01 Nisan 2024 05:30
Fotoğraf:Özer Akdemir / Evrensel
Mart ayının son haftası Manisa Alaşehir’e, Çepeçevre Yaşam çekimleri için gittik. Salihli’den Alaşehir yönüne döndüğümüzde üzüm bağları karşıladı bizleri. Yolun sağı solu sıra sıra hep üzüm bağları ile doluydu. Bulutsuz ve güneşli bir havada, cam gibi berrak bir gökyüzü altında yaptığımız yolculuk manzarası Alaşehir’e yaklaştıkça değişmeye başladı.
Üzüm bağları ile bezeli ovada bize garip gelen bir pus peydahlandı. Karşımızdaki dupduru ova görüntüsü bu pusun ardında silikleşmeye, bulanıklaşmaya durdu. Pus, ovanın ilerisinde belli belirsiz görünen dağların üzerinde gri bir bulut kümesi halinde salınıyordu. Bu garip pusun ve gökyüzünde bölük bölük gördüğümüz gri bulutların sırrını, Alaşehir’in Ayı Dağı’na yaslanmış ilk evleri göründüğünde, Piyadeler köyünün minaresi pusun içinden seçilmeye başladığında çözmüştük...
Üzüm bağlarının içerisinde onlarca gümüş renkli boru dolaşıyor, borular bacasından sürekli duman kusan jeotermal enerji santrallerinin (JES) binalarına sokulup birleşiyordu. Bu JES tesislerinin sadece bacasından değil, her yanından dumanlar fışkırıyordu. Öyle ki ovanın ortasından geçen kara yolunda otomobilimiz ilerlerken bazen tesisler bu dumanların içerisinde kayboluyor, tepelerin yamacına bir top beyaz duman gelip de kurulmuş gibi görünüyordu.
Aydın’ın birçok köyü, kasabasında, hatta kent merkezinin dibinde bu JES’lerle ilgili sorunların haberini yapmış, kentin dört bir yanında topraklarını korumak için direnen köylülerin mücadelelerini izlemiştik. Aydın Ovası son 10-15 yılda kelimenin tam anlamıyla JES’lere karşı bir yaşam savaşı veriyordu. Kentin dağları ise adeta kuvars, feldspat ve kömür madencilerinin istilası altındaydı.
Aydın’daki bu sorunun Manisa Alaşehir’de de bu derece yoğun biçimde yaşandığını açıkçası bu korkunç manzarayı görmeden tam olarak kavrayamadığımızı anladık. O nedenle Ayı Dağı’ndaki antimon madeni girişimi ile ilgili yaptığımız çekimler sonrası “Gelmişken JES'leri de çekelim” diye geldiğimiz Piyadeler köyünden çekim düşüncemizi değiştirerek ayrıldık. Maden çekimlerimizde gün ikindiyi çoktan devirmişti ve bu konu bir-iki saate sığamayacak kadar geniş ve önemliydi bizim için. Bu nedenle Piyadeler ve Alaşehir Ovası’ndaki JES’leri başka bir günü, daha geniş bir şekilde ele alabilmek için çekimlerimizi Piyadeler köyünde sonlandırdık.
Alaşehir çevresindeki JES’lerle ilgili projelere ve bu projelere karşı açılan dava dosyalarına baktım dönüşte. Son birkaç ay içerisinde ovada yapılmak istenen jeotermal kaynak arama ve JES projelerine karşı, özellikle Alaşehir Ziraat Odası tarafından açılan davalarla ilgili haberler yapmıştık. Ne garip ve acı ki, tam da yerel seçimlerden bir hafta önce yaptığımız çekimlerimiz sırasında bölgedeki bu JES’lere kapıyı şimdi Cumhur İttifakının adayı Nejdet Türk’ün açtığını öğrendik.
2012 yılından bu yana Sulama Birliği Başkanı ve Ziraat Odası Başkanı olarak görev yapan Türk, JES’çilere topraklarını ilk satan kişilerden (belki de ilki) imiş. “Alaşehir'i jeotermal su ile ısıtacağız” propagandası eşliğinde JES'lerin ovada kurulmasını ve üzüm bağları arasında borularını döşemesini sağlayan Başkan, birkaç yılda bu tesislerin zararı özellikle bölgenin en önemli gelir kapısı üzüm bağları üzerinde görülmeye başlandığında, tabandaki üreticinin de baskısı ile dün kapı açtığı JES'lere bu sefer oda olarak davalar açmaya başlamış. Yerel seçim çalışmaları sürecinde, bu JES'lerin zararlarını gündeme getirip, kendisinin bu firmalara kapıyı açtığına yönelik eleştirilere ise “Kandırıldım” diye yanıt veriyormuş.
Geçtiğimiz aylarda Alaşehir Ziraat Odasının bu JES projelerinin ÇED olumlu ya da gerekli değildir kararlarına karşı açtığı davalarda Manisa İdare Mahkemesi ve Danıştay bu projelerin ÇED izinlerini ardı ardına iptal etti. Mahkemenin bu kararı vermesinin en önemli dayanağı bölgede yapılan bilirkişi keşiflerinin raporları idi. Raporlarda ne vardı da mahkeme projelerin izinlerini iptal etti? Bilirkişi raporlarında uzmanların uzun uzun sıraladıkları gerekçelerle “Bu JES'lerin buraya yapılmasında doğaya, toprağa veya tarıma bir yarar sağlama durumu bulunmadığı”nın altını çizdikleri bu gerekçelere kısa başlıklarla bakacak olursak;
- Her şeyden önce birinci sınıf tarım toprakları
üzerinde, köylerin üzüm bağları ve meralarına, Alaşehir Çayı’nın yanı
başına açılmak istenen onlarca kuyu ve ona yakın JES'in yol açacağı
sorunları kümülatif olarak değerlendirmek gerekirken, her proje için ayrı
ayrı ÇED’ler hazırlanmış, bu JES'lerin etkisi görmezden gelinmiş.
- Jeotermal kaynak sularının
yöredeki bitki örtüsüne, canlılara ve tarım sektörüne önemli bir çevresel
etkisinin olup olmayacağı, daha sonra açılması planlanan santral ve üretim
aşamasının, kısa orta ve uzun vadede yeraltı ve yerüstü her türlü tarım
alanlarına vereceği fiziki, kimyasal ve biyolojik zararların olup
olmayacağına ilişkin alınacak önlemler bu hazırlanan ÇED’lerde yeterince
değerlendirilmemiş.
- Projelerin çevresel etkileri ve
etki alanına ilişkin belirlemeler ÇED raporunda tam olarak ortaya konulmamış.
- Jeotermal akışkanların
kontrolsüz olarak yüzey üstü su kaynaklarına boşaltılmasından
kaynaklanabilecek yüzey ve yeraltı sularının kirlenmesiyle toprak
kirlenmesinin olacak, bu durumdan tarımsal alanlar etkilenecek.
- Jeotermal atık suları yüksek
miktarlarda tuz, ziraat için zararlı maddeler, fiziksel zehirli maddeler
ve su kirliliği yapan maddeler içerebilir.
- Ruhsat alanları, sondaj
alanları ve çevreleri dikili tarım arazisi, sondaj alanları ve
çevrelerinin tümü tarım dışı kullanımlara çıkarılamayacak mutlak tarım
arazisi ve dikili tarım arazisi sınıfında.
- Bacalardan havaya verilen
gazlar alandaki tarımsal topraklara, sulama sularına ve tarımsal ürünlere
zarar verebilir ve bu durum kamunun yararına aykırı.
- Bölgede yapılmış akademik
çalışmada, hava kalitesi ölçümleri sonucunda rahatsız edici boyutta H2S
(hidrojen sülfür) varlığının tespit edildiği göz önüne alındığında,
bölgede gerçekleştirilecek yeni JES projelerinin devamı konusunda karar
vermeden önce bütünleşik izleme çalışmalarının yapılması gerekir.
- Çevresel etkileri ile birlikte,
iş sağlığı ve güvenliği açısından da risklerin değerlendirilmesi ve
analizi eksik.
- ÇED raporlarında jeotermal
sularda bulunan kuyu sondajı, deşarjı ve üretim aşamasında açığa çıkacak
bazı ağır metal ve çözülmüş minerallerin yeraltı ve yer üstü sularına
verecekleri zararlar tam olarak değerlendirilmemiş.
- Sondaj kuyularının tarım
arazisinde bulunması nedeniyle bu ağır metaller toprağa, bitkilere ve halk
sağlığına zararlar verecek.
- ‘Sismik Tehlike Analiz
Raporu’na göre proje alanı çok ciddi deprem riski altında...
Bu yazıyı tam da seçimlerin olduğu gün yazıp gönderdim. Alaşehir’de kimin kazanacağı yazının çıktığı gün belli olmuş olacak. Bakalım üzüm bağları JES firmaları tarafından parsellenen, suları kirletilen, yöre köylüleri tarım arazilerinin ortasına kondurulan bu zehirli tesisleri bölgeye ilk sokan kişinin “Kandırıldım” bahanesini kabul edecekler mi, göreceğiz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder