30 Nisan 2024 05:19
İstanbul’da 38 hava kalitesi izleme istasyonunun 37’sinden 7 sene boyunca toplanan verilere göre, hava kirliliği görünmez bir katil gibi İstanbul’u tehdit ediyor.
Fotoğraf: Volkan Pekal/Evrensel
Özer AKDEMİR
İzmir
İstanbul’da 38 hava kalitesi izleme istasyonunun 37’sinden 7 sene boyunca toplanan verilere göre, hava kirliliği görünmez bir katil gibi İstanbul’u tehdit ediyor. Kanserojen ilan edilen partikül madde (PM2.5) yalnızca kent merkezlerinde değil kırsal alanlarda da DSÖ’nün önerdiği sınır değerlerin oldukça üzerinde çıktı. PM2.5 en az tespit edildiği yerlerde dahi 2 kat yüksek bulundu. Uzun dönem veri analizlerine dayanarak kentin tüm alanlarının değerlendirilmesi ile ilk defa yapılan çalışmanın verilerini İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ülkü Alver Şahin değerlendirdi. Şahin, kentin hava kalitesinin etkileri ve sorunun çözümüne dair önerilerde bulundu.
İSTANBUL GENELİNDE 7 YILLIK VERİLER DEĞERLENDİRİLDİ
Şahin, “Bu çalışmada, saç telinden bile 20 kat ince olan ve solunum sisteminin en dip noktalarına kadar ulaşabilen, 2.5 mikrometreden küçük partiküllerin toplamı olan ince partikül maddenin (PM2.5), İstanbul’da ölçüm yapılan tüm noktalarda, Dünya Sağlık Örgütü tarafından tavsiye edilen yıllık ortalama sınır değerden (5µg/m 3) iki ila beş kat daha fazla olduğu görüldü. Ne var ki erken bebek ölümleri, kalp ve solunum rahatsızlıkları ve akciğer kanserine bağlı ölümler gibi birçok sağlık sorununun temel nedenlerinden biri olarak gösterilen PM2.5 parametresi için halk sağlığını koruma amaçlı ulusal bir sınır değer henüz tanımlanmış değil” dedi.
EN YÜKSEK ÖLÇÜMLER TAŞ OCAKLARININ BULUNDUĞU SULTANGAZİ’DEN
Şahin, çalışmada 10 mikrometreden küçük tüm partikül boyutlarının toplamını temsil eden PM10 yıllık ortalama konsantrasyon değerlerinin de çoğu ölçüm istasyonunda, Türkiye ulusal yönetmeliğinde tanımlanan yıllık ortalama limitin (40 µg/m 3) üzerinde olduğuna dikkat çekti. Şahin aynı zamanda PM10’nun en yüksek konsantrasyonlarının taş ocakları yakınında bulunan Sultangazi hava kalitesi ölçüm istasyonlarında ölçüldüğüne vurgu yaptı. PM10’nun en yüksek değerler aldığı diğer istasyonların sanayi ve yerleşimin yoğun ve yakın olduğu Esenyurt, Başakşehir ve Tuzla istasyonları ile trafiğin yakınında olan Göztepe, Mecidiyeköy, Kağıthane ve Aksaray istasyonlar olduğu dikkat çekti. Şahin, “Dünya genelinde tüm şehirlerin hava kalitesinde gözlenen eğilime uygun olarak, İstanbul’da da ozon harici hava kirleticilerin ortalama konsantrasyon değerleri yıldan yıla azalıyor. Ancak yine de çalışmamız, diğer birçok dünya şehrinde olduğu gibi İstanbul’da da PM2.5, PM10 ve azot dioksitin (NO2) birçok ölçüm noktasında sınır değerlerin çok üstünde bulunduğunu ortaya koyuyor. Kara yolu trafiğinin yoğunlaştığı alanların, sanayi bölgelerinin bulunduğu ve özellikle yerleşimle yakın olduğu alanların ve gemi kaynaklı emisyonlar nedeniyle İstanbul Boğazı yakınlarının, önemli birer temel hava kirletici kaynak olduğu tespit edildi” dedi.
KİRLİLİK ANNE KARNINDAKİ BEBEĞE GEÇİYOR
İnsan sağlığına en zararlı hava kirleticisi olan partikül maddelerin tek bir maddeden meydana gelmediğini dile getiren Şahin, “100 nm’nin altındaki partiküller kan dolaşım sistemine, anne fetüsüne ve beyne ulaşabilir. Partikül madde boyutu küçüldükçe, sınır değerleri tanımlanan kütlesel konsantrasyonlar azalır ancak solunacak partikül adedi, dolayısı ile yüzey alanı artış gösterir. İstanbul’da ölçüm yapılan tüm noktalarda, DSÖ tarafından tavsiye edilen yıllık ortalama PM2.5 sınır değerinin (5 µg/m 3) iki ile beş katı konsantrasyonlar olduğunu, sınır değerlerin aşıldığını gözlemledik. Diğer kirleticiler söz konusu olduğunda, kirlilik kaynaklarına yakınlık büyük ölçüde belirleyici iken, PM2.5 kirliliğinden korunmak için şehir merkezinden uzaklaşmak yeterli olmuyor” dedi.
TRAFİK VE DİZEL ARAÇ GERÇEĞİ
Türkiye’de PM2.5 kirliliği ile mücadele etmenin ilk gerekliliğinin yönetmeliği güncelleyerek bu kirletici için halk sağlığını koruyucu bir üst sınır belirlemek olduğuna işaret eden Şahin, ayrıca kirliliğin temel kaynaklarını tespit etmek ve azaltmak için gerekli önlemleri almanın da önemli olduğunu belirtti. Kara yolu trafiğinin yoğunluğu ve dizel araçların yarattığı kirliliğin önlem alınması gereken unsurların başında geldiğini dile getiren Şahin, Avrupa’nın birçok ülkesinde hava kirliliğine sebep olduğunun bilindiği dizel araçların şehir merkezlerine girişinin yasaklandığını, Türkiye’de böyle bir uygulamanın henüz olmadığını dile getirdi.
DİZELDEN ELEKTRİĞE GEÇİŞ TEŞVİK EDİLMELİ
Türkiye’de kayıtlı hafif ticari araçların yakıt tiplerine bakıldığında, yüzde 90’ının dizel araçlar olduğunu aktaran Şahin, yapılan bilimsel bir çalışmada azot dioksit kirliliğinin temel sebebi olarak dizel araçların gösterildiğini belirtti. Şahin, “Bu çalışmalar, trafik kaynaklı kirliliği kısa vadede limit değerlerin altına çekmek için farklı uygulamaların hayata geçirilmesi gerektiğini gösteriyor. Öncelikle trafikteki dizel araçların sayısını azaltmak, raylı sistemleri de şehir genelinde entegre ve yaygın hale getirmek gerekiyor. Avrupa’da örnekleri olan, tarihi merkezleri araç trafiğine tamamen veya kısmen kapatan alanlar, İstanbul’da da tasarlanmalı. Özellikle ticari araçlarda, dizelden elektrikli araçlara doğru bir dönüşümü teşvik etmenin yolları aranmalı” dedi.
KİRLİLİK SÜREKLİ İZLENMELİ VE ÖNLEYİCİ TEDBİRLER ALINMALI
İstanbul’un yoğun nüfusu ve ekonomik anlamda Türkiye’nin lokomotifi olması dolayısıyla hava kirliliği baskısı altında olduğunu söyleyen Şahin, “Ülke ticaretinin yarısından fazlası İstanbul’da yapılıyor ve ürünlerinin dörtte birinden fazlası bu kentte üretiliyor. Tekstil, metal, kimya gibi birçok kirletici sektör, İstanbul ve civarında üretim yapıyor. Kocaeli, Dilovası, Bursa ve Çorlu sanayi dolayısıyla önemli kirlilik kaynaklarının olduğu yakın alanlar olarak öne çıkıyor. Şehir içi alanlarda faaliyet gösteren ve önemli bir kirlilik kaynağı olan sanayi tesislerine, etki alanları olan çevrelerinde, hava kirliliğini sürekli izleme ve önleyici tedbirler alma zorunluluğu getirilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder