Kazdağları nasıl kurtulur?
Özer AKDEMİR
Sabah saatlerinden itibaren sürekli yağan yağmurdan korunmak için Bayramiç’in Karaköy köy meydanındaki kahvenin çardağının altına toplanan kalabalığın ilgisi üç köylü üzerinde yoğunlaşıyordu. Köy muhtarı ve iki genç, aralarında milletvekili ve meslek odası başkanları gibi kişilerin bulunduğu gruptan kendileriyle sohbet etmek isteyen, aynı karede bulunmak için ortalarına girip fotoğraf çektirenlerin ilgisinden hoşnutlardı. Bu kişiler, Kazdağlarında altın madenciliğine karşı verilen mücadelenin son dönemindeki en ilginç öykünün kahramanlarıydı.
Türkiye Barolar Birliği ve Çanakkale Barosu tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen “Kazdağları ve Altın Madeni İşletmeciliği” konulu iki günlük etkinliğin ikinci gününde dağdaki sondaj alanlarının gezilmesi planlanmıştı. Bir gün önceki güneşli havaya nazire yaparcasına sabaha karşı başlayan yağmur buna olanak tanımadı. Gidilmesi planlanan Karaköy’e Çanakkale Belediyesi’nin sağladığı iki otobüsle gidildi ama yoğun yağış köyden
KARAKÖYLÜ ÜÇ GENÇ
Dağın dört bir yanında yüzlercesi olan sondaj alanlarından ayrı bir özelliği vardı Karaköy yakınlarındaki sondajın. Geçtiğimiz haftalarda bu sondajın havuzunun çökmesi sonrası derelere ve yer altı sularına karışan kimyasallar bölgedeki akarsularda bulunan yüzlerce balık ve kurbağanın ölümüne yol açmış, kirli bulanık bir renkte akan su Bayramiç Barajına akmıştı. Bu sulardaki kirliliğin araştırılması için Çanakkale İl Sağlık Müdürlüğünden gelen ekiplerin, numune aldıktan sonra yakın bir lokanta da maden yetkilileri ile rakı içmeleri yakın geçmişte yörede yaşanan ilk skandal değildi aslında. Yine Karaköy’den üç genç, maden sondaj alanına gidip ‘topraklarımızdan defolun, sizi istemiyoruz’ dedikleri için Çan Mahkemesi tarafından 3 ay boyunca kendi dağlarına çıkmaktan men edildi. Yetmedi, madenci şirket haklarında 7200 dolarlık tazminat davası açtı. Kendilerine her türlü desteği vereceklerini söyleyen Türkiye Barolar Birliği’nden hukukçulara “Bizim suçumuz topraklarımızı korumak istememiz. Burası Kanada toprağı mı bizi dağlarımızdan uzaklaştırıyorlar, dolarla tazminat istiyorlar?” diyen gençler, altın madenine karşı sonuna kadar mücadele kararlılığında olduklarını söylüyorlar. Köy muhtarı da devletin kendilerinin yanında olması gerekirken altıncıların yanında olmasının şaşkınlığını yaşadıklarını söylerken, “köylümüz kararlı, bu madencileri topraklarımızdan kovacağız” dedi.
UMUT KADINLARIN KARARLILIĞINDA
Bir önceki gün Çanakkale’de yapılan oturumda Başbakan’ı çevre ile ilgili sözleri nedeniyle yalancılıkla suçlayan CHP Çanakkale milletvekili Serdar Soydan, AKP’nin madencilik politikasının Kazdağalarının ve ülkedeki onlarca yaşam alanının ölüm fermanı olduğunu söyledi. Türkiye Barolar Birliği Genel Sekreteri Cengiz Tuğral hukuk ve diğer alanlarda yöre halkının yanında oldukları mesajını vermek için bu etkinliği gerçekleştirdikleri kaydetti. Köy kahvesinde bu toplantı yapılırken Çanakkale’den gelen gruptaki kadınlar ise bir köy evinde köylü kadınlarla sohbet ettiler. Görüşmeye katılanlar Karaköy’lü kadınların kararlılığının Kazdağları’nın altın madeni talanından kurtulması mücadelesi için en büyük dayanak oluşturduğu görüşünde birleştiler.
ÇEVRE DAVALARINI AVUKATLAR DEĞİL HALK KAZANIR
Kutu: Etkinliğin Cumartesi Kolin Otel’deki bölümü sabah ve öğleden sonra yapılan üç farklı oturumdan oluştu. Etkinliğin açılışında konuşan Çanakkale Barosu Başkanı Av. Bülent Şarlan hukukçular olarak Kazdağlarındaki bir dalın dahi kırılmasına tahammüllerinin olmadığını söyledi. Şarlan “Siyanürlü altın madenciliğinin ar damarı Kazdağlarında çatlamıştır” dedi. Birçok bilim insanı ve hukukçunun katıldığı oturumlarda Kazdağlarının Coğrafi yapısı, endemik tür zenginliği, tarım ve ormancılık yönünden önemi ve siyanürlü altın işletmeciliğinin çevreye etkileri anlatıldı. Ülkenin dört bir yanından gelen hukukçuların katıldığı toplantının önemli konuşmalarından birisi de Ankara Barosu avukmatlarından Mehmet Horuş’un ki oldu. Horuş Kazdağları'nda sürdürülen mücadelede açılan ÇED davalarının yeterli olmadığını belirterek, “çevre davalarını avukatlar değil, halk kazanır. Derelerin başında nöbet tutan kadınlarla ve yurttaş tepkisi ile şekillenen, kendini gösteren yeni bir hukuk arayışı başlamıştır” diye konuştu.
ÖRGÜTLÜ HALK YENİLMEZ
Etkinliğin öğleden sonraki son oturumunda Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Yeşil ve Sol Gelecek Partisi Arif Ali Cangı, Çanakkale Tabip Odasından Dr. Coşkun Bakar ve gazetemiz muhabiri Özer Akdemir de konuşmacı idiler. Belediye Başkanı Ülgür Gökhan Kazdağlarının bölgenin yaşam kaynağı olduğuna dikkat çekerek, “Çanakkalenin en önemli ve tek içme suyu kaynağı Atikhisar barajıdır. Bu altın madenlerinin en uzağı bile barajın koruma havzası içinde kalıyor. Bu durumu gösteren DSİ harikalarını valiye gösterdim o da şaşırdı kaldı.” dedi. Gökhan’ın ardından konuşan gazetemiz muhabiri Akdemir Çanakkale’nin içme suyundaki tehdidin benzerinin İzmir Efemçukuru altın madeni ile İzmir’i tehdit ettiğine dikkat çekerek, “Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da kentin suyunun korunması için mücadele edeceğine namus şeref sözü vermiş, ama halkın bu mücadeleye aktif katılımını sağlamayı önerenleri ise ‘ben gürültü patırtı etmeden bu işi çözeceğim’ diye reddetmişti. Maden iki yıldır çalışıyor. Kocaoğlu’nun yöntemlerinin işe yaramadığı görüldü. Bundan ders alınarak, Atikhisar’ın kirlenmemesi için Çanakkale halkının, yöre köylülerinin kitlesel olarak aktif mücadelenin içine katılımı sağlanmak durumunda. Örgütlü halkı hiçbir güç yenemez” diye konuştu. Arif Ali Cangı ise etkinlikte hiç kadın konuşmacı olmamasını eleştirerek kadınların içinde olmadığı toplumsal hareketlerin şansının da olmadığını söyledi.
(Çanakkale/EVRENSEL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder