Mahkeme yaklaşık 15 yıldır kesintisiz çalışan Bergama Ovacık
Altın Madenine 2009 yılında verilen ÇED Raporunu iptal etti.
Özer AKDEMİR
İzmir
İzmir
Mahkeme yaklaşık 15 yıldır kesintisiz çalışan Bergama Ovacık
Altın Madenine 2009 yılında verilen ÇED Raporunu iptal etti. ÇED Raporundaki
flora fauna incelemesini yetersiz bulan İzmir 3. İdare Mahkemesi bilirkişi
raporundaki azınlık görüşünü temel alarak ÇED Raporunun hukuka uygun olmadığına
hükmetti. Ülke tarihinin en önemli adalet arayışlarının yaşandığı bir süreçte
gelen bu kararı yorumlayan hukukçular, bugünlere nasıl gelindiğinin en iyi
Bergama davalarına bakılarak anlaşılabileceğini söylüyorlar.
FLORA / FAUNA KAĞIT ÜZERİNDE BELİRLENMİŞ
İzmir 3. İdare Mahkemesi ÇED Raporunun iptal kararını
verirken 4 Mart 2016 tarihinde madende yapılan bilirkişi incelemesi raporunu
esas aldı. Bilirkişi raporunda imzası bulunan Hacettepe Üniversitesi Biyoloji
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Dönmez ve Ankara Üniversitesi Coğrafya
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Doğan'ın tespitleri yıllardır çalışan
madenin eksikliklerini ve bölge açısından nasıl bir risk olduğuna yönelik
verileri ortaya koydu. Madenin durumunu biyolojik açıdan değerlendiren Prof.
Dr. Dönmez çok önemli bir gerçeği deşifre etmişti. Dönmez, madenin ÇED
raporunda ele alınan bitkisel ve hayvansal unsurların tamamen literatür
bilgisine göre hazırlandığını belirterek raporda, "alanda arazi çalışması
yapılarak herhangi bir canlı örnek toplanmamış buna bağlı olarak herhangi bir
örnek numarası, toplanan örneklerin saklandığı müze ve herbaryum
belirtilmemiştir” demişti.
BAKIRÇAY'DAN ÇANDARLI'YA KADAR KİRLİLİK RİSKİ VAR
Prof. Dr. Uğur Doğan ise madenin faaliyet alanının ÇED
raporunda gösteren alanın dışına taştığının uydu fotoğrafları ile tespit
edildiğini ortaya koymuş, eskiden pasa döküm alanı olarak kullanılan alanın 2.
atık havuzu yapıldığını ve bu işlem için ÇED raporunun olup olmadığı ile ilgili
dosyada herhangi bir bilginin bulunmadığını dile getirmişti. Raporda, işletme
alanının bir kısmının ve açık havuz depolama alanının Bergama Ovası’nın verimli
alüvyonları üzerinde olduğuna dikkat çeken Doğan, deprem riski ile ilgili şu
çarpıcı bilgileri sıralamıştı; “Fay aktivitesine bağlı yeni açık ocak tesisinde
meydana gelebilecek herhangi bir risk durumunda özellikle Bergama Graben’nin
doğu bölümünde su kirliliğinin yaşanması ve bu kirlilik Bakırçay Deltası’ndan,
Çandarlı Körfezi’ne kadar ulaşması mümkündür”.
MEVZUATA UYGUN AMA EKSİK
Bilirkişi raporunun sonuç kısmında ÇED Raporunun yönetmeliğe
uygunluk, siyanürleme, su kaynakları kullanımı, çevresel izleme programı gibi
konularda mevzuatlara uygun olduğu sonucuna varılmış olmasına rağmen,
flora/fauna, deprem riski ve su taşkınları ile ilgili kısımların özensiz ve
bilimsel yönden eksik olduğu dile getirilmişti.
HUKUKA UYGUN DEĞİL
Bilirkişi raporuna yönelik itirazları da göz önüne alan
İzmir 3. İdare Mahkemesi ÇED Raporunun flora ve faunaya ilişkin hususlar
dışında hukuka ve mevzuata uygun olarak hazırlandığını ileri sürerken, raporu;
"bu alanın gerçek flora, fauna ve diğer canlı grupları bakımından tür
çeşitliliği, popülasyon zenginliği, Türkiye'deki dağılışı, yok olma durumu
belirlenmeden hazırlandığı" gerekçesiyle iptal etti.
DANIŞTAY KARARLARININ UMURSANMADIĞININ KANITI
Kararı değerlendiren davayı yürüten hukukçulardan EGEÇEP Hukuk
Komisyonu üyesi Av. Arif Ali Cangı, kararın bilirkişi heyetinin azınlık oyuna
karşın verilmiş bir karar olduğunu belirterek, "Mahkeme kararında “ÇED
raporlarının alanın gerçek flora, fauna ve diğer canlı grupları bakımından tür
çeşitliliği, popülasyon zenginliği, Türkiye'deki dağılışı, yok olma durumu
belirlenmeden hazırlandığı” tespitini yapıyor. Kararlar 1997 Danıştay kararının
devamı niteliğinde. 1997 yılında Danıştayın verdiği karardaki tespit ve
uyarıların umursanmadığını son kararlar ile de görüyoruz" dedi.
BERGAMALILARIN HAKLILIĞI BİR KEZ DAHA KANITLANDI
Bu kararla Bergamalıların yaşamı savunma
mücadelelerinin haklılığının, Ovacık Altın Madeninin hukuka aykırı
çalıştırıldığının bir kez daha yargı kararı ile belgelendiğini belirten Cangı,
"Şimdi yapılması gereken, yeni yeni kanuna karşı hilelere izin
verilmemesi, Ovacık Altın Madeninin temelli kapatılması, işletme
sahasının olabildiğince düzenlenmesi, madencilerin Kozak’tan elinin
çekilmesidir. Aynı zamanda yıllardır Ovacık Altın Madeni ile ilgili işlenen
suçların derinlemesine soruşturulması, kamu görevlisi olsun şirket yetkilisi
olsun suç işleyen sorumluların cezalandırılması gerekir" dedi.
HUKUKSUZLUKTAN ÇIKIŞ YOLU ARIYORUZ
Mehmet Horuş: (TMMOB Metalurji ve Jeoloji Mühendisleri
odaları adına Bergama ÇED davasının avukatı): Sonuçta 25 yıllık bir hukuk
mücadelesi eksiksiz devam ediyor. Kararın gerekçesinin artık çok bir önemi yok.
Bergamalılar, Egecep, Tmmob ve bağlı odalar, davanın avukatları bu işin
peşini bırakmadı. Bu ısrarın ekoloji mücadelesi içinde ayrı bir yeri var. Mahkeme
bir kez daha iptal kararı verdi. Bergama Ovacık Altın Madeni hukuka aykırı ÇED
kararlarıyla çalıştırıldı. Karar bu durumu tescil ediyor.
Bergama davaları, Türkiye’de hukuk sisteminin yaşadığı
neoliberal dönüşümün ve sosyal hukuk devletinin tasfiyesinin en büyük
tanıklıklarından biridir. Bugünlerde tarihimizin en büyük adalet eylemini
gerçekleştiriyoruz. Nasıl bugünlere geldiğimizi en iyi Bergama davalarına
bakarak anlayabiliriz. Şimdi Ülke olarak bu hukuksuzluktan çıkış arıyoruz. Yani
her yer Bergama."
YENİ BİR RAPORLA OLMAZ
Kimya Mühendisleri Odası adına davayı yürüten Av. Fevzi
Özlüer de 1997 yılıhndaki Danıştay kararına vurgu yaptı. Özlüer: "Burada
asıl bu işletmenin havaya ve suya etkisinin belirlenebilir olmadığı sonucunu
çıkartan bir rapor olarak görülmeli bu flora faunaya etki raporu. Gerçekten de
Danıştay bir altın madeni arama davasında da aranılan yerin özellikleri dikkate
alındığında suya etkileri belirlenemediğinden iptaline' dedi. Burada önemli
olan bence bu. Çed raporu ihtiyatlık ilkesine olduğu kadar basit bir denetimin
de nasıl yapılacağını ortaya koyabilmeli. Gidip basit bir flora fauna etki
raporu çıkartmakla olmaz. "
DANIŞTAY 1997 YILINDA 'SİYANÜRLE ALTIN ÇIKARILAMAZ' DEMİŞTİ
Danıştay 6.Dairesi 13 Mayıs 1997 tarihli kararında özetle
şunlar yazılı: "Altın madeni işletme yönteminin yarattığı sakıncaların
doğrudan ve dolaylı olarak insan yaşamı ile ilgili olması karşısında, yaşama ve
sağlıklı çevrede yaşama hakkına ilişkin Anayasa ve yasa hükümleri de dikkate
alınarak, idari işlemin yargısal denetiminde öncelikle kamu yararı ve bu
kavramdaki önceliklerin irdelenmesi gerekmektedir. Siyanür liçi yöntemi ile
altın madeni işletilmesinde işletmeciyle ve yapılacak olan denetime duyulan
güvene bağlı olarak risk olasılığının azalacağından söz etmek mümkün
değildir”
Son Düzenlenme Tarihi: 18 Haziran 2017 15:05
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder