30 Mayıs 2017 12:56
Özer AKDEMİR
İzmir
İzmir
Yüksek mahkemeden Çeşme'ye güzel haber. Danıştay
Çeşme'de doğal sit alanına yapılan RES'lerin imar planlarına onay veren mahkeme
kararını bozdu. Kararda ülkenin enerji ihtiyacı kadar doğal kaynakların
korunması ve gelecek nesillere aktarılmasının da gözetilmesi gerektiğine vurgu
yapılıyor.
1. DERECE DOĞAL SİT ALANINA RES
Ülkemizin en önemli turizm beldeleri arasında sayılan
Çeşme'nin 1. derece doğal sit alanı içinde kalan tepelerinde ABK adlı şirket
tarafından yapılmak istenen RES'ler için İzmir Valiliği 2008 yılında 'ÇED
Gerekli Değildir' kararı verdi. Bu karara karşı yörede yaşayan yurttaşlar
tarafından açılan dava İzmir 5. İdare Mahkemesinde reddedildi. EPDK'nın 2010
yılında şirkete 49 yıllığına üretim lisansı vermesinin ardından, her biri 2 MW
olmak üzere toplam 8 tribün için koruma imar planı yapıldı. İmar planının
plancılık ilkelerine aykırı olduğu, alanın 1. derece doğal sit alanı içerisinde
kaldığı gibi iddialarla açılan davanın İzmir 5. İdare Mahkemesi tarafından reddedilmesi
üzerine yurttaşlar davayı Danıştay'a taşıdılar.
Danıştay 6. Dairesi geçtiğimiz günlerde verdiği kararda
RES'ler için yapılan koruma amaçlı imar planlarında kamu yararı olmadığı
gerekçesi ile yerel mahkemenin kararını bozdu.
DOĞAL KAYNAKLARIN KORUNMASI DA KAMU YARARI
Mahkemenin oy birliği ile aldığı kararda imar planlarının
planlanan yörenin bugünkü durumunu, olanakları ile ilerde gelişmesinin
gerçeğe en yakın şekilde saptanabilmesi için, halkın sosyal - kültürel
gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı gibi konuların göz önüne alınarak
hazırlanması gerektiğinin altı çizildi. Danıştay kararında kamu yararı konusunu
da tartışarak, "Enerji ihtiyacının artmasının ve bu enerjinin sağlanması
için nispeten daha az zarar veren temiz enerji üreten tesislerin teşvik
edilmesinde kamu yararı olduğu gibi doğal kaynakların korunması ve gelecek
nesillere aktarılması için gerekli önlemlerin alınmasında da kamu yararı olduğu
şüphesizdir" dedi.
ALANIN DOĞAL SİT NİTELİĞİ GÖZARDI EDİLDİ
Danıştay kararında, RES çalışmasının bu açıdan
değerlendirilmesi ve şayet başka bir alternatifi yoksa doğal çevrenin korunması
ve meydana gelebilecek tahribatın önlenmesine dönük bütün tedbir ve
önlemlerin alındığının ortaya konması gerektiğini belirtildi. Kararda proje
için hazırlanan planlarda alanın doğal sit niteliğinin gözardı edilerek
parçacıl ve noktasal kullanım kararlarının getirildiği, bütünleşik bir
niteliğinin bulunmadığının altı çizildi.
Danıştay kararında projenin sınırları içinde ve dışında çok
büyük bir alanın doğal sit alanında kaldığı belirtilerek, imar planlarının
sadece RES alanına yönelik kullanım kararları getirdiği, etrafındaki yerleşim
ve sosyal-teknik altyapı alanları, ulaşım ağı ile ilgili bir düzenleme yapılmadığına
dikkat çekildi. Kararda, "doğal çevrenin yaşanabilir, sürdürülebilir
biçimde korunması için alana özgü stratejileri üretmekte yetersiz kaldığı
anlaşıldığından, davaya konu koruma amaçlı imar planlarında plan yöntem ve
tekniklerine, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına uyarlı görülmemiştir"
denildi.
GEÇ DE OLSA DOĞRU BİR KARAR
Danıştayın bu kararı ile ilgili görüş aldığımız davanın
hukukçusu Av. Mehmet Horuş şunları söyledi; "Kararda, 'parçacıl ve
noktasal yaklaşımla' koruma amaçlı imar planı yapılamayacağı ve 'bütüncül
yaklaşım' gerektiği belirtiliyor. Ayrıca plan aşamasının kamulaştırmadan önce
ele alınması vurgulanıyor. Bütün bu yaklaşım sorununu ilk günden beri dile
getiriyorduk. Geç de olsa doğru bir karar verildi. Danıştay net bir bakış açısı
ortaya koymuş oldu. Umarım Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ev EPDK başta olmak
üzere ilgili idareler, ön lisans aşamasında ve idari denetim mekanizması
içinde gerekli düzenlemeleri yaparlar.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder