21 Mayıs 2017
Özer AKDEMİR
Mermer ocağı sahiplerinin azmettirmesiyle öldürüldüğü iddia
edilen yaşam alanı savunucuları Ali ve Ayşin Büyüknohutçu’yu Özer Akdemir
yazdı.
Ne kadar da bildik, tanıdıklar. Hiç karşılaşmadık ikisiyle
de ama sanki her gün görüşüp selamlaşmışız gibi aşina yüzleri. Yaşam dolu
sevecenlikle bakan gözler, ne kadar da candan gülümsüyorlar. Karıncaya
kıyamayan, zeytin dalı incindiğinde ağlayan, dağların mavi dumanına, ormanların
fısıltılı koyuluklarına aşık iki dost, iki can yoldaşı...
Bir haftayı geçti, çok sevdikleri kara toprağın bağrına
gömdük onları. Uğruna canlarını verdikleri yeşile karıştılar, börtü böceği
oldular doğanın. Göğüslerinde, kurşun yaralarından incecik bir kan sızıyor
toprağa hala. Gözleri yarı aralık, murat alamayanların, mutlanamayanların onmaz
acısıyla tam kapanmamış.
Antalya’nın, Finike’nin canım sedir ormanlarını korumak için
çırpınıp duran dünya güzeli bir çift. “Ali babanın çiftliği”nden çıkıp her gün,
sedir ormanlarının güneş görmeyen kuytuluklarında yürüyen, onlara yarenlik
eden, onların derdini dert bilen güzel insanlar şimdi yok!
***
Alacadağ’da, Gökçeyaka’da, Adala ve Kızılcık’ta, mermer
ocağı için asırlık sedirlere kıyılırken, bu vahşete, katliama sessiz kalmamıştı
Ali ve Ayşin Büyüknohutçu. Açtıkları davalarda, katıldıkları söyleşilerde,
çıktıkları televizyon programlarında hiçbir kural, hiçbir yasa tanımadan
yapılan bu orman katliamını anlatıp durdular. Kar hırsından başka gözleri bir
şey görmeyenlere karşı yaşamı savundular hep. Çünkü yaşam
savunucusuydular.
Çok tehdit aldılar. Tazminat davaları ile yıldırılmaya
çalışıldılar. Yılmadılar. Ne arkalarında güçlü para babaları, ne eli silahlı
adamları, ne devletin gücü vardı. Bunların hepsi karşılarındaydı. Hepsi parmak
sallıyor, namlunun ucunu gösteriyordu onlara. Ne yasa, ne anayasa dinliyordu
arkalarına hükümeti, devletin tüm kurumlarını alan patronlar. Sırtlarını en
yükseğe dayamışlardı. Cesareti de oradan alıyorlardı. Kim takar ki ormanı,
ayıyı, sincabı, kurdu, kuşu, insanı…
***
“Eyyy, her yatırıma karşı çıkan, arkasındaki dış güçlerle
atıp tutan, ipsiz sapsız, çalışmadan entel dantel işlerle uğraşan çevreciler!
Siz kimsiniz yaa! Kendinizi ne sanıyorsunuz? Yaptığımız her şeye karşı
çıkıyorsunuz. Köprüye, havaalanına, otoyollara, nükleer santrale. Çevreciliği
sizden öğrenecek değiliz! Çevrecilikse biz çevrecinin daniskasıyız. Siz çevreci
filan değil çapulcusunuz. Sermaye düşmanısınız! Haddinizi bilin! Siz kimsiniz
yaa!..”
***
Mermerci şirket patronunun tuttuğu iddia edilen kiralık
katil tanıdıktı. Evlerinde konuk edip, çay içtikleri, sohbetlerine kattıkları
komşu köylüleriydi. Kapılarına karısını da alıp gelmişti katilleri. Buyur
ettiler evlerine ve bu onların sonunu hazırlayan ilk adımdı. Avcı keşfini
yaptı. Nasıl eve gireceğini, nerede vuracağını, nasıl kaçacağını hesapladı bir
bir.
“Karısını vurmayacaktım. Ama bahçeye girdiğimde gözüme ışık
tutunca ateş ettim Ali Amcaya. Kadın çığlık atıp ona doğru koşunca onu da
vurdum. Sonra kaçtım”.
Savcılıkta verdiği ifadede bunları söyledi katil zanlısı Ali
Yumaç. Cinayetin ardından ilk yakalandığında eve hırsızlık amacıyla girdiğini,
çifti öldürdükten sonra 2 bin liralarını alıp kaçtığı anlatmıştı. Sonra
soruşturma biraz daha derinleştirildiğinde, sorgu, şüpheler, arka planda
cinayetleri azmettiren birileri olup olmadığına yoğunlaştığında itiraflar
geldi;
“Beni ‘Çirkin’ tuttu. Adını bilmiyorum. Mermer ocağından
tanıyordum. Birgün beni yanına çağırıp , “cebin de paran var mı’ dedi. Yok
dedim. Bu şahsı vuracaksın, 50 bin lira alacaksın. Bu bizim ocakları
kapattırdı, biz de onun ocağını söndüreceğiz’ dedi. 3 bin lira verdi. 47 bin
lirasını da iş bittikten sonra verecekti. Evlerinden 2100 lira para aldım.
çirkinin verdiği 3000 lirayı da ekleyip eşime verdim. Karısını öldürmeyi
düşünmüyordum ama oldu işte. Çok pişmanım” dedi.
***
Yaşamı savunurken sık sık şiddete maruz kalan yaşam
savunucularına yönelik ilk planlı cinayetti Büyüknohutçu’ların katli. Eğer
itiraflar doğruysa, cinayetin arkasında mermer şirketleri var. Bu mermer
şirketlerine sedir ormanlarını yok edecek çalışma iznini veren siyasi iktidar
var. Bir dalı, bir canı, bir endemik çiçeği, nesli tehlike altındaki bir böceği
korumak için çırpınanlara her fırsatta sesini yükselten, kanun sopasını
sallayan, para gücüyle boğmaya çalışan bir sermaye düzeni var.
27-28 Mayıs’ta Ali-Ayşin Büyüknohutçu’nun katledildiği yerde
olacak Türkiyeli yaşam savunucuları. “Yılmadık, korkmadık, buradayız, bir ölür
bin doğarız” diyecekler. Yaşama düşman olanlara karşı yaşamı savunacaklar yine.
Uğruna canlarını verdikleri sedir ağaçlarının gölgesinde uyuyan Büyüknohutçular
da yanlarında olacak…
Sedirlerin ağıdı var Finike dağlarında ne zamandır. İki
dalını daha kırdılar bugün, hoyratça, alçakça! Ağaçlar da ağlar dalları
kırılınca…
Son Düzenlenme Tarihi: 21 Mayıs 2017 05:08
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder