27 Ocak 2017 04:27
Aliağa Foça arasında bulunan cürufların olduğu bölgeye
yapımı planlanan atık yakma tesisi yeni tartışmalara neden oldu.
Özer AKDEMİR
İzmir
İzmir
Aliağa Foça arasındaki vadilere depolanan cürufların olduğu
bölgeye yapımı planlanan atık yakma tesisi yeni tartışmaları beraberinde
getirdi. Milyonlarca tonu bulan cürufların ortasına tehlikeli atıkların
getirilip gömüldüğü yönündeki iddialar bu tesisle birlikte tekrar gündeme
gelecek gibi görülüyor.
Bölgedeki o kadar yoğun sanayi kirliliğine yeni bir kirlilik
türü katacak olan atık yakma tesisi İzmir’in kuzey aksında, kuzey ormanlarının
olduğu bir bölgede, yer altı su havzasının üzerine yapılacak.
Proje tanıtım dosyasına göre işletme Egedemir fabrikasının
atıklarının yakıldığı bir tesis olarak kurulacak. Yıllardır bölgedeki çevre
sorunlarına karşı mücadele eden Foça Çevre ve Kültür Platformu (FOÇEP) Yürütme
Kurulu Üyesi Bahadır Doğutürk, tesislerin Egedemir Şirketinin sahibi olduğu
araziye kurulacağını belirterek, yörede yaşayan vatandaşların ortaya attığı bir
iddiaya dikkat çekti; “Cüruf alanlarına komşu Horozgediği Köyünün Eski Muhtarı
Özcan Bora yıllardır Viking kağıt fabrikasından geceleri gizlice atıkların
getirildiğini ve bu cüruf alanlarına döküldüğünü söylüyordu. Bunun tespitini
yapamadık ama hep ‘Atıklar tehlikesiz ise neden gizli getiriliyor’ soruları
kafamıza takılıyordu” dedi.
HEM ATIK YAKMA TESİSİ HEM TERMİK SANTRAL
Tesisin proje tanıtım dosyasındaki iş akım şemasına
bakıldığında atıkların yakılmasından elektrik enerjisi elde edileceği
bilgisinin yer aldığını ifade eden Doğutürk, “Bu, tesislere aynı zamanda bir
termik santral özelliği de veriyor. Yakılacak atıklar arasında elyaf, kağıt ve
karton atıkları, mürekkep çamuru vs. olması bölgedeki en önemli kağıt
fabrikasının atıklarının buraya getirileceği, (ya da getirildiği) iddialarını
güçlendiriyor. Ayrıca bunların dışında bir atık gelmesi durumunda gerekli
izinlerin alınacağı belirtilmiş. Atıkların türü nasıl kontrol edilecek, kim
denetleyecek? Bu sorular belirsiz” dedi.
TEHLİKELİ İŞLERİN HABERCİSİ Mİ?
Fabrikanın yer seçimi ile ilgili bilgilerin kuşku
uyandırdığını belirten Doğutürk, “Viking kağıtın hemen arkasında AKOSBİ ye
değil de Gölyüzü’ne bu tesis yapılmak istenmesi, gözden kaçırılarak tehlikeli
işler döneceğinin habercisi gibi geliyor bize” diye konuştu. Tesiste
kullanılacak suyun, yakıtın hep tartışmalı olduğunu belirten Doğutürk’ün dikkat
çektiği bir diğer konu ise yakma işlemi sonrası çıkacak olan küller. Günde 9
ton külün, tehlikelilik analizleri sonrası kül depolama alanlarına
gönderileceğinin yazdığını aktaran Doğutürk, “Biliyoruz ki bölgedeki hiçbir
yatırımcı çevreyi kirleteceğiz diye izin almadı ama gelinen nokta herkesin
malumu” dedi.
MAHKEME KARARLARI VAR
Yöredeki belediye, meslek örgütü ve çevre derneklerinin
buradaki santraller ve kül alanları ile ilgili açılan davaları olduğunu, bu
davalardan birisinde mahkemenin bölgenin kömür santrali atığı ve külü gibi
endüstriyel atıkların atılması için uygun olmadığını açıkça belirttiğini
kaydeden Doğutürk, “Ayrıca, mahkeme kararı, kül havuzuna 3 kilometreden daha
yakın mesafede 25 hektardan daha büyük zeytin ağaçlarının olduğunu
kaydetmektedir” dedi.
TEHLİKELİ ÇARPITMANIN SONUCU
Aliağa-Foça arasındaki demir-çelik fabrikaları, termik
santraller, haddehaneler, petrokimya tesisleri, gübre ve kağıt fabrikalarının
cüruf ve atıkları yıllardır Horozgediği ve Ilıpınar köyleri arasındaki vadilere
depolanıyor. Kaç ton olduğu bile belli olmayan bu cüruf dağlarının her geçen
gün büyümesi üzerine, geçtiğimiz yıllarda İzmir Büyüşehir Belediyesi (İBB) ve
bölgedeki fabrika sahipleri “akıllara ziyan” bir projeyle imza attılar; Bu
cürufların yol yapımı için dolgu malzemesi, bordür ve parke taşı yapımı ile
eritilmesi! İBB’nin “Cüruf sorununa çevreci çözüm” diye övünerek sahiplendiği
ve bölge patronlarından övgüler aldığı bu uygulamada en önemli sorun ise
cürufların “Tehlikeli atık” olması idi. Cüruflarla ilgili açılan davada TÜBİTAK
tarafından yapılan araştırma sonucuna göre bu cüruflar “Tehlikeli atık”tı ve
suyla temas etmeyecek bir şekilde depolanması gerekiyordu. Bu önemli sorun,
bilirkişi sıfatı taşıyan üç ‘bilim insanı’nın TÜBİTAK’ın bu raporunu tahrif
edip, “Tehlikeli atık” cümlesini “Tehlikesiz atık” diye yazması ile son buldu!
Mahkeme bu rapora dayanarak açılan davayı reddetti, bu bilimsel çarpıtmaya dair
EGEÇEP’in açtığı dava ise “O ifade sehven yazılmıştır” geçiştirmesi ile
sonuçsuz kaldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder