19 Mart 2017 Pazar

Dicle’nin son türküsü (Pazar eki)

Dicle’nin son türküsü

Dicle’yi yukarıdan gören bir yere oturduk. Hasankeyf’te akşam olmuştu artık. Nasıl bir maviydi bu gökyüzündeki! Cam gibi berrak uzayıp gidiyordu sonsuzluk. Lacivert bir kadife gibi yumuşacık sardı bizi akşam. Tek tük görülmeye başlayan yıldızlar ve koyuluğu gittikçe artan bir gece mavisine kesti etrafımız. 
Dicle’nin orta yerinde, sarı lambalarla ışıklandırılmış köprü kalıntılarının öte yakasında belli belirsiz çocuk gülüşlerinin, çorba kokularının yayıldığı Hasankeyf evlerinden gelen sesler süzülüyordu geceye...
Kalenin üzerinden gelen rüzgarın ürpertisini sıcacık çay bardaklarını avuçlarımıza alarak gidermeye çalışırken Dicle’yi dinledik. Dicle’nin sesini. Binlerce yıldan bu yana Yukarı Mezopotamya’nın kadim topraklarına can veren neşeli sularını.
Bugün, sabahtan öğleye kadar Zeynelbey Türbesinin hemen aşağısında Dicle’nin sesine şarkılar, türküler, erbane ve bendir ritimleri karışmıştı. Zeynelbey Türbesinin duvarına oturmuş, kızlı-erkekli onlarca gencin, ayak bileklerine kadar gelen nehrin içerisinde omuz omuza halaya durmalarını, Kürtçe, Türkçe, Arapça şarkılar, şiirler söylemelerini izledik. Nehrin kıyısından dimdik yükselen kireçtaşı kalenin altında, öğle güneşinin yakıcı sıcaklığına aldırmadan, döndüler döndüler. Döndükçe gölgesi Dicle kıyısındaki güneşlenen Fırat tosbağasına vuran, Alacayalıçapkınını ürkütüp kaçıran Kızılakbaba, Gökkuzgun gibi..
Sonra, Dicle’nin üzerine yeni yapılan köprüden, rengarenk giysiler, pankartlar, poşular içerisinde Hasankeyf’e doğru yürüdüler. Önde “Dicle özgür aksın, Hasankeyfine baksın” pankartı, ardından her yaştan, ulustan yüzlerce insan. En arkada bisikletli bir grup, onun ardında Avrupa’dan gelen Hasankeyf sevdalıları...
***
Az kaldı! Ilısu Barajı tamamlanmak üzere. 12 bin yıllık Hasankeyf sulara gömülecek baraj su tuttuğunda. Tıpkı Bergama yakınlarındaki antik sağlık yurdu Allianoi gibi, tıpkı efsanelere beşiklik etmiş Çine Çayını ince bir kemer zarafetiyle 1800 yıldır saran Roma Köprüsü gibi...
Allianoi su perisinin gözyaşlarına boğuldu şimdi. Ömrü 50 yıllık Yortanlı Barajı’nın altında. İncekemer Çine Barajının serin sularına terk edildi. İmi timi belirsiz oldu!..
Çanlar Hasankeyf için çalıyor günümüzde. Sadece esmer tenli, koca gözlü insanlar, Dicle’nin kıyısında yayılan atlar, koyunlar ve suyun üzerinden süzülüp giden derisi yeşile çalan yılanlar yok olmayacaklar. Sadece Hasankeyf Kalesi, sadece Zeynelbey Türbesi, binlerce yıllık mağaralar, köprü ayakları yok olmayacak. Yıllarca Hasankeyf Höyüğünü kazan Japon arkeolog Prof. Dr. Yutuka Miyake'nin sözleriyle ömrü en azından Göbeklitepe höyüğü kadar belki de ondan daha yaşlı olan Hasankeyf Höyüğü, tüm sırlarıyla sular altına gömülecek. Dikili tören taşları, boyalı iskeletleri ile burasının insanlığın ilk yerleşim yeri ve tören alanlarından birisi olup olmadığı sonsuza dek bilinmeyecek.
Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, ayakta duran insanlar, gökyüzü, kalabalık ve açık hava
***
Zeynel Bey Türbesi örtülüyor şimdi. Anadolu’daki Timur tarzı mimarinin ayakta kalan tek örneği yapıldığı topraklardan 2 kilometre öteye taşınacak. Ilısu Barajı’nın sularından kaçırılacak, sevdalısı Dicle’den uzaklaştırılacak. İran ve Orta Asya’daki hükümdar mezarlarına taş çıkartan bir incelikle yapılmış olan bu zarif türbe TOKİ’nin yaptığı “Yeni Hasankeyf”in çirkin evleri arasında kaybolup gidecek.
Tarihin garip cilvelerinden birisidir; Zeynel Bey Türbesini taşıyacak olan şirket, bugünlerde diplomatik skandallar nedeniyle ilişkilerin kopma noktasına geldiği Hollanda - Türkiye sermayeli Bresser Eurasia – Er-Bu ortaklığı.
Hasankeyfi yaşatmak için yıllardır mücadele eden ekoloji örgütlerinin, derneklerin son bir gayretle Europa Nostra’ya yazdıkları mektupta Zeynel Bey Türbesinin taşınmasının sakıncaları bir bir sıralanıyor. Hasankeyf ve çevresini 2016’da Avrupa’nın “En Tehlikede Olan 7 Kültür Mirası” arasında gösteren Europa Nostra’ya en azından Hollanda Dışişleri Bakanlığı ve Bresser-Eurasia üzerinden etki yaparak bu işlemden vazgeçirmeleri isteniyor.
Uzun mektupta Ilısu projesinin olumsuz etkileri sıralanırken, yörede yaşayan insanlara tercihlerinin hiç sorulmadığı yazılı. Sular altında kalacak olan 200 köyün yol açacağı göç, barajın yuttuğu köylerde kaybolacak olan tarih, bitki, hayvan türleri binlerce yılın anıları da sayılanlar arasında.
Hasankeyf Orta Doğu’daki önemli bir nehir sisteminin büyük ölçüde bozulmadan  kalabilmiş son kısmı. Barajdan sonra Dicle’nin aktığı yerlerde yaşayan insanlara etkileri ise bambaşka bir hüzün öyküsü aslında. Güney Irak’ta, Dicle ve Fırat’ın denize döküldüğü bataklık alanda yaşayan son Su Bedevilerini de Ilısu Barajı’nın su tutmasının ardından zor günler bekliyor.

Kürt Edebiyatının çınarı Mehmet Uzun “Dicle’nin Sesi” romanını yazarken, bir gün bu sesin boğulacağını, türküsünün, stranlarının susturulacağını aklından geçirmiş miydi acaba? Acaba Dicle kıyısında, mor bir çalının dibinde su içen taya kim diyecek ‘Kadim Dicle’yi gömmek istiyorlar baraj gövdelerine’ diye. Hasankeyf’in, Dicle’nin çocukları işte bu ölüm sessizliğine direniyorlar yıllardır. Susmasın Dicle’nin sesi, son türküsünü söylemesin, Hasankeyf silinmesin tarihten, sular durulmasın, erimesin kalenin bedenleri diye...
19 Mart 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...