7 Şubat 2013 Perşembe

Doğayı korumak için!.. BAŞYAZI



İhsan Çaralan


İhsan Çaralan
Özer Akdemir arkadaşımızın özenli haberlerinden her boyutunu izliyoruz: Ülkemizin doğal SİT alanları, doğa harikası kıyıları, birinci sınıf tarım arazileri uluslararası ve yerli maden şirketleri, HES’çiler, termik santralciler, nükleerciler, kirli sanayi patronları...  tarafından gün be gün yağmalanıyor. Her gün bu faaliyetlerin sonucu olarak güzel bir doğa parçasının daha yok olduğunu yüreğimiz burkularak izliyoruz. Ya da kendi topraklarını düşman işgaline karşı savunurcasına mücadele eden köylülerin şirketlere ve şirketlerin arkasında yer alan devlet güçlerine karşı giriştiği mücadelelerle gururlanıyor, onlarla aynı safta olmakla övünüyoruz. Çanakkale’si, İzmir’i Kaz dağları, Uşak-Eşme’si, Eskişehir’i, Sinop’u, Mersin’i, İskenderun’u, Hasankeyf’i, Munzur’u, İkizdere’si, bu yağmadan kurtulamıyor. Dün ovalarında pamuk, zeytin, incir, portakal, nar, ayçiçeği, pirinç, buğday... yetişen topraklar, dünyanın akciğeri orman alanları şimdi siyanürün, kömürün, petrol atıklarının çöplüğü haline geliyor. Üstelik yasa, hak hukuk tanımadan; bazen mahkeme kararlarıyla, bazen mahkeme kararlarına rağmen, hükümet, vali, jandarma desteğinde yapılıyor bu yağma.
Ancak dün gazetemizde çıkan iki haber bu yağmanın ne aşamaya geldiğini gösterdi.
Haber-1) Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde yeraltı sularına sayaç takılacağı, köylülere de sayaç kartı dağıtılarak suyun bu kartlara işlenmiş “krediyle” verileceği köylülere duyurulmuş. Bu uygulamayı devletin DSİ’si yapacak. Sulama amaçlı barajlardan köylülere parayla su verilmesinden sonra şimdi de kuyu sularının da “kart”la, “kredi”yle verilmesine sıra gelmiş. Bunun bir adım sonrası da zaten kuyudan çıkacak her litre suyun parayla satılacağıdır!
Haber-2) Erzurum’da Valilik, İl Mera Komisyonunu toplamış, bugüne kadar vatandaşın parasız olarak kullandığı meraların listesini çıkarmış ve bundan böyle bu meralarda göçerlerin ancak meradan bir alanı kiralayarak sürülerini, hayvanlarını otlatabileceğini; aksi halde yasak olduğunu ilan etmiş! Yani merayı kiraya veren de şu ya da bu köy, ya da bir şirket değil, devletin valiliği artık!
Bize inanılmaz gelen bu uygulamalar kapitalist piyasa mantığı bakımından hiç de inanılmaz değil. Tersine, böyle olmaması inanılmaz! Çünkü onlara göre her şey kâr, her şey üstünden kâr edildiği zaman anlamlı. Ve onlar dağların, ormanların, kıyıların, meraların tahrip olmasını da umursamazlar, yeter ki bu tahribat onlara para kazandırmış olsun! Onun için yıllarca “Zengin ülkenin yoksul bekçileri olmayacağız!” demagojisini yaptılar. Ve şimdi ülkenin yerüstü ve yeraltı kaynaklarını yağmalayarak iki taraflı zenginleştiriyorlar.
Tıpkı bunun gibi; “Kuyu suyu da köylüye parayla satılır mıymış?” demeyin; onlara göre yer üstündeki içme suyunu nasıl şişeleyip satıyorlarsa yeraltındaki suyun sahibi de kendileridir ve o su onlara para kazandırmalıdır!
Ya da meralar orada duruyor diye kimse sahipsiz sanmasın, onlar meraların da sahibidir ve hayvanlarını merada otlatacak olanlar onlara para ödemelidir!
Piyasanın, kapitalizmin mantığı bu. Ve giderek bütün bunlara sahip olmayanlar, sahip olmadığının ihtiyacı kadarını alacak parası olmayanlara hayat hakkı tanımayan kapitalist kâr hırsı hiçbir alanı boş bırakmayacak biçimde genişliyor.
Akarsular, madenler, verimli tarım arazileri, SİT alanları derken kuyu sularına, meralara el koymaya ve bunların üstünden bin yıllardır yaşayanlara parayla satmaya kadar genişlettiler egemenlik alanlarını.
Ve bu zihniyete, kapitalizme karşı bir mücadele için birleşmeden de öyle bölük pörçük karşı duruşlarla üstesinden gelinemez yağmanın, talanın.
Çünkü yağmanın böreği çok lezzetli ve büyük, yağmacıların iştahı da yedikçe artıyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...