Özer AKDEMİR
“Sabah kalktığımda gördüğüm manzara günümü başlamadan zehir
ediyor zaten. O baca santim santim yükseldikçe kalenin duvarları da damla damla
yok oluyor. Denize çakılan her kazıkta bir taş düşüyor kaleden. Zaten
kulelerden birisi şimdiden yok oldu gitti.”
Karabiga’dan Emine Coşkun Süer’in telefondaki sesi son
derece üzgün ve tınısına yansıyacak kadar da yılgındı; “Bıraktık artık biz de,
gücümüz yetmedi fazlasına. Birkaç emekli insan, ne maddi ne, manevi, ne de
fiziki olarak kaldıramadık fazlasını. Karabiga halkından, esnafından beklenen
desteği, yardımı göremeyince biz de bir noktadan sonra çekildik kabuğumuza”
dedi.
***
2011 yılında Çepeçevre Yaşam çekimleri için gittiğimiz
Karabiga’da durum çok daha farklıydı. Bu küçük deniz kasabasına geçmeden önce
uğradığımız Elmalı Köyünde Karabigalıları görmek bizleri şaşırtmıştı. Şirin bir
Pomak Köyü olan Elmalı, topraklarına yapılmak istenen altın madenine karşı,
Balkan halklarının ünlü inatçılığı ve kararlılığı ile direniyordu. O gün köye
birçok yerden gelenler olmuş, kendilerine desteğe gelenleri köy meydanına
astıkları direniş pankartları ile karşılamışlardı; “Elmalı El-Malı olmayacak”.
Desteğe gelenler arasında Karabigalılar epey kalabalık bir kitle ile
kendilerini belli ediyordu.
Belediye araç tutmuştu insanlar Elmalıya gidebilsinler diye.
Belediye başkanı da, köye pankartlar, sloganlarla yürünürken en önde yer
almıştı.
Belediye Başkanı Muzaffer Karataş’la Elmalıda da
Karabiga’daki çekimlerde de görüştük. Hem makamında, hem termik santralin
yapılmasının düşünüldüğü alanda sohbet ettik kendisiyle. Marmara’dan, boğazdan
gelen sert rüzgarın dövdüğü dalgaların sesini duyduğumuz bir uçurumun kenarında
sorularımızın yanıtladı. Hemen arkasında Priapos antik kentinin kale
kalıntıları görünüyordu.
Termik santralin Karabiga için bir yıkım olacağını söyledi
başkan. “Hem tarih, hem doğa, hem deniz, hem sosyal yaşam için bir yıkım
getirecek eğer kurulursa. Bir kere beldemize çok yakın, evlerle iç içe
neredeyse. Öte yandan Priapos antik kentinin komşu parseline kuruluyor. Nesli
tükenen Akdeniz Foklarının da son sığınakları buradaki koylar. Biz kesinlikle
bu termik santrale karşıyız, istemiyoruz” dedi.
***
Aradan birkaç yıl geçti. Ülkenin AKP döneminde en çok
palazlanan sermaye gruplarından Cengiz Holding ve Alarko’nun ortaklaşa yapacağı
termik santralle ilgili çok tartışma döndü. Çok “bakan devirecek” skandallar
yaşandı. Yaprak kımıldamadı! İzin alınabilmesi için projeyi dörde ayırmaları
yargıya takıldı. Termik yoluna devam etti! Açtığı yollar izinsiz, raporlar
özensiz çıktı. Kimse hesabını soramadı! Ama en büyük skandal bizim kameralara
birkaç yıl önce yukarıdaki sözleri söyleyen belediye başkanını tutumu
oldu.
“Başkanı, belediye encümen üyelerini ve bazı muhtarları
termikçi şirket Almanya’ya geziye götürdü. Orada termik santralleri
gezdirmişler güya. Başkan döndüğünde 180 derece dönmüştü” diye anlattı Emine
hanım bu durumu. Belediye başkanının saf değiştirmesi Karabiga’daki mücadeleye
de en büyük darbe olmuş. “Hala kırgınız kendisine. Karabiga’nın bu hale
getirilmesinin en büyük sorumlusu odur!..” diye de öfkesini gizlemedi.
14 yıldır Karabigada oturduğunu söyleyen Emine hanım, son
bir iki yılda beldedeki değişimi “korkunç” sözleriyle özetledi. “O kadar çok ev
yapıldı ki. Termik santral inşaatı hızlı hızlı sürüyor. Çalışanların çoğu
Çinli, Japon. Akşam oldu mu beldedeki lokantalarda, dükkanlardan alışveriş
yapıyorlar. Esnaf da çok memnun bu durumdan. Yarın baca tütüp, gelenler
gittiğinde o zaman görecekler gerçekleri” diye konuştu.
***
Priapos, 2011 sonbaharında gittiğimiz çekimlerde puslu,
rüzgarlı, hafif çiseleyen bir yağmurun altında karşılamıştı bizi. Önümüzde
uzanan yemyeşil ovanın denizle birleştiği tepelerin üzerinde kalenin burç burç
kalıntıları görünüyordu. Puslu havanın çiğ düşürdüğü gürbüz otlaklarda inekler
çayırın tadını çıkarıyorlardı.
Geçtiğimiz günlerde Karabiga’ya giden belgeselci Nejla
Osseiran’ın objektifinde ise bambaşka bir Priapos vardı. Sarı buğday
başaklarının gerisinde kadraja giren Priapos kulelerinin yanı başında bir başka
kule bütün çirkinliği ile boy uzatmıştı. Tıpkı İstanbul’un silüetinin içine
eden gökdelenler gibiydi görüntüsü. Onlar kadar çirkin, onlar kadar hoyrat,
onlar kadar tarihe, kültüre, doğaya saygısız!...
***
Karabiga belediyesinin sitesinde bir zamanların küçük
balıkçı kasabası “Tarih, doğa ve denizin buluştuğu nokta” olarak tanımlanıyor
hala. Sadece Karabiga’nın bakir koylarının bulunduğu alanlara 4 tane termik
santral kondurulacak. Bir tanesinin bacası Priapos antik kentini içinde, antik
kale kalıntılarını “damla damla” yok ederek yükseliyor. Diğerleri gün sayıyor,
inşaata başlamak için. Sadece Biga Yarımadasında 11 termik santralin
kurulacağı, bunların yılda milyonlarca ton ithal-yerli kömürü yakacağı
söyleniyor. Bu kadar termik santralin yan yana dizili olduğu dünya üzerinde
başka bir bölge var mıdır bilemiyoruz ama bu termik santrallerden sonra
Karabiga Belediyesinin internet sitesindeki o sözlerin hiç ama hiçbir anlamı
kalmayacağı da ortada. Adı gibi, doğası, denizi, göğü, tarihi kömür tozlarıyla
kararmış bir belde olacak Karabiga. Karabiga’ya “Karabela” diyecekler belki de.
“Doğanın, denizin, tarihin katledildiği yer” olarak geçecek tarihe.
25 Haziran 2017
25 Haziran 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder