29 Şubat 2024 Perşembe

Fatsa'daki altın madeni kapandı mı? - 1. bölüm | ÇEPEÇEVRE YAŞAM


Ordu'nun Fatsa ve Ünye ilçeleri arasında siyanürle altın madenciliği yapan Altıntepe Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne ait altın madeninde üretim durduruldu. Ancak Fatsa Doğa ve Çevre Derneğinin açtığı dava sonucu Valilikten gönderilen yazıyla faaliyeti durdurulan madende kepçeler çalışmaya devam ediyor. Madenin bulunduğu bölgede yaşayan yurttaşlarla, madene karşı yaşamlarını savunan derneklerin yöneticileriyle görüştük, Çepeçevre Yaşam her perşembe Evrensel'de.



 


Dardanos Orman Kampı’nın özelleştirilmesine karşı imza kampanyası: “Halk Plajı” olsun denildi “rant plajı” yapılmak isteniyor!

 

 29 Şubat 2024 12:35


Çanakkale'de Dardanos Orman Kampının kamudan alınarak özelleştirilmesi girişimine karşı imza kampanyası başlatan Çanakkaleliler; “Halk Plajı” olsun denildi “rant plajı” yapılmak isteniyor" dedi.



Fotoğraf: Kazdağları Ekoloji Platformu


 Özer AKDEMİR

Çanakkale merkezde bulunan Dardanos Orman Kampının kamunun elinden alınarak özelleştirilmesi girişimine karşı Çanakkaleliler imza kampanyası başlattı. Dardanos’taki kamuya ait tek orman kampı olan ve halk plajı olması istenen bölge Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na devredilerek “Ticaret-Turizm Alanı, Park, Kumsal-Plaj ve Yol” alanı yapılmak isteniyor.

CUMHURBAŞKANLIĞI KARARI İLE

Çanakkale’nin merkez İlçesi Çınarlı Mahallesi’nde bulunan ve mülkiyeti Orman Genel Müdürlüğü’ne ait olan orman kampı imar planlarında “Kamu Eğitim ve Dinlenme Alanı” olarak geçiyordu. Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan ve Cumhurbaşkanlığı makamınca onaylanan nazım ve uygulama imar plân ile orman kampının  “Ticaret-Turizm Alanı, Park, Kumsal-Plaj ve Yol” olarak değiştirilmesi kararı 03.02.2024 tarihli Resmi Gazetede yayımlandı.

YURTTAŞLAR İMZA KAMPANYASI BAŞLATTILAR

Kararda, kampın 20 m.lik sahil şeridi ise vatandaşların kullanımı için park alanı olarak düzenlendi. Bölge halkının kullanımına açık tek kamp ve dinlenme alanı olan ve “halk plajı” yapılması için yıllardır çaba gösterilen alanda imar planlarında yapılan bu değişiklikle turizm işletmesi kurulacağı düşüncesi bölgede yaşayan yurttaşları endişelendirdi. Böylesi bir durumun bölgedeki yerleşimin sosyal ve teknik altyapı standardını düşüreceği, mevcut yapı ve nüfus (araç dahil) yoğunluğu arttıracağı endişesini taşıyan yurttaşlar, bu karardan dönülmesi için imza kampanyası başlattı.

ORMAN İŞÇİLERİNİN EĞİTİM-DİNLENME KAMPI KALDIRILIYOR


Fotoğraf: Kazdağları Ekoloji Platformu

Yapılan plân değişikliği il orman yangınları ile mücadele veren personelin eğitim ve dinlenme tesisi olan mevcut sosyal donatı alanı da kaldırılıyor. 582.666 Ha orman varlığı olan Çanakkale’de Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü personelinin yanı sıra kamu, AKUD ve Sivil Toplum Kuruluşları vb kurumların arozöz, ilk müdahale aracı, su ikmal aracı, iş makinesi operatörleri ve kule görevlileri uygulama ve eğitimleri de bu kampta veriliyordu. Karara karşı dava açmaya da hazırlanırken, Anayasa Mahkemesi’nin geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanının belediyeleri devreden çıkararak tek başına imar planı düzenleme yetkisi de dahil bir dizi yetkisini iptal etmesi de yurttaşları umutlandırdı.

ANAYASAYA VE KIYI YASASINA AYKIRI

Yörenin kamunun elinde kalması için başlatılan imza kampanyasında Anayasa’nın 43.maddesinde “Deniz, Göl ve Akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilmelidir” hükmüne de vurgu yapıldı. İmza metninde Kıyı Kanunu gereği de kıyı ve sahil şeritlerinin herkesin eşit ve serbestlikle yararlanmasına açık olduğu ve hiçbir yapının yapılamayacağı hükümlerine dikkat çekildi. Metinde “Çanakkale, Dardanos ve Kepez halkı olarak mülkiyeti Orman Genel Müdürlüğü’ne ait olan turizm ve ticaret alanı olarak tanımlanan taşınmazın özelleştirilerek, hizmet amacının dışına çıkarılmasına karşı çıkıyoruz. Bu amaçla revize edilerek onaylanan imar planı iptal edilmeli, toplum ve kamu yararına gözetilmeyen bu uygulamadan dönülmesi için gereken yapılmalıdır. Yahya Çavuş Eğitim Merkezi’nin, özelleştirme kapsamından çıkarılarak, herkesin eşit şekilde yaralanabileceği bir kamusal mekan olarak kalmasını talep ediyoruz” ifadelerine yer verildi.

MERCAN RESİFLERİ VE DENİZ ÇAYIRLARI RİSK ALTINDA

Dardanos sahilinin ranta açılması aynı zamanda  nesli tehlike altında olan ve koruma statüsü bulunan Dardanos mercan resifleri ve deniz çayırlarının da yok olması riskin barındırıyor. Dardanos mercan resifleri ile yine deniz ekosisteminde çok önemli yeri olan deniz çayırları nedeniyle Çanakkale Boğazının en önemli Deniz Doğa Alanı olarak kabul ediliyor.

DURMUŞ: İHALE AŞAMASINDA DAVA AÇACAĞIZ

Orman İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Durmuş: Dardanos Orman Kampı’nın evveliyatı vatandaşın tarlasıydı. Orman Genel Müdürlüğü tarafından satın alınmış ve bir süre depo olarak kullanılmış bir arazi. Yani Orman Genel Müdürlüğü'ne ait bir mülk. Satılabilir mi satılabilir ama yıllarca bu kamp Orman Genel Müdürlüğü personeli işletmelerinde çalışan personelinin sosyal ihtiyaçlarına yönelik, Sosyal Tesis olarak kullanıldı. Maalesef AKP iktidarı sosyal devlet değil tüccar devleti anlayışı ile hareket eden bir iktidar olduğu için bu kampı satışa çıkarttı ve satıyor. Burada başka bir sorun da var. Özellikle dinlenme ünitelerinden birkaçı kıyı şeridinde yani orası yeşil alan içerisinde. Dolayısıyla belediyeyle de sorun yaşanır. Yani belediye ‘Burası belediyeye sınırları içerisinde yeşil alandır, ticarethane olarak kullanılamaz’ diyebilir. Ayrıca bu tür arazilerin bir takım yandaşın eline geçmesine de bizler sendika olarak da karşıyız. İhale aşamasında dava açacağımızı da sizler aracılığıyla duyulmak isteriz.

 https://www.evrensel.net/haber/511920/dardanos-orman-kampinin-ozellestirilmesine-karsi-imza-kampanyasi-halk-plaji-olsun-denildi-rant-plaji-yapilmak-isteniyor

27 Şubat 2024 Salı

Alaşehir'de JES için bir karar daha: "Doğaya, toprağa, tarıma bir faydası yok"

 

 27 Şubat 2024 11:58


Alaşehir'de Jeotermal Kaynak Arama Sondaj Faaliyeti projesine verilen bir "ÇED Gerekli Değildir" kararı daha iptal edildi.

 




Özer AKDEMİR

Manisa'nın Alaşehir İlçesi Karacalar Mahallesinde Sis Enerji AŞ tarafından yapılması planlanan 2 adet Jeotermal Kaynak Arama Sondaj Faaliyeti projesi ile ilgili olarak verilen "ÇED Gerekli Değildir" kararı Manisa 2. İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi. Mahkeme, kararında projenin "doğaya, toprağa veya tarıma bir yarar sağlama durumu bulunmadığı"na dikkat çekti.

BİLİRKİŞİLERDEN OLUMSUZ GÖRÜŞ

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 28.02.2023 tarihinde yapılan duyurulan jeotermal kaynak arama projesine verilen ÇED Gerekli Değildir kararına karşı Alaşehir Ziraat Odası dava açtı. Manisa 2. İdare Mahkemesinin yaptırdığı bilirkişi incelemesi raporunda uzmanlar projeye olumsuz görüş bildiren bir rapor sundular. Raporun ardından yürütmeyi durdurma kararı veren mahkeme esastan görüştüğü dosyada projeye verilen ÇED Gerekli Değildir kararının hukuka aykırı olduğuna hükmetti. Proje Manisa Büyük Ova Koruma Alanı'nda yer alıyordu.

 

MAHKEME KARARININ GEREKÇELERİ

Mahkeme kararını gerekçelerinden bazıları şunlar:

Proje Tanıtım Dosyası (PTD) raporunun eklerinde verilen jeolojik ve hidrojeolojik haritalar ile raporlardaki değerlendirmelerin yetersiz olduğu,

Önerilen sondaj yerleri için jeolojik, jeofiziksel ve hidrojeolojik verilerin olmaması yanı sıra üretim testleri ve re-enjeksiyon hattının jeolojik, hidrojeolojik riskleri konularındaki açıklamaların da yetersiz olduğu,

Nihai PTD incelendiğinde, jeofizik ile ilişkili sözcük olarak geçme dışında, herhangi bir bilgi, bulgu, veri, yorum ve benzeri ifadeye rastlanmadığı,

SULARI KİRLETME POTANSİYELİ VAR

PTD raporunda jeofizik ile ilişkili bilgi ve yorum bulunmadığından, yapılacak sondaj çalışmalarının Çevresel Etki Değerlendirme açısından sorunlar içerebileceği, sondajlar sırasında yüzey ve yeraltı sularının kirlenme potansiyeli olduğu,

Mevcut işletme şekli doğaya, toprağa veya tarıma bir yarar sağlama durumu bulunmadığı, aksine olumsuz etkilere neden olacağı,

Sondaj operasyonunda önemli rol oynayan sondaj çamuru havuzlarının kapasitesinin olası riskler için yetersiz olduğu,

PTD içeriğinde 'akışkan kesinlikle alıcı ortama deşarj edilmeyecektir.' taahhüdünün gerçekleştirilebilmesi için test sularının yönetimiyle ilgili mühendislik olarak uygulanabilir bir yöntemin sunulmamış olması.

Bilirkişi raporuna itirazları reddeden mahkeme oybirliğiyle "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna vardı.

 https://www.evrensel.net/haber/511723/alasehirde-jes-icin-bir-karar-daha-dogaya-topraga-tarima-bir-faydasi-yok?a=ca925

26 Şubat 2024 Pazartesi

Kardeşin duymaz el oğlu duyar (Pazartesi yazısı)

 

26 Şubat 2024 05:15




Fotoğraf: AA

    

Özer Akdemir

Tüm yazıları

Kayseri Develi’deki Öksüt Altın Madeninde tekniker olarak çalışırken civa zehirlenmesine maruz kalan Yahya Kemal Telci, Kanada’da yayın yapan “Turkish Voice of Canada” kanalından Kanadalı yetkililere; “Benim topraklarımı zehirlediniz, bedenimi zehirlediniz. Katilinizi çekin ülkemizden!” diye seslendi. 

“Katil” diye hitap ettiği Öksüt Altın Madeninin Kanadalı CEO’su David Bickford’du. Bickford’dun altın döküm odasında civa olduğunu öğrendikten sonra üretimi durdurmadığı ve o bölümde çalışan işçilerin civalı ortamda çalışmasına göz yumarak bile bile zehirlenmelerine neden olanlardan birisi olduğu bilirkişi raporu ile ortaya konmuştu. Şirketin Türkiye’de ki en üst düzey görevlisi olduğu için de bütün tepkilerin odağı haline gelmişti. Yahya Kemal Telci de kendisi ile birlikte 70’in üzerinde işçinin zehirlenmesine neden olan Bickford’dun elini kolunu sallayarak ülkemizde gezmesine tepki gösteriyordu. “Ben ve arkadaşlarım civadan ciddi şekilde yaralandık. Bile bile o ortamlarda çalıştırıldık. Bir tane yetkili bile tutuklanmadı.” diyordu. 

İliç’teki maden faciasından sonra ülkemizdeki siyanürle altın ayrıştırma yapılan madenler ve bu madenlerin uluslararası ortakları bir kez daha tartışılmaya başlandı. Her ne kadar tepkilerin odaklandığı Kanada “Bizim İliç’teki madenle ilgimiz yok” diye büyükelçi düzeyinde açıklama yapma gereği duysa da Türkiye’li deneyimli bir gazeteci olarak yıllardır Kanada’da yaşayan İrep Çakır ülkemizdeki Kanadalı şirketlere ait diğer madenleri gündeme getirerek “Bunlarda mı Kanadalı değil?” diye sordu programında. 

KANADALI ALTIN ŞİRKETLERİNİN SUÇ SİCİLLERİ

Ben de dilim döndüğü kadar Kanadalı şirketlerin Türkiye’de ki suç sicillerini anlatmaya çalıştım. Kışladağ Altın Madeninde yaşanan doğa kıyımını, siyanür zehirlenmesi nedeniyle ölen ya da sakat doğan kuzuları, 1500 Eşmelinin nasıl siyanürle zehirlenip ölümün kıyısından döndüğünü, İzmir Efemçukuru’da, birinci derece doğal sit alanı da olan su havzasında TÜPRAG şirketinin kaçak maden sondajlarını, Develi’deki madende çalışan işçilerin kanlarında çıkan kurşun ve civayı anlattım. Kanada’nın “Biz doğaya ve insan haklarına saygılı bir ülkeyiz” söylemenin gerçekleri yansıtmadığını ortaya koyan örneklerden bazıları idi bu anlatılanlar. 

Önümüzdeki ay Kanada’da yapılacak Türkiye-Kanada iş insanları ortak toplantısında bu anlatılanlar hiç gündeme gelmeyecek olsa da biz ısrarla ülkemizde çalışan bu madenlerde işlenen suçları sayıp döktük. 

BİZDE YASALAR YOK SAYILIYOR BARİ KANADA KENDİ YASALARINI UYGULASIN! 

Develi’deki madende işçilerin civa ile zehirlediği haberini yaptığımda Yahya Kemal Telci benden Kanadalı basın mensuplarına ulaşabilmek için yardım istemişti. “Bu şirketin ülkemizde yapıp ettiklerini Kanadalılar da duysun. Kendi ülkelerinde asla yapamayacakları ne varsa bizde yapıyorlar” diyordu. 

İrep Çakır’ın programı onun için tam da sesini Kanadalılara duyurmak anlamında çok önemli bir fırsat oldu. Çakır’ın programının hemen ardından bir Alman kanalı da Telci ile Develi’deki zehirlenmeye dair program yaptı. 

Bu şirketlerde çalışan işçilerin, diğer ülkelerdeki yetkililere seslenmek istemeleri kendi ülkelerinde seslerinin duyulmamasının bir sonucu idi. Ülkedeki hukuk bu işçilerin yarasını sarmıyor, doğayı, canlıları, çalışan işçileri hiç umursamayan bu maden şirketlerinin yaptıkları yanlarına kâr kalıyordu. Bu nedenle “Kardeşin duymaz el oğlu duyar” sözündeki gibi seslerini el oğluna duyurmaya çalışıyorlar. 

***

Hafta sonu Ordu’dayım. Bölgedeki madencilik faaliyetleri ile ilgili bir panele katılmak için geldim kente. Panelde Ordu’nun farklı ilçelerinden gelen kişiler de madenlerle ilgili yaşadıkları sorunları ve mücadeleleri anlattılar. Belediye İş Sendikasının toplantı salonunu hiç boş yer kalmayacak şekilde dolduranlar birbirlerine çok önemli deneyim aktarımında bulundular. Bunlardan iki tanesini yazmak istiyorum. 

BİLİRKİŞİ KEŞFİNDE YÜZLERCE KÖYLÜ 

Ordu Sayaca Derneğinden Resul Ses’in bentonit madenine karşı açtıkları davanın bilirkişi keşfi ile ilgili anlattıkları mücadeleye kitlesel desteğin önemine çok iyi bir örnekti; “Bilirkişi heyetinin aracını köyün dışında karşıladık. On kişi kadar vardık. Hakim üstten üstten konuşuyordu bizimle, otoritesini baştan kabul ettirmek istiyordu. Bilirkişiler ise yüzümüze bile bakmıyordu. Ne zaman ki keşfin yapılacağı yerde yüzlerce köylünün toplandığını gördüler tavırları birden değişti. Biz derdimizi anlattık, hepimizi dinlediler, bizi anladılar. Bilirkişi raporu da bizim anlattıklarımızın teknik bir dille yazıya dökülmesi olarak çıktı.”

VALİ, KAYMAKAM ÇAKARLI ARAÇLARIYLA MADEN İÇİN YER BAKMAYA GELMİŞLER! 

Ulubey Çağlayan Köyü Muhtarı Erdal Koç bir sabah erkenden köyüne yakın bir yere 7 tane çakarlı araçla vali, kaymakam ve diğer yetkililerin geldiğini bir köylüsünün haber vermesi ile öğrendiğini belirterek; “Koşup gittim ne oluyor acaba diye. Ben giderken çakarlı araçlar cıv cıv yanımdan geçip dönüyorlardı. Sadece jandarmanın aracını durdurabildim,” Ne oluyor, gelenler kim?” diye. O zaman jandarmadan öğrendim köyümde kurşun-çinko - bakır madeni işletilmek istendiğini, gelenlerin de vali kaymakam olduğunu. Maden açılmak istenen yer köyüme 50, Çağlayan Şelalesi’ne 100 metre yakınlıkta. Ulubey belediye başkanı bizim köylü. Ona sordum ‘Başkan bu ne diye’, onun da hiçbirşeyden haberi yok. Bu nasıl iş anlamadık!”

Ülkenin onlarca yerinde enerji maden projelerine karşı direnen köylülerin benzer öyküleri var. Bunların büyük bir çoğunluğunu hiç duymuyoruz. Bu köylülerin seslerini kimse duyurmuyor. Çoğunda komşu köylerden bile ses, destek gelmiyor. Komşusu bile duymuyor bu çığlıkları. Kimi bu tür toplantılara gelip seslerini duyurmaya çalışıyor, kimi Türkiye’li yetkililerden umudunu kesmiş kardeşine duyuramadığını el oğluna anlatmaya çabalıyor.

 https://www.evrensel.net/yazi/94374/kardesin-duymaz-el-oglu-duyar

25 Şubat 2024 Pazar

Ordu’da madenlerin konuşulduğu panelde mücadele çağrısı

 

25 Şubat 2024 10:40


İktidarın, maden şirketlerine olanak tanıyan yasa değişiklikleri yaptığına dikkat çekilen panelde, halkın birlik içinde toprağına, suyuna sahip çıkmasının önemi vurgulandı.




Fotoğraf: Evrensel



Ordu Çevre Derneği tarafından “Maden işletmeciliği ve gerçekler” adıyla düzenlenen panelde iktidarın maden şirketlerine olanak tanıyan yasa değişiklikleri yaptığını ve yapmaya devam edildiği vurgulandı ve halkın birlik içinde toprağına, suyuna sahip çıkmasının önemi vurgulandı.

Belediye İş Sendikası Ordu Şubesi’nin toplantı salonunda yapılan pati, sendika, dernek temsilcileri yanında partilerin belediye başkan adaylarının da katıldığı panelin kolaylaştırıcılığını ORÇEV Yönetim Kurulu Üyesi Coşkun Özbucak yaptı. Panelistler ise, Evrensel Gazetesi İzmir Temsilcisi, Yazar Özer Akdemir, ORÇEV Başkanı Ertuğrul Gazi Gönül ve Yönetim Kurulu Üyesi Av. Haluk Türkmen oldu.

"ŞİRKETLER DE HÜKÜMET DE SORUMLU"

Toplantının açılışını yapan ORÇEV yönetim kurulu üyesi Coşkun Özbucak, “Geçen hafta yaşanan İliç’teki felaket mücadelemizin önemini bir kez daha ortaya çıkardı. 9 işçi toprak altında kaldı. Bu işte sorumlu olanlar yargılanmalıdır. En başta da yetkilerini şirket lehine kullanan Bakan’dan başlayarak tüm sorumlular. Ordu’da Fatsa ortada. Şu an mahkeme kararına dayanarak Bakanlık ikinci emre kadar maden işletmesinin kapatılmasına karar vermiş olsa da tepkilerimizi büyütmediğimiz sürece kalıcı bir çözüm olmaz. Yarın ruhsatın, çalışma süresinin uzatılmasına karar verebilir. 2013 yılından bugüne mücadele ettik. Yarın Fatsa’da da felaket yaşayabiliriz. Sular kirlendi. Bu gerçekler bizlerin yeni maden sahalarının açılmasını engellemek için daha güçlü karşı koyuşları örgütlememiz gerektiğini ortaya koymaktadır. Perşembe’deki maden alanı Kabadüzlü ‘beni ilgilendirmez’ dememeli. Kabadüz’deki maden girişimize karşı da Ulubeyli ‘bana ne’ dememeli. Sarı öküzü verirsek sıra diğerlerine gelir. Nerede yıkım, talan varsa dayanışma içinde olmak zorundayız. Bilinmeli ki, mücadelemiz yalnızca şirketlere karşı olmamalı. Şirketlere olanak tanıyan, onlara yol temizliği anlamında yasa değişiklikleri yapan, teşvik eden iktidarı da göz ardı edemeyiz. Ülkenin yeraltını yerli ve yabancı şirketlere talan ettirenler hükümetlerdir. Bu nedenle oy verdik, vermedik demeden toprağımıza, suyumuza sahip çıkmalıyız, Sorumlu olanların hepsine doğru tepkilerimizi gösterebilmeliyiz.” dedi.

ASIL OLAN MÜCADELE

Gazeteci Yazar Özer Akdemir ülke genelindeki maden alanları sahalarının ve halkın direnişlerinden örnekler sunduğu sinevizyon gösterimiyle anlattı. Fatsa maden işletmesinin çalışma süresinin uzatılmasına Bakanlığın verdiği izinin mahkeme kararıyla iptal edilmesi üzerine Bakanlığın işletmeyi ikinci bir emre kadar kapatması önemli bir gelişme olduğunu artık İliç’te yaşananlardan ders alınarak mücadeleyi büyütmenin önemini vurguladı.

Akdemir, 12. Kalkınma Planı’na değinerek, “Kalkınma Planları iktidarın 4 yıllık planlamasını kapsıyor. Bu plan içinde maden ve enerji alanında şirketlerin işini kolaylaştırmak için yasal düzenlemelerin yapılacağı belirtilmektedir. Bu kapsamda maden ve enerji şirketlerine kolaylık sağlayan yeni ‘maden enerji yasa taslağı’ hazırlayan iktidar, İliç’te yaşanan felaket nedeniyle yasa taslağını askıya almak zorunda kaldı ancak bilinmeli ki, en küçük bir fırsatta yeniden TBMM’de görüşülmesi için gündeme getirilecektir. İktidar maden ve enerji şirketleri için yol temizliği yapıyor” diyerek mücadele edilmeksizin engel olunamayacağını söyledi.



Fotoğraf: Evrensel

KIYAK YASASI

Gazeteci Yazar Akdemir, “İktidar yasa gerekçesinde minareye kılıf uydurmak dışında pek de bir anlamı yok. Yasa taslağı incelediğimizde ulusal ve uluslararası sermayeye yeni kıyaklar yaratma çabası çok açık biçimde ortaya çıkıyor. Maden kanun teklifi torbasına bakıldığında üç hat üzerinde yoğunlaştığı görülüyor; Birinci hat; Maden ve enerji yatırımları için önemli görülen maliyet kalemlerinin azaltılması, bürokratik aşamaların sadeleştirilmesi. İkinci hat; enerji yatırımlarıyla ilgili kamusal denetimin aşılması, Üçüncü hat ise; BEA ile imzalanan enerji ve doğal kaynaklar alanında stratejik ortaklığın işleyebilmesi için gereken altyapının hazırlanması” diyerek yasa taslağının kapitülasyon dönemini çağrıştırdığını belirterek asıl mücadelenin halkın dayanışma içinde olması ve mücadele etmesi olduğunu anlattı.

ORDU’DA İHALE EDİLEN MADEN ALANLARI ÇOĞALMAYA BAŞLADI

ORÇEV Başkanı Ertuğrul Gazi Gönül de, Ordu’daki maden sahası olarak ilan edilen alanlar ve verilen mücadeleler hakkında bilgi verdi. “Ordu’nun yüzde 74’ü maden alanı olarak ilan edildi. Parça parça ruhsatlar veriliyor. Son aylarda çoğalmaya başladı. Mesudiye, Gölköy, Kabadüz, Ulubey, Perşembe, Aybastı, Korgan ilçelerimizde ÇED süreci başlatılan maden projeleri var. Bakır, çinko, kurşun, altın madenleri için ihaleler hızlandı. Bunun dışında bentonit madeni ve taş ocakları da artmaya başladı. ÇED süreçlerini takip edip ilgili bölge halkıyla birlikte fiili ve hukuksal mücadelemizi veriyoruz. Şu an açtığımız davalar var. Ulubey’de bentonit madeni için Ordu İdare Mahkemesi “yürütmeyi durdurma” kararı verdi. Diğer madenler için de şimdiden halkla neler yapabileceklerimizi değerlendiriyoruz. ÇED’ler çıkmadan fiili ve hukuksal mücadelemiz için hazırlık yapıyoruz” dedi.

“HUKUK DA PARALI OLDU”

ORÇEV Yönetim Kurulu Üyesi ve derneğin avukatı Haluk Türkmen de Ordu’da son bir ay içinde ÇED süreci başlayan yerler hakkında bilgi vererek duyarlılık çağrısı yaptı. “Davalar açıyoruz. Yetişmeye çalışıyoruz. Bir ay içinde çinko, kurşun, bakır, altın madenleri dışında deniz dolgusu, taş ocağı, bentonit madeni, RES ilanları çıtı. Duyarlılık önemli. Birlikteliğimizi sağlamak zorundayız. İlimiz dışında Giresun ve Gümüşhane’de yıkım çok fazla. Oralarda da ilişki kurup destek olmalıyız” dedi.

“İYİ Kİ ORÇEV VAR”

Toplantıda Ulubey ilçesi Yeni Sayaca Mahallesi’nde bentonit madeni için ORÇEV’le birlikte mücadele eden Sayaca Çevre Platformu Sözcüsü Resul Ses, “İyi ki ORÇEV var. Mahallemizde bentonit madeninin ÇED sürecinde başlayan önderlikleri ve destekleri sayesinde birliğimizi büyüttük. Mahallemizde dayanışma sağlandı. Mahkeme süreci de olumlu gidiyor. Köy toplantılarımızda bizleri aydınlatan ve rehberlik eden Ordu Çevre Derneği’ne teşekkür ediyoruz. Diğer yerlerde mücadele edenlerle de dayanışma içinde olacağız” dedi.

“DAYANIŞMA İÇİNDE OLMALIYIZ”

Perşembe, Ulubey, Gölköy ve Kabadüz ilçelerinde çinko, gümüş, bakır, altın madeni için başlatılan ÇED süreci nedeniyle tepki gösteren bölgelerden gelenlerin sorularına verilen yanıtlardan sonra toplantı tamamlandı. Toplantıda Ordu Çevre Derneğinin öncülüğünde birlikte mücadele etmenin önemi vurgulandı.

 https://www.evrensel.net/haber/511575/orduda-madenlerin-konusuldugu-panelde-mucadele-cagrisi

24 Şubat 2024 Cumartesi

Kartaldağı'ndaki RES'lerle ilgili bilirkişi raporu belli oldu: ÇED belgesinde koruma altındaki türlerin kategorisi değiştirilmiş!

  24 Şubat 2024 11:17


Kartaldağı’na kurulmak istenen RES’lerle ilgili olumsuz görüş bildirilen bilirkişi raporuyla RES’ler için verilen ÇED belgesinde koruma altındaki türlerin kategorisinin değiştirildiği ortaya çıktı.

 


Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Özer AKDEMİR

Sabancı Holding tarafından İzmir-Aydın sınırındaki Kartal Dağı'na dikilmek istenen rüzgar enerji santrali (RES) projesine karşı açılan davada bilirkişi keşfi raporu belli oldu. Bilirkişiler RES projesine olumsuz görüş veren raporlarını mahkemeye sundu. Raporda ÇED belgesinde koruma altındaki türlerin kategorisi değiştirildiği ortaya çıktı.

Dağyeni köylülerinin incir bahçelerinin ortasından, tamamı ormanlık bir alanda yapılmak istenen 11 Res direğine karşı Tire Belediyesi ve 150 ye yakın yurttaş  dava açmıştı. Davanın geçtiğimiz yıl Aralık ayında yapılan bilirkişi keşfi raporu mahkemeye sunuldu. 85 sayfalık raporda projenin ÇED belgesinin birçok eksiği olduğu belirtiliyor.

BİRÇOK EKSİKLİĞİN ALTI ÇİZİLDİ

 

Bilirkişi Raporunun sonuç bölümünde altı çizilen bazı konular şunlar:

·                                 Nihai Çed raporunda fauna ile ilgili kısım (memeliler, kuşlar, sürüngen ve anfibiler) ayrıntılı olarak açıklanmasına karşın bölgenin omurgasız faunası, özellikle tozlaşmayı sağlayan arılar ve kelebeklerin belirlenmemiş olması biyoçeşitlilik açısından bir eksikliktir.

·                                 Nihai çed raporunda, ağaç kesimi ve yol yapımı faaliyetleri sonucu oluşabilecek habitat kaybı, habitat parçalanması ve bariyer etkisinin hayvanları nasıl etkileyeceği konusunda kümülatif bir değerlendirme bulunmamaktadır.

·                                 Proje alanı doğal orman ekosistemi olup yakınında tanım alanlarını içermektedir. Doğal alanlar, diğer doğal alanlardan bariyer ile ayrılmadığı için çevresi ile aynı ekolojik ve faunistik özellikleri göstermektedir. Bu nedenle, ekolojik koşulların ve faunistik yapının benzer olmasından dolayı bu alanda meydana gelecek bozulmaların zamanla diğer doğal alanlardaki ekosistemleri de olumsuz etkileyebileceği düşünülmektedir. Mevcut proje 10 km'lik bir hat üzerinde 11 adet rüzgar türbininden oluşacağından, bu hat üzerinde yapılacak yol açma/genişletme, türbin platform yerlerinin düzleştirilmesi, ağaç kesme, bitkisel toprağın sıyrılması gibi faaliyetler hem habitat kayıplarına hem habitatların parçalanmasına hem de burada yaşayan türlere veya tür bireylerine zarar verecektir.

KÜMÜLATİF DEĞERLENDİRME YOK!

·                                 RES Proje Alanında yapılacak bu faaliyetlerie oluşacak habitat kayıpları ve habitat parçalanması, hayvanların yaşamsal faaliyetleri olan yuvalama, beslenme ve üreme faaliyetlerinin gerçekleştiği habitatların kaybolmasına veya azalmasına neden olacaktır.

·                                 Çed raporunda türbinleri ana karayoluna bağlayacak yol güzergahı ve enerji nakil hattının geçeceği güzergah ile bilgiler bulunmadığı için burada oluşacak habitat kayıpları ile ilgili bir değerlendirme yapılmamıştır.

·                                 Nihal çed raporunda bölgenin tüm faunası için kümülatif bir değerlendirme yapılmamıştır.

·                                 Çed raporunda verilen türlerin popülasyonlarının projeden nasıl etkileneceği değerlendirilmemiştir.

·                                 Ekosistemde meydana gelecek tahribat, habitat kayıpları/habitat parçalanması gibi türün yaşam ortamı ile ilgili değerlendirmede göz ardı edilmiş olup bu kayıpların türier tarafından nasıl telafi edileceği de belirtilmemiştir.

NESLİ TÜKENMEKTE OLAN TÜR ÇED RAPORUNDA AZ TEHDİT ALTINDA YAPILMIŞ!

·                                 Nihai ÇED raporunda, 'EN' (Nesli tükenmekte olan) ve 'NT' (Tehlikeye girmeye yakın) kategorisinde bulunan iki türün (Aquila nipalensis ve Turdus iliacus) türlerinin 'LC' (Az tehdit altında / az endişe verici) kategorisinde verilmesi.

·                                 Bölgede yaşayan fauna arasında kuşlardan 3 tür 'EN, 3 tür 'NT ve 1 tür VU, sürüngenlerden 1 tür "VU', memelilerden 1 tür 'NT ve 3 türün 'VU' kategorisinde olması,

·                                 Planlanan direk yerlerinden birisinin (T10) dikili tarım arazileri üzerinde yer alması ve direkler arasındaki ulaşım yollarının (yaklaşık 9783 m²) incir ve zeytin bahçeleri içerisinden geçecek şekilde planlanmış olması,

·                                 Tesisin güney sınırında çok geniş dikili tanım arazilerinin olması ve bu ağaçlardan verim alınabilmesi için ihtiyaç duyulan başta arı olmak üzere böcek popülasyonuna yüksek hızla dönen kanatların önemli ölçüde zarar verecek olması, bu nedenlerle yer seçiminin yeterince irdelenmediği," Bilirkişi heyeti hidrojeoloji, toz, gürültü gibi konularda yeterli bulduğu ÇED olumlu kararının yukarıdaki gerekçelerle uygun olmadığı kanaatine vardı."

İLİÇ'TE FAYI YOK EDERLER KARTALDAĞI'NDA KORUMA KATEGORİSİNİ DEĞİŞTİRİRLER!"

Bilirkişi raporunu değerlendiren davanın avukatlarından Cem Altıparmak; " Mahkemeye sunulan raporun  davadaki haklılıklarını gösterdiğini belirterek "Yenilenebilir Enerji" başlığı altında yer aldıkları için her türlü haklı eleştiriden kendilerini muaf tutmak isteyen bu tür girişimlere karşı söylediklerimizi bir kez daha söyleyelim; Yerel halkın ihtiyaçlarını, o bölgedeki yerel ekonomik ve sosyal döngüyü dikkate almayan, doğadaki diğer canlıların yaşamını umursamayan ve hatta bu davaya ait  ÇED Raporunda olduğu gibi  proje sahasında tespit edilen ve nesli tükenmekte olan canlı türlerini gizleyen, onların tehlike sınırını düşük gösteren bir RES projesi ne temizdir ne de yenilenebilir bir projedir. Erzincan İliç'te maden için fay hattını haritadan silen zihniyetle, Tire Kartal Dağı'nda RES için tehlike altındaki canlı türlerinin koruma kategorilerini değiştiren zihniyet bizce aynıdır. Bu zihniyetten de bu ülkenin taşına, toprağına, insanına ve doğasına bir hayır gelmez" dedi.

https://www.evrensel.net/haber/511511/kartaldagindaki-reslerle-ilgili-bilirkisi-raporu-belli-oldu-ced-belgesinde-koruma-altindaki-turlerin-kategorisi-degistirilmis 

23 Şubat 2024 Cuma

İliç'e ÇED’i verenler bilimsel kriterleri umursamamış

 

23 Şubat 2024 03:05


İBB Adayı Kurum'un madenin 135 kez denetlendiğini söylemesine değinen Jeoloji Yüksek Mühendisi Eşref Atabey "Bu izni verenlerin bilimsel ölçüt ve kriterleri göz ardı ettikleri anlaşılıyor" dedi.


Murat Kurum | Fotoğraf: DHA



Özer AKDEMİR
İzmir

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olduğu dönem İliç’te faciaya yol açana altın madeninin kapasite artırımına onay vermişti. Kurum belediye başkan adaylığını konuşmak üzere çıktığı televizyon programında İliç’teki madene izin vermiş olmasına dair eleştirilere de değindi. Kurum, ÇED raporu ile toprak kaymasının alakası olmadığını savundu.

Kurum, “Çevre Bakanlığı çevre faaliyetini, çevreye olan etkisi var mı yok mu buna bakar. Her şey kuralına göre olur, bozan varsa da gereği yapılır. Bakanlık bu işletmenin sorunu var mı yok mu buna bakar. Faaliyet izni veremez. 135 kez denetlemişiz ve işletmeyi de kapatmışız 3 ay. 2008’den beri ÇED’i var buranın. Birim artırmak istiyorum demiş, sorun olup olmadığının bildirilmesini istemiş. Şimdi oraya siz ÇED verdiğiniz için burası kaydı diyorlar. ÇED raporu ile toprak kaymasının ne ilgisi var?​” diye konuştu.

Kurum’un açıklamalarını Avukat İsmail Hakkı Atal ve Jeoloji Yük Mühendisi, Tıbbi Jeoloji Uzmanı Eşref Atabey, gazetemize değerlendirdi.

"BİLİMSEL ÖLÇÜT VE KRİTERLERİ GÖZ ARDI ETTİKLERİ ANLAŞILIYOR"

Murat Kurum’un madenin 135 kez denetlendiğini söylemesine değinen Jeoloji Yük Mühendisi Eşref Atabey ise “Basında, Eski çevre bakanı iliçteki heyelanla ÇED'in ne ilgisi var demiş. Böyle bir topoğrafyada, hidrolojik ve karstik sistem içinde, faylı olan ve depremsellik yönüyle en riskli alanda, yukarı Fırat havzası Karasu nehri kenarında, içerdiği ağır metallerle asit maden drenajı etkisi olan, eğimli yamaç özelliği, suyu, toprağı, havayı kirletecek, siyanürle burada altın üretimi yapılamayacağını bilimsel ölçütlerle kestirerek, kümülatif değerlendirme yaparak  bu sahaya ÇED olumlu kararı verilmemesi gerekirdi. Bu izni verenlerin bilimsel ölçüt ve kriterleri göz ardı ettikleri anlaşılıyor."

"ORADA YAŞANAN DOĞA OLAYI DEĞİL"

İliç’te yaşananın bir doğa felaketi olmadığının altını çizen Avukat İsmail Hakkı Atal, “Toprağı altın üretmek için zehirli bir hale getirdiler ve yığdılar. Sonuçta orada kapasiteyi artırdıkları için, çalışmayı genişlettikleri için orada o felaket yaşandı. İliç’te ÇED olumlu kararı verilmeseydi maden kapasite artırmayacaktı ve pasayı o kadar yüksek yığmayacaktı. Dolayısıyla da böyle bir facia gerçekleşmeyecekti. Murat Kurum, kendi seçmenini kandırmak için kavram karmaşası yaratmaya çalışıyor. Pasayı sanki bir heyelanmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Ancak orada yaşanan bir heyelan değil, yığılan zehirli atığın akması” dedi.

"ÇED VERİLİRKEN FAYA BAKILMASI GEREKİYOR"

İliç’teki maden faciasının ardından Candaş Tolga Işık’ın programına konuk olan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, madenin, aktif fay hattına kurulmasıyla ilgili soruya “İlk defa duyuyorum, ihbar kabul ediyorum, bunu araştıracağım” diye tepki verdi. Özhaseki’nin açıklaması ardından gazetemize konuşan Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Genel Başkanı Hüseyin Alan, “Madenlere ÇED izni verilirken, altından fay geçiyor mu, bu fay aktif mi ve herhangi bir depremde çevreye zararı ne olur diye bakılması gerekiyor.” dedi.

 https://www.evrensel.net/haber/511397/ilice-cedi-verenler-bilimsel-kriterleri-umursamamis

 

22 Şubat 2024 Perşembe

https://www.evrensel.net/haber/511362/latmos-dagindaki-madenin-kapasite-artisina-izin-cikmadi-bakanligin-onay-verdigi-madene-mahkeme-dur-dedi

 

22 Şubat 2024 13:55

Latmos Dağı’ndaki madenin kapasite artışına izin çıkmadı: Bakanlığın onay verdiği madene mahkeme ‘dur’ dedi

Mahkemenin iptal kararına rağmen Latmos Dağı'nda aynı madene verilen ÇED iznine mahkemenin kararı da aynı oldu. Mahkeme son ÇED'i de iptal etti.



Arşiv | Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel


Özer Akdemir
AYDIN

Milli park ilan edilmesi ve ekoturizm merkezi yapılması için yıllardır kampanyalar düzenlenmesine rağmen adeta her köşesi maden işletmelerine ruhsatlandırılan Aydın Söke sınırlarındaki Latmos (Beşparmak) Dağı’ndaki madenlerden birisinin kapasite artışına mahkeme ‘dur’ dedi. Aynı ruhsat sahasında 2019 yılında verilen ÇED’in iptali sonrasında Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı madene bir kez daha ÇED olumlu belgesi vermişti. Mahkeme, son ÇED kararını da iptal etti.

MAHKEME İPTAL EDİYOR, BAKANLIK YENİ ÇED VERİYOR!

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Kale Madencilik tarafından Söke’nin Yeşilköy Mahallesi’nde işletilen feldspat, kuvars ve kuvarsit ocağına 2019 yılında ‘çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) olumlu’ kararı verdi. Bu karara karşı yörede yaşayan yurttaşlar tarafından açılan davada Aydın 2. İdare Mahkemesi, özellikle bölgede bulunan zeytinliklere vurgu yapıp Zeytin Yasası’nı gerekçe göstererek ÇED olumlu kararını iptal etmiş, karar Danıştayda da onaylanmıştı. Danıştayın kararından iki yıl sonra aynı ruhsat alanı, aynı coğrafya, aynı doğal koşullar ve aynı riskler ortada iken Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı şirkete 21 Haziran 2023 tarihinde bir kez daha ‘ÇED olumlu’ kararı verdi.

MAHKEME KARARI, RİSKLERİ ORTAYA KOYDU

Bu karara karşı da açılan davada bu sefer Aydın 1. İdare Mahkemesi ÇED iptal kararı verdi. Dava sürecinde yapılan bilirkişi keşfinde çevre, maden, ziraat, orman mühendisliği yönünden projeyi inceleyen uzmanların olumsuz görüş verdiği rapor mahkemeye sunulmuştu. Mahkeme, 20 Şubat tarihli kararında bu bilirkişi raporuna atıfta bulunarak, “Açık işletme ve pasa sahası şev stabilite analizlerinin olmaması nedeni ile ocak ve pasa sahasının planlamasının eksikler içermesi ve bu durumun risk yaratma potansiyeli olması, yapılacak açık ocak madencilik faaliyetinin toz çıkaran faaliyetlerden olması, faaliyet alanı içerisinde yapılacak çalışma ile bitki örtüsünün kaldırılacağı ve yeterli önlem alınmadığı takdirde, arazinin eğimli olması nedeniyle erozyon tehlikesi ile karşı karşıya kalınacak olması, bu durumun da çevrede toprak ve su rejimine zarar verebileceği, madencilik faaliyet alanı olarak izni talep edilen alan ve 3 km’lik çevresinde hem Zeytincilik Yasası hem de Toprak Koruma Kanunu ile çelişmesi ve her iki kanunu ilgilendiren mutlak korunması gereken dikili tarım alanlarının ve bu bağlamda zeytinlik üretim alan kullanımının olması, kesilecek ağaçların ve kaldırılacak orman örtüsü ve maki florasının orman ekosistemine olası etkilerinin göz ardı edilmesi, bitkisel toprak sıyrılması ve depolanması işleminin usulünde rüzgar ve su erozyonu riski için tedbir öngörülmemesi, orman yangınlarıyla mücadelede etkin bir planlama söz konusu olmaması” gerekçeleri ile çevresel etki değerlendirmesi olumlu  kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna vardı.

 https://www.evrensel.net/haber/511362/latmos-dagindaki-madenin-kapasite-artisina-izin-cikmadi-bakanligin-onay-verdigi-madene-mahkeme-dur-dedi

Alamut düşerse Bozdoğan düşer! | ÇEPEÇEVRE YAŞAM

 


Çepeçevre Yaşam'da bu hafta Aydın'a bağlı Bozdoğan ilçesinin Alamut köyündeyiz. Alamut köylülerinin jeotermal enerji santraline (JES) karşı "havama, suyuma, toprağıma dokunma" diyerek verdikleri mücadeleyi ekranlarınıza getiriyoruz. Çepeçevre Yaşam her hafta Evrensel'de.




20 Şubat 2024 Salı

“İliç faciası kuralsızlığın ve kontrolsüzlüğün doğrudan sonucu”

 

 20 Şubat 2024 12:28

 Son Güncellenme Tarihi: 21 Şubat 2024 08:20


Prof. Dr. Hayriye Özen, İliç faciasının kuralsızlığın sonucu olduğunu belirterek; “Bergama’da alınan yargı kararlarına uyulsaydı vahşi altın madenciliği başlamadan bitmiş olabilirdi" dedi.

 GÜNCELLENDİ



Bergama altın madeninde siyanür havuzu | Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

    

Özer AKDEMİR

Türkiye’de altın işletmeciliğinin doğa ve canlı yaşamı üzerindeki yıkıcı etkileri İliç’deki siyanürlü liç alanının çökmesi ile bir kez daha tartışılmaya başlandı. Prof. Dr. Hayriye Özen bütün bu tartışmaların ilk başladığı Bergama Ovacık altın madeni mücadelesinden günümüze,  İliç’le birlikte iyice gün yüzüne çakan kuralsızlığın nasıl evrildiğini değerlendirdi. İzmir Ekonomi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi olan Özen, İliç’teki facianın işte bu kuralsız ve kontrolsüzlüğün doğrudan bir sonucu olduğunu dile getiriyor.

Süreci Bergama köylülerinin altın madeni karşıtı direnişi ve verilen hukuk mücadelesinden itibaren ele alan Özen, altın madenciliğinde kamu yararına olmadığına yönelik 1998 yılında verilen ve itirazlara rağmen Danıştay tarafından kesinleştirilen yargı kararına dikkat çekiyor. Özen, “Türkiye gerçekten bir hukuk devleti olsaydı ve yargı kararlarına uyulsaydı, doğası itibarıyla oldukça vahşi olan altın madenciliği serüveni böylece başlamadan bitmiş olabilirdi. Ancak böyle olmadı” dedi.

BERGAMA MÜCADELESİ NASIL SÖNDÜRÜLDÜ?

Fotoğraf: Hayriye Özen'in kişisel arşivi

Bu mahkeme kararına rağmen madenin önünün, Bergama köylü hareketine karşı başlatılan “ülke çıkarlarına aykırı hareket etme” suçlaması ile birlikte açıldığını aktaran Özen, “Devam eden süreçte, ciddi çevresel tahribata yol açan ve önemli riskler barındıran altın madenciliği, ekonomik kazançla ve ülke çıkarlarıyla özdeşleştirildi. Doğal çevre ve bu çevreye bağlı kırsal yaşam karşısında altın madenciliğine mutlak bir öncelik veren bir dizi yasal değişiklik yapıldı” dedi.

Altın madenciliğinin önünü açan kural tanımazlığın, ‘Bergama hareketi’ olarak bilinen toplumsal hareketin kazanımlarına karşı başlatıldığını belirten Özen,  Bergama hareketinin hukuki kazanımlarının, siyasetçi, bürokrat, akademisyen ve gazeteci gibi çeşitli figürler tarafından yürütülen bir karşı kampanya ile aşıldığını aktardı. Bu kampanya ile yargı kararlarına rağmen altın madenciliğinin önünü açmak üzere hem altın madenciliği hem de Bergamalı protestocular hakkında çeşitli temelsiz iddialar ortaya atıldığını belirten Özen, “Türkiye’nin çok büyük altın rezervlerine sahip olduğu, altın madenciliğinin ülke ekonomisi için elzem olduğu, hatta ülkeyi ekonomik krizden çıkaracağı iddia edildi. Bunların yanı sıra, Bergama hareketinin dış güçlere hizmet ettiği, hareketin Alman vakıfları tarafından organize edildiği ve bazı protestocuların Almanya adına casusluk yaptığı gibi mesnetsiz iddialar, gazete haberleri, köşe yazıları, TV programları ve bedava dağıtılan bir kitap aracılığıyla kamuoyunun gündemine taşındı” sözleriyle Dr. Necip Hablemitoğlu’nun yazdığı kitabın olumsuz etkilerine dikkat çekti.

HUKUK TANIMAZLIK AKP İLE KURALSIZLIĞA EVRİLDİ

Altın madenciliğinin önünü açmak için benimsenen bu kanun/kural tanımaz tutumun, AKP iktidarları döneminde kuralsızlığa doğru evrildiğini ifade eden Özen bu dönemde kırsal yaşam karşısında altın madenciliğine mutlak bir öncelik veren bir dizi yasal değişiklik yapıldığının altını çizdi. Bütün bu değişikliklerle birlikte, doğal çevreyi ve doğal çevreye bağlı toplumsal yaşamı, altın madenciliğinin yaratacağı kaçınılmaz tahribat karşısında koruyacak bir mevzuatın neredeyse kalmadığını kaydeden Özen, şunları dile getirdi; “Böylelikle tarım arazileri, meralar, ormanlar, akarsu yakınlarını da içeren pek çok alanı kapsayan binlerce maden ruhsatı verildi.  Altın madenciliği özelinde, bu ruhsatların bir kısmı - Uşak Eşme, Ordu Fatsa ve Erzincan İliç’te olduğu gibi - çevresel tahribata daha da yoğun bir biçimde yol açan ‘açık ocak’ ve ‘yığın liç’ yöntemi kullanan madenleri kapsadı. İliç’teki maden, Eşme’deki Kışladağ madeniyle birlikte, Bergama hareketinin kontrol altına alınmasının ve altın madenciliğinin önünün açılmasının ardından açılan ilk madenlerden biriydi”.

İLİÇ’İN EŞME VE FATSA’DAN FARKI NEYDİ?

İliç’i, benzer bir kaderi paylaştığı Eşme ve Fatsa gibi diğer yörelerden ayıran en önemli  unsurun yöre halkının direniş göstermemesi olduğunun altını çizen Özen, yöre halkının “sosyal sorumluluk” adı altında yapılan ‘ikna’ çalışmaları ile susturulduğunu, İliç’deki birçok kurum temsilcisi ve köy muhtarlarının ABD gezisine götürüldüğünü ifade etti.

2011 yılında Çöpler Köyünde yaptıkları saha çalışmasına dair gözlemlerini aktaran Özen, köylülerin bir kısmının madene ilişkin memnuniyetsizliğinin ve maden şirketine güvensizliğinin, madenin faaliyetiyle birlikte deneyimlenen çevre tahribatıyla başladığını dile getirdi.

Özen bir köylü ile yaptığı mülakattan şu sözleri paylaştı; “Bizi mahvettiler. Ağaçlandıracağız falan filan. Biz safız, tahsilimiz yok. Bir şeyin içine girdik, hep beraber boğuluyoruz şimdi. Ben şimdi kabul etmiyorum, ama sen diyorlar buraya imza verdin, geçti artık. Hep imza attık yaktık kendimizi. Okuryazarlığımız yok ne bileceğiz kandırdılar bizi”.

Özen, bu tür projelerde şirketler lehine kullanılmak üzere revize edilmiş olan ‘acele kamulaştırma yasası’nın da köylülerin arazilerini satmasında etkili olduğuna dikkat çekerek, maden alanına altı kilometre uzaklıkta olan İliç ilçesinin ekonomik beklentiler nedeniyle madenciliği olumlu karşıladığını kaydetti. Özen; “Yöre halkının tepkisizliği, mevcut gevşek mevzuata dahi tam olarak uyulmamasına yol açtı. Siyasi iktidarların, maden şirketlerinin önündeki her türlü engeli kaldırma yönündeki tutumu, 1990’ların sonundan 2002’ye kadar, yargı kararlarını tanımamakla başlamıştı. Takip eden yıllarda ise yasal mevzuatın sıklıkla değiştirmesiyle devam etti. Bu yıllarda artan kayırmacılık ve otoriterlikle de sarmalanarak derinleşti. Nihayetinde İliç’teki facia, bu kuralsızlığın ve kontrolsüzlüğün doğrudan bir sonucu oldu” dedi.

 https://www.evrensel.net/haber/511178/ilic-faciasi-kuralsizligin-ve-kontrolsuzlugun-dogrudan-sonucu

Kanadalı altın şirketlerine karşı Türkiye'den yükselen ses öfke mi, yardım çığlığı mı? (Turkish Voice Of Canada)

 Kanadalı altın şirketlerine karşı Türkiye'den yükselen ses öfke mi, yardım çığlığı mı?

Vahşi madencilik mağdurları ne istiyor? "Çaresiziz" diyor Öksüt madeninde civayla zehirlenen madenci. Hukuksuzluğun yol açtığı bu çaresizlikle halkın ve madencilerin Kanada'ya yönelen isyanını ve umut arayışlarını
İzmir Temsilcisi öyle güzel tarif etti ki; "Kardeşim duymaz, eloğlu duyar". yayınının tamamını #turkishvoiceofcanada kanalında izleyebilirsiniz.


Türkiye’de altın işletmeciliği ve Kanadalı şirketlerin sorumluluklarını konuştuk. Yayında Kayseri Develi'de Centerra Gold Öksüt Altın Madeni'nde civa ile zehirlenen 71 işçiden birisi de var.

19 Şubat 2024 Pazartesi

Özer Akdemir: ‘Bizim Çalık’ işin içinden sıyrılmak istiyor (Diken)


19/02/2024 09:50



İliç’deki altın madeninin sahibi olan Anagold firmasının büyük ortağı Kanadalı SSR Mining, tam üretime geçmeden hemen önce Çalık Holdingi yüzde 20 hisse ile ortak olarak aldıklarını “Ülkede ileride yapılacak stratejik yatırımlar için” ifadeleri ile açıklamıştı. Çalıklar, o zamanlar başbakan olan R. Tayyip Erdoğan’ın “bizim Çalık” diye bahsettiği, damadı Berat Albayrak’ın CEO’luğunu yaptığı bir sermaye grubu olarak AKP liderine “hısımlık” derecesinde yakındı.

İliç’deki faciadan sonra Çalıklar faciadaki sorumluluklarını “Operasyonel bir sorumluluğumuz yok. Sadece finansal yatırımcıyız” diyerek reddetti. Facianın ardından gözlerin çevrildiği Anagold firması için bir sorumluluk reddi de Kanada’dan geldi. Kanada’nın Ankara Büyükelçiliği x sosyal medya hesabından “Bazı medya kuruluşları göçüğün meydana geldiği madenin Kanada’ya ait olduğunu bildirdi. Bu doğru değildir. Erzincan’daki maden işletmesi Kanada’ya ait değildir” paylaşımı yaptı.


https://www.diken.com.tr/ozer-akdemir-bizim-calik-isin-icinden-siyrilmak-istiyor/

Ortada çok büyük bir doğa ve işçi katliamı olunca, haliyle kimse de sorumluluğu almak istemiyor. Oysa bu facianın geleceğini 11 yıl önce İliç’te yaptığımız Çepeçevre Yaşam programında, nerede ve nasıl olacağını da belirterek ortaya koymuştuk.


İliç Altın Madeninde yaşanan katliamını - CAN TV-Zeynel Gül



'de Zeynel Gül’ün Hazırlayıp sunduğu Sözün Özü Programında Avukat İsmail Hakkı Atal, Süheyla Doğan, ve Kudret Nezir Yunusoğlu ile konuştuk.

İliç'te göçük altında kalan işçilerin son durumu ne? (İlke TV)


 

İliç'te göçük altında kalan işçilerin son durumu ne?

Siyanür Fırat'a karıştıysa alınabilecek yeni önlemler neler? Dilek Odabaş soruyor, TTB Merkez Konseyi Başkanı ve Gazeteci yanıtlıyor. Seçim Zamanı bu akşam 20.00'de İlke TV'de!

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...