20 Aralık 2012 Perşembe

Sahibinden çok kullanışlı suikast!


  • Özer Akdemir
  • Necip Hablemitoğlu’nun öldürülüşünün 10. yıldönümüydü 18 Aralık. Hablemitoğlu’nun eşi Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu on yıl önce verilen namus sözlerini hatırlatarak, “Bu suikasti çözmeye niyetiniz var mı?” sorusunu yöneltti. Hablemitoğlu, suikastin ‘ilginç’ zamanlamalarla gündeme getirilmesinden ve bu on yılda yaşanan garipliklerden son derece rahatsız olduğunu her fırsatta yineliyor.
    En son gariplik cinayetin yıldönümüne 20 gün kala ortaya kondu. Zaman Gazetesi suikastın tozlu raflardan indirildiğini manşetine çıkardı. İşin garip tarafı şu; bu gelişmelerden Hablemitoğlu ailesinin, avukatlarının hatta soruşturmayı yürüten savcının bile haberleri yok!..
    Zaman Gazetesi, haberinde bazı telefon dinleme kayıtları ve bir albayla bir astsubayın suikastta parmağı olduğuna ilişkin iddiaların dosyanın yeniden tozlu raflardan inmesine neden olduğu yazıyordu. Aslında o 10 yıldır ‘tozlu raflarda’ bekleyen suikast dosyası, geçen süre içerisinde defalarca raftan indirilmiş ve adeta tozu alındıktan sonra yeniden rafına konulmuştu…
    SAVCININ BİLE HABERİ YOK!
    Telefonla ulaştığımız Hablemitoğlu’nun avukatı Ersan Barkın’ın Zaman Gazetesindeki bu haberle ilgili açıklamaları olayı daha ilginç kılıyor. Haberde geçen yeni bilgi belgelerle ilgili kendilerine ulaşan hiçbir şeyin olmadığını söyleyen Barkın, daha da ilginci soruşturmayı yürüten savcının dahi bunlardan haberdar olmadığını belirtiliyordu. Barkın, “Yani Cumhuriyet Savcısının iradesi dışında oluyor ne oluyorsa. UYAP’ta kaydı bile bulunmayan dosyanın akıbeti ile ilgili Başbakanlık’a ve Adalet Bakanlığına Bilgi Edinme Kanununa dayanılarak verdiğimiz dilekçeye de yanıt alamadık” dedi.
    Barkın, son haberleri de “malum çevrelerin manüplasyonu” şeklinde yorumluyor. “Kim bu malum çevreler ve neden olur olmadık zamanlarda bu manüplasyonlara gerek duyuyorlar” soruları akıllara takılsa da, katillerin kimliği belki de bu soruların yanıtında gizleniyor.

    İLGİNÇ ‘ZAMAN’LAMA
    İktidar ve özellikle Gülen Cemaati yanlısı basına göre “Hablemitoğlu derin devlet içindeki bir hesaplaşma nedeniyle Ergenekon örgütünce ya da Bergama’daki altın madeninin açılmaması için köylüleri kışkırtan Alman Vakıflarını deşifre etmesi nedeniyle Alman Gizli Servisinin bir operasyonu sonucu öldürüldü.” Oysa, özellikle Bergama Köylülerinin mücadelesi ve Alman Vakıfları konusunda Hablemitoğlu’nun yazdığı “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” kitabındaki iddiaların sahte bilgi-belgeler üzerine kurgulandığı aradan geçen zaman içerisinde ortaya konmuştu. (Bakınız: “Kuyudaki Taş / Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği. Evrensel Basım Yayın. 2011).
    En son geçtiğimiz 30 Kasım’da cemaatin gazetesinde manşetten verilen haber, ‘Zaman’laması itibariyle dikkat çekiciydi.

    DOSYANIN TOZUNUN ALINDIĞI YILLAR!
    İşte bir iki örnek;
    Yıl 2003 Durmuş Anuçin adlı bir ‘seri katil’, cinayet suçu ile yargılandığı bir mahkemede “Hablemitoğlu’nu ben öldürdüm” diye itiraflarda bulunmuş, suikastla ilgili ayrıntılı açıklamalar yapmıştı. Hablemitoğlu suikastını yürüten Savcı Cengiz Köksal bu itirafların ardından birçok kişinin ifadesini alırken, soruşturmadan bir sonuç elde edememişti. Savcı Köksal Durmuş Anuçin’i ise “Sanık olamayacak kadar bilgisiz” bulmuştu.
    Yıl 2007, Ergenekon davalarının başlangıcı sayılan Ümraniye’de ele geçirilen el bombaları ile aynı seri de olan bir el bombası, İzmir’de Çerkez İbrahim (Çiftçi) adlı yer altı dünyasının tanınmış isimlerinden birisinin öldürülmesinde kullanılınca Hablemitoğlu dosyası yeniden raftan indirilerek, Ergenekon dosyasına eklendi. Çünkü İbrahim Çiftçi’nin adı, 2003 yılında “suikastı ben yaptım” diyen Durmuş Anuçin’in itiraflarında suikastın azmettiricisi olarak geçiyordu. Anuçin, Hablemitoğlu’nu öldürmek için Ankara’ya İbrahim Çiftçi ile birlikte gittiklerini, tetiği kendisinin çektiğini ileri sürüyordu. Bu gelişmenin ardından Anuçin, Ergenekon’un ‘ünlü’ savcısı Zekeriya Öz tarafından iki kez sorgulandı. Anuçin kaldığı cezaevinde aralarında Veli Küçük, Sedat Peker gibi Ergenekoncuların kendisini susması için tehdit ettiğini ileri sürerek el yazısıyla 5 sayfalık bir itirafname daha yazıp savcıya gönderdi. Buna karşın, Uğur Mumcu suikastı ile ilgili Umut Davası’na da bakan Ankara Cumhuriyet Savcısı Hamza Keleş, eldeki delillerin yeterli olmamasını gerekçe göstererek dava açmadı.

    BAŞBAKAN NE DEMEK İSTEDİ?
    Başbakan Erdoğan Danıştay saldırısının ardından, 2006 yılında, tam da Ergenekon soruşturmasının başlayacağı günlerde “Bu ülke Necip Hablemitoğlu cinayetini yaşamış, sonrasında her şey ört-bas edilmiş bir ülke...” diyordu. Kendi iktidarında işlenmiş bir suikastla ilgili “örtbas edildi” diyen Başbakanın bu sözleri de “Ya bu işte parmağı olduğunu düşündüğü yerlere mesaj gönderiyor, ya da suikastın ardında kendisinin dahi baş edemediği güçler olduğunu ima ediyor” yorumlarına neden olmuştu. 2011 yılında da Cumhurbaşkanı Gül, gazetecilere hiç alakasız bir yerde (Strazburg) “Hablemitoğlu suikastında parmak izi var” açıklaması yaptı ama suikastin işlendiği günlerinde Başbakan olan Gül’ün bu sözlerinin de arkası gelmedi.
    http://www.evrensel.net/news.php?id=44154 
  • http://www.facebook.com/photo.php?fbid=510835942284096&set=a.123634057670955.13149.123575381010156&type=1&theater 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...