Dikili Belediyesi Eski Başkanı Osman Özgüven, son günlerde İzmir’in gündemine bomba gibi düşen Koza Altın Şirketi eski çalışanı Ersan Var’ın iddialarına, CHP’nin Ali Demirel hakkında yapması gerekenlere ve ne zaman döneceğine kadar birçok konuya değindi.
İşte O Röportaj:
Sinan Kara- İsveç’te olduğunuzu biliyoruz. Günleriniz nasıl geçiyor?
Osman Özgüven- Nerede yaşadığımız çok önemli değil. Sevdiklerimizden, dostlarımızdan, mücadele arkadaşlarımızdan uzakta olmak, onlarsız onlarla olmak elbette kolay olmuyor. Politik bir infazın sonuçları yaşanıyor. Kişiliğime, siyasal duruşuma yönelen saldırıyı sonuçları ne olursa olsun anlamak mümkün. Birlikte görev yaptığım arkadaşlarımıza verilen cezalar daha çok canımı yakıyor. Gerekli itirazlar avukatlarımız aracılığı ile yapılıyor. Tüm hukuk yolları denenecek. Ben hala temiz, durumu objektif olarak değerlendirebilecek, hukukun üstünlüğüne inanan, baskılara karşı durabilecek hukuk insanlarının varlığına inanıyorum. Bu anlamda umutluyum.
Sinan Kara- Sizinle birlikte mahkumiyet alan arkadaşlarınız şu an hapiste. Ne diyorsunuz bu durumu nasıl karşılıyorsunuz?
Osman Özgüven- Ülkemizin bugün geldiği durumu uzun uzun anlatmaya gerek var mı bilmiyorum. Her alanda eşitsizlik, baskı, adaletsizlik yaygınlaştı. Ancak umutsuzluğa kapılmak, susmak direnmemek, mücadeleden geri çekilmek anlamına gelir ki bu tehlikelidir. Durumu değiştirmenin düzeltmenin yolu haksızlıklarla mücadele etmektir. Bir suç islemedik ki ceza alalım. Verilen ceza politik bir infazdır. Yıllardır özgürlük için, barış için, adalet ve eşitlik için, ezilenin yanında halktan yana bir uğraş verdik. Daha iyi bir yaşam için, temiz bir çevre için, demokrasinin gerçekten yaşandığı bir ülke için çaba gösterdik.
Politik infaz bizim için sürpriz olmadı. Bir gün ‘’Ya bizi de içeri alırlarsa’’ diye korkumuz olmadı, kaygılanmadık da. Bugün cezaevleri haksız ve adaletsiz biçimde suçlanmış, tutuklanmış, hüküm giymiş yüzlerce muhalif siyasetçi, gazeteci, öğrenci ile dolu. Kendinden olmayan muhalif belediyelere karşı yapılan saldırılar haksızlıklar ortada. Osman Özgüven de bunlardan bir tanesi. Biz ilk değiliz son da olmayacağız. 20 yıla yakın bu alandayım. Başka yol bulamadılar, talimatla itibarsızlaştırarak yok etme işine giriştiler. Yanılıyorlar. Gücümüz sağlığımız elverdiği ölçüde bu saldırıya da teslim olmayacağımızı göstereceğiz. Yalnız değiliz. Bu ülkede eşitlik özgürlük ve adalet için mücadele eden milyonlar var.
Beni en fazla üzen, acıtan arkadaşlarımın durumudur, ekonomileri bozuk, aileleri perişan. Onların durumlarını çok iyi biliyorum. Onları bırakıp kaçarak kendimi kurtarmaya çalıştığım asla düşünülmemeli. Başka biçimlerde aynı zorluk ve acıları ben ve çevrem de yaşıyor, yaşayacak. Benim çabam bu haksızlığa karşı mücadeleyi güçlendirmektir. Hepimiz için adalet talebini yaygınlaştırmaktır. Dışarıda kaldığım sürece mücadeleye katkımın daha fazla olacağı da açıktır. Başka koşullarda sıkıntıları ayni mekanlarda paylaşmak hepimize moral bir güç katabilirdi diye düşünülebilir. Bugünkü somutumuzda, benim onlarla birlikte içeride olmam ne yazık ki hiçbirimizi kurtarmıyor. Süreçleri etkilemeye de daha fazla yardımcı olmuyor.
Sinan Kara- Baştan beri Koza Altın Madeniyle ilgili çok ciddi iddialarınız vardı. Şimdilerde bu şirkete çok yakın çalışan ve Genel Müdür Hayri Öğüt'ün "fedailiğini" yaptığını söyleyen Ersan Var isimli kişi, sizi doğrular nitelikte itiraflarda bulundu. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Osman Özgüven- Koza Altın madeniyle ilgili olarak tabi ki çok ciddi iddialarımız oldu. Bundan sonra yine olacak. Termik santrallerle, kaz Dağlarını ateşe verenlerle, kozak yaylasını yok edenlerle, toprağımızı, havamızı ve suyumuzu kirletenlerle savaşımız elbette yasam boyu sürecek, sürmeli. Ben bunu bir insanlık görevi olarak görüyorum. Gerçek anlamda insan olanlar geleceklerimize sahip çıkanlar, gerekirse aç kalma, işsiz kalma, baskı altında kalma tehditlerine de karşı durabilmelidir. Kolay değil, ama başarılabilir. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Teslim olunursa belki rahat ama hastalıklı ve eksik yaşanır.
Cumhuriyet bayramını kutlamamıza engel olmak isteyenlere,” ‘’Bir daha kurtuluşlar olmasın” ve ülkemizde-sınırlarımızda-bölgemizde-dünyada barış sloganıyla karşıladığımız Kurtuluş günümüzün istediğimiz gibi anılmasına karşı çıkanlara, barışa karşı olanlara, sessiz kalamazdık.
Koza Altın çevre ve altın panelini onlarca kişiyle bastı. Sopaların uçlarına bayraklar takarak üzerimize saldırdılar. Amaçları daha rahat çalışma ortamı bulmaktı. Akıllarınca Mücadelemizi geriletmeye, bizi korkutmaya yeltendiler. Ama olmadı, başaramadılar. Parasal güçleriyle her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Toprağımızı, havamızı, suyumuzu kirletiyorlar. Onlara çevremizi kirletmeleri için izin veremezdik. Temiz, yaşanabilir bir çevre için çabalarımız sağlığımız yettiği sürece devam edecek. Umutluyum. Temiz bir çevre ve doğa için mücadele edenler her gün çoğalıyor.
Bu topraklarda çocuklarımız, torunlarımız yaşayacak. Onlara temiz bir çevre bırakmak bizim öncelikli görevlerimizdendir. Muhtarlara kamyonlar aldılar. Tır araçları aldılar. Altın madenlerini onlara taşıtıyorlar. Kısa dönemde onlara katkı sağlıyorlar. Ancak muhtar kardeşlerimiz zehir taşıdıklarının farkında değiller. Geleceğimizi yok ettiklerinin farkında değiller. Kısa zaman sonra kanserli ölümlerle bunun farkına varacaklar. Ancak iş işten geçmiş olabilir. Dünyanın en büyük oksijen deposu Kaz Dağları, Kozak Yaylası yok oluyor. ÇED raporlarının hazırlanması da devlet korumacılığında yapılıyor. Bu daha kim bilir ne kadar sürecek? Kimi zaman çaresizlik, kimi zaman baskıya uğramak korkusu, kimi zaman işsizlik ve aşsızlık korkusu insanlarımızı yanlışa itiyor. Ama yöremiz insanları artık durumu fark etmeli. Kendine gelmeli. Kısa zamanda elde edilen kazanımlar, sağlanılan rahatlıklar, sonraları çok büyük yaralar açacak. Bunu görmeli, herkese göstermeliyiz.
Hiçbir vicdan muhasebesi yapmadan verilen cezalar, bir gün bu cezaları verenlerin de içlerini sızlatacaktır. Ağır ceza mahkemesine gönderilmesini bile gerektirmeyen konular olduğunu yargıçlar kendileri söyledi. Bu davalar ağır cezaya nasıl geldi. Cezalar nasıl verildi. Kimler bunu istedi. Yargıtay’da ki bu hızı kim, kimler sağladı. Bunları tahmin edebiliyorum. İntikamcı ve bas eğdirici anlayışların baskılarıyla düşünen ve karar verenlerinde bir vicdani olmalı. Umarım bir gün onlar da o sese kulak verir, başka canlar yakmazlar.
Burada birilerinin vicdan azabı duyduğu gibi de bir gerçek var tabi. İtiraflar kolay bir duygu değil. Verilen cezalar onlarca kişiye zarar verdi. Beş kuruş para sorunu yok. Kişisel çıkar yok, rüşvet yok, kamu zararı yok. Üstelik kamunun karı var. Ancak kimsenin anlayamadığı beş yıl ceza.
SSK’ya borçlusunuz, ihaleye fesat soktunuz. Herhalde ülkemizde böyle bir iddia ile yalnızca Dikili belediyesi karşılaşmıştır.
Sinan Kara- Ersan Var isimli şahsın itiraflarında, Dikili'de aynı partide olduğunuz İl Genel Meclis Üyesi Ali Demirel'in de para karşılığı sizin hakkınızda Altın Madeni Şirketiyle bilgi-belge paylaşımında bulunduğu açıklandı. Siz ne diyorsunuz?
Osman Özgüven- Yaşadığımız toplumsal ilişkiler tuzaklarla dolu. Ayrıca büyük çoğunluk ekonomik olarak zayıf durumda. Bu somut yaşam koşulları herkese küçük büyük hatalar yaptırıyor. Bütün bunlara insani zaaflar, zayıflıklar da eklendiğinde Ersan örneği insanlarla karşılaşmak mümkün oluyor. Ersan`nın itiraflarını bir vicdan temizlenmesi olarak algılıyorum. Ceza alarak içeri giren dostlarımızın ailelerinin, arkadaşlarının, dostlarının acılı durumları, uğratıldıkları haksizlik O’nu etkilemiş olabilir. Ersan bunları düşünerek davranmış olabilir.
Sinan Kara- CHP Ali Demirel konusunda sizce ne yapmalı?
Osman Özgüven- Ali Demirel’le ilgili fazla şey söylemek gerekmiyor. Bizim onunla parti içinde yürüyen bir kavgamız vardı. Biz her zaman görüş farklılıklarımızın zenginlik olduğunu savunduk ve bunun mücadelesini verdik. Mücadelemizi kişiselleştirmekten kaçındık. Ne var ki kişisel bozukluklara, kirli oyunlara, partiye zarar veren sahteciliklere hiç taviz vermedik, vermedim. Hatırlarsanız bu nedenlerle parti disiplin kurullarına verildiğim de oldu. Politik olarak Bu tür kişiliklerle yürünecek yolumuz olmadığını düşünüyorum. CHP de böyle bir kişiler olmamalı. İddialar ciddidir, yaralayıcıdır. Bu kişi disiplin kuruluna verilmeli, savunması alınmalı ve gereken yapılmalıdır.. Bizim için açık olan kimi gerçekler, başkaları için henüz açık değil, bunu biliyoruz. Mesela Ali Demirel’i şimdi daha fazla insan daha iyi tanıyor. Elbette bu da yetmez, mahkeme onun de de kendini savunması sağlanmalıdır.
Sinan Kara- Ali Demirel ile birlikte hareket eden başkaları da var mı varsa bunlar kimler?
Osman Özgüven- Ali benzeri insanlardan bizim toplumumuzda ne yazık ki çok var. Yaşanılan sistem bu tür insanların çoğalmasına her zaman yardımcıdır. Onun da arkadaşları dostları vardır. Ben hep, günlük yaşam içinde ve politik mücadele alanında bu tür insanlardan uzak durmaya, onlarla ilişkilerimi sınırlandırmaya çalışmışımdır. Eşitlikçi özgürlükçü sosyal adalet yanlısı bir parti olarak Ali benzeri insanlara dikkat edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu tür kişiliklerin partimizi zayıflattığını ve partimize de yakışmadığını düşünüyorum.
Sinan Kara- Dikili'ye ve dostlarınıza mesajınız var mı? Net bir soru; Dönecek misiniz?
Osman Özgüven- Dikili’yi, belediyemizi ve çalışanlarını çok özlüyorum. Ailemi, arkadaşlarımı, dostlarımızı çok özlüyorum. Yurdumuzun dört bir yanından yürek dolusu, duygu yüklü çok önemsediğim olumlu tepkiler aldım ve almaya devam ediyorum. Tabi ki güzel sözler moral veriyor. Her şeye karşın, barıştan yana, dostluktan yana, eşitlikten yana ve adaletten yana sesler direncimi arttırıyor. Yargı bağımsızlığının ve adalet duygularımızın yara aldığını söylesek de, yargıdan beklentilerimizi yitirmeyeceğiz. Bekleyeceğiz ve göreceğiz. Umutlarımızı yitirmeden ve her gün yeniden yeşerterek bekleyeceğiz. Haksızlık olduğu sürece Hak mücadelesi de devam eder. Ben bir gün iyiliklerin kötülüğe karşı galip geleceği inancımı tekrarlamak istiyorum.
http://www.egeninsesi.com/91484-osman_ozguven_sinan_karaya_konustu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder