01 Mart 2017 04:40
Sakarya’nın Kızılcıklı köyünde yapılan HES barajı inşaatında
radyoaktif iridyum kaynağının düşmesi pek çok kişinin yaşamını tehlikeye soktu.
Cansu PİŞKİN
İstanbul
İstanbul
Sakarya’nın Arifiye ilçesine bağlı Kızılcıklı köyünde
yapılan HES barajı inşaatında, denetimsizlik ve az sayıda çalışanla iş yapma
anlayışı Türkiye’nin en büyük radyoaktif skandallarından birine yol açtı. Baraj
inşaatında yapılan radyografi çalışması sırasında radyoaktif iridyum kaynağının
yere düşmesi, bu durumun fark edilmemesi ve 16 yaşında olmasına rağmen inşaatta
kaçak olarak çalıştırılan E.B.’nin bu kaynağı tespih zannederek eve
götürmesiyle yaşanan skandallar zinciri onlarca kişiyi kanser olma riskiyle
karşı karşıya bıraktı. Maruz kaldığı radyasyon dozu nedeniyle E.B.’nin el ve
kalçalarında çukurlaşmış yaralar, aile üyelerinin ise ellerinde şiddetli
yanıklar meydana geldi. E.B’nin, evine giderken, aynı serviste ve otobüste
yolculuk ettiği kişiler, hatta yanından geçenler de kanser riskiyle karşı
karşıya. Ancak bu durumdan haberdar bile değiller...
Uzmanlar, E.B ile o gün aynı ortamda bulunan ya da aynı
güzergahta yolculuk etmesi muhtemel kişilerin, özellikle benzer şikayetleri
varsa, mutlaka doktora gitmeleri gerektiği konusunda uyarıyor.
DEPREMDEN KAÇTILAR AMA...
Van’daki depremin ardından Sakarya’ya gelen ailenin ortanca
çocuğu E.B, babası kanser hastası olunca, ailesini geçindirme derdine düştü.
Okuduğu Arifiye Ticaret Meslek Lisesini bırakan E.B henüz 16 yaşındaydı.
Çalışmaya yaşı tutmadığı için amcasının oğlunun kimliğini kullanıp Kızılcıklı
Barajı inşaatında taşeron bir firmada çalışmaya başladı. Takvim 18 Ekim 2016’yı
gösterdiğinde işe başlayalı henüz birkaç gün olmuştu. Yanındaki 4 işçiyle
beraber çalıştığı alanda, bir gün önce Uzman NDT adlı taşeron firma radyoaktif
kaynağın kullanıldığı radyografi çalışması (metal malzeme kaynaklarındaki
problemleri tespit etmek için insanlarda kullanılan röntgen benzeri bir
uygulama) yapmıştı. Bu çalışma sırasında parlak, metal bir tespihe benzeyen
radyoaktif İridyum-192 kaynağı farkında olmadan yere düşürülmüş, ancak
yapılması gereken radyasyon ölçümleri yapılmadığı için kaynağın düştüğü fark
edilmemişti.
KAYNAĞI CEBİNE KOYUP EVE GİTTİ
ANNE, BABA, ABİ, KARDEŞ, YEĞEN, HAMİLE ABLA!
Eve geldiği sırada, evde annesi, babası, kardeşi, ağabeyi ve
hamile ablası vardı. E.B’nin elindeki kaynağı gören annesi, kaynağı alıp
oturdukları odadaki televizyonun yanına koydu. Kaynağı görüp merak eden ağabeyi
ve ablası da 5-10 dakika onunla oynadılar. Radyoaktif kaynak daha o gece E.B’de
etkilerini gösterdi. Önce ellerinde karıncalanmalar başlayan E.B, geç saatlerde
kusmaya başladı. Ertesi gün şikayetleri artan E.B önce işyeri revirine, oradan
da Çocuk Hastanesine gitti. Üzerinde kimliği olmadığı gerekçesiyle kendisine
herhangi bir müdahalede bulunulmadı. Bu şekilde eve dönen E.B kahvaltı
sonrasında yine kustu. Akşam üzeri şikayetlerinin artması nedeniyle bu sefer
babasıyla tekrar hastaneye gitti.
Bulantı ve baş dönmesine karşı bir iğne yapılarak eve
gönderildi. Arka tarafında ağrısı olduğunu söylemesi üzerine kalçasına bakan
annesi, her iki kalçasının da çok sertleşmiş olduğunu, kalçanın alt tarafının
kararmış, üst tarafının kızarmış ve kızarıklıkların üzerinde sağ kalçada bir,
sol kalçada 2 adet ceket düğmesi büyüklüğünde beyaz kabarcıklar oluştuğunu
gördü. Geceyi bu halde geçiren E.B, ertesi gün babasıyla beraber yeniden hastaneye
gitti. Doktorlar, her iki kalçasında 5×5 santimetre ebatlarında ikinci derece
yanık tespit etti, ancak sebebini şantiyeden gelen telefona kadar
anlayamadılar. E.B’nin iş arkadaşları iş yerinde yapılan açıklama ile durumdan
haberdar olunca hemen E.B’yi arayarak buldukları cismin tehlikeli bir cisim
olduğunu, derhal ondan kurtulması gerektiğini söylediler. Telefon ettikleri
sırada E.B hala hastanedeydi. Durumdan bu şekilde haberdar olan Hastane
yönetimi AFAD ile iletişime geçti. Mahalleye giden AFAD, mahalleyi boşaltıp
karantinaya aldı.
MARUZ KALINAN DOZ 300 BİN RÖNTGEN FİLMİ MİKTARINDA
E.B, radyoaktif kaynağı yaklaşık 2 saat boyunca cebinde
taşıdığı ve sürekli temas ettiği için bu skandaldan en fazla zarar gören kişi
oldu. Kalça bölgesinde 200-300 bin röntgen filmi çekilmesine karşılık gelecek
kadar radyasyon dozuna maruz kaldığı tahmin edilen E.B’in ellerinde derin
yanıklar ve kalçalarında çukurlaşmış yaralar oluştu. Beş aydır Ankara Gülhane
Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavisi süren E.B’nin yaralarında henüz bir
iyileşme yok.
Firma yetkilisinden alınan bilgiye göre radyoaktif çalışmada
kullanılan cihaz GAMMAMAT marka TI-FF model düz tüp kaynak muhafazalı kablo
tahrikli bir radyografi cihazıdır.
Radyoaktif kaynağı 5-10 dakika kadar ellerinde tutan E.B’nin
ağabeyi ve ablasının ellerinde de yaralar çıktı. Ellerindeki yaralar iyileşse
de radyasyon yaralarının tekrarlama riski var. Ailenin diğer üyeleri de
nispeten daha düşük de olsa ciddi dozlarda radyasyona maruz kaldılar.
Kendilerinden her ay düzenli olarak kan alınıyor, kontrolleri yapılıyor.
Ancak sadece aylık kontroller bile ailenin hayatını altüst
etmiş. Kan tahlilleri için sürekli izin istediği gerekçesiyle çalıştığı
firmadan kovulan ağabey İbrahim B. şimdilerde Yalova’daki bir inşaatta
çalışıyor. Yaraları iyileşmiş olmasına rağmen ellerindeki derilerde zayıflama
olduğunu söyleyen İbrahim B., “Kaza olduktan sonra ne firma ne de devlet
yetkilileri tarafından gelen, soran olmadı” dedi. Akciğer kanseri olan baba
Mehmet Emin B. de, 5 aydır perişan durumda olduklarını ve yardımlarla
geçinebildiklerini söyledi.
Radyasyon skandalına ilişkin firmaya dava açan aile,
adaletin yerini bulmasını istiyor. Davanın ilk duruşması 16 Mayıs’ta görülecek.
RADYASYON KAYNAĞINI DÜŞÜRDÜĞÜNÜ YENİ İŞ ÇIKINCA FARK ETTİ
Türkiye’nin en büyük radyasyon skandallarından biri olarak
tarihe geçen bu olay, 28 Ocak 2017’de Ankara Holiday Inn Otel’de Endüstriyel
Radyografi Uygulamalarında Radyasyondan Korunma adlı çalıştayda gündeme
alındı.
Çalıştayda, Radyasyon Korunma Derneği Başkanı Y. Ergün
Togay’ın kazanın ardından radyografi firmasının sahibi Zafer K., E.B ve E.B’nin
ailesiyle yaptığı görüşmelere ilişkin konuşması, olaydaki ihmaller zincirini
gözler önüne serdi. Togay’ın anlattıklarına göre 17 Ekim 2016 tarihinde Sakarya
ili Arifiye ilçesi Kızılcıklı Köyü HES barajı inşaatında saat 13.00-15.00
arasında radyografi çalışması yapan Zafer K., iş bitimine doğru şiddetli yağmur
başladığını, aceleyle kaynağı geri çekmeye ve teçhizatı toparlamaya
çalıştığını, bu toparlanma sırasında kaynağın düşmüş olabileceğini söyledi.
Togay, sorduğu sorular üzerine Zafer K.’nin kaynağın korumalı pozisyonda
olduğunu teyit amaçlı radyasyon ölçümü yapmadığını ve alarmlı dozimetresinin de
yanında olmadığı için kaynağın düştüğünü fark etmediğini söylediğini aktardı.
Zafer K.’nin toplanan teçhizatı arabaya yüklediklerinde ve Eskişehir’deki
şirket merkezine döndüğünde de radyasyon ölçümlerini yapmadığını söylediğini
anlatan Togay, bu nedenle kaynağın cihaz içinde olmadığının fark edilmediğini ifade
etti. Zafer K’nin 19 Ekim 2016’da yeni bir radyografi işi için hazırlıklar
yaptığı sırada kaynağın düştüğünü fark ettiğini anlatan Togay, Zafer K.’nin
“radyoaktif kaynağı aramak için Sakarya’daki şantiyeye gittiğini, bulamayınca
şantiye yetkililerini aradığını ama ulaşamadığını, Eskişehir’e dönerken Türkiye
Atom Enerjisi Kurumunu (TAEK) arayıp durumu anlatmaya çalıştığını” söylediğini
belirtti. Togay, “Zafer K. telefonu açan kişinin, yetkililer orada olmadığı
için sabahı beklemesi gerektiğini söylediğini ifade etti. Zafer K., ertesi gün
sabah erkenden hem baraj şantiye yönetimine hem de TAEK’e ulaştığını, durumu
anlattığını ve bunun üzerine şantiyede kaynakla ilgili anons yapıldığını
anlattı” diye konuştu.
Konuyla ilgili aradığımız Zafer K., konuşmak istemediğini
belirterek “İstediğinizi yazın” açıklamasını yapmakla yetindi.
EN AZ İKİ KİŞİ ÇALIŞMALIYDI
Çalıştayda, radyografi çalışması sırasında radyoaktif
kaynağın düşmesinin en sık görülen kaza nedenlerinden biri olduğu, asıl kusurun
denetimin yetersizliği ve çalışma kurallarına uyulmaması olduğu belirtildi.
Buna ilişkin de açıklama yapan Radyasyondan Korunma Derneği Başkanı Y.Ergün
Togay, radyografi çalışmalarının, kaza riski açısından yüksek öncelikli
radyasyon uygulamaları olduğunu, çalışmaların radyografçı dışında güvenlik
önlemlerini gözlemek ve radyasyon alanına sivil şahısların girişlerini önlemek
üzere radyasyondan korunma eğitimi almış en az bir yardımcı personel eşliğinde
yapılması gerektiğini söyledi. Ancak Sakarya’da yaşanan skandalda kazaya sebep
olan firmanın sahibi, radyasyondan korunma sorumlusu ve radyografçı aynı kişi.
Çalıştaya katılan diğer panelistler de Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu(TAEK)’in tek kişilik bir firma olan şirkete kazaya yatkın olduğu için
lisans vermemesi gerektiğini söyledi ve bu olayda TAEK’in de kusurlu olduğunu
dile getirdi. Çağırıldığı halde çalıştaya katılmayan TAEK, panelistler
tarafından “Böylesi önemli bir olayın ardından yapılan çalıştaya katılıp
kamuoyunu bilgilendirmesi gerekirdi” diye eleştirildi. Yaşanan bu büyük skandal
Türkiye’deki diğer radyoaktif kaynaklarının denetiminin yeterince yapılıp
yapılmadığı sorusunu da gündeme getirdi.
AYNI SERVİSE BİNENLER DE RADYASYONA MARUZ KALDILAR
Radyasyon Korunma Derneği Başkanı Y.Ergün Togay ile
çalıştayda yaptığımız söyleşide radyasyonun etkileri konusunda “Radyasyon
insanı iki türlü etkiler, bulaşma dediğimiz radyoaktif kirlenme ve harici
ışınlanma. Bu tür katı malzemelerde siz harici ışınlanmaya maruz kalırsınız.
Bir ampul nasıl sizi kirletmiyorsa ışığa maruz kalıyorsanız bu da öyledir.
Ampul ışığından farkı ise şudur, bu insanı delip geçer. Vücut hücreleriyle
etkileştiği zaman kromozomları etkiler ve DNA’nın yapısını bozar. DNA
zincirlerinin kırılmasına yol açar. DNA zincirlerinin kırılmasıyla hücre
içerisinde iyonlaşmalar ve toksin madde oluşumuna veya DNA’nın kırılmasına
neden olur. İşte bu biyolojik etkidir. Yani bu tür iyonlaşmalar ve toksin
oluşumları daha sonra meydana gelecek mutasyon gibi, kanser gibi zararlı
etkilerin başlangıcını oluşturan mekanizmalardır. Bir radyoaktif kirlenme söz
konusu değil ama ışınlanma söz konusu yani bu radyoaktif kaynaktan hiçbir
şekilde göremediğimiz, duyamadığımız, tadını alamadığımız, kısacası hiçbir duyu
organınızla algılayamayacağınız bir ışın yayılıyor. İnsanların bunu fark etmesi
mümkün değil. O sırada insanlar ışınlanıyorlar. Bu ne demek radyoaktif maddeden
çıkan ışın insan vücudunu delip geçiyor o sırada. Delip geçerken de bir bir
hücre ile etkileşebilir ve onun yapısını bozacak biyolojik etkilere neden
olabilir. Servis otobüsünde diyelim 50-60 kişi var. Kademeli olarak radyasyon
kaynağından uzaklaştıkça radyasyonun şiddeti azalır. En yakınından başlamak
üzere en uzaktakine kadar ışınlanma söz konusu oldu ve farklı derecede
etkilendi insanlar. Mesela bunlar hakkında kim olduklarına dair bilgi yok.
Belki de o insanlar birkaç sene sonra kanser olabilecekler. Kanser olma
ihtimalleri var. Neticede bir doz aldılar” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder