ile yapıldığı zaman eksik kalınıyor. Kamunun halk demek olduğu bir grup seçilmiş olmadığı ve politikaların bu yönlü işlememesi gerektiğini anlatıyoruz. Kamusal yararı bir grup seçilmişin hizmetine sunan hukuki sisteme karşı durmaktayız. Sistem kamu yararı maddesi, OHAL ve uygulanmaktan uzak ÇED yönetmeliklerini kendine koruma kalkanı yapmış, yasa ve yönetmeliklerle kendini kaplamış ve sizin mücadele de argümanlarınızı ellerinizden almış durumda.
3. Hukuki mücadele yeni ve yeni olduğu için de eksiklikler oluyor. Daha önce hukuksal bir süreç olmadığı için bu konularda bilgiye ulaşım da olamıyor. Arşiv yok ve emsal dava konusunda eksiklikler var. Elbette ekoloji mücadelesi yeni olduğu için bu süreçlerin takibi ve hukuksal mücadelede yeni ve sıkıntılı olmaktadır.
Doğal olarak mahkeme ve temyiz gibi süreçler için de ekonomik finansman ihtiyacı doğmaktadır. Uzun süreli bir mücadele için zorluk teşkil etmektedir. Ekonomik ayağı eksik kalmakta ve mücadele yürütmekte farklı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
4. Öz eleştirel yaklaşmak gerekiyor bu konuya; bu alanın okumuş yazmış birilerine ihtiyacı var ama sadece bu kesimin bu alanı doldurması ve halka inememesi en önemli sorun. Bazı yerlerde halk bu mücadeleye dahil olsa da az ve lokal olmaktan çıkamamıştır. Toplumsallaşamayan bir mücadelenin de başarılı olması ütopyadan öte değildir. Diğer yönüyle insanı ve doğayı meta olarak gören, doğadaki her şeyin insanların sonsuz ihtiyaçlarını cevaplamak için yaratıldığı düşüncesinin hakim olduğu çevrecilik çalışmaları da kritik bir noktada durmakta ve mücadele alanlarında ciddi bir sorun teşkil etmektedirler. Belki de kapitalist sisteme hizmet ettiğini bile bilmeyen samimi gönüllülerce yürütülen çalışmalardır. Hakeza dünya genelinde çalışma yürüten, kapitalizmin kendini sürdürebilmesi adına var olan Birleşmiş Milletler ve onun alt kolları olan UNESCO, UNICEF, ANCHOR, WHO gibi geniş bir ağa sahiptirler. Sermayenin güleç ve yeşil yüzü olup ona hizmet etmekten öteye gitmeyen bir kandırmacadır. 

5. M. Bookchin’in de önerdiği gibi, sistemi besleyen destekleyen bu kurumlara alternatif demokratik meclisler kurulmalı ve bu meclislere tüm kentliler dahil olmalı, doğru ya da yanlış önerilerini sunarak kendini ifade edebilmelidir. Ekoloji mücadelesinin uzun süreli bir çalışma olduğu, bir hobi gibi bakılmasının yanlış olduğu bilinciyle bıkmadan, yılmadan her yerde anlatılmalıdır. Bireyselliğin değil, toplumsallığın hakim olduğu bir mücadele ağı örülmeli ve buna toplumsal bilinç ve toplumsal ahlak hakim olmalıdır. Lokal ya da yerel çalışmalar için komisyon, girişim ya da platformlar kurulmalı ama en nihayetinde bir meclis çatısı altında birleşmeli, bu meclisin kolaylaştırıcıları olmalı ve bu kolaylaştırıcılar da rotasyonla değiştirilmelidir. Bu mücadelede başarılı olmak için ortaklaşmalı, dayanışmalı. Mücadeleyi büyütmek gerekiyor. 
11 ağustos 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...