'Ekoloji mücadelesinde güncel durum' dosyamızın 2. gününde
Aydın Çevre Mücadelesi Platformu ve Bartın Çevre Platformu sorularımızı
yanıtladı.
Hazırlayan: Özer AKDEMİR
Dosyamızın ikinci günündeki yazılar Aydın ve Bartın’dan.
Yıllardır Menderes Nehri kirliliği ve madencilik faaliyetleri ile başı dertte
olan Aydınlıların son yıllardaki en önemli çevre sorunlarının başında ise
jeotermal enerji santralleri geliyor. Bir zamanlar “Dağından yağ, ovasından bal
akan kent” olarak bilinen Aydın artık jeotermal santral ve sondajlarının yol
açtığı “Çürük yumurta kokulu kent” olarak anılmaya başladı.
Bartın Çevre Platformunun en önemli mücadele alanı “Çeşm-i Cihan” Amasra’ya yapılmak istenen termik santral. Tarihi, denizi, doğal güzellikleri ile bir yeryüzü cenneti olan Amasra’yı termik santral kabusundan kurtarabilmek için yıllardır hem hukuki hem fiili bir mücadele süreci yürütülüyor.
Bartın Çevre Platformunun en önemli mücadele alanı “Çeşm-i Cihan” Amasra’ya yapılmak istenen termik santral. Tarihi, denizi, doğal güzellikleri ile bir yeryüzü cenneti olan Amasra’yı termik santral kabusundan kurtarabilmek için yıllardır hem hukuki hem fiili bir mücadele süreci yürütülüyor.
SORULAR
1. Mücadele ettiğiniz soruna dair kısa bir
bilgilendirme yapar mısınız? Konusu, ne zaman başladığı, karşı çıkışınızın
temel nedenleri vs...
2. Mücadelenizin hukuki süreci ve fiili mücadele boyutu
ile ilgili güncel durumu hakkında bilgi verebilir misiniz?
3. Bugünkü hukuksal süreçlerle mücadelenizin başarıya
ulaşabileceğini düşünüyor musunuz? Hukuk arayışının maddi boyutunun insanları
bir hayli zorlayıcı bir noktaya geldiği konusundaki görüşlere katılır mısınız?
Sizleri ve mücadelesini doğrudan etkileyen hukuksal gelişmelere dair
deneyimleriniz var mı? (Kazanılan ama uygulanmayan bir mahkeme kararı,
değiştirilen bir yasa-yönetmelik vs...)
4. Sizlerin ve ülkedeki diğer ekoloji mücadelelerinin
en önemli sorunları ve bunların çözümüne dair görüşleriniz neler?
5. Ekoloji mücadelelerinin birleştirilmesi, ortak bir
örgütlenme ve mücadele çizgisi ile daha etkili bir şekilde direnilip başarıya
ulaşılabileceğine dair görüşlere katılıyor musunuz? Yanıtınız olumlu ise bu
birlik nasıl olacak-olmalı? Yolu, yöntemleri, ana ilkeleri nasıl belirlenmeli?
ORTAK MÜCADELE CEPHESİ YARATILMALI
Aydın Çevre Mücadelesi Platformu:
1. Aydın’ın en önemli çevre sorunu Menderes Nehri’nin
kirliliğidir. Bu kirliliği oluşturan unsurlar ise endüstriyel kirlilik, kentsel
kirlilik, zeytin karasuyu, jeotermal kirlilik, Beşparmak Dağlarında madencilik
ve zirai ilaçlardır. Bu kirliliği oluşturan unsurlar ayrıca toprakları, havayı,
havzada yetiştirilen sebze ve meyveleri de kirleterek insan sağlığı üzerine
olumsuz etkiler yapmaktadır. Bugün Aydın’da ölüme sebep olan hastalıklar,
Türkiye ortalamasının üstündedir. TÜİK 2017 verilerine göre Aydın ili Türkiye’de
dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı ölümlerin en fazla olduğu il olmuştur.
Aydın’da kanser artışı Türkiye ortalamasından 2 kat fazladır. Aydın’da
jeotermallerin çevreye yapmış olduğu zararlar çok farklı boyutlar içermesi
nedeni ile ayrı bir önem içermektedir. Jeotermallerin çevreye yan etkilerinin
yanında ekonomik, toplumsal, sosyal, psikolojik etkileri de mevcuttur. Küresel
şirketler tarafından desteklenen jeotermal işletmeciliği Türkiye kaynaklarının
sömürülmesi, halkın köleleştirilmesi projesidir. Bunun adı ise kapitalizmdir.
2. Aydın’da jeotermal uygulamalarına yoğun şekilde
toplumsal tepkiler olmaktadır. Her gün Aydın’ın değişik bölgelerinden farklı
farklı tepkiler gündeme gelmektedir. Bu mücadele ve tepkilerin hukuksal
ayağı yeterli olmasa da bazı kazanımlar elde edilmiştir. Germencik ilçesi
Tekin köyünde açılan dava ile şimdilik de olsa bir jeotermal santral
inşaatı durdurulmuştur. Yine bu ilçede Ortaklar, Dağkaraağaç, Moralı, Uzunkum
köylerinde kurulacak jeotermaller için ÇED iptal davaları açılmıştır. Efeler
Yılmazköy’de jeotermal santralin ruhsat iptali, ÇED iptali için kazanım elde
edilen ve süren davalar söz konusu. Pamukören ve Pınardere örneğinde
olduğu gibi jeotermalden tarımsal ürünleri ve arıları zarar gören çiftçilerin
açtığı tazminat davaları var. Buharkent’te açılan davalar var. Bu hukuksal
mücadeleler dışında Germencik ve İncirliova’da 2 miting, pek çok basın
açıklaması, çalıştaylar, imza kampanyaları, TBMM ziyareti, araştırma önergesi
teklifi yapılmıştır. Son günlerde Musluca ve Emirdoğan köylülerin direkt sahaya
inerek ‘Jeotermal santral istemiyoruz’ demesi; yolları ve jeotermal
araçların önünü kesmesi Aydın’da jeotermallere karşı verilen mücadelenin farklı
bir boyuta geçtiğini, halkın sorunun çözümü için ön plana çıkmaya başladığını
gösteren güzel örneklerdir.
3. Aydın’da ve Türkiye’de verilen hukuksal mücadele ile
kesin başarıya ulaşmak mevcut Türkiye’de mümkün gözükmese de hukuksal
mücadelenin mutlaka verilmesi gerekir. Çünkü bu konuda alınan bazı emsal ve
güzel kazanımlar halkın çevre mücadelesine dahil olmasını sağlıyor. Fakat
Türkiye yürütmesinin çevre mücadelesinde elde edilen kazanımları boşa çıkaracak
her gün ve her duruma uygun yeni kanun değişiklikleri, halkın ve çevre
örgütlerinin mücadele azmini törpülemektedir. Şu anda hukuksal hak aramalarında
dava açma, bilirkişi paraları ve mahkemelerin vermiş oldukları ilginç kararlar
çevre mücadelesi önünde dev bir engel gibi dikilmektedir. Bu alanda verilen
veya verilecek mücadele bugün çevre mücadelesinden çok daha büyük ve önemli
hale gelmiştir.
4. Türkiye’de ekoloji mücadelesi verirken mücadeleyi
zayıflatan veya mücadeleyi bitiren en önemli sorun doğru örgütlenememe; halk ve
diğer çevre örgütleri, sivil toplum kuruluşları ile beraber mücadeleyi
ortaklaştıramama, halka ulaşma, haklın en temel günlük sorunlarını ve
ihtiyaçlarını anlayamamadır. Yine bu sorunlara çözüm üretememe nedeni ile
halkın güvenini, desteğini alma konusunda yaşanan sorunlar vardır. Çevre
mücadelesi toplumu oluşturan farklı unsurların ırk, din, cins, renk, dil
sorunlarından bağımsız olarak tüm kesimleri kapsayan emek ve sınıf temelinde
antiemperyalist çizgide verilmesi gerekir.
5. Türkiye’nin pek çok bölgesinde çevre sorunlarında
elde edilen kazanımların temelinde halkın mücadeleye ortak edilmesi vardır. Türkiye’de
çözüm makamı halktır. Bu ise ancak halkın iktidarı ile mümkündür. Türkiye’de
yer alan tüm çevre örgütlerinin ortak mücadele verme zorunluluğu kadar
Türkiye’nin tüm bölgelerinde yaşayan tüm halkların sorunlarının da
ortaklaştırılarak ortak mücadele cephesinin yaratılması gerekir.
'ÇEVRECİLİK'TEN ÇOK YAŞAMA SAHİP ÇIKIYORUZ
Bartın Çevre Platformu:
1. Bizler Bartın’ın tarihi ve doğal güzelliklere sahip
olan ilçesi Amasra’da yapılmak istenen termik santrallere karşı mücadele
ediyoruz. Bir şirket 2005 yılında Amasra’da bulunan taş kömürünü çıkarma
iddiasıyla Türkiye Taş Kömürü Kurumuyla 20 yıllığına bir sözleşme imzaladı.
Aradan 12 yıl geçtiği halde 1
kg kömür çıkarmadı. Fakat bu kömürü enerjiye dönüştürmek
için termik santral kuracağını açıkladı. Kamuoyuna yaptığı açıklamalara göre bu
termik santrallerin toplam kurulu gücünün 6 bin 400 MW olmasını hedefliyor.
Geçen süre içinde toplam gücü 2 bin 640 MW lik iki termik santral için (Bartın
ve Amasra Termik santralleri) ÇED başvurusu yaptı. Halkın yoğun karşı çıkışı
nedeniyle termik santral yapılacak yerin teknik olarak uygun olmadığı
gerekçesiyle ÇED başvurusu olumsuz sonuçlandı. Şirket 2013 yılında termik
santrallerin adını değiştirerek aynı yer için tekrar başvurdu. Bu
başvurulardan 1320 MW’lık Hema Termik Santrali için üç yıl sonra ÇED olumlu
kararı verildi, 1320 MW’lik Batı Karadeniz Termik Santrali için daha önce kabul
edilmeyen Bartın Termik Santraliyle aynı yerde yapılmak istendiği için olumsuz
karar verildi.
Bu termik santrallere karşı çıkışımızın birçok nedeni var.
Öne çıkanlar şunlar:
- Bartın ilinin ekonomik yapısının bozulmasına
neden olacaktır.
- Amasra ve Bartın’ın kentsel sit alanlarının yanı sıra
Türkiye’nin ilk PANParks Sertifikalı milli parkı olan Küre Dağları Milli
Parkı’nı tehdit etmektedir.
- Unesco Geçici Miras listesine girmiş olan Amasra’nın
bu niteliğini ortadan kaldıracaktır.
- Termik santrallerin yapılmak istendiği yer, yüksek
rüzgar potansiyeli nedeniyle rüzgar enerji santralleri için daha uygun bir
coğrafyadır.
- Termik santral yöredeki turizm etkinliklerini sona
erdirecek, balıkçılık, çilek, fındık vb. tarımsal etkinlikler ve orman ürünleri
zarar görecektir. Bu sektörlerde oluşacak istihdam kaybı hesaba katılmamıştır.
- Soğutma suyunun deniz ekosistemine ciddi zararlar
vereceği çok açıktır. Deniz ekosisteminin zarar görmesi yöredeki balıkçılık
etkinliklerinin zarar görmesine neden olacaktır.
- Kömür madenciliği için kuyu ve galeri açımı ile kül
depo sahası olarak kullanılacağından dolayı Bartın’ın içme suyunu sağlayan
“Kavşak Suyu Havzası” zarar görecek, Yaklaşık 100 bin kişilik nüfusun bedava
temin ettiği içme suyu tehlikeye girecektir.
- Santral kaynaklı hava, toprak ve su kirliliğinin
boyutları yeterince hesap edilmemektedir.
- Yöredeki endemik ve nesli tehlike altında bulunan
bitki ve hayvan türleri hakkında yeterince çalışma yapılmamıştır.
- Kömür ithalatı için yapılacak liman yazın
binlerce kişinin yararlandığı Tarlaağzı kumsallarını yok edecek, yüzlerce
balıkçının yararlandığı balıkçı barınağı yok olacaktır.
2. Bu mücadele aslında çok eski yıllara dayanıyor. Bu
daha önceki mücadelelerin içinde olan kişi ve kurumlar bir araya gelerek 9
Nisan 2010’da Bartın Platformunu kurmuşlardır. Bartın Platformu, Bartın il
sınırları içinde yaşayan bütün insanları temsil edecek bir demokratik yapı
olarak kurulmuştur. Platformda iktidar partisi hariç tüm siyasi partilerin,
odaların, sendikaların, derneklerin temsilcileri vardır. İl ve ülke dışında
bulunan Bartınlıların oluşturduğu çeşitli oluşumlar da platforma destek
vermektedir. Bu yönüyle platform, Bartın halkının yüzde doksanını
kapsamaktadır.
- Mücadelemiz boyunca termik santral ve ilgili tesisler
için yapılmak istenen ÇED halkın katılımı toplantılarının hepsi binlerce
vatandaş tarafından protesto edilmiş ve yaptırılmamıştır. Bu toplantıların
yapılmadığı tutanaklara geçirilmiştir.
- ÇED raporuna askıya çıkarıldığı 2016 haziran ayında
15 iş günü içinde yöre halkı tarafından verilen 42 bin ayrı dilekçeyle itiraz
edilmiş ve iptali istenmiştir.
- ÇED olumlu kararından sonra Zonguldak İdare
Mahkemesine rekor sayıda 2 bin 19 davacıyla iptal davası açılmıştır.
3. Dava açabilmek için noterden vekalet vermek
gerekiyor. Ayrıca keşif ücreti yatırmak gerekiyor. Bu tür halka dayanan
mücadelelerde bunların da finansmanını sağlamak oldukça zor. Fakat asıl sorun
şirket tarafından mahkemeler üzerinde baskı kurulmaya çalışılması. Örneğin bu
şirkete karşı daha önce açtığımız ve Zonguldak İdare Mahkemesinde ve Danıştayda
oy birliğiyle kazandığımız davalar vardı. Şirketin sahibi gazetelere yaptığı
açıklamalarda hakimlerin “FETÖ’cü” olduğu için iptal kararı verdiğini iddia etti.
Bu açıklama bir anlamda şu an sürmekte olan davaya müdahale etmek anlamına
geliyor.
4. Bu konuda söyleyeceklerimiz buraya sığmaz. Fakat
yaklaşımımızı şu şekilde özetleyebiliriz (Üyemiz Erdoğan Atmiş’ten): “Bartın
Plarformunun mücadelesinin temelinde bir “çevreci hareketi” olmaktan çok, bir
“yaşama sahip çıkma” hareketi olarak yerel nitelikler taşıması ve halkın geniş
kesimlerine mal olması yatmaktadır. Termiksiz yaşam için verilen mücadelede
Bartın Platformunun söylemlerinde termik santralin yöre halkını ne şekilde
etkileyeceği basit bir dille anlatılmaya çalışılmıştır. Tarım, hayvancılık,
balıkçılık, turizm, ticaret vb. uğraşanların hangi şekilde etkileneceği ayrı
ayrı anlatılmıştır. Hatta yörede ikinci konutu olanların evlerinin değerlerinin
yarıya düşeceği platformun söylemleri arasında yer almıştır. Konu salt çevre
bozulması düzleminde ele alınmamış, sağlık ve yöre ekonomisi üzerine muhtemel
etkileri de ortaya konmuştur. Öte yandan yapılan mücadelenin kısır siyasi
tartışmaların, iktidar-muhalefet kavgasının gölgesinde kalmamasına özen
gösterilmiştir.
5. Üsteki yanıtımız bunu da kapsıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder