15 Ocak 2017 05:36
Özer Akdemir Trabzon Sürmene’deki yangını yazdı: Yanan
ormanlarla, sökülen kayalarla, deredeki balığıyla, fındığına bulaşan alın teri
kararıyor.
Özer AKDEMİR
2014’ün Ağustos sıcağında indiğimiz Trabzon Havalimanı
Karadeniz yaylalarının ürperten esintisini hissettiğimiz ilk yer oldu. Ülkeyi
kasıp kavuran yaz sıcakları sanki buraya uğramamış gibi, serin, nemli bir hava
karşıladı bizleri. Havalimanındaki Arap turist yoğunluğu ilk göze çarpan
ayrıntılardan birisiydi. Çarşaflı kadınlar, ayağı terlikli uzun entari giymiş
adamlar ve çocuklar, koca koca valizleri peşlerinden sürükleyerek bagaj alımı
bölümüne yürüyorlardı. Havalimanının içi adeta Arap turist kaynıyordu.
Dışarıda bizi bekleyen aracımıza yürürken çıkış kapısının
hemen yanında genişçe bir masa dikkatimizi çekti. Masanın ardındaki duvarda
Arapça ve İngilizce yazılar, üzerinde de yine Arapça, İngilizce broşürler
vardı. “Green valley real estate” yazısı masanın bir emlak ofisinin reklam
alanı, Arapça yazılar ve broşürler de satışın hedef kitlesinin Arap turistler
olduğunu gösteriyordu.
Aracımıza binip Artvin’e, Yerel Medya ve Çevre İletişim Ağı
Çalıştayı’na doğru yola koyulmadan önce bu masanın ve broşürlerin fotoğrafını
çekip “Trabzon havalimanında Araplara emlak satışı masası kurulmuş. Yeşil
Yol’un niye yapılacağını anladınız mı şimdi?” notu ile Twitter’dan paylaştım.
Birkaç günde 167 bin kişinin gördüğü tweeti binlerce kişi de takipçilerine
iletmişti.
***
Karadeniz’de ağustos ayı boyunca, 5 farklı ilde
gerçekleştirilen bu çalıştaylarda yerel medya mensupları ve kurum temsilcileri
üzerine basa basa bölgedeki yağma ve talanın örneklerini anlattılar. Son
yıllarda gittikçe artan, farklı yol ve yöntemlerle gelişen, yerli-yabancı
şirketlerin AKP hükümetince korunup kollanması ile pişirilen onlarca proje
Karadeniz’deki talanın büyüklüğünü gösteriyordu.
Artvin Cerattepe ve Ordu’da olduğu gibi bazen altın
madencileri yapıyordu bu talanı. Karadeniz’in bir ucundan diğerine, yemyeşil,
başı dumanlı yaylalarına hunharca dalan iş makineleri yaylaları turizme-ranta
açmak için “Yeşil yol” adı altında korkunç bir kıyım işine girişmişti.
Derelerin önü kesilmiş, suların sesi, ormanın fısıltısı, kuşların cıvıltısı
duyulmaz olmuştu. O dereler ki horona ses veren, orman güllerine rengini ve
kokusunu bırakan, atmacayı sarp kayalardan uçuran, alabalığa, hamsiye tadını
katan can damarları idi Karadeniz’in. Karadeniz Otoyolu katliamının etkilerini
yıllardır yaşayan bölge insanı, şimdi derelerine, yaylalarına, dağlarına,
ormanlarına yönelen bu talana karşı direnmeye çalışıyorlardı.
***
Genç bir Arap babanın yanına aldığı iki oğlu ile (karısı ve
kız çocuk yok dikkatinizi çekeyim) gülerek verdiği pozu ben Artvin dönüşü yine
Trabzon Havalimanı’ndaki elektronik panolarda görmüş ve fotoğraflamıştım. İşte
bu afiş bu günlerde “Bir Arap ülkesindeki bilboarddan” notu ile paylaşılıyor.
Afişte sol tarafında İngilizce Sale (Satış) yazıyor. Satılanı gösteren kısım
ise afişin sağ yanında; “Trabzon City)”!..
Katar Emiri’nin Trabzon’u ziyaret edip, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’la bindiği helikopterden turizm yatırımı için yer beğenmesinden bir ay
sonra, Sürmene’nin en güzel yerinde çıkan yangın ister istemez Karadeniz’e Arap
sermayesinin ilgisi konusuna dikkatleri çekti yeniden. Ateş şeyhin beğendiği
yerleri mi yakmıştı? Yaylaları zengin Arap turistlere pazarlamak için mi Yeşil
Yol projeleri halkın ve bilimin tüm itirazlarına rağmen hız kesmeden devam
ediyordu? İklim değişikliğini, küresel ısınmayı paraya çevirmek için mi dolar
milyarderi Araplara Trabzon, Karadeniz pazarlanıyordu?
Sorular çok? Elbette ki iktidar cephesinden bunlara
verilecek yanıt “külliyen yalan” olacak. Ama işte Sürmene’nin Çamburnu’nda
yanan sarıçam ormanı, Yusufeli’ni tarihten silen baraj gövdesi, Cerattepe’de
akçaağacı, dağ gülünü ve sisler vadisini tarumar eden altın madeni, yaylaların
yüzünde bir kanlı bıçak izi gibi ilerleyen Yeşil Yol onları yalancı çıkarıyor
hep.
Kararıyor Karadeniz. Yanan ormanlarla kararıyor, sökülen
kayalarla, deredeki balığıyla, fındığına, çayına bulaşan alın teri kararıyor.
Anzer yaylasının balı, Fırtına Vadisi’nin duman çöken bulutu, Zigana’nın geçit
vermez dağları “ha bu yalan dünyanın” üç kuruşluk devranını, ülkesini,
toprağını, deresini, havasını satarak sürmek isteyen bir “cahiliye devri”
hükümranlığı günlerinde karardıkça kararıyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder